Sayın Adam,
Popper, diyalektik diye bir yöntem tanımaz. Çünkü diyalektik, mistik bir kavramdır. Diyalektik yöntemin, sonunda senteze varıp tekrar tez oluşturarak bir gelişim, değişim sağlayacağını düşünmek pek çok yerde işe yarıyor olabilir, ancak insanın böyle bir metodu keşfedecek bir empirik bilgisi yoktur. Popper, diyalektiğin tesadüfen bir çok şeyi anlamamıza olanak tanıdığını fakat felsefi bir konu olmadığını, dolayısıyla psödoscience olduğunu söylüyor. Aslında psödoscience bile değil, sadece metafizik bir kavram o kadar.
Popper yanlışlamacılığı savunuyor. Yani bir kuram öne sürdünüz mü, bu kuram, eğer test edilebilip yanlışlanabilir ve doğrulabilir çatalına giremiyorsa, o kuram bilimsel değildir diyor. Yani bir kuram öne sürüyorsanız, hangi halde yanlışlanabilir olacağını da belirtin diyor.
Adler'de şu örneği veriyor Popper: Adler, insan gelişimini aşağılık kompleksinden ve yetersizliğinden kurtulma çabasının güdülediğini, bu sistemin insan gelişimini ve karakterini kurduğuna inanıyor. Şimdi şöyle bir örnek canlandırın; bir denizde bir çocuk boğuluyor, ve yüzme bilmeyen bir adam birinci durumda bu çocuğu kurtarmak için denize atlıyor. İkinci durumda ise atlamıyor. Bu iki durumun da aşağılık kompleksiyle açıklanması mümkün olduğundan, bunun yanlışlanamayacağını, aşağılık kompleksi mekanizmasının her duruma uydurulabileceğini söylüyor Popper ve Adler'in düşüncelerini reddediyor. Aynı şekilde her şeyi cinsellikle açıklayan Freud için de bu böyle. Girişken, tuttuğunu koparan bir iş adamının hiçbir cinsel sorunu olmadığı, küçükken cinsel gelişimini, ve duygularını bastırmadan büyüdüğünü vb. söyler. Ama aynı adam bir ihaleye girmeye çekinse bu sefer aynı adam için bunların aksini söylemek mümkün olur. Bir nesne için iki çelişki söylenemeyeceğine göre, böyle büyük kavramlarla düşünemeyiz.
Bu, tezin karşısında antitez konulmasına benzer bir şey gibi görülebilir. Ama diyalektikte bu iki kavram birleşir. Fakat Popper'da, ya tez, ya antitez doğrudur. Bunlar sentezlenmez. Aslında diyalektikte de bu böyle işler, ortaya çıkan kavram eğer tezin veya antitezin ikisini de andırıyorsa, bu, hem teze, hem de antiteze benzemediğini, tamamen farklı bir şey olduğunu, ve hem tezin hem de antitezin yanlış olduğunu gösteren bir şeydir.
(Mesela kapalı ekonomi, serbest pazar, ve bu ikisinin sentezi gibi görünen karma ekonomi. Karma derken önceki iki ekonominin iyi yanlarının sentezlendiği düşünülebilir. Böyle düşünülürse diyalektik metod bnimsenmiş olur. Her şeyde bir hayır vardır düşüncesi de buna benzer. İşin içinde insanın bilemeyeceği hikmetin girmesi vb. gibi. Ancak bu tavır bir önyargının ürünüdür. Karma ekonomi, eğer ne kapalı, ne de açık ekonomilere benzemiyorsa, başlı başına bir sistemdir. Bana sorarsanız, insanlık ne liberal sistemle, ne de tamamen sosyalist sistemle gelişmiştir. Karma sistem ta başından beri örnekleri görülen bir sistemdir. Bu da tanıtlanabilir. Mesela İslam dininde, zekat, serbest pazar dinamiklerine uymayan bir uygulamadır. Hz.Muhammed döneminde zekat memurları varmış. Bunlar tüm zekatı devlet havuzunda toplayıp, yoksullara dağıtılırmış. Ama herkesin serbest piyasada mülk edinme hakkı da varmış. Bu mesela hem vergi sistemiyle kapalı ekonomiyi, hem de serbest pazar sistemiyle liberal ekonomiyi andırır bir karma sistemdir. Ortada henüz ne Adam Smith, ne de Karl Marx var.)