Masonlar.org - Harici Forumu

 

Anket

Dünya birileri tarafından yönetiliyor mu?

Onlarca senedir aynı aileler ve/veya kişiler tarafından yönetiliyor
Belli bir aile ya da kişiler tarafından yönetilmiyor, bunlar paranoyadır

Gönderen Konu: ANKET! Dünya birileri tarafından yönetiliyor mu? - Rotschild Ailesi  (Okunma sayısı 53703 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 10, 2010, 01:17:41 öö
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Prof. Dr. Kerem Doksat'ın yazısını kırparak ekliyorum;

Hitler, dünya tarihine gelmiş geçmiş en faşist ve psikopat lider olarak bilinir… Çoğu kişi Hitler’in şizofreninin eşiğinde olan fanatik Alman milliyetçisi psikopat bir lider olarak tanır ancak gerçekte hiç kimse Hitler hakkında bildiklerinin kendilerine anlatılan resmî tarih senaryosundan başka bir şey olmadığını bilmez… Hitler, hakkında en çok komplo teorisi uydurulan tarihî liderlerden (kuklalardan) birisidir.

ABD’de sivri çıkışları ve dürüst kişiliği ile tanınan Teksas Üniversitesi tarih profesörlerinden Texe Marrs’ın Amerikan savunma politikası, stratejik silâh sistemleri konusunda 2002’de neşredilen Illuminati isimli kitabı Timaş Yayınları tarafından Türkçe’ye kazandırılmıştı. Dünyanın Illuminati adlı mistik bir tarikat tarafından yönetildiğinin anlatıldığı kitapta, Türkiye ile ilgili ilginç iddialar var…

Dünyayı 10 kişi yönetiyor ve bu 10 kişinin 300 kadar alt kadrosu verilen emirleri uyguluyorlar. Illuminati adı verilen bu çetenin hedef başkenti Kudüs olan tek bir dünya devleti kurmak. Bugüne kadar çeşitli komplo teorileri içeren birçok kitap yayınlandı. Illuminati, bu alanda yayınlanan hiçbir esere benzemiyor. Kitaptaki iddialar o kadar ilginç ki, neye inanıp, neye inanamayacağınızı şaşırıyorsunuz. Illuminati, 1575’te İspanya’da bulunan ve özellikle ruhanî kudret sâhibi olduklarını iddia eden bir dinî parti veya bu partinin üyelerine verilen isim. Yazar Texe Marrs, “süper zenginlerin yönettiği bir Dünya Komplosundan” bahsettiği kitabında, dünyaya hâkim olan bu güce bu adı uygun görmüş. Kitabın satırları arasına gömüldükçe ve sayfalar arasında ilerledikçe inanması güç iddialarla karşılaşıyorsunuz.

Yazara göre, dünyayı kendilerine “bilge adamlar” adını veren 10 kişi yönetiyor. Illuminati’nin güç şebekesi, dünyanın en güçlü kişilerinden, yatırımcılarından, şirket başkanlarından ve siyasîlerden oluşuyor. “İç çember” denilen en tepedeki 10 kişiye bağlı 300 kişi ise onların alt kadrosunda yer alıyor ve tâlimatlarını yerine getiriyorlar. 10 kişilik “bilge adamlar” grubunda Fransa’dan üç, ABD’den iki, Kanada, Avusturya, İngiltere, İspanya ve Güney Afrika’dan birer üye bulunuyor. Yazar, burada Fransa’nın üç üyelikle ilk sırada yer almasının yanıltıcı olduğunu, Kanada’nın bir üyesinin de ABD’nin üçüncü adamını tamamladığını belirtiyor.

Hedef tek dünya devleti kurmak
“İç çember” üyelerinin ortak özelliği Dış İlişkiler Konseyi, Bilderberg, Trilateral Komisyon, Masonluk, Kafatası ve Kemir Tarikatı, Aspen Enstitüsü, Malta Şövalyeleri, Opus Dei, Roma Kulübü, Bohemian Grove, Dünya Ekonomik Forumu, Dünya Federalleri üyesi olmaları. Illuminati Komplosu’nun hedefi, başkenti Kudüs olan bir dünya devleti kurmak. Kitabın, sonunda Illuminati piramidinin üstünde bulunan “bilge adamlara” hizmet eden isimlerden bir kısmı, unvanlarıyla birlikle verilmiş. Türkiye’den kimse yok!

