Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: TAPINAK ŞÖVALYELERİNİN SONRASI  (Okunma sayısı 3453 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 22, 2009, 03:57:21 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Bu konuyla bağlantılı olmak üzere Tapınak Şövalyelerinin hazinesi konusunu ele alarak forum izleyenlerine sunacağımı belirtmiştim. Ancak birdenbire aklıma bir şey geldi. Ondan önce bu şövalyelerin çeşitli ülkelerde, özellikle de İskoçya’da devam eden serüveninden biraz söz etmeliyim ki, benim yazılarımı okuyanlar bundan sonrasını kopukluk olmadan izleyebilsin. Demek ki hazine konusunu biraz erteleyeceğiz.



Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın kapatılmış olması, ne bu şövalyelerin tümünün ortadan kalkmış olduğu ne de örgütlerinin sonunun geldiği demektir.

Fransız asıllı şövalyelerden kimliğini değiştirip saklanmayı ya da başka bir ülkeye kaçmayı başarmış olanlar vardı. Kimisi zaten Fransa’da değildi. Üstelik bu iş Fransa ile bitmiyordu. Tarikatın diğer ülkelerde de birçok karargâhı, çok sayıda üstadı ve şövalyesi vardı.

Fransa Kralı 4. Philippe, bu örgütün kökünü tümüyle kazıyabilmek için diğer ülkelerin krallarını da uyararak onları etkilemeye çalıştı; girişimlerde bulundu.

Ne bitmez tükenmez hırs!...

Ancak Fransa kralının bu girişimlerinin pek bir işe yaradığı da söylenemez. Papanın da bu bağlamdaki bildirgesine karşın, çoğu ülkelerde Tapınak Şövalyelerine hayli ılımlı davranıldı. Bazılarında el üstünde bile tutuldular.

Aragon Kralı 2. Jaime, daha papanın buyruğu yayımlanmadan önce, Fransa kralının yaptığı gibi ülkesindeki Tapınak Şövalyelerini tutuklatmıştı; ne olur ne olmaz diye... Yargılama birkaç yıl sürdü. Tümü suçsuz bulunarak serbest bırakıldı.

Engizisyonun yargılamaları sonucunda Tapınak Şövalyelerinden hiçbiri suçsuz çıkmayınca, 4. Philippe, Aragon kralından bunu göz önünde tutarak yargılamaları yeniden yaptırmasını istedi.  Beriki ise ona hayli sert sayılabilecek bir dille şöyle bir yanıt verdi: «Sen kendi işine bak!... Benim ülkemde ne yapılması gerektiğine sadece ben karar veririm. Buna papa bile karışamaz.»

İtalya’daki krallıklarda, Tapınak Şövalyelerinin yargılanmalarının sonucu hayli şaşırtıcı çıktı. Lombardiya ile Ravenna’da suçsuz bulundular; Toskana ile Navarra’da ise suçlu. Birbirine komşu ülkelerde neden böyle çelişkili bir sonuç alındığına ilişkin bir yorumda şöyle deniyor: “Çünkü Lombardiya ve Ravenna’da işkence uygulanmamış, Toskana ve Navarra’da ise uygulanmıştı.”

Papalığın Fransa sınırları içinde Avignon’a alınmış bulunmasına karşın merkezi Roma’da olmak üzere varlığı süren kilise devletinde de 8 şövalye yakalanmıştı. Onların da sonu farklı olmadı.

O tarihlerde Fransa Krallığı’nın uydusu gibi olan Napoli’de ise trajik bir olay yaşandı: 48 Tapınak Şövalyesi tutuklandı ve sorgusuz yargısız suçlu sayılarak anında idam edildi.

Fransa’nın kapı komşusu Lorraine’de, Dük 4. Frederick, Fransa kralına açıkça karşı çıkıp, Tapınak Şövalyelerini olanca gücüyle korudu. Lorraine hanedanı zaten öteden beri Fransa kralları ile uyuşamadığı için, bu tutumunu pek yadırgamamak gerekir.

Kutsal Roma imparatorunun da Lorraine düküne arka çıkması beklenirdi ama o tarihte kimin imparator olması gerektiği konusunda bir karmaşıklık vardı. Alman ülkelerinde, Tapınak Şövalyeleriyle ilgili olmak üzere ne yapılacağına karar verilmesi için Mainz kentinde bir konsey toplantısı yapılıp bu konunun incelenmesini öngörüldü. Tapınak Şövalyelerinin Alman ülkelerinden sorumlu olan üstadı Hugo von Gumbach, toplantı gününde kararlı bir eylem sergiledi. Ülkede bulunan tüm Tapınak Şövalyeleri ile çavuşlarını, zırhlarını ve silahlarını kuşanmış olarak toplantının yapılacağı binanın önünde askeri düzene geçirip beklemeye başladı. Hiç ses çıkarmadılar; herhangi bir hareket yapmadılar; sadece beklediler. Konsey, Fransa kralı ile papa her ne derse desin Tapınak Şövalyelerinin suçlu olmadığına karar verip, tutuklanmalarını gereksiz buldu.

