Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: EVRENİN BİR AMACI VAR MI? - 8  (Okunma sayısı 5045 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 25, 2009, 09:16:36 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



EVET

David Gelernter – Bilgisayar Bilimleri Profesörü, Yale ve American Enterprise Enstitüsünde Ulusal Üye



Bir de şöyle düşünün; dünya ve insanlığın bir amacı var mı?

Eğer varsa evrenin de kaçınılmaz olarak bir amacı vardır. Eğer yoksa, evrenin hala başka bir anlamda amacı olabilir. Fakat bu olasılıkla yüzleşmek zorunda değilim çünkü bir amacımız oluğuna inanıyorum.

Belirtmem etmem gerekirse; hayvanî doğamızı yenmeyi başarıp yükselmek, bir zamanlar sadece fiziğin ve hayvan yaşamının var olduğu bir yerde iyiliği, güzelliği ve ilâhiyatı yaratmak; aksi durumun ahlâki anlamda sönük ve boşluk olacağı evrende tek bile olsa bir iyilik noktacığı yaratabilmektir… Eğer kozmosun herhangi bir başka yerinde buna benzer projeler yoksa, o zaman zaferimiz evrenin doğasını değiştirmek olacaktır.

Fakat neden üstünde yükselmek de, doğayla bütünleşmek değil?... Bir başka deyişle bir Batılı bakış açısından neden Yahudi-Hıristiyan geleneği, “insanın yansımasında bedenleşen tanrılar” felsefesindeki pagan düşüncesini devrimsel bir dönüşümle, “Tanrı’nın bedenleştirdiği insan” ile değiştirdi? Neden kendimiz olmak yerine kendimizden daha iyisi olmak için yönlendiriliyoruz?   

Neden erdemi arıyoruz?

Çünkü insanların çoğu erdemi arzular. İnsanların çoğu için, -hepsi için değil- bu dürtünün kısa vadede kolaylıkla göz ardı edilse bile uzun vadede dikkate alınmıyor olması neredeyse olanaksızdır.

Erkekler ve kadınlar cinselliği de arzular ancak eğer bir erkek bir şekilde yaşamında bir kadın görmeden büyümüşse, bu arzu büyük bir olasılıkla şekillenmemiş ve netleşmemiş olarak kalacaktır. İnsanlar erdemi arzular ancak bu arzu, en azından Batı toplumu adına, Yahudi-Hıristiyan düşüncesine kadar şekillenmemiş ve netleşmemiş bir haldeydi. Bir Batılı için, Yahudi-Hristiyan ahlâki değerleri doğrudur ve uyulması zorunludur. Yahudi-Hıristiyan ahlâki değerleri ile temel olarak On Emri ve Leviticus 19’un kutsal kodunu kastediyorum. İsa’dan mesajını özetlemesi istenildiğinde, o İbranice İncil’den iki bölümü referans almıştı. 

Tüm dürtüler eşit değildir. İnsanların çoğunun cinselliğe gereksinmesi vardır. Ancak ender de olsa kimileri böyle bir gereksinme duymaz; kimileri de bu dürtüyü bastırır. Erdem ve kutsallık dürtüsü, benzeri şekilde, kimilerinde yoktur, kimlerinde bastırılmıştır, çoğunda ise otomatik olarak vardır.

Erdemi ve kutsallığı aradığımız zaman doğaya karşı geliriz. Yahudi-Hıristiyan ahlâki düşüncesinin temel kuralı, güçlünün zayıfı kollamasıdır. Doğanın temel kuralı ise farklıdır; güçlü hayatta kalır, zayıf ölür.