Illuminati nasıl çalışıyormuş?

Yılda bir kez bir araya gelen Illuminati üyeleri, hedefledikleri dünya devletini kurmak için plânlar yapıyorlar. Bu plânların içinde çeşitli ülkelerde ekonomik krizler çıkararak ülkeleri sömürmek, savaşlar çıkarmak, “Daha Fazla Savaş” ilkeleri gereği savaşların sürekliliğini sağlamak, çeşitli hastalıklar icat etmek, (kitapta, AIDS ve HIV’in ABD’deki askerî araştırma laboratuarlarından dünyaya yayıldığı iddia ediliyor), nüfus azaltıcı çalışmalar yapmak, etnik temizliği desteklemek ve 11 Eylül örneğinde olduğu gibi terör yaratarak, “anti-terör yasaları” çıkarmak… Yazarın iddiasına göre, 11 Eylül saldırısı için FBI bâzı Araplar’ı kullandı ve bombaları temin etti. Illuminatı’nin ilkelerinden en önemlisi “Kaostan kaynaklanan düzen”. Illuminati, kendi düzenini çıkarmak için sürekli kaos yaratmak zorunda.

Dünyayı yöneten Yahudi Âilesi Rotschild’lar, Osmanlı devletinin plânlı olarak nasıl dağıtıldığı, Arap birliğinin nasıl parçalara ayrıldığı, 1. Dünya Savaşı, Kukla Diktatör Hitler, 2. Dünya Savaşı, İsrail devletinin kuruluşu, Kennedy Suikastı, MOSSAD suikastları ve 11 Eylül saldırıları olmak üzere 10 bölüm yer alıyor.

Bu bölümlerde yazarın savunduğu iddialar basit bir komplo teorisi gibi lâf dolması bilgilerle değil, fizikî kanıtlar ve şâhitler eşliğinde net bir biçimde ortaya koyuluyor. Öncelikle son yıllarda Türkiye’de hızla yükselen bir trend hâline gelen “Hitler hayranlığı ve Türk nasyonal sosyalizmi” gibi kavramların ortaya çıkmasına bir cevap olarak Hitler’in tarihî kimliğinin arkasında yatan karanlık bağlantıları kaba hatları ile müthiş…

Çoğu kişi Rotschild Âilesi’nin adını bile bilmez. Bu âilenin adı ne Forbes dergisinin düzenlediği “Yılın Zenginleri” bölümünde yer alır, ne de dünya jet-sosyetesinin partilerinde isimleri geçer… Ancak, birçok ülkenin diplomatı bu âilenin adını duydukları zaman beş dakika durmak zorundadır. Çünkü bu âile dünya tarihi sahnesinde 1590 yılından beri vardır ve dünya bu Yahudi âilesinin çok gizli faâliyetleri neticesinde bugünkü şeklini almıştır… Çoğu kişi dünyada hiçbir âilenin böylesine bir gücü elinde tutabileceğine inanamaz. Çünkü bir âilenin böylesine siyasî ve ekonomik bir gücü nasıl elde ettiğini anlayamaz. Öncelikle, âile derken üç-beş kişilik çekirdek bir âileden bahsedilmiyor. Roschild âilesinin bugün 1000-1500 civarında ferdi olduğu bilinmektedir. Bu âile fertlerinin her biri dünyanın gelişmiş olan veya gelişecek olan ekonomilerine sâhip olan ülkelerinde çok derin faâliyetler sürdürmek üzere dağılmışlardır. Dünyada olan her siyasî ve ekonomik olan gelişmeyi İsrail devletinin çıkarlarına uygun düşecek şekilde düzenlemek en kutsal görevleridir.