İngiltere Kralı 2. Edward, Fransa kralının kızı Isabelle ile evliydi. Gerçi araları iyi değildi; zaten bu evliliğe gönülsüzce razı olmuştu ama diplomatik bir tutum takınarak gerek Fransa kralının gerekse papanın dileğine uymuş gibi göründü. İngiltere’deki Tapınak Şövalyelerinin ileri gelenlerinden birkaçını, bambaşka bahanelerle tutuklattı. Sıradan bir mahkemede hızla yargılanan şövalyeler, birkaç yıl için manastırlarda sürgün olarak kalma cezasına çarptırıldı.

Buna ancak “Ne şiş yansın ne kebap!” denebilir.

Ancak Tapınak Şövalyelerinin Londra’daki üstadı William de la More, yargıçların bu kararını bile protesto ederek bir gösteride bulundu. Bunun üzerine yakalanıp Londra Kulesi (Tower of London) diye anılan kaleye kapatıldı. Bir daha oradan çıkamadı. Birkaç yıl sonra öldü.

2. Edward ile yakın ve sıcak ilişkiler içinde olan Portekiz Kralı Dinis, Tapınakçıların ileri sürülen suçları işlemiş olduğuna inanmıyordu. Şövalyelerin Portekiz’de bugüne dek hiçbir kötü, yanlış ya da yadırganacak türden davranışı görülmemişti. Buna karşın, papanın isteği üzerine tarikatın yapıp etmelerini sıkı bir denetlemeye aldı. Bu inceleme ve araştırmanın sonunda, Aragon kralı gibi, Tapınakçıların İber Yarımadası’nın hiçbir yerinde hiçbir suç işlememiş olduğu kararına varıldı. Bununla birlikte, Kral Dinis, Tapınak Şövalyelerini korumaya kalkışmak yerine kendi çıkarlarını öncelikli tuttu. Papa, Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın tüm mal varlığının Hastanecilere devredilmesi gerektiğini duyurduğunda, bu konuda ortaya şöyle bir görüş sürdü:

«Tapınak Şövalyelerinin Portekiz’de sanki sahip olmuş gibi kullandığı tüm taşınmaz mallar, aslında Portekiz Krallığı’nın yani benimdir. Ben, malımı istediğim gibi kullanır, istediğim gibi istediğim kişiye kullandırırım. Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın kapatılması papanın sorunudur. Kendisine bağlı olan bir kurumu ne yapacağına karışamam. O da bana karışamaz.»

Bundan sonra Kral Dinis, “İsa’nın Tarikatı” adını verdiği ve doğrudan kendisine bağlı olarak çalışacak bir dinsel ve askerî tarikat kurdu. Birkaç yıl sonra, Papa 22. Jean Portekiz’deki bu yeni tarikatı onayladı; hatta Tapınak Şövalyeleri gibi Sistersiyen Tarikatı’nın kurallarına göre çalışıp, Tapınakçıların ambleminin bir benzerini kullanmalarını bile kabul etti.

Hep sorulur: «Fransa Kralı 4. Philippe neden Fransa’daki Tapınak Şövalyeleri ile yetinmeyip, diğer ülkelerdekilerin de ortadan kaldırılması için uğraştı ki?»

Bu, yanıtı verilemeyen bir sorudur. Sadece yorum yapılır.

Kimisi, “Hiçbir şey elde edemeyince hıncını giderememişti.” demiştir.

Kimisi, “Öteki ülkelerdeki Tapınak Şövalyelerinin Fransa’ya gelip başına iş açmasından korkuyordu.” diye bir görüş belirtmiştir.

Kimisine göre ise, «Bu işin ardında çok daha başka bir niyet vardı.»

Elbette soracaksınız «Ne gibi bir niyet?» diye...

Bunun yanıtı da gene da yorum niteliği taşıyor Tapınakçıların hazinesine bağlanarak şöyle deniyor:

«Philippe, tek başına ele geçiremediği hazineyi, hiç olmazsa başkalarıyla ortak olarak paylaşmak gibi bir düşünceye kapılmıştı.»





ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
8 Yanıt
6944 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 20, 2009, 11:05:33 ös
Gönderen: Veritas
1 Yanıt
4417 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 08, 2009, 03:12:33 ös
Gönderen: Waldow
0 Yanıt
5644 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2009, 07:47:38 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3429 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 10, 2009, 07:51:58 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3400 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 04, 2009, 08:08:10 ös
Gönderen: Veritas
1 Yanıt
2711 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 02, 2009, 04:59:45 ös
Gönderen: aashooter
3 Yanıt
5052 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 18, 2009, 09:15:11 öö
Gönderen: concordia
0 Yanıt
6841 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 23, 2009, 10:51:48 öö
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
4476 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 28, 2009, 10:09:19 ös
Gönderen: popperist
1 Yanıt
6333 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 11, 2010, 11:47:53 öö
Gönderen: ceycet