Fakat siz eğer son insanî amacınızı gerçekleştirirseniz -iyi olmak, hayvanî doğanızı aşarak ötesine geçmek, Tanrı’yı taklit etmek ve bu şekilde Tanrı’nın içsel sübjektif bir düşünceden dışsal objektif bir gerçeğe dönüşmesine yardımcı olmak- neyi gerçekleştirmiş olurdunuz? Son başarı adına bir umut var mıdır? Yeteri kadar iyilik noktacıklarının bir araya gelmesi ile bir çağlayan yaratıp da çekilen acıları silip süpürmek ve kumsalda kalan deniz köpükleri gibi geride sadece kutsallığın ve neşenin kalmasını sağlamak olanaklı mıdır? Ya yeryüzünde Tanrıyı gerçek kılabilmek?... Hiç de kolay değil…

“Yaradılış”ta Tanrı bizi “İyi ve Kötü Bilgisinin Ağacı” meyvelerini yemememiz için uyarır. Talmut (geleneksel Yahudiliğin dinsel otorite temellerini şekillendiren tarihi Rabbin yazıtları) iki önde gelen haham okulu arasındaki çelişkiyi raporlar. İnsan yaratılmamış olsaydı bugün daha farklı bir yerde olabilir miydi?

Karar: Evet, olabilirdi.

Fakat İncil’de Yakup’un dediği gibi elimizdeki kartı oynamalıyız.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ekim 25, 2009, 10:50:16 öö
Yanıtla #1

dünya ve insanlığın bir amacı var mı?

Bana göre 'yok' dersem çok mantıksız olur. Ama 'var' dersem bana birçok bilgi yollarının açılacağının sezintisi içersinde bulunurum. Bu yüzden de var derken önüme açılan yolların hangisinden gitmem gerektiğini biraz bekleyip bir önseziyle öncesinde düşünüp sonraki adımımı ona göre atmalıyım. Bunun içinse Tanrı gerçeği doğrultusunda olan yolumdna ilerlemek isterim. Çünkü Kaynak ' a ulaşabilmem ve en doğrusuna ulaşabilmem ve Gerçeğini bulabilmem için bu yoldan hareket etmem gereklidir. Biliniyorki dünya içersinde aklımıza herşey gelmektedir. Farklı yollar bulunmaktadır. Bir labirent gibi.. Ama yolun sonuna gidip de boş olduğunu görünce geriye dönüp herşeye yeniden başlamak için epey bir zaman ve gayret getireceği için bazı deneme-yanılmalarla önceden kestirebilmek için akıl-mantık ilişkisini önceden kurabilmeli ve seçenekleri ona göre işaretlemeliyiz. Bazı zamanlar yolumuzda ilerlerken bize gösterilen levhalar ya da işaretler bazan yanıltıcı olabilmektedir, şuanda da olduğu gibi.. :) Sayın Adam'ın paylaşımlarında bir ilk kez şaşırtmalı olarak bir durumda hissediyorum kendimi, bunu Kendileri kasıtlı olarak mı yaptılar yoksa bilmeyerek ya da ( özür diliyorum farkında olmadan desem daha doğru olacaktır ) belki de konuya olan değişik ve çeşitlilik arzedeceğini düşündüklerinden böle bir yönteme başvurulmuştur, neyse ben fikrimi belirtmeye devam edeyim.

Insanlığın ve Dünyanın tek bir amaç doğrultusunda varolduğunu sanırım biliyoruzdur. Ortak amaç? işte bunu bulmak gereklidir. Varoluşumuzun amacı, bireysel-toplumsal-ülke bazında ve dünya = bir tümevarım şeklinde de düşünülebilinir. Evrene doğru yol almamız için..

Tanrı varlığıyla hareket edip, O'nun varlığını inkar etmek yerine ki- çünkü bu etapta herşey anlamsızlaşır ve maalesef varoluş amacımızı bulmaktan tamamen sapan yollara gideceğimiz içindir ki- daha mantıklı düşünerek hangi yolda ilerleyeceğimize bir karar vermek için en uygun olanını seçmek daha makul olur, düşüncesindeyim. Bazan yaşam süresince Insanların yaşamları içersinde davrandıkları, yaşamlarını nasıl yaşadıklarını falan gözlemleyip dururum. Bazıları keyifli, bazıları dinamik bazıları ise oldukça monoton bir şekilde yaşamlarına devam etmektedirler. Sanırım çok fazla detaya giriyorum ama derinlemesine herşeyi irdelemek gerekliliği ön planda olduğu içindir ki, Varoluş amacına ulaşabilmek için en temele, en derinine, hatta en başa gitmek gerekir.