Âilenin geçmişi 16. yüzyıla dayanıyor. Âile İngiliz Kraliyet Sarayları’nda kralın yâverliğini yapan bir âile olarak ortaya çıkıyor önceleri… Kralın stratejik ve ekonomik danışmanlıklarını, izlemesi gereken siyasî tutumlarını ve dış politika stratejilerini bu âile belirliyor. Sâdece bununla da yetinmeyip, kraliyet saraylarındaki tüm ihâleleri kazanarak, bu ihâleleri başarıyla sonuçlandırıp, hatırı sayılır bir servetin de sâhibi oluyorlar. Bu ticarî faâliyetlerin yanı sıra, yaptıkları her ticarî ve siyasî faâliyetten yüklü komisyonlar da almayı ihmâl etmiyorlar…

İngiliz saraylarındaki kariyerleri sâyesinde kolayca kazandıkları astronomik paralarla tarihin ilk bankacılık faâliyetini gerçekleştirip, İngiliz çiftçilerine de astronomik fâizlerle tarım kredisi vermeye başlıyorlar ve 50 sene geçmeden neredeyse İngiltere devletinden daha zengin bir hâle geliyorlar. Faâliyet alanını iyice geliştirip, derinleştiren Rotschild Âilesi Avrupa’daki tüm imparatorlukların saraylarında söz sâhibi olur hale geliyorlar. Sâdece İngiltere’de değil, Avrupa’nın dört bir yanında tarımla uğraşan insanlara yüksek fâizle kredi vererek, altın ve gümüş komisyonculuğu yaparak servetlerini iyice katlıyorlar. Ekonomik gücü aklın ve mantığın sınırlarını zorlamaya başlayan Rotschild Âilesi daha da karanlık ve kârlı bir işe girişiyorlar. İşin adı “savaşa giren devletlere fâizle borç vermek”.

Bu işin ilk icraatını İngiltere – Fransa savaşında gerçekleştiriyorlar… İngiltere’ye savaşa girmesi için sermaye olarak 35 ton altını fâizle borç olarak veriyorlar. İngiltere, Fransa karşısında yeniliyor ve Rotschild Âilesi’ne olan borcunu ödeyemiyor. Bunun karşısında borcun oluşturduğu mükellefiyetten dolayı İngiliz Merkez Bankası yâni Bank of England ödenemeyen borç karşılığında Rotschild Âilesi’ne devrediliyor. Rotschild Âilesi İngiliz devletinin bu devir etme işlemini bir şartla kabûl ediyor: “İngiliz Sterlini’ni kendilerinin basması şartı ile”. İngiliz hükûmeti bu şartı o dönemde kabûl etmek zorunda kalıyor ve İngiliz Sterlini’ni basma yetkisi bir Yahudi âilesine veriliyor. Görünüşte ekonomi hakkında pek bilgisi olmayanlar için bu durum pek bir şey ifâde etmeyebilir…

Para basma yetkisini başka bir kuruluşa veya şirkete vermek demek, aynı zamanda ülkenin bağımsızlığını da bu kuruluşa satmak demektir. Çünkü bir ülkenin bankası o ülkenin parasını basarken bastığı para karşılığında o ülkenin hazinesine değerli maden koymak zorundadır. Meselâ Türkiye Merkez Bankası, devlet matbaasında 20 TL basıyorsa eğer, devlet hazinesinde 20 TL değerindeki altını, elması veya petrolü koymak zorundadır. Aksi hâlde basılan para kâğıt parçasından başka bir şey olmaz. İşte Rotschild Âilesi’nin de yaptığı şey budur. İngiliz Sterlini’ni basarak İngiliz hükûmetine fâizle borç olarak vermiş ve karşılığında altın ve elmas almıştır. Bu şekilde bir yılda 12.000 ton altın kâr ettiği ekonomi tarihçileri tarafından bilinmektedir. Rotschild Âilesi’nin en büyük girişimi ise İngiltere ile Amerika’daki kolonilerin savaşı olmuştur. Savaş sırasında Rotschild Âilesi çok gizli bir biçimde Amerikan kolonilerini desteklemişlerdir.

Amerika’nın İngiltere’ye karşı direnişini yöneten kişilere yüklü miktarda silâh yardımı yapılmış, İngiltere’nin bu savaşta yenilmesinin sağlanacağı garanti edilmiş ve karşılığında kurulacak olan Amerika devletinin resmî para birimini basma yetkisi istenmiştir. İngiltere ile savaş konusunda çok umutsuz olan Başkan Washington ve ekibi bu kârlı teklifi hiç düşünmeden kabûl etmiştir ve böylece günümüzde tüm dünyada çok popüler olan Amerikan Doları’nı basma yetkisini alarak bir hayli kârlı bir işe imza atmışlardır.

