Geçmiş aylar içinde bir ara “zeytin dalı” konusunu gündeme getirmiş ve bunun Masonluktaki yerini olanaklarımız ölçüsünde ve sınırlarımızı taşmadan incelemeye çalışmıştık. Derken buradan konu Tufan’a uzanmış ve bunun üzerinde de Sayın Asimov başta olmak üzere (sağolsun) kimi üyelerimiz değerli katkılarda bulunmuştu.
Beri yandan Masonlukta zeytin dalının ilgili derecelerde Defne Dalı ile birlikte değerlendirildiğini de biliyoruz. Daha önce bilmeyenler var idiyse, onlar da şimdi öğrenmiş oldu; evet, masonlukta Defne Dalı da bir simge olarak kullanılır; Zeytin Dalı ile birlikte oluşu da popülerdir.
Defne hoş kokulu ve geniş yapraklı bir yeşil ağaçtır; üstelik bildiğimce her dem yeşil olanlardandır. (Buraya bir resim getirmek istemiştim; beceremedim; bağışlayın.)
Masonlukta da her nedense bu her dem yeşil ağaçlara bir merak var… Kışın yapraklarını döken ağaçların pek sözü geçmiyor. Oysa dğumyaşam-ölüm-yeniden doğum ya da doğanın sürekli olarak kendini yenileyişi olgusunun masonik öğreti çerçevesinde çok önemli bir yer tuttuğunu göz önüne alınca, neden sonbaharda yapraklarını döken, kışın uyuyan ve ilk baharda yeniden canlanan ağaçlardan söz edilmediğini iyiden iyiye sorgularız.
Böyle bir sorgulamaya hakkımız var mı?
Yok ama olsun! Biz yine de sorgularız. Hem bu sorgulama belki bizi başka değerlendirmelere de götürür. Unutmayalım: Masonlukta bir öğreti vardır; bu nesneldir; onun öznel değerlendirilmesi ise bireysel olarak masonlara bırakılmıştır. Biz mason olmasak da bu değerlendirmeyi paylaşabiliriz; olabildiğince…
Çok mu iddialı oldu? Belki Masonlukta öyle bir ağaç da vardır. Bana denk düşmemiş olabilir elbette. Varsa sözümüzü geri almasını da biliriz.
Masonik literatürde belirtildiği üzere, Masonlukta defne, insanın olumsuz tutkularını yenmesinin, öz varlığına egemen olmasının, onurunu koruyup saygınlığını geliştirmesinin simgesi olarak benimsenir. (Burada olumsuz tutkulardan söz edildiğine ve bunları yenmek gerektiği belirtildiğine göre, demek ki Masonlukta onaylanan olumlu tutkular da var. Ne dersiniz?)
Tarihte defne dalının, bir taç şeklinde örülerek kullanıldığını, bunun öncelikle “zafer” kavramını simgelediğinin benimsendiğini biliyoruz. Bunun Masonluğa özgü olmayıp, bir genel benimseyiş niteliği taşıdığını da biliyoruz. Nitekim Zeytin dalı da öyle değil miydi?
Şimdi önemli olan, Masonlukta söz konusu edilen bu zaferin ne gibi bir şey olduğu… Antimasonik cephedekilere bakarsanız, işte görüyorsunuz derler, masonlar savaşa hazırlanıyor, nitekim zafer kazandıkları zaman ödüllendirilecekler: Başlarının üzerine defne dalından örülme bir taç yerleştirilecek!
Paha biçilmez olduğu yanlış mı?