Konu : Catherine Deane (Jennifer Lopez), komadaki hastaları hayata döndürmek için onların bilinçaltına girebilen bir psikiyatristtir. Bu çalışmalarını arkadaşları Dr. Miriam Kent (Marianne Jean Baptiste) ve Henry West (Dylan Baker) ile birlikte yürütmektedir. Catherine, 18 aydır komada olan Edward Baines'ın beynine yaptığı yolculuklarla onu tuhaf dünyasından uyandırmaya çalışmaktadır. Catherine bu yolculuklarda onu her an genç çocugun beyninden çıkartıp eski haline döndürebilecek bir verici çip kullanmaktadır.
Bu sıralarda başka bir yerde seri katil Carl Stargher (Vıncent D'onofrio) genç kızlardan oluşan kurban listesine bir yenisini eklemek üzeredir. FBI Ajanları Peter Novak (Vınce Vaugn) ve Gordon Ramsey'nin (Jake Weber) peşinde olduğu katil sekizinci kurbanını da kaçırmıştır. Dedektifler ipuçlarını değerlendirerek, katili evinde komaya girmiş bir vaziyette yakalarlar. Katil, son kurbanının nerede olduğunu söyleyecek durumda değildir ve ajanlara yardım edebilecek tek kişide Catherine'dir.
Sinemafanatik Yorum : Film konusu itibari ile her ne kadar klasik bir seri katil kovalamacası gibi gözükse de, -bilinçaltına girme- teorisi ile diğer filmlerden öne çıkıyor. Reklam ve video klip yönetmeni Tarsem'in (Soyadı olan Singh'i kullanmama kararı aldı) ilk yönetmenlik denemesi olan filmin, görüntüleri ve çekimleri oldukça etkileyici.
Renkleri çok iyi tasarlanmış olan setler ve mükemmel kamera teknikleri ile izleyiciye gerçekten bir insanın beyninde dolaşıyormuş hissi veriliyor. Yönetmen, bize fantastik bir dünya sunuyor. Catharine acaba katilin psikopat düşüncelerini yenip bu olaydan sıyrılabilecek mi? Yoksa kendi aklını mı yitirecek.
İşte filmin bu tarafı size de biraz Robin Williams'ın oynadığı What Dreams May Come filmini hatırlatacak. Jennifer Lopez bu tip, hem kurban hem de kahraman tiplerini başarıyla canlandırabiliyor. Bu filmin seyredeğer kılan unsurlardan biri de bu. Seri katil rolündeki Vincent D'Onofrio (Men in Black, Full Metal Jacket) ise tam bu role göre. Hem katilden nefret etmemizi hem de ondan korkmamızı sağlıyor. Yüz ifadeleri ile mimiklerini çok başarılı şekilde kullanarak ön plana çıkıyor.
Aynı şeyleri kahraman FBI ajanımız Vince Vaughn için ise söylemek zor. Bu filmde senaryo nedeniyle silik kalmış. Sapık'taki katil tipinden FBI ajanı tipine bürünememiş gözüküyor. Filmin müzikleri ise ilginç filmlerde çalışmayı seven Howard Shore'a (Crash) ait. Mükemmel bir film beklemeden What Dreams May Come'ın görsel güzelliği, Kuzuların Sessizliği'nin verdiği heyacanı birleştirin ve bu filme gidin.
http://www.movieweb.com/movies/film/87/2087/summary.phpKaynak: http://www.sinemafanatik.com/eskifilmler/thecell.html Bu linkte filmin fragmanı da mevcut.