Savaşı Amerikan kolonileri kazanmış ve İngiltere Amerika’dan elini ayağını çekmek zorunda kalmıştır. İngiltere – Amerika savaşından yenik çıkan İngiltere, bu sefer Amerika’ya yardım ettiğini düşünerek Fransa’ya saldırmıştır. İngiltere, Rotschild Âilesi’nin kendilerine finansal destekte bulunacağına güvenerek bu savaşa girdiyse de, Rotschild Âilesi’nden umdukları desteği bulamamışlardır.

Rotschild Âilesi el altından Fransa’yı destekleyerek Amerikan kolonilerinin bağımsızlığını garanti etmek istemiştir. Bir taraftan da bu âile İngiliz borsası üzerinde spekülasyona girişmiştir. İngiltere – Fransa savaşı sırasında borsada müthiş bir hareketlenme olmuş ve borsaya oynayan halk İngilizler’in savaşı kazanacağını düşünerek girişimlerini arttırmışlardır. Bunu fırsat bilen Rotschild Âilesi “İngilizler’in savaşı kazandığı” iddiasını ortaya atarak İngiliz halkının her şeyini borsaya oynamasını sağlamıştır. Ancak, generaller ve ordudan geriye kalanlar İngiltere’ye döndüğünde gerçekler ortaya çıkmış ve İngiltere’nin savaşta kaybettiği ortaya çıkmıştır.

Borsa nominal seviyesi, herkesin malını kurtarmaya çalışıp mal hisselerini geri almaya çalışmasından dolayı anormâl derecede yükselmiş ve böylece kâğıtları elinde tutan Rotschild Âilesi bu ticaretten en kârlı çıkan isim olmuştur. İngiliz tarihçilerin “Kara Eylül” diye nitelendirdiği bu olay ile Rotschild Âilesi âdeta İngiltere devletinin mülkiyetini ele geçirmiştir. Bu ekonomik faâliyetleri sonucu iyice gelişen Rotschild Âilesi, Kenan diyarında Tanrı’nın kendilerine vaât ettiği kutsal İsrail devletini kurmak için gerekli olan şablonu hazırlamaya başlamıştır. Osmanlı devletinin parçalanması için gerekli olan her şeyi yapmışlardır. Osmanlı devletine komşu olan ülkeleri sürekli olarak finanse ederek Osmanlı’ya karşı savaşmaları için kışkırtmışlardır. Böylelikle sudan bahanelerle Osmanlı’ya saldıran Rusya, Avusturya ve diğer komşu devletler, Osmanlı’nın askerî ve ekonomik güç bakımından iyice yıpranarak azınlıkların ayaklanmasını sağlamışlardır. Osmanlı devleti nereye koşacağını şaşırmış ve neticede azınlıkların ayaklanarak ayrı ayrı devletler kurmasına engel olamamışlardır. Osmanlı’nın en çok dış borcu Rotschild Âilesi’nin sâhibi olduğu Bank Of England bankasınadır. Osmanlı Devleti, Rotschild Âilesi’ne olan borcunu ödeyecek durumda olmadığından, âile bunu fırsat bilmiş, Osmanlı’ya iğrenç bir teklifte bulunmuşlardır. Sultan 2. Abdülhamid ile görüşen Lord Baron Rotschild “Kudüs şehrinin, Filistin’in, Suriye’nin ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin yeni kurulacak olan Yahudi devletine verilmesi karşılığında Osmanlı devletinin bütün dış borcunu silme ve Balkanlar’da, Afrika’da kaybettikleri toprakları geri verme” teklifinde bulunmuş, ancak Abdülhamid teklifi şiddetle reddetmiştir.

Abdülhamid, dinen böyle bir tutum sergileyerek büyük bir sevaba girmişse de, Osmanlı devletinin yıkılma sürecini hızlandırmıştır. Daha sonraları Enver Paşa,Abdülhamid’in bu tutumunu tarihî bir hata olarak değerlendirmiştir. Enver Paşa’ya göre Kudüs şehri ve Kenan diyarı Yahudiler’e geçici olarak verilmeli ve Osmanlı tekrar eski gücüne kavuştuktan sonra bu topraklar geri alınmalıydı. Ulu Önder Atatürk’e göre ise Osmanlı devleti böyle bir şey yapmış bile olsaydı yıkılmaktan kurtulamazdı çünkü Osmanlı üzerinde korkunç oyunlar oynanıyordu; üstelik devlet her kademesi ile âdeta kokuşmuş bir hâldeydi.

