Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: συγγραφική δραστηριότητα -A-  (Okunma sayısı 6607 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 14, 2009, 03:55:56 ös
  • Ziyaretçi

συγγραφική δραστηριότητα

-A-

Bu yazıda Şeytan’ın veya diğer bir adıyla Satan’ın ne olup olmadığını kendimce
anlatacağım. Her şeyden önce ruhani herhangi bir varlığa inanmayan kimselerin
yazının devamını okumak için uğraşmalarına gerek yok zira zaten algılarının bu
kadar derine inebileceğini düşünmemekteyim. Yobaz olmak mutluluk verir, aptallık
da öyle, Tarot’ta ‘’The Fool’’ kartında şu yazar ‘’Be foolish so that your heart may be
at peace.’’ Ezoterik anlamları bir kenara atarak kısaca değinmek istediği; aptal ol,
algının ötesinde, görüp dokunamadığın şeyler konusunda kafa yorma, düşüncenin
almadığı şeylere ‘’yoktur’’ deyip geç ve mutlu ol. İşte mutluluğun altın formülünü
sunuyorum sizlere; Yobaz olun, aptal olun, anlayamadığınız şeyler hakkında kafa
yormayın ve mutlu olun! İşte mutlu olmak bu kadar basittir hayatta. Pek çoğumuz da
bunu yaparak mutlu oluyoruz zaten. Daha doğrusu acizliklerini görmek istemeyerek,
onları yok sayarak kapatmak isteyen insanların tuttukları yol bu, herneyse .
Yazının başında yazının konusunun Şeytan olduğunu söylemiştim fakat o kısma
geçmeden önce Evren’in Yaradılışı ve Denge hakkında birkaç şey söylemek
istiyorum ondan sonra Şeytan’ın bu Denge’deki rolü üzerinden onun ne olduğunu
anlatacağım.

Daha önce bazı yazılarımda da kısa kısa bahsettiğim bu ‘’Denge’’ konusunun pek çok
dengesizin dengesini bozduğunu gördüm. Onlara bir yanıt olsun diye değil zira
kimseye yanıt vermek yükümlülüğünde değilim fakat sadece ileride belki bu yazıyı
okuyabilme ihtimali olan insanlar için denge konusunu burada bir kere daha
açıyorum.

Her kuvvetin aynı zamanda bir ters kuvveti olduğu bilgisi majinin temel
kabullerinden bir tanesidir. Eski Mısır’dan günümüze miras kalan Kabala majikal
sisteminde bile sefirotsal kuvvetlerin arka planında klifotsal kuvvetler yer alır. Var
olan en sağlam ve en güvenilir majikal sistem olarak anılan Abramelin’in majikal
sisteminde bile operatör uzun hazırlık safhalarından sonra yalnızca meleksel
kuvvetleri değil aynı zamanda şer güçleri de çağırır. Günümüzde insanlar Abramelin
majisini, Abramelin’in tarif ettiği gibi çalışmayıp eksik çalıştıklarından dolayı bir
takım zararlar görmüş olabilirler ki bu da ne Abramelin’in ne de onun yarattığı
majikal sistemin bir suçudur. Aynı şekilde Kabala’da da sefirotsal pozitif kuvvetlerle
çalışmak isteyen bir kişi aynı zamanda klifotsal negatif kuvvetlerle de çalışmak
zorundadır. Bir majikal kuralın da söylediği gibi ‘’ Eğer bir gücün ters etkisiyle baş
edecek gücünüz yoksa onu asla çağırmayın. ‘’ Bu durum majinin tüm alanlarında
geçerlidir elbette sadece Kabala veya Abramelin’in majikal sisteminde değil. Aynı
etkiyi Enochian Maji sisteminde de görebiliriz. Bu sistemi alan kişi John Dee, koyu
bir Hıristiyan olmasına rağmen meleksel güçlerle çalıştığı gibi aynı zamanda
demonlarla da çalışmıştır öyle ki ‘’ The Ordines Descendens of John Dee ‘’ adlı
kitapta John Dee’nin bu majikal sistemi alırken Satanik güçlerden aldığı on üç
anahtar vardır tıpkı bilinen otuz küsür anahtar nasıl ilahi güçlerden alınmışsa burada
bahsedilen on üç anahtarda şer kuvvetlerden alınmıştır. Peki John Dee neden bu şer
kuvvetlerle çalışmıştır?

