Günümüz masonluğunun modern tarihi, Avrupa'daki inşaat birlikleriyle başlamıştır. Loca olarak adlandırılan bu mesleki birlikleri, Anadolu'nun lonca sistemi yahut Ahilik sistemine benzetmek mümkündür.
Mason tabiri Fransızca olup, duvarcı manasına gelmektedir. Bu ifade Normanlar tarafından İngiltere'ye taşınmış ve burada 'hür mason' manasına gelen 'free mason' haline dönüşmüştür. Masonlara hür sıfatının yakıştırılmasının, daha çok dini binalar inşa eden bu meslek erbabına memleketler arasında serbestçe dolaşabilme imtiyazının tanınmış olmasından kaynaklandığı söylenir.
Mason tabirine ilk defa, başında hür sıfatı olmaksızın, 1292 senesinde Westminster Sarayı'ndaki bir inşaatın belgelerinde rastlanır.
Hür mason tabirini ise ilk defa 1375 senesinde Londra inşaat birliklerinin bir toplantısına dair bir belgede görüyoruz. Aynı tabir 1396 senesinde Exeter katedralinin inşaatında çalışanlara ait bir listede karşımıza çıkıyor.
Demek ki şunu bilmeliyiz ki, Hür mason deyince aklımıza Avrupa'nın Ortaçağ'daki inşaat birlikleri gelmelidir.
Operatif masonluk olarak da adlandırdığımız bu masonluk Ortaçağ'da Avrupa'nın her köşesinde mevcut olmuş, Avrupa'nın mimari şaheserleri hür masonlarca inşa edilmiştir. Ne var ki geçen zaman içerisinde katedral inşaatçılığının parlak dönemlerinin sona ermesi, üstelik meslek sırlarının herkesçe ulaşılabilir hale gelmesiyle operatif mason locaları on beşinci asrın sonlarından itibaren kan kaybetmeye başlamış, on altıncı asrın ortalarına doğru da tamamen sönmüşlerdir. Bu sönüşe mani olma arzusu, locaları, aralarına meslekten olmayan aydınları da almaya ve bu şekilde teşkilatlarını yeniden canlandırmaya çalışmaya itmiştir. Mason localarının kilise ve devletin baskısından arınmış imtiyazlı hür ortamı, bu baskıdan yılmış olan aydınlar için de bir cazibe merkezi oluşturmuş ve bunlar on yedinci asrın başından itibaren mason localarına girmeye başlamışlardır. Meslekten olan hür masonlarla meslekten olmayan bu aydınlar arasındaki farkı vurgulamak için sonradan gelenlere 'kabul edilmiş masonlar' denilmiştir. Kısa bir zaman içerisinde kabul edilmiş masonların sayısının iyice artmasıyla masonluğun operatif faaliyeti arka plana atılmış; bir zamanların esas gayesi olan mabed inşaatı sembolik bir planda ele alınmıştır. Böylece hedef, manevi ve görünmeyen bir ülkü mabedi inşası haline dönüşmüştür.
Bugün spekülatif masonluk olarak adlandırdığımız bu yeni masonluğun doğum yeri İngiltere'dir. Londra'da çalışmakta olan ve üyelerinin çoğu kabul edilmiş masonlardan oluşan dört loca 24 Temmuz 1717 tarihinde biraraya gelmişler ve merkezi bir otorite altında örgütlenerek dünyada ilk defa bir büyük locayı kurmuşlardır. Kurulan örgüte Londra Büyük Locası adı verilmiş ve büyük üstadlığa Anthony Sayer seçilmiştir. Bu loca kısa bir süre sonra, İngiltere Büyük Locası ismini almıştır.
Operatif masonluk döneminde her loca bağımsız olarak çalışırdı ama tüm locaların ortaklaşa benimsedikleri birtakım geleneksel kurallar vardı. İngiltere Büyük Locası kurulduktan sonra, oturup yeni bir tüzük hazırlamaktansa, operatif masonluk dönemine ait belgelere ulaşıp eski gelenek ve kuralların tespitine ve bu sayede bu yeni oluşumun kaide ve tüzüklerinin kaleme alınmasına çalışılmıştır. Zaten masonik terminolojide İngiltere Büyük Locası'nın kurulması yeni bir oluşum olarak görülmez ve REVİVAL yani yeniden canlandırma olarak adlandırılır.
James Anderson, 1723 senesinde bugün masonluğun Anderson Anayasası olarak da bilinen 'Hür ve Kabul Edilmiş Masonların Eski ve Muhterem Kardeşlik Cemiyeti'nin Nizamları' başlıklı metni kaleme almıştır. Bu metin üç ana bölümden oluşur. İlk bölüm, masonluk tarihine ayrılmıştır. İkinci bölüm, iki kısımdan ibarettir. Bunlardan ilki, hür masonların yükümlülüklerini düzenler ; ikincisi ise bir localar genel tüzüğüdür. Üçüncü bölümde ise birtakım masonik şarkılar ve bunların notaları vardır.
Esasen Anderson Anayasası'nın hür masonun yükümlülüklerini düzenleyen ikinci bölümünün kaleme alınması çeşitli tartışmalara yol açmıştır. Masonluğa kabul edileceklerde 'aptal bir tanrıtanımaz ve inkarcı bir dinsiz' olmamak şartını arayan bu metin, muhafazakar masonlarca deist ifadeler taşımakla eleştirilmiş, bunun sonucunda 1738 senesinde Anderson tarafından yapılan düzeltmelerle bu Anayasa'nın ikinci baskısı yapılmıştır. 1738 tarihli metnin, 1723 tarihli ilk baskıdan temel farkı, masonluğa kabul edileceklerde Noaşit olma yani Nuh Peygamber'e inanma şartını aramasıdır.
Bu durumlardan memnun olmayanlar yani 1751 senesinde Eski Masonların Büyük Locası ismiyle kendi büyük localarını kuranlar, 1756 tarihinde ise İbranice'de 'seçilmiş kardeşler yasası' manasına gelen, Ahiman Rezon adlı anayasayı kaleme almışlardır.
Kısacası Anderson Anayasası, spekülatif masonluğun en önemli belgesi olarak günümüze kadar gelmiştir. Masonluk tarihinden bahsederken, masonluğun efsanevi tarihi ile bugünkü akademik tarih anlayışı çerçevesindeki tarihini iyice ayırdetmek gerekir. Anderson Anayasası masonluğun efsanevi tarihine önemli bir yer ayırır. Buna göre masonluğun tarihi Adem'le başlar. Adem, sahip olduğu mimari bilgileri oğullarına öğretmiş ve böylece masonluk dünyaya yayılmıştır. Adem'den sonraki onuncu kuşak olan Nuh, gemisini masonluk kaidelerine göre inşa etmiştir. Nuh'un oğullarının üçü de masondur ve sanatı gelecek nesillere aktarmışlardır.
KAYNAK : MEHMET REMZİ SANVER - MASONLUK