Özetleyerek anlatılan bu süreçlerden sonra Rotschild Âilesi 1. Dünya Savaşı’nın çıkmasında çok aktif bir şekilde rol almış ve savaşın çıkması için gerekli olan tüm tezgâhı sağlamıştır. Rotschild Âilesi’nin hesaplarına göre 1. Dünya Savaşı ve Arabistanlı Lawrence’in faâliyetleri Araplar’ın birçok parçaya bölünmesi, İsrail devletinin kurulması için yeterliydi. Savaş gerçekleşmiş, Almanlar’ın önderliğindeki İttifak Devletleri grubu savaşı kaybetmişlerdi. Rotschild Âilesi’nin tüm hesapları tutmuş ve İsrail devletinin resmî kuruluşunun ilân edilmesinden başka bir şey kalmamıştı ortada. Ancak, tarihî rûyaya çeyrek kala, Rotschild Âilesi ayrıntılarda küçük bir hesaplama hatası yaptığını fark edememişti. İsrail devleti kurulmaya hazırdı tamam ama dağ ve ovalardan ibâret olan İsrail topraklarında kim yaşayacaktı? Sürekli olarak gelişmiş Avrupa kentlerinde yaşamış olan Yahudiler İsrail’de yaşamaya nasıl ikna edilecekti? Esas sorun buydu! Bu sorunun giderilmesi için Rotschild Âilesi radikal kararlar aldı ve yeni bir savaş için gerekli olan ortam hazırlanmaya başlandı.

KUKLA DİKTATÖR HİTLER’İN ORTAYA ÇIKIŞI VE 2. DÜNYA SAVAŞI

Almanya devleti Birinci Dünya savaşından âdeta bir enkaz hâlinde oldukça demoralize bir biçimde çıkmıştı. Devlet bütün ekonomik ve askerî gücünü savaş sonrasında kaybetmişti ve tüm bunlara ilâve olarak bir de çok ağır yaptırımlar içeren savaş tazminatı anlaşmalarına imza atmışlardı… Ancak Almanya’nın borçlu olduğu ülkelerin merkez bankalarının %85’i Rotschild Âilesi’ne âit olduğundan, Almanya sâdece Yahudi Rotschild âilesine borçluydu. Rotschild Âilesi Almanlar’ın bu yüklü borcun onda birini dahi ödeyemeyeceklerini adı gibi biliyordu. Rotschild Âilesi enkaz hâlindeki Almanya’ya Alman Merkez Bankası’nın kendilerine devredilmesi karşılığında dış borçlarının silinmesini teklif ediyordu ve Almanlar borcu ödeyemeyeceklerini bildikleri için teklifi kabûl etmek zorunda kalıyorlardı.

Aslında bu durum sonun başlangıcıydı. Bırakın savaşacak parayı ve silâhı, savaşta asker olarak kullanılacak erkek vatandaşı bile kalmayan Alman devleti enkaz hâlindeyken tekrar sivrilerek tüm dünyaya kafa tutacak gücü nereden ve nasıl bulabilirdi.

Bunun için ancak Tanrı’nın yardımı gerekirdi.