Nedeni yukarıda verdiğimizden başka bir şey değil, çünkü John Dee ne kadar
Hıristiyan olsa da her şeyden önce bir okültistti ve ‘’ters enerjiyle etkisi, saflığı
düşürülmemiş bir gücün’’ insan doğası için zararlı olduğunu biliyordu. Çok basit bir
örnekle anlatmak gerekirse; kendi doğanıza Mars’ın yıkıcı, savaşçı enerjisini
çağırmak istiyorsunuz eğer bu saf enerjiyi onun ters enerjisiyle birleştirip saflığını
azaltmazsanız kendinize ne yapmış olacağınızı deneyip görün bakalım? Bunu
anlamak için büyük bir majisyen veya okültist olmak gerekmiyor zira basit bir mantık
yürütmedir bu. Düşünün bakalım Mars’ın güçlerini saf halde kendi doğanıza
aldığınızı, Mars’ın savaşçı enerjisinin bu saf hali insan doğasında giderek baskıcı,
yıkıcı ve zalim bir hal alacaktır ki bu sizin kendi vücudunuzda, kendi bedeninizde
gerçekleşecektir. Bunun yanı sıra ilahi dinlerin taassubunun fazlası ne kadar şer ise,
yolun karanlık tarafında olanların cinsel özgürlüğünün fazlası da bir o kadar şer’dir.
Kör anarşizme dönüşecek olan put kırıcılık ne kadar şer’se aynı şekilde toplumda
kastlaşmaya götürecek olan muhafazakarlığın fazlası da o kadar şer’dir. İşte önemli
olan bu güçler arasında dengeyi bulabilmektir. İnsan olarak, yapmamız gereken
budur.

Kaos nedir? Birçoğumuz Kaos’u düzensizlik, dengesizlik hali, ne zaman ne olacağı
belli olmayan enerjilerin bütünü olarak tasavvur ediyoruzdur. Öz olarak hepimiz
şunda hemfikirizdir ki Kaos enerjileri hareket eden enerjilerdir. Aksine Kaos
enerjileri hareket eden enerjiler değil, durağan, atıl enerjilerin ta kendileridir. Zira
Kaos, mükemmel denge halidir ve mükemmel denge halinde tüm etkiler birbirine eşit
olduklarından dolayı, hareket yoktur fakat atalet vardır. Kuvvetin bu eksiksiz dengesi
Pralaya’da , Tanrıların Gecesindedir. Denge halindeki bu kuvvet statik, potansiyel ve
asla harekete geçmeyecek atıl haldeki kuvvettir. Bu denge bozulduğunda -ki kozmik
tanrılar bu dengeyi bozmuşlardır, bu yüzden Kozmik Gece’nin sonunda bu dengenin
bozulduğu söylenir- kuvveti eylem içerisinde serbest bırakırsınız ve değişim
gerçekleşir, büyüme, ilerleme ve örgütlenme meydana gelir. Keter, Hokmah ve Binah
arasındaki geçişler işte bunu sembolize etmektedir.