Bu soruya kendimce cevap vermek oldukça zor olduğu gibi bunun cevabını bulmam içinse bir hayli zamanımı aldığı ve çabamı gerektirdiği için epey uğraş verdikten sonra bulduğumdan kendimce kendi düşünceme göre bana göre bir öznellik taşıdığından herkese göre değişkenlik arzedebilir gerçeğiyle birlikte ortak bir gerçeğin kişilere olan değişkenliliğini de hesaba kattığımda her ne kadar bir tek gerçek var ise Insanlığın ve Dünyanın Gerçeği, bunun kişiden kişiye değişmeyip, doğruluğunun da tartışmasız bir gerçek olduğunun bilincinde olsam da sanırım en doğrusu varoluş amacının bireysellikten uzak, yansız, doğru, eleştirilemeyen Tanrı gerçeğiyle örtüşüp bağdaştırmanın en doğru ve akılcı olabileceğinin düşüncesindeyim.

Saygılar,       
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ekim 25, 2009, 10:56:48 öö
Yanıtla #2

Erdem ve kutsallık dürtüsü

Bu, herşeyin önüne geçer. Buna sahip olabilmek için çeşitli hayvansal dürtürler içersinde bulunabilen insanların ne yazıkki hemen hemen olanaksız bir durum teşkil edebilen bir özelliğinin bulunması gıyabında bazılarımızda otomotikman varoluşunun temelinde sanırım bu dünyaya geliş-gidişlerde kazandığı deneyim ve tecrübelerden ibaret olabileceğinin fikrindeyim. Aksi halde kimse, kolay kolay bu dürtüye sahip olamaz. Varsa bu, benim bilgimin dışındadır. Peygamberler gibi yüce bilinçlerin sahip olmaları dışında..

Bu dürtüye sahip olanlar için cinsellik başta olmak üzere birçok bireysel gereksinimlerin bile önüne geçtiği için bu gibi ihtiyaçlara pek bir gereksinim duyulmayacağı için bu dürtüye sahip olanların pek çoğunun kişisel zevk ve ihtiyaçlarından bilerek ve isteyerek uzak durdukları ve yaşamlarını daha çok kutsal dürtü çerçevesinde yaşadıkları ve haliyle de daha kazançlı, yararlı ve temiz bir yaşam sürdükleri de böylelikle anlaşılabilinmektedir.

 
Doğanın temel kuralı ise farklıdır; güçlü hayatta kalır, zayıf ölür.

Aslında bu anlayışa sahip olanların en büyük yanılgısı da işte burdan kaynaklanmaktadır, neden denilirse, çünkü kişi varlığını devam ettirmek ister ama bu hayvan bazında geçerlidir. Oysa bizler insan formunda yeraldığımız için bu kural bizim için geçerli değildir. Sadece kendi yaptıklaırmızın bir ürünü ya da sonuçlarıyla karşı karşıya kaldığımız için bu tür bir yanlışa sürükleniyoruz, o kadar.. Bazıları en tepeye ya da en yükseğe çıkmak için insanların üzerine basa basa, ezerek çıkar ve yükselir ama boştur çünkü onun yıkımı ağırdır, aksi durumda ise merdivenleri ya da basamakları atlarken hoşgörüyü ve insancıllığı elden bırakmayanların en çok amaçlarına ulaşabildikleri de bir gerçektir. Evrim bazan kişinin yalnız olması durumunda, bazan da başkalarıyla birlikte olma zorunluğundan hareketle yapılabilinmektedir. Bu durumda kişi, evrimi yaparken eğer özünü anlamış- idrak etmiş bir kişiyse evrimini yapmak zorunda olduğu kişilere olan davranışlarında dahi ne kadar çok temkinli ve tedbirli olursa- negatif hareketlerle evriminden çok şey kaybedeceğinin bilincindeyse- o halde neden pozitif düşünerek etrafına olumlu yaklaşarak evrimini tamamlamasın? Demekki evrimin mahiyetinin bilinmesi durumunda kişinin hal ve hareketleri ona göre biçimlenebilinmektedir.     
« Son Düzenleme: Ekim 25, 2009, 11:07:25 öö Gönderen: Isabell »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ocak 28, 2016, 12:15:39 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 234
  • Cinsiyet: Bay

