Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MUSA İLE HAKİKATE DOĞRU(25)-ZAHIR, BATIN VE BATINİYYE  (Okunma sayısı 3173 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 10, 2010, 04:07:11 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 439
  • Cinsiyet: Bay

ZAHIR-BATIN VE BATINİYYE


Kur'ân bizzat kendisinin çift mânâlı bir kelâm olduğunu söylemektedir: “Allah, sözün en güzelini, birbirine benzer iç içe ikili mânâlar ifâde eden bir Kitap hâlinde indirmiştir. Rablerinden korkanların ondan derileri ürperir. Sonra da hem derileri hem de kalpleri Allah’ın zikri (Kur'ân’ı) karşısında yumuşar.” (Zümer/23)




Bu âyetteki “mesâniye” sözü çift mânâlı veyâ büklüm büklüm, kıvrım kıvrım demektir ki; hangi mânâya itibar edersek edelim Kur'ân’ın, ilk nazarda fark edilemeyecek bir ikinci mânâsının varlığına şehâdet etmesi bakımından eşsiz bir beyândır. Bu çift mânâdan biri akıl ve duyu organlarının tetkik alanına girer; ikincisi, akılüstü bir kudret olan basîret ve kalp gözünün tetkik alanına dâhil olur. Başta, Allah’ın kavranmasına dair bilgiler olmak üzere; rûhun esrârı, insanın iç dünyasının incelikleri gibi konular bu ikinci alanın hudutları içindedir. Bu hudutlar içine giren konularda akıl ve duyu organlarından çok şey beklenemez. O konular, başka bir deyimle insanın, iç dünyasını dolduran bâtınî-dahili âyetler yalnız ve yalnız basîretle tetkik edilebilir. (bk. Zâriyat/21) Kur'ân; akıl ve duyular plânındaki güçlerimize karşılık, kalp gözü kudretini ortaya koyarken şöyle söylüyor:


“İşte Rabbiniz olan Allah! Her şeyin yaratıcısı O’dur. O’na ibâdet edin! O, her şeye vekildir. Ancak O'nu kafa gözleriniz (absar) idrâk edemez.O ise bütün kafa gözlerinizi tam bir şekilde idrâk eder. O çok lâtiftir. Onun her şeyden lâyıkıyla haberi vardır. Allah’ı idrâk hususunda size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Artık kim bu gözlerle bakar görürse kendi lehine, kim de körlük ederse kendi aleyhine olur” (En’am/102-104).


Kur'ân’ın, hangi devirde olursak olalım ve hangi seviyede mânâlandırırsak mânâlandıralım, bizi aşan bir mânâsı daima olacaktır. İlahî kelâmın insan sözünden farkı zâten bu noktada tecellî eder. En geniş ifâde ile biz, ilk bakışta fark edilen mânâya “ilk mânâ, zâhirî mânâ veyâ kafa gözüyle fark edilecek mânâ” diyor, “bu mânâ bâkî kalmak şartıyla” gönül gözünün veyâ bâtınî kudretlerin keşfettireceği mânâya da “üst mânâ, bâtınî mânâ veyâ ledünnî mânâ” adını veriyoruz.


Bâtın ve bâtınî tâbirlerinin, kötü bir tâlihi de vardır. Bunun sebebi, “bâtın ve bâtınî” sözü geçer geçmez akla Bâtınîlik denen mezhebin gelmesidir. O hâlde, bir noktanın iyice bilinmesi gerekir: Sûfîlerin sözünü ettikleri bâtınla, IV. Asırda ortaya çıkan ve daha çok politik bir mezhep olan Bâtınîlik’i birbirine katmak yanlış olur. Bâtınîlik ve onun bağlıları olan Bâtınîyye, Kur'ân’ın, zâhirî mânâsını reddederek, kendilerince kabûl edilen bir “bâtınî mânâ”yı esas almaktadırlar. Bâtınılik, Kur'ân’ın ilk bakışta anlaşılabilecek bir zâhirî mânâsının varlığını kabul etmez. Onun anladığı bâtınî mânâ, izafî değil, mutlaktır; yalnız o vardır. Mânâ tektir ve bâtındır. Ve bu mânâyı, belirli sırrî kudretlere (ki bunları da Bâtınîlik tâyin eder) sâhip olanlar dışında hiç kimse bilemez. O halde Bâtınîyye’ye göre Kur'ân, belirli insanlara hitap etmektedir.