Peki insan niye hayatı boyunca hep orta yolu, hep dengeyi seçer? Aslında kendine
belirli bir yol çizse de hareketleri hep onu mükemmel dengeye doğru götürür, bunun
nedeni nedir? Bunun nedeni için Enuma Eliş şöyle diyor, ‘’…insanlar Kingu’nun
kanından yaratıldılar…’’ …ve ‘’Tiamat’ın bedeninden de Dünya yaratıldı…’’ Bu
yüzden hem insanlar hem de doğa, kendi içerisinde hep o ilksel atalete, potansiyel
kuvvete, hareketsizliğe, birbirini nötralize etmiş kuvvetlerin durumuna dönmek ister
ve elbet yine Yaratım’ın belirlediği bir zamanda Dünya yine eskisi gibi yani kozmik
tanrıların gelişi öncesinde olduğu gibi olacaktır, Evren’de yine Kaos hakim olacaktır
ve daha sonra bu süreç yine Kaos’tan Düzene devam edecektir ve insanoğlu bu süre
zarfında hayatının amacı olan ruhsal tekamül seviyelerini atlamaya uğraşacaktır. Bu
üçleme Otz Hayim’de Keter sefirasının yani İlksel Başlangıcın yoğunlaşmasıyla, üç
basamakta gösterilmiştir; Ayn , Ayn Sof , Ayn Sof Or . Yani Hiçlik, Sınırsızlık ve
Sınırsız Işık. Elbette bizim sınırlı zihnimiz bu gibi kavramlar üzerinde pek az düşünce
yürütebiliyor fakat herkesin algı kapasitesi farklı olduğundan kimileri bu Varoluşun
Üç Peçesi üzerindeki gizemi diğerlerine oranla daha fazla kaldırabiliyorlar.

Gelelim bu dünyadaki iki kutuplu dengeye…

Yehova ve Satan. İnsanoğlu kendini bildi bileli bu iki ilksel kuvvetin tesiri altında
yaşamaktadır. Oysaki bu iki kuvvet yeryüzünde dengeyi sağlamak görevini üstsel bir
güçten alan iki enerjiden başka bir şey değildir. İnsanoğlu kendi karakterine uygun bir
şekilde bu iki farklı enerjiden, iki farklı kutuptan dilediğine yönelebilir ki tarih
boyunca insanlar hep farklı taraflarda olmuşlardır. İlk çağlarda insanlar Satan’ın
enerjisine yakınken, sonraları Yehova ve onun enerjisi dünya üzerinde baskın hale
gelmiştir fakat bu süre zarfında yani Yaradılış’tan bu yana ne Yehova’nın
yeryüzündeki etkinliği yok olmuştur ne de Satan’ın bu dünya üzerindeki etkinliği yok
olmuştur ve olmayacaktır da. Bu iki ilksel kuvvetten hangisi diğerine karşı üstünlük
kurarsa kursun, diğer enerji her zaman Evren’de kendisine bir yer bulacaktır çünkü
bu oyunun kuralı budur. Yehova veya Satan hangisine inandığınız, hangi kuvvetin
size daha yakın geldiği önemli değil önemli olan bu iki kuvvet üzerinden kendinizi ne
kadar geliştirebildiğinizdir. Sonuçta da kendinizi hangi yolda geliştirmeye karar
verirseniz verin, bu iki ilksel, temel kuvvetin enerjisine katkıda bulunacak bir ruh
olacaksınız. Sonuç olarak da aynı temel kuvvete hizmet edeceksiniz.

Eğer bu denge yolunu takip etmezseniz yolculuğunuz sırasında yolunuza çıkacak
birçok değişik varlığın obsesyonuna uğrayabilirsiniz. Sonuç olarak kendi açtığınız
çukura düşüp ruhsal tekamül yollarınızı kendi elinizle tıkamış olacaksınız. Bu yüzden
bir şeye inanıp inanmamak değil önemli olan, önemli olan kendi içsel dengenizi ne
kadar kurabildiğinizdir.

Bunu yaparken ruhsal tekamül yolunun çocuk oyuncağı olmadığını, çoğu zaman
huzura giden bir yol da olmayıp aksine insanın iç huzurunu zaman zaman
bozabileceğini, bir çok tehlikelerle ve zorlu uğraşlarla dolu olduğunu elbette zaman
geçtikçe anlayacaksınız. Bu gibi pratikleri olmayan hiçbir kimsenin bu söylediklerimi
anlamasını beklemiyorum. Bu yazdıklarıma kişisel olarak katılıp katılmamanız da
benim açımdan pek mühim değil. Hiçbir zaman mutlak iyi veya mutlak kötü yoktur
ve unutmayın ki hiçbir zaman yol ne tam kara, ne tam beyazdır. Yol her zaman gri ve
sislidir.

