Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Biyoloji - Canlı bilimi => Konuyu başlatan: MASON - Haziran 25, 2007, 03:33:26 ös

Başlık: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: MASON - Haziran 25, 2007, 03:33:26 ös
Evrim Teorisinin Tarihi


Biyolojiden elde ettiğimiz bu bilgiler, bilim adamlarının yüzlerce, binlerce bilimsel çabaları ve bulguları sonucudur. Biyolojinin tarihsel gelişimini ise Jean Lamarck (1744-1829) ve Charles Darwin ’e(1809-1882) borçluyuz. O zamana kadar, biyoloji kayıtsız şartsız kabul edilmiş tek teori olan yaratılış (creationisme) teorisine göre değerlendiriliyordu. Yaşamlarını sürdürebilmeleri için, hayvanlara birer olanak verildiğine inanılıyordu. Kuşlara kaçabilmeleri için kanatlar, tavşana çevik bacaklar, öküze boynuzlar, insana ise akıl. Peki ama neden her canlıya ayrı bir şey verilmiş? Örneğin bütün hayvanlar kanatlı olamaz mıydı? Soruya Lamarck yanıt bulmuştu. Hayır olamazdı! Çünkü her canlı ekolojik kurallara göre var oluyordu. Kuşu varlaştıran koşullar çevik bacakları gerektirmediği gibi, öküzü varlaştıran koşullar da aklı gerektirmiyordu. Organları tanrı değil, gereksinmeler yaratıyordu ve yaratılan organlar soya çekimle çocuklara geçiyordu. Ekolojik koşulların, kuşaktan kuşağa nasıl geçtiğini de Darwin yanıtlamıştır. Doğal ayıklanma ve rekabet (yaşama savaşı) teorileriyle. Ancak yaşama gücü olan hayvanlar ayakta kalabilirler ve türlerini sürdürebilirler. Bu bir doğal ayıklanmadır. Ancak belli özellikler gösterebilenler ayakta kalabilirler. Bu özellikler soya çekimle yeni kuşaklara geçer. Doğum olayı bile bir doğal ayıklanmadır. 200 milyon erkek tohumu, rahimdeki yumurtaya ulaşabilmek için yarışa girerler. Hangisi yumurtaya ulaşabilirse, doğacak çocuğu o meydana getirecektir. Kazanan en güçlüdür. Diğerleri doğal süpürgenin acımak bilmez süpürüşü önünde ölüp giderler. Karada yumurtlayan timsahın yavruları suya ulaşmak için bütün güçleriyle çaba gösterdikleri halde, ancak % 1’i ulaşabilir. Geri kalanı, yetişkin timsah oldukları zaman kolayca yakalayıp yiyebilecekleri başka hayvanlara yem olur. Böylesine bir evrimin son hayvan halkası maymundur. İnsan, çok gelişmiş bir maymun türünün uygun koşullar altında evrimi sonunda ortaya çıkmıştır. Profesör Alfred Weber insanların maymun soyundan geldiklerini yadırgayanlara, utanmayın diyor. Yüzlerce yıldır Kutsal Kitaplar size topraktan, çamurdan geldiğinizi söylüyordu. Niçin utanmıyordunuz? Evrim Teorisinin Sosyal Alana Uygulanması
Bunun yanında, doğa bilimlerine ait bir gerçeğin, insanların doğaya karşı kurdukları insanlığın bilimlerine, yani toplumsal yaşama aktarılmasındaki yanlışlığa Darvinizm iyi bir örnektir. XIX. yüzyıl sonunda Spencer ’in ileri sürdüğü ‘doğal ayıklanmayla toplumların daha elverişli ve yetenekli bir yaşam sürecekleri’ konusu, sosyal alanda frensiz kapitalizmi doğrulamakta (meşrulaştırmakta) kullanılmıştır. O devirlerde bu görüşe çok inanılıyordu. Örneğin Carnegie, doğal ayıklanmayı şöyle açıklıyordu: Doğal ayıklanma bir gerçektir. Ondan kaçamayız. Onu başka bir şeyle değiştiremeyiz. Bu bilimsel gerçek insan için acımasız bile olsa, ırkların ve insanlığın gelişimi için gereklidir. Çünkü doğal ayıklanma her şeye daha iyi uyum gösteren, insanların daha iyi bir yaşam süreceği, daha yetenekli bir toplumun oluşmasını garantiliyor. İşte geçen yüzyılın sonunda Sosyal Darvinizm in klasik anlatımı böyleydi.

