Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MUSA İLE HAKİKATE DOĞRU(17)-RAHAT MADENLERİ-ÖZEL BİR İLİM "İLM-İ LEDÜN"  (Okunma sayısı 2881 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 09, 2010, 04:07:08 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 439
  • Cinsiyet: Bay

RAHMET MADENLERİ


Başlık olarak kullandığımız bu deyim Mevlana’nın yakın dostu Selahaddin Zerkubi’ye aittir. O, bu sözünün geçtiği cümlesinde şöyle diyor: “Allah’ın velisi merhamet madenidir; kimde bu sıfat yoksa o, Allah’ın velisi olmaz.” Kur’an’ın tanıttığı Allah’ın belirgin niteliği rahmet olduğu gibi, O’nun elçilerinin de belirgin niteliği rahmettir. Hatta onlar bizatihi rahmettirler. Bu rahmet madeni kullardan biri de Hızır’dır ve Allah, kendisine katından üstün bir bağışta bulunarak “rahmet” vermiştir. (Kehf/65) Tefsir bilginlerinin çoğu ayette geçen ve Hızır’a verilen rahmeti “vahiy ve peygamberlik” olarak yorumlamışlardır. Gerçi Hızır’ın adı Peygamberler arasında geçmemektedir ama kesin olan bir şey varsa o da Hızır’ın Allah tarafından “gizli bir risaletle” görevlendirilmiş bir kul olduğu gerçeğidir. (Bu nokta ileride Kehf/82. ayetin açıklanmasında yeniden ele alınacaktır.)

Rahmet, Arap dilinde “rahmet edilene bağış ve lutfu gerektiren bir kalp yumuşaklığı ve acımadır”. (Rağıb, İbn Manzur) Rahmetin, Allah için kullanıldığı durumlarda bağış ve lutuf, kul için kullanıldığı durumlarda ise hem bağış ve lutuf, hem de kalp yumuşaklığı birlikte kastedilir. Rahmet, Allah’ın ilk ve en belirgin vasfıdır. Azap ve gazap istisnalı ve şartlı iken rahmet ve lutuf genel ve istisnasızdır. “Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetime gelince o, her şeyi topyekun sarıp çevrelemiştir” (A’raf/156). Ayrıca Allah, merhamet edenlerin en merhametlisi (Erhamu'r- rahimin)’dir (Yusuf/64-92).

Hayat ve oluş bir rahmet eseri ve seyridir. Rahmetin bir yaratıcı, hayat verici ve bağışlayıcı güç olarak tecellisi Allah’ın Rahman ve Rahim sıfatları vasıtasıyladır. Rahman sıfatı, Allah’ın ilk planda ve inanan-inanmayan ayrımı yapmadan bütün insanlara, hatta bütün varlığa uzanan en geniş daireli rahmetidir. Rahim sıfatının işaret ettiği merhamet ise varlılar arasında ayırım yapan bir merhamettir. Yani burada Cenab-ı Hakk kendisine inananlara göstereceği daha özel dairedeki rahmet ve merhameti ortaya koymuştur.

Rahman ve Rahim sıfatlarından yalnız ikincisinin insanlar için sıfat olabileceği Kur'an tarafından gösterilmiştir ki, bu mucize bir noktadır. (Tevbe/128) Rahman sıfatı ise Peygamberler de dahil, hiçbir insan için kullanılmaz. Bunun gerekçesi açıktır: Karşılıksız ve kayıtsız şartsız rahmet ve merhamet ifade eden Rahman sıfatı, insanın varlık yapısına uymaz. Çünkü insan, böyle bir merhameti gösterme gücüne, yaratılışı icabı sahip bulunamaz. Dostları kadar düşmanlarına, kendisine inananlar kadar kendisini inkar edenlere de rahmet ve merhamet gösterebilmek ancak uluhiyetin şanındandır.


Kehf/65. ayette Hızır’a Allah katından “Rahmet” bağışlanması ve “İlm-i Ledün” öğretilmesi, Rahmet ile İlm-i Ledün arasında anlamlı bir bağ olduğunu düşüncesini aklımıza getirmektedir. Bu düşünceden hareketle şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; “İlm-i Ledün’de ileri derecede olanlar, merhamette de en ileri olanlardır”. Çünkü onlar eşyanın hakikatini idrak etmiş, kader sırrı kendilerine açılmış kullardır. Onlar, varlığın ruhudur, Hakk’ın gözüdür, Hakk aleme onlara bakarak rahmetini ulaştırır. İşte Hızır’ın kendisiyle arkadaşlık yapmak isteyen Hz. Musa’ya söylediği “sen benimle arkadaşlık yapmaya dayanamazsın” (Kehf/67) sözü, Hızır’a İlm-i Ledün’le birlikte verilen rahmetin bir yansımasıdır.