Luternæs


Ekim 14, 2009, 03:57:51 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Tamamen şahsi fikirlerimden meydana gelmiş bir yazıdır ve her yönüyle eleştiriye açıktır. Özellikle eleştirileri bekliyorum ki eksikleri, hataları görebileyim. Şimdiden okuyan, okumayan herkese teşekkürler.

Saygılar


Ekim 14, 2009, 05:31:06 ös
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

selam ayn

Abramelin’in majikal
sisteminde bile operatör uzun hazırlık safhalarından sonra yalnızca meleksel
kuvvetleri değil aynı zamanda şer güçleri de çağırır.


yazından çok ufak bir alıntı yaptım amacım seni yermek inandığın değerlere saldırmak yada yok saymak değil çünkü neticede inanmışsın.Yukarıdaki yazıyı okuyunca aklıma şu geldi hemen şeyh saidi nursinin risalelerini malum okunmaz anlaşılmadığından nur talebeleri olması lazım mana anlatımı için bu küük alıntıda öyle anlatılmak istenen şey içinde sıkı bir anlatıcı lazım sanırım.Mesela konuyu direk allah ve şeytan kavramı üzerine kuruyorum deyipte  öyle anlatsanız sanırım daha iyi olurdu.

sevgiyle kalın
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ekim 14, 2009, 08:19:54 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Teşekkür ederim bu eleştiriniz için sayın karahan.

Saygılar


Ekim 14, 2009, 08:50:32 ös
Yanıtla #4

Tamamen şahsi fikirlerimden meydana gelmiş bir yazıdır ve her yönüyle eleştiriye açıktır. Özellikle eleştirileri bekliyorum ki eksikleri, hataları görebileyim. Şimdiden okuyan, okumayan herkese teşekkürler.

Tebirk ederim o halde:) kendi düşüncelerinizle oluşturmuş yazınızı çok beğendiğimi belirtmeliyim. Kısmen bazı yönlerine katılmasam da onları aslında Sizinle paylaşmayı -tartışma adına - isterdim ama sanıyorum ki, maji ve okült bilginiz benden bir hayli yüksek olduğu için eleştirilerime bile geçememekteyim. ( Eleştirebilmem için en az sizin kadar bahsı geçen mevzuda yeterli bir bilgiye ve birikime sahip olmam gerekmektedir ).. Ancak şuna tamamiyle katılıyorum; bilgisiz ve mutlu olacaksam hergün acı çekip de bilgili olmayı yeğlerim :)

Saygılar,  
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ekim 14, 2009, 09:06:23 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Tamamen şahsi fikirlerimden meydana gelmiş bir yazıdır ve her yönüyle eleştiriye açıktır. Özellikle eleştirileri bekliyorum ki eksikleri, hataları görebileyim. Şimdiden okuyan, okumayan herkese teşekkürler.

Tebirk ederim o halde:) kendi düşüncelerinizle oluşturmuş yazınızı çok beğendiğimi belirtmeliyim. Kısmen bazı yönlerine katılmasam da onları aslında Sizinle paylaşmayı -tartışma adına - isterdim ama sanıyorum ki, maji ve okült bilginiz benden bir hayli yüksek olduğu için eleştirilerime bile geçememekteyim. ( Eleştirebilmem için en az sizin kadar bahsı geçen mevzuda yeterli bir bilgiye ve birikime sahip olmam gerekmektedir ).. Ancak şuna tamamiyle katılıyorum; bilgisiz ve mutlu olacaksam hergün acı çekip de bilgili olmayı yeğlerim :)

Saygılar,  

Rica ve teşekkür ederim sayın Isabell yorumlarınız için.


Ekim 14, 2009, 09:27:19 ös
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

Luternaes ?  Anlamını paylaşırsanız sevinirim...


Ekim 14, 2009, 09:32:50 ös
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

Lucis Æternæ yani Ebedi Işık kelimesinden türetilmiş bir isim.


Ekim 14, 2009, 10:59:27 ös
Yanıtla #8
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341

elinize sağlık!!
yoğun içerik,,basit anlatım için.. :)


Ekim 14, 2009, 11:46:21 ös
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Teşekkür ederim sayın tuana yorumunuz için.