Darvin, devrindeki diğer yandaşları gibi, her canlının, yavrularına tüm özelliklerini aktardıklarını düşünüyordu. Fakat Mendel bu görüşün doğru olmadığını, canlıların çocuklarına özelliklerinin (günümüzde genler deniyor) ancak yarısını aktardığını ortaya çıkardı. Bu olay doğal ayıklanmanın kişinin özellikleri yerine, genlere bağlı olduğunu işaretliyordu. Çünkü, anne-babadan yavruya genler kendi kendilerini aktarıyorlar ve birbirleriyle rekabete girerek, yavrunun oluşumundaki katkılarını arttırmaya çalışıyorlardı. 1930 larda R.A. Fisher, ‘Doğal Ayıklanmanın Genetik Teorisi’ adlı yapıtında Darvin ve Mendel teorilerinden yararlanarak yeni bir teori oluşturdu. Fisher ileri sürdüğü teoriyi matematiksel işlemlerle çözmeye çalıştı ve kalıtımın yavrulara aktarılma ritmini hesaplayan bir formül geliştirdi. Ayrıca daha da ileri giderek, kalıtımla bireylerde oluşan değişimleri topluma uyguladı. ‘Toplumun ortalama ayıklanma değeri’ adını verdiği ünlü temel teorisi ‘toplumda iyi özelliklere sahip olmayan canlılar azaldıkça, toplumun ayıklanma değerlerinin daha iyi yönde gelişeceği’ doğrultusundaydı.
 Topluma böyle bir teorinin neler getirebileceğini anlamak güç değil. Toplumdaki zayıflara, savaşma gücü olmayanlara acımak gerekir. Teoriye göre bunların toplumdan uzaklaştırılmaları zorunludur. Çünkü doğanın kötü kotladığı bireylerin ortadan kaldırılmasıyla, toplumun iyi yönde gelişimi daha kısa sürede ve daha iyi sağlanır. Bu teoriye gerçekçi bir görüşle bakmak, acımasız olmak demekti.
Teori, o devirde toplum yapısının, iyi yönde gelişimi görüşlerine temel oluşturdu. Herkes, insancıl olmayan bu görüşü dudaklarının ucuyla reddederken, aklıyla bu tutumun toplum yararına daha uygun olduğunu, uygulamanın kaçınılmaz olduğunu kabulleniyordu. İkinci Dünya savaşından önce, teori Almanya ’da Yahudi ve başka etnik gruplara geniş çapta uygulanmışsa da, İngiltere’de fakir kalmanın bir yetersizlik olduğu görüşüyle, fakir ailelere maddi yardımın azaltılması ve bunun zenginlere teşvik şeklinde verilmesi ve Fransa da yakın zamanlara kadar süregelen fakir ailelerin üçüncü çocuk yapmasının engellenmesi, bu ülkeleri teorinin uygulama cesaretinin gösterildiği ülkeler arasına sokmuştur.
Teorinin acımasız oluşu ve Almanya ’da Yahudilerin başına gelen korkunç olaylar, akılcı görüşle ciddi bir biçimde yeniden araştırılmasını sağladı. Görüş gerçekten doğruysa, sonuna kadar gitmek toplumun yararına bir davranış olacaktı. Ancak görüşün dayandığı teoriye göre, kaliteli bir toplum oluşturmak için, kalitenin ne olduğunu seçmek ve ayıklanma değerlerini buna göre uygulamak gerekiyordu. Halbuki insan doğası gereği, her etnik topluğun kendi değerlerini üstün kalitede kabul edeceği bir gerçekti. Bu durumda, toplumda çoğunlukta olan etnik grubun kendi değerlerini, toplumun ayıklanma değerleri biçiminde kabul ettireceği açıktı. Bunun yanında, ileri genetik araştırmalar, uygun olmayan genlere sahip kişilerin toplumdan uzaklaştırılmasının, toplumu homojenleştirme ‘ye (eştürleştirme= homogenization: aynı tip genlerin çokluğu, ırkın saflaşması) götürdüğünü de ortaya çıkardı ve bu durumun toplum yapısının zayıflamasına neden olacağını gösterdi. Olay, yalnız yaşayan ilkel toplulukların incelenmesiyle iyi bir şekilde açıklanabilmiştir. Saf ırk deyimi pozitif bir anlam taşıyor gibi görünmesine rağmen, bu saflık genetik çeşitliliğin azalması, genetik çeşitlilik yönünden fakirleşme demektir ki, doğuştan hastalıklar gibi çeşitli bozuk genlerin toplumda artması nedeniyle, toplumun önemli derecede zayıflamasına neden olur.


Evrimin Bilimsel Değerlendirilmesi

Günümüzde evrimi açıklayan teoriler, olayın eski sosyal genetikçilerin ileri sürdüğü teorilerden çok daha karmaşık olduğunu göstermektedir. Mekanizmalar o kadar birbirine girmiş, o kadar karmaşıktır ki, genetik olayları tesadüflere bağlı gibi görmek gerekmektedir. Belirli bir zamandaki oluşmuş evrimin nedenlerinin tümünü ortaya çıkarmaya olanak yok. Ayrıca bir soy zincirinde yaygın rastlanan bir genin, uygun bir gen olduğu için yaygınlaştığı da gösterilemiyor.
Evrim konusunun, giderek daha fazla veri toplanması ve yeni bilim alanlarının geliştirilmesiyle, daha bilimsel biçim aldığını görüyoruz. Bu araştırmaların açıklaması çok bilimsel olmakla beraber, içlerinden bir kaç genel saptama çıkarılabilir. Bu saptamalar, evrimin Darvin’in Doğal Ayıklanma Teorisi ‘nden çok daha değişik olduğunu göstermektedir. Evrim tesadüflere bağlı mutasyonlarla (değişinim) oluşmaktadır. Bu mutasyonlar uygun olmadığında, canlı yaşamını sürdürememekte ve toplum içinden ayıklanmaktadır. Ayıklanma mutasyon sonrası bir başlangıç eleği rolü oynamakta, fakat türün daha sonraki gelişimlerini önemsenecek derecede (türü ortadan kaldıracak derecede) etkilememektedir. Türün bireyleri arasındaki farklı genlerin tümü ayıklanma eleğinden geçmiş olanlardır. Doğal ayıklanma baskısı reddedilemez, fakat rolü tesadüfi mutasyonlarla oluşan bazı türlerin daha başlangıçta ortadan kalkması şeklindedir. Evrim geçirerek günümüze dek süregelmiş türlerin ayıklanması biçiminde değil. Başka bir deyişle, evrim iyiye doğru bir gelişim değildir. Sayısız mutasyon olanaklarından birinin gerçekleşmesidir. Dolayısıyla üstün özellikler, türün hesabına geçirilemez. Evrim değişimlerinden yararlanarak iyi türün oluşması için olanaklar aramakta hiç bir akılcılık kalmıyor. Doğa kanunları örnek gösterilerek insanlığın gelişiminde rekabet ve savaşın gerekliliği konusu, insanlığın gelişimine uygulanamaz. İnsanlar arasındaki ilişkiyi, özgür düşüncelerimizle, başka bir alandan referans aramadan, kendi arzumuza, gönlümüze göre düşünmemiz daha doğru olur.
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: MASON - Haziran 25, 2007, 03:36:59 ös
Yaratıcılık ve Evrimcilik

Darwin Teorisi, evrenin 6 günde yaratıldığını bildiren Kutsal kitapları kökünden sarsmıştır. Oksford Piskoposu Wilberforce, Darwin’i savunan Huxley ’e, kendisinin ana yönünden mi, yoksa baba yönünden mi maymundan geldiğini sorar. Huxley; “Bilimsel gerçekleri baltalamak için diller döken bir adamın soyundan gelmektense, alçak gönüllü ve kendini bilen bir maymunun soyundan gelmeyi tercih ederim” der. Yurdumuzda da Darwin Teorisini tanıtmaya çalışan Ahmet Mithat Efendi ‘nin yazılarına karşı hükümet şu buyruğu verir: “Fimabaat Mithat Efendinin maymunlarına dair matbuata zinhar nesne yazdırılmaması….”