Bence insanın iyiliği ve amacı araması kişisel olmalıdır. Çünkü bu arayış, din gibi bir müessese altında, toplumsal şekilde olursa kişi kendi çıkarımlarını yapmakta zorlanabilir. "Yani bir musibet bin nasihatten iyidir." sözüne gelmiş oluruz. Tabi ben bu sözü farklı yorumluyorum. Bana göre yorumu şu şekildedir: "Bir deneyim, bin önerimden iyidir."

Böyle olunca da birçok dinin öğretmeye çalıştığı şeyler topluma tam anlamıyla hiçbir zaman yansıyamaz. Dolayısıyla bu arayışın temeline bir dini koymak, devasa bir ormanda sincabı rehber edinmeye benzer. İhtiyacımız olan bir sincap değil, pusuladır. Pusula ise kendi aklımızdır.

Bu bakış açısıyla bakılırsa insanlığı sadece sevginin ayakta tutabileceği görülebilir. Örneğin: Yaşamayı saplantı haline getirmiş, hırs dolu birisi, bu uğurda bir çok kötülük yapabilir. Bilimi kendi lehine kullanır, başkalarını denek olarak kullanarak öldürebilir bile. Ama yaşama hırsla değil sevgiyle bağlanan birisi için durum tam tersi olur.

Benim görüşüme göre insanların bir amacı olsaydı bu "koşulsuz sevgi" olurdu. Öfke ile yoğrulmamış bir "adaletin dünyaya hüküm sürmesi" olurdu. Aklı kullanarak bakacak olursanız, eğer Yaratıcı, insanın tek başına bir ruhsal gelişim ortaya koymasını isteseydi evrim ortaya milyarlarca insan çıkarmazdı. Milyarlarca insanın tek tek bir sınav vermesi ise kendi içerisinde yine anlamsız olurdu. Çünkü böyle bir durumda her insanın sınavı diğerininkini baltalardı ve sonsuz bir paradoks halinde insanlık asla Yaratıcı'nın belirlediği noktaya ulaşamazdı. Dolayısıyla nihai amaç insanlığın birlik olması ve birbirine sevgiyle yaklaşmasıdır bence.
“Tehlikeli bir dönemde yaşıyoruz, insan kendine hükmetmeyi öğrenmeden doğaya hükmetmeyi öğrendi.” Albert Schweitzer


Mayıs 10, 2016, 02:32:42 öö
Yanıtla #4
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 45
  • Cinsiyet: Bay

dünya ve insanlığın bir amacı var mı?