Ancak, onlar intikam için plân yapmadan Rotschild Âilesi onlar için çok gizli bir plân yapmıştı bile. Bu plâna göre sahte ama çok inandırıcı bir faşizm rüzgârı Avrupa’da esecek ve Yahudiler’e en ince ayrıntısına kadar plânlanmış bir şekilde şiddet ve baskı uygulanarak İsrail’e göç etmeye mecbur bırakılacaklardı. Bu plânın ilk parçası Almanya’nın ekonomisinin ayağa kaldırılması ve Almanya’nın hızla silâhlanmasının sağlanmasıydı. Almanya yıllar boyu A’dan Z’ye her konuda finanse edilmiş, 2. Dünya Savaşı’nda savaşmak üzere neredeyse çocukluktan askerler yetiştirilmiştir. Muazzam bir ekonomik ve askerî güce kavuşan Almanya’nın başına ise 1. Dünya Savaşı’nda er olarak savaşan fanatik milliyetçi Hitler getirilmiştir. İtalya ise Almanya’da başlayarak tüm dünyayı etkisi altına alan ve adına faşizm denilen rüzgârın etkisi altında kalmış ve iktidara Benito Mussolini gelmiştir. Mussolini’nin iktidara gelmesi Rotschild Âilesi’nin bir plânı değil, kendiliğinden gelişmiş bir olaydı ama bu durum onların ekmeğine yağ sürmüştü. Hitler iktidara gelir gelmez müthiş hitap yeteneği ve ürkütücü karizması ile Alman halkını yediden yemişe peşinden koşturmuştur. Hitler’in konuşmalarında ve toplantılarında ise şaşırtıcı bir biçimde ana hedef Yahudiler’dir. Hitler’in iktidara gelmesinden önce kardeş gibi bir arada yaşayan Alman ve Yahudi halkları birbirlerine hiçbir zararlarının dokunmamasına rağmen oluşturulan yapay kaos ortamı yüzünden birbirleri ile kanlı bıçaklı hâle gelmişlerdir. Savaştan önce Yahudi işadamlarına Nazi gençlerinin düzenlediği saldırılar, ev kundaklamalar ve cinayetler ortamı iyice germiştir. Zengin olan Yahudiler bir yolunu bulup Almanya’yı terk etseler de fakir olan zararsız Yahudiler bir yere gidecek paraları olmadığından oldukları yerde kalakalmışlardı.

O dönemler savaş dönemleri olduğundan Almanya’nın dışına çıkmak için büyük paralar ve bâzı önemli bağlantılar şarttı. Fazla gereksiz detaya girmeden, Hitler savaşı başlatmış ve Almanya’nın sahte intikam harekâtı başlamıştı. Almanya savaşın ilk yıllarında anormâl bir başarı göstermiş ve Fransa, Yugoslavya, Çekoslovakya, Avusturya ve Belçika gibi ülkelerin tamamını çok kısa sürede ele geçirerek Nazi ordularının gücünü ortaya koymuştur. Özellikle Paris kentine 2 saatte giren Nazi orduları İngiltere ve İspanya’nın iyice ürkmesine neden olmuştur. İngiltere’yi hava saldırıları ile darmadağın eden Nazi orduları bir taraftan da sözde Yahudi soykırımı yapmaya başlamıştır.

Yahudiler bir bir katledilmiş ve imha fırınlarında yakılmıştır. Ortada öyle korkunç bir ortam vardır ki, savaştan sonra bölgeyi teftişe gelen Amerikalı generaller bile uçaklarından iner inmez havadaki pis kokudan dolayı hava alanına kusmuşlardır. Havadaki pis kokunun nedeni ise sürekli olarak yakılan insan cesetleri ve çürümüş cesetlerdir. Savaştan sonra tam bir korku ülkesine dönen Almanya’da ortaya atılan iddialara göre neredeyse hiç Yahudi bırakılmamıştır.

Ancak, Sovyet araştırmacılar durumun hiç de öyle olmadığını, savaşta katledilenlerin sâdece %15’inin Yahudi olduğunu net ve çarpıcı belgelerle ispatlamışlardır. Bu belgelere göre, savaşta öldürülenlerin çoğu Çingene ve Polonyalılar’dı. Geriye kalan zengin Yahudiler Rotschild Âilesi’nin kurduğu paravan şirketler aracılığı ile Amerikan askerleri denetiminde gizlice Amerika’ya değil İsrail’e kaçırılmışlardır. İsrail’e getirildikleri dönemden İsrail devleti kuruluncaya kadar olan süreçte, tâbir-i câizse, Allah’ın dağında prefabrike usûlü yapılmış evlerde kalmışlar ve büyük zorluk çekmişlerdi. Kaçmak için girişimlerde bulunanlar ise Tevrat’ın emrettiği bir biçimde idam edilmişlerdir. Neticede yaratılan sahte milliyetçi bir hava ile sözde Yahudi soykırımı yapılmış, tüm dünyada Yahudiler’e yönelik şiddet eylemlerine girişilmiş ve Yahudiler İsrail’e göç etmek zorunda bırakılmışlardır. Yâni Rotschild Âilesi 1. Dünya Savaşı’nda yarım bıraktığı işi 2. Dünya Savaşı’nda tamamlayabilmiştir. Aşırı dindar olan Rotschild Âilesi kendilerine göre Tanrı’ya olan sözünü yerine getirmişlerdir.