Paleo-antropoloji kitaplarında, insanların atası olan, 2-3 milyon yıl önce yaşamışlardan kalan iskelet fosillerinden yararlanılarak yapılan resimler vardır. Resimdekileri, maymunlardan ayırmada güçlük çekilir ama bunlar, bizler gibi ayakta durur, elleriyle çevredeki nesnelerin şekillerini değiştirirler. Hep toplu halde yaşıyor biçimde çizilirler. Maymuna çok benzemelerine rağmen, bunlar insanlardır. İnsan olduklarını antropoloji bilim dalı ispat etmiştir.
 Bununla beraber, günümüzde hala maymunlarla akrabalığımızı tanımayan insanlar var. Primatlarların (maymun familyası) içinde sınıflandırılmamızı kaldıramayan bu kişilere yaratılışcı (creationist) deniyor. Amaçları, her halde bizleri, eskiden olduğu gibi, üretilen tasarımların sonu olmayan tartışmalarına sokarak, gerçeğe dayanmasına olanak bulunmayan ideolojilerini sürdürmek. Bu sözlerimden benim yaratılışçı olmadığımı anlamışsınızdır. Okuyucularımı yönlendirmek istemem, ama, sizde; hayvanlar alemi içinde olduğumuzu, omurgalılar takımının (ordre =order ) memeliler sınıfının, plasentalılar alt-sınıfının, Primatlar familyasından olduğumuzu ve bir üst atalarımızın Hominoid’ler familyası olduğunu ve cinsimizin insan olduğunu kabul ediyorsanız, siz de benim gibi evrimcisiniz.
Tasarım çatışmalarının kökeni İsanın doğumundan 2000 yıl öncesine gider. Bu devirlerde iki ayrı dünya görüşü vardı;
Biri, yeni bir dinle oluşturulmuş Yahudi dünyası (Tek Tanrı Tasarımı). Bu Tanrı tek ve çok güçlüydü. Dünyanın yaratıcısıydı. Dünyamızın tarihini ve bizlerden isteklerini kurallar şeklinde bize yazdı veya yazdırttı. Kitabındaki bölümlerden biri de dünyamızın ve insanın nasıl var olduğu konusudur. Buna ‘Yaratılış’ demiştir. Bize gönderdiği kitapta yaratılışın 6 günde olduğunu yazıyor. Tanrı her gün, sırasıyla evreni, zamanı, gökyüzünü, denizleri, dünyayı, bitkileri, gece yıldızlarını, deniz ve hava hayvanlarını, kara hayvanlarını ve en sonunda kendisine benzeyen insanı yarattığını yazar.
İnsan önce cennette yaşıyordu. Tanrı onu işlediği bir günah sonucu cezalandırdı: merak. Ve dünyada yaşamaya mahkum etti. Daha sonra işlediği günahlar nedeniyle de ikinci bir defa cezalandırdı: Nuh Tufanı. Nuh, inşa ettiği bir gemiyle, her hayvan cinsinden birer erkek ve dişiyi ancak kurtarabildi.
İncil de evrenin yaratıldığı zaman da yazılıdır. Örneğin Rahip James Usher kapsamlı araştırmaları sonucu, 1650 de yazdığı çok hacimli bir kitapta yaratılış tarihinin İ.Ö. 23 Ekim 4004 olduğunu açıklar. Cambridge Üniversitesi profesörlerinden John Lightfoot da onu eleştirerek, yaratılışın İ.Ö. 3928 de olduğunu açıklayan bir kitap yazar. Yahudi din bilimcileri ise, Tevrata göre yaptıkları hesaplarla bu tarihin doğru olduğunu (3928) ve Nuh Tufanının da İ.Ö. 2104 olduğunu, gene yazdıkları hacımlı kitaplarla açıklarlar.
Öteki dünya Anadolu ‘da, Ege bölgesinde, İyonya ‘da doğdu, Yunanistan ‘da gelişti. Nedeni, antik Grek dinlerinin, Yahudilerinki kadar dogmatik olmamasıydı. İyonya ‘lıların, dünyayı anlamak yönündeki girişimleri daha değişiktir. Gözlem ve düşünme kavramlarını geliştirerek, bilimsel yöntemi keşfettiler. Daha sonraları bu yönteme ölçü eklendi. Matematik, geometrinin yardımıyla, dünyanın oluşumu konusundaki bilgiler gelişti. İsa ‘dan 500-600 yıl önce Anaksimandros ve Pitagor ’un dünyayı yuvarlak tasarladıklarını düşünün. İsa ‘dan 350 yıl önce Aristotales dünyanın yuvarlaklığına değin tüm fiziksel delilleri toparlamıştı ve Erasthotenes dünyanın çevresinin 40.000 km olduğunu hesaplayabilmişti (zamanımız hassas ölçümleriyle: 40.075 km.dir.). Sisamlı Aristarkes (İ.Ö. 310-230), dünyanın hem kendi çevresinde, hem de güneşin çevresinde döndüğünü ileri sürdüğü içim, Tanrıların huzurunu kaçırıyor gerekçesiyle, ölüme mahkum edilmişti.
 Bilimin ortaya çıkmasını eski Yunan alt="Aristo"filozoflarına borçluyuz ama, Orta Çağda bilimsel gelişimin durmasına da onlar neden oldular. Eflatun ve Plotinus, Aristarkes ’in, dünyanın merkezde olduğu ve güneşin onun çevresinde döndüğü sistemini yadsıdılar. Aristo Roma egemenliğiyle çağdaş olduğundan,yazıları tüm Avrupa ‘ya dağıldı. Bilim, İskender Doğu Seferini yapmamış olsaydı, Orta çağdan itibaren yok olup gidecekti. O devirlerde Avrupa yerinde sayarken, bilimsel bilgiler İslam dünyasında giderek gelişiyordu.
Hıristiyanlık, 1000 yıldan daha uzun bir süre, Avrupa ‘ya İncilin görüşlerini kabul ettirdi. Avrupa ‘yı uyandıran, skolastik görüşlerde olsalar bile, Eflatun, Aristo ve Plotinos ’un yazılarına dönmek olmuştur. 10. Yüzyılda Leonardo Pisi İtalya ya, hesaplamalarda büyük kolaylık sağlayan Arap rakamlarını kabul ettirmek istiyor, Kilise ise Hıristiyanlıktan gelmediği gerekçesiyle reddediyordu. Ama bilimin Arap dünyasından 12. Yüzyılda Avrupa ‘ya geri dönmesine, Kilisenin bu tür davranışları engel olamamıştır. 15. Yüzyılda, Kristof Kolomb dünyanın yuvarlaklığını ispat etti. Ameriko Vespuci ‘nin, Amerikanın ayrı bir kıta olduğunun farkına varmasıyla, İncilin söylediğinin doğru olmadığı, dünyada iki insan topluluğu yerine (Batı ve Doğu), 3 insan topluluğunun bulunduğu ortaya çıktı. Kilise, Kızılderililerin insan olmadığını söyleyerek bu görüşe karşı çıkmaya çalışmıştır. Kopernik,Giardino Bruno, Keppler, Galile evrenin gerçek sistemini ortaya çıkardılar.
200 yıldan beri incelenmeye başlanan fosiller de, bilgilerimizin pozitif yönde gelişmesine iki ayrı yönden yardımcı olmuştur;
Bir taraftan, deniz hayvanlarının fosillerinin, kıyılardan uzakta, dağların tepelerinde bulunmasıyla, bir zamanlar Leonardo Da Vinci ’nin ileri sürdüğü gibi, dünya coğrafyasının eski devirlerde şimdikinden çok daha değişik olduğu ortaya çıktı. Dünya tarihinin, Kutsal Kitapların söylediğinin tersine, 6000 yıl öncesinden, çok daha eskilerde başlaması gerekiyordu. 20. Yüzyılda, kayaların tarihini kesin bir şekilde saptayan yöntemlerle dünyanın tarihi ortaya çıkarılmıştır. Dünyanın kesin olan yaşı 4,5 milyar yıldır.