Bana göre 'yok' dersem çok mantıksız olur. Ama 'var' dersem bana birçok bilgi yollarının açılacağının sezintisi içersinde bulunurum. Bu yüzden de var derken önüme açılan yolların hangisinden gitmem gerektiğini biraz bekleyip bir önseziyle öncesinde düşünüp sonraki adımımı ona göre atmalıyım. Bunun içinse Tanrı gerçeği doğrultusunda olan yolumdna ilerlemek isterim. Çünkü Kaynak ' a ulaşabilmem ve en doğrusuna ulaşabilmem ve Gerçeğini bulabilmem için bu yoldan hareket etmem gereklidir. Biliniyorki dünya içersinde aklımıza herşey gelmektedir. Farklı yollar bulunmaktadır. Bir labirent gibi.. Ama yolun sonuna gidip de boş olduğunu görünce geriye dönüp herşeye yeniden başlamak için epey bir zaman ve gayret getireceği için bazı deneme-yanılmalarla önceden kestirebilmek için akıl-mantık ilişkisini önceden kurabilmeli ve seçenekleri ona göre işaretlemeliyiz. Bazı zamanlar yolumuzda ilerlerken bize gösterilen levhalar ya da işaretler bazan yanıltıcı olabilmektedir, şuanda da olduğu gibi.. :) Sayın Adam'ın paylaşımlarında bir ilk kez şaşırtmalı olarak bir durumda hissediyorum kendimi, bunu Kendileri kasıtlı olarak mı yaptılar yoksa bilmeyerek ya da ( özür diliyorum farkında olmadan desem daha doğru olacaktır ) belki de konuya olan değişik ve çeşitlilik arzedeceğini düşündüklerinden böle bir yönteme başvurulmuştur, neyse ben fikrimi belirtmeye devam edeyim.

Insanlığın ve Dünyanın tek bir amaç doğrultusunda varolduğunu sanırım biliyoruzdur. Ortak amaç? işte bunu bulmak gereklidir. Varoluşumuzun amacı, bireysel-toplumsal-ülke bazında ve dünya = bir tümevarım şeklinde de düşünülebilinir. Evrene doğru yol almamız için..

Tanrı varlığıyla hareket edip, O'nun varlığını inkar etmek yerine ki- çünkü bu etapta herşey anlamsızlaşır ve maalesef varoluş amacımızı bulmaktan tamamen sapan yollara gideceğimiz içindir ki- daha mantıklı düşünerek hangi yolda ilerleyeceğimize bir karar vermek için en uygun olanını seçmek daha makul olur, düşüncesindeyim. Bazan yaşam süresince Insanların yaşamları içersinde davrandıkları, yaşamlarını nasıl yaşadıklarını falan gözlemleyip dururum. Bazıları keyifli, bazıları dinamik bazıları ise oldukça monoton bir şekilde yaşamlarına devam etmektedirler. Sanırım çok fazla detaya giriyorum ama derinlemesine herşeyi irdelemek gerekliliği ön planda olduğu içindir ki, Varoluş amacına ulaşabilmek için en temele, en derinine, hatta en başa gitmek gerekir.

Bu soruya kendimce cevap vermek oldukça zor olduğu gibi bunun cevabını bulmam içinse bir hayli zamanımı aldığı ve çabamı gerektirdiği için epey uğraş verdikten sonra bulduğumdan kendimce kendi düşünceme göre bana göre bir öznellik taşıdığından herkese göre değişkenlik arzedebilir gerçeğiyle birlikte ortak bir gerçeğin kişilere olan değişkenliliğini de hesaba kattığımda her ne kadar bir tek gerçek var ise Insanlığın ve Dünyanın Gerçeği, bunun kişiden kişiye değişmeyip, doğruluğunun da tartışmasız bir gerçek olduğunun bilincinde olsam da sanırım en doğrusu varoluş amacının bireysellikten uzak, yansız, doğru, eleştirilemeyen Tanrı gerçeğiyle örtüşüp bağdaştırmanın en doğru ve akılcı olabileceğinin düşüncesindeyim.

Saygılar,     
Prenses, çok konuşmuşsunuz ama hiç bir şey söylememişsiniz...


Mayıs 10, 2016, 02:11:01 ös
Yanıtla #5

Evren sonsuz kademeli bir "Elek".Amacı da sadece durmadan elemek.
Sen Özelsin


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
3404 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2009, 07:21:50 ös
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
3294 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2009, 07:27:34 ös
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
3653 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2009, 07:37:37 ös
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
3435 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2009, 07:46:40 ös
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
3564 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2009, 07:55:54 ös
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
3412 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2009, 08:02:52 ös
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
4355 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2009, 08:05:11 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
2744 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 26, 2009, 08:23:52 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3191 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 26, 2009, 03:40:32 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3080 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 27, 2009, 10:02:46 öö
Gönderen: ADAM