BAŞKAN KENNEDY’NİN ORTADAN KALDIRILMASI

2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan İsrail devletinde her şey 1960 yılında John Fitzgerald Kennedy’nin Amerikan Başkanı olmasından sonra değişmiştir. Kennedy Amerikan tarihinin en genç başkanıdır ve aynı zamanda Amerikan Başkanı olmuş ilk Katolik’tir. Kennedy’den önce Amerika’da Katolik bir başkan hiçbir zaman olmamıştır. John F. Kennedy’nin babası olan Joseph Kennedy de politikacı olup, aynı zamanda İngiltere Büyükelçiliği yapmış olan bir Katolik’ti. Ne babası, ne de Başkan Kennedy Yahudiler’le iyi geçinebiliyorlardı. Babası büyükelçilik yaptığı dönemde Londra’da Yahudiler’in boy hedefi hâline gelmiş ve çeşitli saldırılara mâruz kalmıştır. Kennedy de Amerika’da Başkan seçilmeden önce Sigmund Rotschild’in kendisine Başkan seçildiğinde Ortadoğu’da İsrail tarafını tutan bir politika izlemesi karşılığında milyonlarca Dolar’ı bulan seçim kampanyası masraflarını karşılayacaklarını belirtmiştir. Ancak, Kennedy böyle bir teklifin bir daha kendisine yapılmamasını rica etmiş ve kendisini hakarete uğramış gibi hissettiğini belirttirmiştir. Kennedy, İsrail lobisinin Amerikan devleti üzerindeki faâliyetlerinden anormâl derecede rahatsız bir politikacıydı. Kennedy’e göre lobilerin Amerika’daki faâliyetleri Amerikan bağımsızlığına vurulmuş bir darbeydi.


***

Bu yazı bana âit değil; piyasada bulunan bir kitap hakkındaki bir yorum.

Hezeyanî olduğunu düşündüğüm kısmı aşırı indirgeyiciliği ve Dış İlişkiler Konseyi, Bilderberg, Trilateral Komisyon, Masonluk, Kafatası ve Kemir Tarikatı, Aspen Enstitüsü, Malta Şövalyeleri (Hospitalier Şövalyeleri veya St. Jean Şövalyeleri), Opus Dei, Roma Kulübü, Bohemian Grove, Dünya Ekonomik Forumu, Dünya Federalleri listesinin komik derecede kondanse edilmiş bir çorba olması; dünyadaki bütün güç mihraklarının üyesi olduğu ve oradan seçilmiş 10 büyük seçkin kişinin muazzam gücü çok mübalâğalı. Bilhassa çok iyi tanıdığım masonluğun buraya yapıştırılması da kaçınılmazdı bittabi: Bunun hikâyesi http://en.wikipedia.org/wiki/Illuminati adresinden okunabilir. 33° üstâdlar dâhil, HKMBL’den İlluminati üyesi olduğunu hiç sanmıyorum çünkü bahsedilen hedefler tamamen antimasonik (şimdiden ikaz edeyim, bununla ilgili papağan tepkilerini mekâna koymayacağım; merak edenler için masonluğu da kaynağından anlattım kaç kere)! Ayrıca, Yahudi soykırımı da çok hafife alınmış; öldürülenlerin sayısı konusunda benim de bâzı kuşkularım var ama bu kadar da değil…

Hezeyanî olmadığını düşündüğüm kısmı ise ana fikri. Bir DDD olduğu, bunu WASP + ABG + Siyasî ve Dinî Siyonizm’in teşkil ettiğinden hiç şüphem yok. Hâttâ mevcut küresel krizin de tamamen bir tezgâh olduğundan, Büyük Kürdistan oyununun altında da aynı gücün yattığından, dünyayı bir elitler grubunun gizli kararlarla yönlendirdiğinden eminim.