Yazıları 1655 de yakıldı. Daha sonra, 18. Yüzyıl Aydınlanma filozoflarınındevri geldi. Linne canlıları sınıflandırdı. Buffon kaybolmuş türler kavramını getirdi. 1794 de Erasmes Darwin (Charles Darwin’in büyük babası) canlıların tek bir kökenden geldiği görüşünü ileri sürdü.
1800de Lamarck ‘Değişim (Transformisme) teorisini ileri sürdü. Teori dünya düşünsel tarihinde bir devrim yaratmıştır. Teoriye göre canlılar yalnız gelişmekle kalmıyor, aynı zamanda yaşadıkları ortama uymak için değişiyorlardı. Bu teori, Kilisenin daha sonraki yüzyıllarda da toparlayamadığı, inançlarda kökten bir sarsılmaya neden oldu. Ama dinsel kitapların söyledikleri de toplumun düşüncelerinde yer etmeyi sürdürmüştür. Bunun en önemli nedeni Kilise taraftarı bir bölüm filozof ve bilim adamının da evrim teorisine karşıt görüşler ileri sürmeye başlamalarıdır. 19. Yüzyıl boyunca bu girişimlerinde başarılı da olmuşlardır. Yaratılış ideolojilerinin ilk savunucusu Cuvier ’dir. ‘Karşılaştırmalı anatomi ’nin kurucusu olan bu bilim adamı, daha sonra Felaket (Catastrophisme) teorisini ileri sürdü. Teori ; Dünyada süreklilik olmadığı ve jeolojik tabakalarda ortaya çıkarılan kaybolmuş türlerin, dünyada 6000 yıldan bu yana ard arda gelen felaketler sonucu kaybolmuş oldukları özüne dayanıyordu. Cuvier felaketlerin toplam 27 adet olduğunu bile ileri sürdü. Buna göre, Felaketler 6000 yıldan bu yana olduğuna göre, dünya ortalama 222 yılda bir felaketle karşılaşmıştı. Görüş, Kutsal Kitapların Yaradılış görüşünü biraz değiştiriyordu ama, Tanrının yaratıcılığı görüşünün varlığını sürdürmesine yetti.
Evrimciler yılmadılar. Charles Darwin bir mekanizma (düzen) ileri sürdü. 1859 da yayınladığı kitabında, evrimin iki ayrı olay sonucu gerçekleştiğini yazıyordu. Bir taraftan canlılar yavaş ve sürekli bir değişime uğrarken (günümüzde bu olaya genetik mütasyonlar deniyor), öte yandan değişimle kazanılmış özellikler bazı türlerin doğal ayıklanmasına neden oluyordu. Darwin ’in olayı iyi çözümleyememesinin nedeni, zamanında daha kalıtım mekanizmasının (düzeninin) keşfedilmemiş olmasıdır. 1866 da Mendel ’in, kalıtımın bilemediğimiz bir takım olaylarla yönetildiğini, anne-babadan oğula aktarıldığını ve bilemediğimiz bu olayların değişmez kurallara bağlı olduğunu göstermesiyle, evrim çözümlenebilecek bir yöne girdi. Bununla beraber, bu görüşler, ancak 20. yüzyılda kromozomların keşfedilmesiyle toplumda benimsenmeye başlamıştır. Ağrı dağının tepesinde Nuhun Gemisini büyük bir ciddiyetle arıyorlar. Ne diyelim. Ümidinizi kırmayın. Belki bir gemi bulabilirsiniz.

-Asim Akin
Başlık: Re: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: Einsof - Haziran 25, 2007, 05:51:16 ös
Evrim Teorisi,teorisi ve pratiğiyle defalarca çürütülmüş bir "İdeolojidir"..İnsanın mahiyetini yerle bir edip "İnsan düşünen hayvandır" "İnsan alet yapan hayvandır" türü,insanı illa da hayvandan ibaret görmeye yatkın bu sapkın mantık çürümüştür mezarı çoktan kazılmıştır..Teori'nin kökünde akıl ve kutsallıkla donatılmış insanı,öz kimliğinden soyutlayıp,yalnızca bedensel zevklerini tatmin için yaşayan bir makina bir mankurt haline getirmek isteyen bir anlayış yatmaktadır..

Evrim teorisi imana karşı savaşan küfrün son ve en can alıcı darbelerinden biri olmuştur ama hem bilimsel hem imani yönden çürütülmüş bu ideolojiden sonra geriye kala kala : boş bir iddia ve umutsuz çırpınışlar kalmıştır..

Bu nasıl bir dünya, hikâyesi zor;

Mekânı bir satıh, zamanı vehim.