Yeryüzünün rahmet madenleri “alemlere rahmet olarak gönderilen” İlm-i Ledün Sultanı’nın varisleri olarak devrededirler. Ve onlar, hiçbir karşılık beklemeden lutuf bulutlarını varlıkların kavrulan dudaklarına serinlik olması için seferber etmişlerdir. Mevlana’nın deyişiyle: “Her susamış gönlü denize götürüyorlar” (Divan-ı Kebir, 2/326). (Enbiya/107)



ÖZEL BİR İLİM: “İLM-İ LEDÜN”


Kur'an, Hızır’ın özel bir bilgiyle donatıldığını söyler ve bu bilginin O’na Allah katından öğretildiğine dikkat çeker. “...ve tarafımızdan kendisine ilim öğretmiştik” (Kehf/65). Ayette geçen “min ledünna ilmen” ifadesi daha sonraları “İlm-i Ledün” olarak terimleşmiş ve genel olarak; Allah Bilgisi ve Sırları, Hakikat İlmi, Batın İlmi, Gayb İlmi anlamında kullanılmıştır. Arapça bir zarf olan ledün, Türkçe’de katımızdan veya tarafımızdan demek gibidir. Bu da bize bu ilmin “kesbi” yani çalışarak, kazanılarak değil sırf Allah vergisi yâni “vehbi” bir ilim olduğunu gösterir. Ayette ön plana çıkan bir başka vurgu da “Biz” ifadesidir. Gerek Kur'an’da gerekse kudsi hadislerde olsun “Biz” diye başlayan cümleler “Vahdaniyet” mertebesinde söylenmiş cümlelerdir ve Allah’ın “Celal” sıfatına işaret etmektedir.Tekil olarak “Ben” ile başlayan cümleler ise “Ahadiyyet” mertebesinde söylenmiş cümlelerdir ve Allah’ın “Cemal” sıfatına işaret etmektedir. Bu da bize bir kez daha İlm-i Ledün eğitiminin zor, sıkıntılı, çileli ve büyük sabır isteyen “Celal'li” bir yol olduğunu anlatmaktadır.

Anlaşılan odur ki; İlm-i Ledün denilen ve Hızır’a öğretilen ilim Hz. Musa’nın ilminden farklı özel bir ilimdir. Tefsir bilginleri bu iki bilgi arasındaki farkı kabaca şu şekilde özetlerler: “Hz. Musa’nın ilmi, şeri hükümleri bilmek ve dış görünüşe göre fetva vermekti. Hızır’ın ilmi ise işlerin iç yüzünü bilmekti”. Zaten Hızır da Hz. Musa ile karşılaştığında ilk önce bu ilim farklılığını vurgulayarak şöyle demişti: “Ya Musa! Ben, Allah’ın bana öğrettiği öyle bir ilim üzereyim ki, sen onu bilemezsin. Sen de Allah’ın öğrettiği, Allah ilminden öyle bir ilim üzeresin ki, onu da ben bilemem” (Buhari, C.7, S.3207, Hadis No:75). Bu da, Hızır’ın sahip olduğu ilmin, Hz. Musa’nın sahip olduğundan daha üstün olduğunu değil; tam tersine ikisinin ayrı ayrı mahiyette bilgiler olduğunu göstermektedir.

Kur'an Hızır’a öğretilen ve bizim “İlm-i Ledün” olarak adlandırdığımız ilim konusunda detaylı bilgiler vermemektedir. Bildiğimiz tek şey Hz. Musa ile Hızır arasında geçen üç olaydan yola çıkarak yaptığımız çıkarımlardır. Bu çıkarımların sonucu ise şu üç noktada toplanmaktadır: 1) Bu ilim özel bir ilimdir ve Allah katından bir lutuf olarak yine özel kişilere öğretilmiştir; 2) Bu ilim hadiselerin derunundaki, batınındaki saklı hikmetlerin bilgisidir; 3) İhsan edilen bu ilim sadece sahibine hastır, onu ilgilendirir ve genele yayılamaz.

“İlm-i Ledün” konusunda akla gelen bir başka soru da şudur: “İlm-i Ledün insana nasıl, hangi yolla öğretilmektedir?” Şüphesiz bu sorunun cevabını vermek kolay değildir. Çünkü İlm-i Ledün başlangıç değil, bir sonuçtur. Bu ilmin başlangıcında insanın aşması gereken iki önemli engel vardır. Bunlardan biri “nefs” , diğeri ise “cehl” engelidir. İnsan önce, “nefsini ve nefsinin hiylelerini teşhis ederek bunları ayrıntıları ile tanır ve bunlara karşı her an uyanık, her an bunları müdrik olarak cihad eder”, sonra da “ilme talib olarak tevhid mertebelerini zevk eder”. Bütün bu uğraşlar İlm-i Ledün için bir alt yapı hazırlamak, bir zemin oluşturmak içindir. Ancak bunlardan sonra İlm-i Ledün’den nasiblenmek söz konusu olur. O da Allah’ın müsaade ettiği kadarıyladır (Bakara/255).


Özetle söylemek gerekirse, İlm-i Ledün rüşdünü ispat edenlere yani “Reşid” ve “Raşid” olanlara Allah’ın bir bağışıdır. Klasik bir sufi sözü ile söylersek: “Padişah konmaz saraya, hane ma'mur olmadan”.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2619 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 08, 2010, 01:40:58 ös
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
2411 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 08, 2010, 01:46:46 ös
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
2969 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 09:38:15 öö
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
3610 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 09:39:04 öö
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
2462 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 04:04:37 ös
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
2762 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 04:05:19 ös
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
2764 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 10, 2010, 03:54:14 ös
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
2657 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 10, 2010, 04:02:45 ös
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
3535 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 10, 2010, 04:08:11 ös
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
2287 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 10, 2010, 04:17:45 ös
Gönderen: lucifer