Tasavvuf büyüklerinin kastettikleri bâtınî mânâ ise Kur'ân’ın zâhirî mânâsı üzerine oturur ve ona bağlı olarak inkişâf eder. Bunun da ötesinde, bâtınî mânâ, zâhirî mânâsız yakalanamaz. Çünkü bâtınî mânâyı elde etmede kullandığımız duyular üstü kudret, zâhirî mânâyı yakalayan duyulara bağlı akli kudretlerle irtibat hâlindedir. İslâm tasavvufunun âbide isimleri, ve özellikle de Aynul Kudat Hemedâni (ölm. 525/1130) ve İbn Arabî (ölm.1240) bu irtibat üzerinde durmuşlardır.


Anlaşılıyor ki, bâtınî mânâ ile zâhirî mânâ arasında sürekli bir ilişki bulunacaktır. Zâhirî mânâ olmadan bâtınî mânâ vücut bulamaz. Çünkü, bâtınî mânâ, ilk anda fark edilen zâhirî mânânın daha ileri biçiminden başka şey değildir. Bir âlime göre ve şurada bâtınî olan bir mânâ, bir başka âlime göre ve orada zâhirî hale gelmiş olabilir. Bugün yeryüzünün her tarafında bâtınî olan bir mânâ yarın her yerde zâhirîleşebilecektir. Çünkü, insanlık tekâmül ettikçe zâhirî mânânın çerçevesi genişlemekte, başka bir deyimle bâtınî mânâlar yekûnunda azalmalar olmaktadır. Demek oluyor ki, sûfîlerin kastettikleri bâtınî mânâ izafîdir. Türk mutasavvıfı Kuşadalı İbrâhim Halvetî (ölm.1845) bu durumu anlatırken, bir soğan istiaresi (benzetme) kullanmaktadır: Elimize aldığımız soğanın dışındaki kabuk zâhir, onun altındaki bâtındır. Üst kabuğu soyduğumuzda onun altındaki zâhir olacak; bâtın vasfı daha alttaki kabuğa intikal edecektir. Bu hal, soğanı soymaya devam ettiğimiz sürece uzar gider. İşte kainattaki zâhir-bâtın olayı da böylesine izafî bir karakter taşır.


Anlaşılan odur ki, sûfî tefekkürün esas aldığı bâtınî mânâ, “sâdece zâhirî mânâ vardır” diyen Zâhirîyye meşrebiyle, “sâdece bâtın mânâ vardır” diyen Bâtınîyye mezhebi arasında bir orta yoldur. Sûfîler, dinin bütün emirlerini yerine getirdikten sonra ve Allah yolunda vardıkları mânevî mertebelerinin bir tecellîsi olarak, bâtınî mânâya vukuf kazanırlar. Bu yolun çilesini çekmeyenler bâtınî mânâdan haberdar olamazlar. Bâtınîyye ise hareket noktası olarak dinin emir ve yasaklarından sıyrılmak için didinir. Buna göre, “sûfîlerin yaptıkları dine hizmet, Bâtınîyye’nin yaptığı ise dini tahriptir” denebilir.


Bâtınî mânâ esprisi bütün dinlerde vardır. Özellikle evrensel dinler bu açıdan dikkat çekicidir. Bu konuda, bizim de içerisinde bulunduğumuz sâmî dinler topluluğu en ileri merhalede bulunmaktadır. Bu dinler, semboller ve imajlarla konuşurlar. Çünkü ihtivâ ettikleri hakîkatler, ilk anda hemen ortaya konacak ve herkesçe anlaşılabilecek kadar basit ve ucuz değildir. Esasen imaj ve sembollerle konuşmak, ebedî ve evrensel oluşun gereği ve belirtisidir. Hz. Peygamber (SAV) bu noktayı, Kur'ân açısından tesbit ederken şöyle diyor: “Kur'ân yedi nüans üzere indirildi. Onun hiçbir harfi yoktur ki; bir zâhir, bir de bâtın mânâ taşımasın. Ebu Talib’in oğlu Ali’de bu zâhir ve bâtına ait ilim mevcuttur.” (Ebu Nuaym; Hilye, 1/65)



 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2412 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 08, 2010, 01:46:46 ös
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
2969 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 09:38:15 öö
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
3610 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 09:39:04 öö
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
3163 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 09:40:52 öö
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
2463 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 04:04:37 ös
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
2763 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 04:05:19 ös
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
2882 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 04:07:08 ös
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
2920 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 04:08:09 ös
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
2657 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 10, 2010, 04:02:45 ös
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
3535 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 10, 2010, 04:08:11 ös
Gönderen: lucifer