Bütün bir kainat muşamba dekor,

Bütün bir insanlık yalana teslim.
                                                                             N.Fazıl - Çile
Başlık: Re: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: shemuel - Haziran 25, 2007, 11:27:21 ös
Şu anda çürütülmeye çalışılıyor.Ama tam anlamıyla çürütülmüş olasaydı günümüzde tartışılmazdı.
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: bilmeliyimgalilei - Haziran 26, 2007, 12:01:55 öö
sn einsof a katılıyorum.imana karşı bir savaş olması konusunda değil ama hem bilmin hemde inancın sonuna kadar çürüttüğü bir teoridir bencede evrim teorisi.
tam hatırlamasamda bir belgeselde darwin in bile ölmeden önce bu teoriyi yanlış olarak yorumladığını izlemiştim..
gerçekten insan mantığıyla bile örtüşmeyen bir teori inanmak çok mantıksızca heleki savunmak...
birkeresinde bu teoriyi savunan 2 bilimadamı bir kafatası bulmuşlardı milyonlarca yıl öncesinden kaldığını ve insan ile maymun arasındaki geçiş formuna ait olduğunu iddia etmişlerdi.
fakat daha sonra bu kafatasını inceleyen başka bilim adamları bu kafatasının aslında maymun ve insana ait iki ayrı kafatası olduğunu ve bu teoriyi kanıtlamak amacıyla yapılmış bir hile olduğunu kanıtlamışlardı..
evrim sadece 3 5 yılda olan bir olay değil teoriye göre nesillerle süregeln bir durum ve uzun bir süreç....bu süreçten önceki bulunan insan kemikleri bunu çürütmezmi??
veya da bu süreçten önceki maymun kemikleri bulunuyorsa ondan daha sonra yaşamış olan geçiş formu(!)canlısının kemikleride bulunabilir peki neden hiçbulunmadı??
Başlık: Re: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: shemuel - Haziran 26, 2007, 10:24:49 ös
Darwinin kitaplarını okuduysanız değişik tezleri var.
bu tezler aynı zamanda çok karışık ve aksini ıspatı zor.
günümüzde bilim tartışıyor.
Siz Evrime inanmıyormusunuz?
Dikkat edin maymundan türemek değil bir evrimin olduğu,İnsan ve diğer canlıların evrim geçirerek bu güne gelmesi mümkün olamazmı?
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: bilmeliyimgalilei - Haziran 27, 2007, 10:15:38 ös
bencede burada asıl saptırılan şey evrim kelimesi,,
bakınız evrim den kasıt ne ise sonuçta ona göre değişir elbetteki canlılar değişim geçiçrler tarihi devriler sırasında fakat kendi görüşüme göre bir canlıdan başka bir canlının olması veya bir canlının başka bir canlıya dönüşmesi olanaksızdır....
elbetteki adaptasyonlar olacaktır yani aynı türe ait iki canlının çok başka bölgerelerde yaşamasından kaynaklanan değişiklikler nasılsa çağlara ve devirlere göre buna benzer değişiklikler olacaktır
fakat darwinin tezlerinin temelinde bir canlının devirler boyu süren bir süreçle başka bir canlıya dönüşmesi olayıdır.verdiğim örnektete de bunu olamıyacağını söylemeye çalıştım.yani bir canlının bir başka canlıya hangi ortam koşulları olursa olsun tamamiyle başka bir canlıya dönüşmesi imkansızdır bana göre
ama elbetteki aynı türe ait iki canlının milyonlarca yıl önceki hali ile şimdiki hali arasında ki fark açıkça ortadaır eğer ki bu evrim ise elbetteki varolan birşeydir ama başka bir canlıya dönüşmesi inandırıcı ve mantıklı gelmiyor
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: shemuel - Haziran 28, 2007, 09:59:22 ös
bencede burada asıl saptırılan şey evrim kelimesi,,
bakınız evrim den kasıt ne ise sonuçta ona göre değişir elbetteki canlılar değişim geçiçrler tarihi devriler sırasında fakat kendi görüşüme göre bir canlıdan başka bir canlının olması veya bir canlının başka bir canlıya dönüşmesi olanaksızdır....
elbetteki adaptasyonlar olacaktır yani aynı türe ait iki canlının çok başka bölgerelerde yaşamasından kaynaklanan değişiklikler nasılsa çağlara ve devirlere göre buna benzer değişiklikler olacaktır
fakat darwinin tezlerinin temelinde bir canlının devirler boyu süren bir süreçle başka bir canlıya dönüşmesi olayıdır.verdiğim örnektete de bunu olamıyacağını söylemeye çalıştım.yani bir canlının bir başka canlıya hangi ortam koşulları olursa olsun tamamiyle başka bir canlıya dönüşmesi imkansızdır bana göre
ama elbetteki aynı türe ait iki canlının milyonlarca yıl önceki hali ile şimdiki hali arasında ki fark açıkça ortadaır eğer ki bu evrim ise elbetteki varolan birşeydir ama başka bir canlıya dönüşmesi inandırıcı ve mantıklı gelmiyor
İşte Darwinde bunu söylemeye çalışmış.Evrim varsa değişimde vardır.
Darwine göre maymun değişim geçirerek insana dönüşmemiştir.
İnsan ile maymun arasındaki benzerliklere değiniyor.
Kertenkele ile insan arasında bir benzerlik zaten sözkonusu olamaz.zaten kertenkelenin insana dönüşmesi imkansızdır.
Başlık: Re: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: ONE - Kasım 24, 2007, 08:16:28 öö
Masonların, Evrim Teorisine inandıgını sanmıyorum!
Teoriden oteye gidemeyecek kadar basit , Kutsal Kitapları hice sayacak kadar ate, insanın yaratilis gayesini gormezden gelecek kadar ideolojik, bir adim attıgimiz andaki kusursuz düzeni anlayamayacak kadar bilimden yoksun bir teori nasil olurda bu kadar insanı bunca yıl byunca oyalar sasiyorum diyecem ama  ???Bediüzzaman zaten konuya aciklik getirmis. "cennet ucuz değil, cehennem luzumsuz değil"  ;)
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: akasya - Eylül 22, 2008, 11:53:09 öö
( Maymuna çok benzemelerine rağmen, bunlar insanlardır)

Şimdi, şakayı veya girizgâhsız konuşmayı seven arkadaşları duyar gibiyim, sen maymundan gelmişsindir belki ama biz insandan geldik, Evrim Teorisi gerçekten dikkatli okunmazsa tehlikeli bir konu. Yukarıdaki konuyu dikkatle okumalılar, Darwin'in teorileri'nin birer tez olduğunu, unutmamamız gerekmektedir. Darwin bildiğim kadarıyla, insan maymundan gelmiştir dememiştir, Darwin'i çok seven(?), rakibi, bir din adamı bu savı ortaya atmış, dönemin magazin gazeteleri, bu savı çok sevmiş  olacak ki hemen desteklemişler, bize de hala tartışmayı körüklemek kalıyor. Yoksa Din Adamı haklı mı! Magazin Gazeteleri haklı mı? Günümüzde de buna benzer bir tartışma var....

saygılarımla
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: tcorbaci - Ekim 20, 2008, 06:12:30 ös
Herkese Merhaba;

Yakın zamanlarda tespit etğim bir husus var.

Bu mesele 2 hayvanın ortak özellikleri  , aslında ne demek istediğimi tam ifade edemeyebilirim.

Ökapi denen yabani hayvanı çoğumuz duymamıştır belki..fakat bu hayvanı incelediğinizde zebra,at,zürafa gibi 3 -4 türün karışımı olduğunu göreceksiniz..

Aynı şekilde Tazmanya kurdu denen canlı da ,kaplan mı,kurt mu ,dingo mu ne olduğu belli değil...

Bence bu iki tür evrimin varlığını ispatlıyor.Çünkü evrim hem bir gelişim olduğu gibi aynı zamanda canlının tür değiştirmesidir.Karşıevrimcilerin her zaman söylediği araformlar için bu iki türün yaşayan canlı örnekler olduğunu düşünüyorum.
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: Prenses Isabella - Ekim 20, 2008, 06:47:57 ös
( Maymuna çok benzemelerine rağmen, bunlar insanlardır)

Şimdi, şakayı veya girizgâhsız konuşmayı seven arkadaşları duyar gibiyim, sen maymundan gelmişsindir belki ama biz insandan geldik, Evrim Teorisi gerçekten dikkatli okunmazsa tehlikeli bir konu. Yukarıdaki konuyu dikkatle okumalılar, Darwin'in teorileri'nin birer tez olduğunu, unutmamamız gerekmektedir. Darwin bildiğim kadarıyla, insan maymundan gelmiştir dememiştir, Darwin'i çok seven(?), rakibi, bir din adamı bu savı ortaya atmış, dönemin magazin gazeteleri, bu savı çok sevmiş  olacak ki hemen desteklemişler, bize de hala tartışmayı körüklemek kalıyor. Yoksa Din Adamı haklı mı! Magazin Gazeteleri haklı mı? Günümüzde de buna benzer bir tartışma var....

saygılarımla

Sevgili Akasya; Darwin Teorisini sadece distan gozlemleyerek anlamak imkansizdir. Icerigine dikkat ettigimizde ise haklilik payi son derece artiyor ve Bizlere cansiz - canli konuma gelen ve bir tur donusum daha dogrusu evrim geciren evrimlesen varliklarin birbirine rahatlikla donusebelirligi ozelligini vurgulayan bence cok guzel bir teoridir.

Bakiniz ilk baslarda ben de buna inanamadim ve saskinlikla elde ettigim bilgilere sahip oldugumda artik herseyin bisekilde mumkun olunabilinecegini anladim. Ornegin Sayin skullG'un guzel bir paylasiminda Maymunun Insanoglunun yegeni oldugunu soylediginde gulmekten kirilmistim ama Isin aslini ogrendigimde ise O'na fazlasiyla hak vermistim. Cunku maymundan Insana gecis donemi ya da gecis sureci her ikisi arasinda bilimsel olarak da ispatlanmis seylerdir. Ancak bunun muhakemesini burada Bilim Adamlarinin inceleme alanina girmesi nedeniyle herhangi bir yorum yapamicam. 

Soyleki; Varligin kaynagina inersek bahsi gecen 4 elementin birlesip hayati olusturduguna hepimiz birebir sahidiz ve buna 5. element de eklenerek Insan bedeni varolmustur. Ancak, dunyamizda bir tur donusum yasasi bulunmakta ve inanin bunu dile getirmekte zorlaniyorum. Evrim yasasina paralel olarak herseyin belirli bir sure icersinde -buna canli ve cansiz dahil bakin dikkatinizi cekiyorum dunyada yer alan hersey- evrimini tamamlayan / tamamlayabilen hersey bir ust basamaga ya da boyuta gecebiliyor buna en ust Varlik olarak - tabi dunya icin belirtiyorum- Insan formu belirlenmistir.

Bunun icin de neden bir agac bir masaya rahatlikla donusebiliyor da neden bir hayvan formunda yeralanlar Insan formuna donusmesinler? Bunun icin belirlenmis bir kistas mi vardir?  Burada birtakim gercekleri gozardi etmekle Tanrimizin Sonsuz Gucu'nu yadsimak anlamina gelmiyor muyuz? Ya da soyle soyleyeyim hicbirsey ama hicbirsey sinirli degildir. Istisnasiz...

Saygilarimla,
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: Serhan - Nisan 25, 2009, 06:41:30 ös
shemuel kardeşim.Eğer araştırdıysan dedikleri şey tüm canlıların ortak atadan gelmesidir.Yani kertenkelede everim geçirerrek uzun bir süreçte insana dönüşmüştür.O yüzden saçma diyoruz.balıkta omurga çıkınca karaya çıkıyor ordanda semendere dönüşüyor.Su kuruduğu için zamanla balıkta ilkel akciğer gelişiyor.Devamını evrim konusu açarak tartışabiliriz.Tabiki çok katkıları olmuştur biyolojiye o yüzden yadırgayamam.Çünkü onu araştırırken başka bişeyler buluyorlar.
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: kurt - Ekim 11, 2015, 10:44:23 öö
Evrim Teorisi bilimsel bir gerçektir. Tıpkı kütle çekimi gibi. Bu konu hakkında atıp tutanlar, yanlış diyenler ise Evrim Teorisi hakkında bilgi sahibi olmayan veya yanlış bilgi sahibi olan kişilerdir. Birisinin Evrim Teorisi hakkında konuşabilmesi için bilim basamaklarını bilmesi gerekir. Kısaca değinecek olursam:

-Bilimsel problem saptanır.
-Problem ile ilgili veriler toplanır.
-Verilere uygun hipotez kurulur.
-Hipoteze dayalı tahminlerde bulunulur.
-Tahminlerin doğruluğunu araştırmak için kontrollü deneyler ve gözlemler yapılır.
-Deney ve gözlemler hipotezi doğrularsa, hipotez geçerlilik kazanır.
-Hipotezin geniş geçerliliği varsa teori haline gelir.
-Teori evrensel gerçek ise kanun haline gelir.

 Garip kişilerin, akıl almaz çarpıtmaları ile Evrim Teorisi'ni duymuş ve bir daha da araştırma ihtiyacı hissetmemiş olanlar, üzerinde böylesine yoğun çalışma yapılan ve bilimin gelişmesine muazzam katkıları olan bir bilimsel teoriyi elbette anlayamazlar. Hatta bu kişilerin çoğu teori kavramını bile bilmiyorlar. Teori demek kafadan bir fikir uydurmak anlamına gelmez. Bunu zaten basamaklar halinde üst kısımda açıkladım. Yine de bir öneri getirmek lazım, lütfen bir konu hakkında konuşmadan önce o konuyu bilip bilmediğinizi iyice tartın.
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: Selim - Ekim 12, 2015, 04:02:02 ös
Evrim Teorisi bilimsel bir gerçektir. Tıpkı kütle çekimi gibi. Bu konu hakkında atıp tutanlar, yanlış diyenler ise Evrim Teorisi hakkında bilgi sahibi olmayan veya yanlış bilgi sahibi olan kişilerdir. Birisinin Evrim Teorisi hakkında konuşabilmesi için bilim basamaklarını bilmesi gerekir. Kısaca değinecek olursam:

-Bilimsel problem saptanır.
-Problem ile ilgili veriler toplanır.
-Verilere uygun hipotez kurulur.
-Hipoteze dayalı tahminlerde bulunulur.
-Tahminlerin doğruluğunu araştırmak için kontrollü deneyler ve gözlemler yapılır.
-Deney ve gözlemler hipotezi doğrularsa, hipotez geçerlilik kazanır.
-Hipotezin geniş geçerliliği varsa teori haline gelir.
-Teori evrensel gerçek ise kanun haline gelir.

 Garip kişilerin, akıl almaz çarpıtmaları ile Evrim Teorisi'ni duymuş ve bir daha da araştırma ihtiyacı hissetmemiş olanlar, üzerinde böylesine yoğun çalışma yapılan ve bilimin gelişmesine muazzam katkıları olan bir bilimsel teoriyi elbette anlayamazlar. Hatta bu kişilerin çoğu teori kavramını bile bilmiyorlar. Teori demek kafadan bir fikir uydurmak anlamına gelmez. Bunu zaten basamaklar halinde üst kısımda açıkladım. Yine de bir öneri getirmek lazım, lütfen bir konu hakkında konuşmadan önce o konuyu bilip bilmediğinizi iyice tartın.

Aydınlatabilirseniz sevineceğim;

Bilimsel gerçek teori olarak adlandırılabilir mi?

Bilimsel problem nasıl saptanır?

Hipotez şöyle yapılır demek ve ardından konuyu öğren de gel demek çelişki midir?

Varsayım yapıyorum deyip varsayım yapana "bil de gel" demek varsayım yapmak mıdır?
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: kurt - Ekim 12, 2015, 05:48:06 ös
     Elbette aydınlatırım.

     Soru: Bilimsel gerçek, teori olarak anlandırılabilir mi?

     Cevap: Açıkçası bilimsel gerçek tabirini hayatım boyunca kullanmadım. Çünkü gerçek bir tanedir. Bilimsel olan gerçek, bilimsel olmayan gerçek, kişiye göre gerçek, genele göre gerçek gibi dalları yoktur. Bundan dolayı bu soruya mantıklı bir yanıt vermem mümkün değil. Fakat yardımcı olması açısından teorinin ne olduğu ile ilgili araştırma yapmanızı önerebilirim.

     Soru: Bilimsel problem nasıl saptanır?

     Cevap: Cevaplamadan önce "bilimsel problem" ile ne kastedildiğini anlatmaya çalışayım. Problem pek çok şeyi ifade edebilecek genel bir tabirdir. Komşumla kavga etmem, evimin yanması, işimden memnun olmamam gibi pek çok duruma problem diyebiliriz. Elbette bilim bu tarz problemlerle ilgilenmez. Bilimin ilgilendiği probleme bilimsel problem denir.

     Sizin için bilimsel yöntemi ve bilimsel çalışma basamaklarını da açıklayayım. Bunu yaparken eminim sorunuza da cevap bulacaksınız.

     Bilimsel çalışma, deney ve gözleme dayalı bilimsel yöntem ile yapılır. Bilimsel yöntem, bilimsel problemin araştırılması sırasında izlenen yoldur. Bilimsel çalışma yapılırken izlenecek yol aşağıdaki gibidir:

1. Problemin Belirlenmesi

     Bilimsel çalışma, bilim adamının problemle ilgili kendi kendine sorular sormasıyla başlar. Bir sorunun bilimsel soru olabilirmesi için hem denenebilir olması hem de uygun deneme tekniğinin bulunması gerekir. Bilimsel çalışma sırasında yapılacak ilk iş, problemi ortaya koymaktır.

2. Problem İle İlgili Verilerin (Gerçeklerin) Toplanması

     Özel bir probleme ait gerçeklere veri denir. Bu gerçekler, problemle ilgili toplanan bilgileri ve probleme yönelik yapılan gözlemleri kapsar.

3. Hipotezin Kurulması

     Bilimsel bir problem için önerilen geçici çözüm yoluna hipotez denir.

4. Hipoteze Dayalı Tahminlerde Bulunulması

     Bir hipotezden mantık yoluyla çıkarılan sonuçlara tahmin denir.

5. Kontrollü Deney Yapılması

     Deney sırasında olayı etkileyen bir faktörün değiştirilip diğer faktörlerin sabit tutulması ile yapılan deneylere kontrollü deney denir. Bu olayda deney grubunun yanı sıra bir de kontrol grubu bulunduğu için, deney sonuçlarının güvenilir olması sağlanmış olur.

     Bir problemin çözümü olarak kurulan hipotezler şu şekillerde sonuçlanabilir:

     - Gözlem ve kontrollü deneyler ile doğrulanmazsa reddedilerek yenisi kurulur.
     - Gözlem ve kontrollü deneyler ile doğrulanırsa geçerli kabul edilir.
     - Çok sayıda değişik gözlem ve deneylerle desteklenerek, geniş bir geçerlilik kazanırsa teori haline gelir. İyi bir teori; basit olmalı, gerektiğinde genişleyebilmeli ve yeni buluiların ışığı altında değişebilmelidir. Fizik için örnek verecek olursak, Kuantum Mekanik Teorisi.
     -Teori evrensel bir gerçek ise kanun (yasa) haline gelir. Günümüzde fizikte kullandığımız en önemli kanunlara Newton Kanunları, Keepler Kanunları, Yansıma Kanunları, Kırılma Kanunları örnek verilebilir.

     Altını çizmemde fayda var, fizik ve kimyanın aksine biyolojinin kendine has bazı noktaları mevcuttur. Daha ileri bir bilgi için şu linki ziyaret edebilirsiniz:
     http://www.evrimagaci.org/makale/396 (http://www.evrimagaci.org/makale/396)

     Soru: Hipotez şöyle yapılır demek ve ardından konuyu öğren de gel demek çelişki midir?

     Cevap: Hayır. Çünkü ben konunun içeriğine dair bir adım attım sadece. Halbuki bu yol nereden baksanız kilometrelerce uzunlukta.

     Soru: Varsayım yapıyorum deyip varsayım yapana "bil de gel" demek varsayım yapmak mıdır?

     Cevap: Sanırım kafiyeli yapmak için soruyu bozmuşsunuz. Sorunuzun sonunu "... demek varsayım yapmak mıdır?" şeklinde düşünerek cevaplayacak olursam, elbette hayır. Sorunuzun sonunu "... demek doğru bir yaklaşım mıdır?" diye değiştirecek olursam daha geniş bir cevap verebilirim.

     Bazı konularda varsayım yapabiliriz. Örneğin "Ahmet iyi birisidir." cümlesi üzerine sonsuz sayıda varsayım yapabiliriz. Çünkü bu noktada işin içine öznel bir değerlendirme girer. Doğal olarak da iş bizim duygularımızla karışır. Fakat bir gerçek üzerinde varsayım yapılamaz. Özellikle de bu varsayım mevcut gerçeği yanlışlamaya çalışıyorsa.
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: Selim - Ekim 12, 2015, 09:41:04 ös
"Varsayım yapıyorum deyip varsayım yapana "bil de gel" demek varsayım yapmak mıdır?"

Soruya eklemeler yapmak veya değiştirmek öznelleştirmektir, uygun olmaz.

Yanıt dahil olmak üzere; evet varsayım yapmaktır. Kişinin bilmediğini varsaymaktır, Sübjektif görüştür.

 "Hipotez şöyle yapılır demek ve ardından konuyu öğren de gel demek çelişki midir?"

Hipotez= varsayım, tahmin, ihtimal.

Evet çelişkidir. Herhangi bir olay üzerine çözümleme, teşhis, vb. yapılacaksa "öyle yapılmaz" denmemelidir. Çok yönlü düşünülmesi gerekir, sınırlama getirmeden. Ancak, çözüme doğru ilerledikçe kabul ve varsayımlar yapılabilir.

"Bilimsel problem nasıl saptanır?"

Problem varsa vardır, ancak zaman ve mekan gözetilerek değerlendirilmelidir. Problemin çözümüne getirilecek öznel yaklaşımlar ayrıdır.  Problemi saptamak "teşhis" dir. Tedavi ileri aşamasıdır.

Belirtilen yöntemle ulaşılan sonuç ya çözüm değilse, listelenmiş yönteme uyarak çözüm elde edilecek ise düşünmeye dahi gerek yok, bilgisayar programı gibi.

Bilimsel gerçek teori olarak adlandırılabilir mi?

Bunun yanıtı da zaman ve mekana bağlı olarak "adlandırılabilir" dir. Dünün teorisi bu günün gerçeği olabileceği gibi bu günün gerçeği yeni verilerle teoriye dönüşebilir. Galile "dünya hala dönüyor." demişti, ancak bu gün şu soruyu rahatlıkla sorabiliyoruz "dönüyor ama neye, nereye göre?"

tçobaci'nin dediği gibi "sadece dışa değil içe de bakmak gerekir" yani çok yönlü, sınırlandırmadan, özgürce, şartlardan bağımsızlaşarak, objektif bakabilmek gerekir.

Yargılamadan, yaftalamadan paylaşmak istedim.




Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: Hacamat - Ekim 13, 2015, 01:36:26 ös
Sayın Kurt ;insanın bu evrim geçmişinde insan ilk neydi? ( neye benziyordu).  insan olması için hangi canlılara dönüşüp, günümüzdeki bu şekli aldı? Sıralarsanız bizde bilgilenmiş oluruz.
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: kurt - Ekim 13, 2015, 09:17:02 ös
Buna vereceğim cevap çok uzun olur hatta konunun kendisinden daha uzun olur. Bu da tahminimce forumun üslubuna uymaz. Evrim, ağaç misali detaylıdır. Hatta bu duruma evrim ağacı tanımı yapılmıştır. Bir cümle ile size böylesine dallı bir konuyu anlatamam. Hiç kimse yapamaz. Fakat şu linki verebilirim, okursanız çok şey öğrenirsiniz. Unutmamak lazım, bilgi emek ister. Bu makaleyi okumak için bir saatimizi ayırmazsak o zaman bilgiyi de edinemeyiz. Bahsettiğim link: http://www.evrimagaci.org/makale/61 (http://www.evrimagaci.org/makale/61)
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: Hacamat - Ekim 14, 2015, 12:56:12 öö
Okudum, okurken yazılandan çok neyin yazılmadığını da okudum. Bu bir teoridir, dolayısıyla şüpeyle yaklaşmak doğru olur.
Örneğin,tüm canlılar suda yüzmeyi biliyor (böcekler dahil). İnsanın  yüzme bilmiyor olması  evrim teorisindeki çatlaklardan birtanesidir. Unutmayalım eski çağlarda suyun olduğu yerlere yerleşke yapılmıştırr. Dolayısıyla her nesile yüzme öğretmemiz evrimcilere tuhaf gelmiyor mu?
Biz neden bu süreçte suda yüzmeyi unuttuk?
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: GOASISG - Ekim 16, 2015, 09:20:20 ös
Okudum, okurken yazılandan çok neyin yazılmadığını da okudum. Bu bir teoridir, dolayısıyla şüpeyle yaklaşmak doğru olur.
Örneğin,tüm canlılar suda yüzmeyi biliyor (böcekler dahil). İnsanın  yüzme bilmiyor olması  evrim teorisindeki çatlaklardan birtanesidir. Unutmayalım eski çağlarda suyun olduğu yerlere yerleşke yapılmıştırr. Dolayısıyla her nesile yüzme öğretmemiz evrimcilere tuhaf gelmiyor mu?
Biz neden bu süreçte suda yüzmeyi unuttuk?

Doğan bir çoçuk yüzme bilir.havuzda doğumlar bu sıralar çok revaşta,ilk doğduğunda ciğerleri sıvı yerine oksijen soluduğu için yanar ve hemen ağlar.Evrim Teori değil kuramdır.
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: kurt - Ekim 17, 2015, 02:24:15 ös
Okudum, okurken yazılandan çok neyin yazılmadığını da okudum. Bu bir teoridir, dolayısıyla şüpeyle yaklaşmak doğru olur.
Örneğin,tüm canlılar suda yüzmeyi biliyor (böcekler dahil). İnsanın  yüzme bilmiyor olması  evrim teorisindeki çatlaklardan birtanesidir. Unutmayalım eski çağlarda suyun olduğu yerlere yerleşke yapılmıştırr. Dolayısıyla her nesile yüzme öğretmemiz evrimcilere tuhaf gelmiyor mu?
Biz neden bu süreçte suda yüzmeyi unuttuk?

Doğan bir çoçuk yüzme bilir.havuzda doğumlar bu sıralar çok revaşta,ilk doğduğunda ciğerleri sıvı yerine oksijen soluduğu için yanar ve hemen ağlar.Evrim Teori değil kuramdır.

Teori ile kuram aynı anlama gelir. Günlük konuşmada teori, anlamından saptırılarak "fikir" manasında kullanılsa da asıl anlamı değişmez.
Başlık: Ynt: Evrim Teorisi - Asim Akin
Gönderen: GOASISG - Ekim 17, 2015, 03:25:02 ös
Bilimsel bilgilerden türetilen ve gerçeklenmeye açık olmakla birlikte henüz gerçeklenmemiş olan bilgiler dizgesi

Aydınlattığınız için teşşekkürler, faydalı bir acıklama oldu.Dediğniz gibi Türkçede, Teori kelimesini herkez gibi bende yanlış yorumlamışım.Örnek : Komplö teorisi, Komplö kuramı nın pek eş anlamlı gözükmediği gibi.