Tek üzerinde düşündüğüm, Profesör Texe Marrs’ın hangi cür’et ve cesaretle bu kitabı yazdığı.

   Hâttâ bunun da “işin bir kısmı” olabileceği…

      Daha da ötesi, bizâtihi, olduğu ve birilerinin örtülü tehdidini taşıdığı!


Bu hânedan ve kurucusu Mayer Amschel Rothschild için http://en.wikipedia.org/wiki/Rothschild_family, http://tr.wikipedia.org/wiki/Mayer_Amschel_Rothschild, http://www.rothschildarchive.org/ta/, http://www.rothschildfoundation.eu/, http://www.iamthewitness.com/DarylBradfordSmith_Rothschild.htm, http://www.conspiracyarchive.com/NWO/Rothschild_Grail.htm, http://www.us.rothschild.com/ gibi adreslerden epey malûmat toplayabilirsiniz.

Soros ve bu Rothschild Hânedânı ilişkileri http://www.bibliotecapleyades.net/esp_sociopol_rothschild.htm ve Türkçe olarak da http://www.stalinkaynak.com/soros1.htm mekânında mercek altına alınmış…

Marksizm, globalizm, liberalizm, yeni dünya düzeni hikâyelerinin altında da bunların yattığı iftiraları(!)http://www.iamthewitness.com/doc/The.Rothschild.Octopus.htm adresinde yazılı… Hepsi yalan ve iftira, asla inanmayın!

   Tabii ki bunların hepsi paranoyakça komplo teorileri!

      Ama Google Earth’de bu sülâlenin şatolarına yaklaşmaya kalktığınızda…

         Perdelenirsiniz!

            Deneyin…

               Sonra da, “acaba” demeyin!



Kaynak: http://www.keremdoksat.com/2010/06/02/israil%e2%80%99le-ne-oldu-veya-ah-o-gemide-ben-de-olmasaydim%e2%80%a6/
« Son Düzenleme: Haziran 10, 2010, 01:25:15 öö Gönderen: Mozart »


Haziran 12, 2010, 03:36:30 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Mozart

Bu kitabı okudum hatta belgeseli daha çekildi.Bence bu konu üzerine çok soru sorulabilir hele konu güç ise.
Dünyayı bugüne kadar kimler yönetmiş belki sorulması gereken asıl soru bu,her daim güç bir kralda yada imparatorda dahi olsa onlarda o güç için askere dolayısıyla ekonomik güce ve dolayısı ile bu gücü ellerinde tutan insanlara hep ihtiyaç duymuş.

Ülkenin sahibi kral dahi olsa aslında hep yöneten ekonomik gücü olandır.Bu aileninde yaptığı sadece bu bence ilk amacı yani,paraya karşı korkunç bir zaaf dehşet bir para kazanma becerisi peki sizce böyle bir para gücünü herhangi bir devletle paylaşırmı?bence imkansız belkide devlet içinde devlet dedikleri sistem budur.Devletler asker ve savaş gücü ile artık ilk planda gücü ellerinde tutaıyorlar ekonomik destek olmadan o yüzden kim ekonomik olarak güçlü ise yönetimde söz sahibi o oluyor.

Bu aile ile ilgili otobiyografik bir kitap okumuştum korkunç bir aile içlerinde işini layıkı ile yapamayan tek ferd ise italya kolu olmuş geri kalanlar harika işler yapmış onlara göre.Koskaca britanya imparatorluğunun adını bile nerede ise israil olarak değiştirmeyi dahi başarıyorlardı.

Bir son söz olarak bu aile tabiki tek başlarına herşeyleri yapabilecek güce sahip değillerdir o yüzden birbirinden karışık birbirleri ile alakalı görünmeyen bir sürü gizli dernek ve örgüt çalışmaları var.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Haziran 12, 2010, 06:28:54 ös
Yanıtla #2

İktidar, herkesin hülyasıdır. Aklı başında olmayanın iktidar arzusu aklı başında olmadığı içindir. Aklı başında olan ise, aklı başında olduğu için iktidarda olmayı arzular. Güçten vazgeçmek o kadar kolay değildir. Günümüzde güç, çoğunlukla para ile korelasyon gösterdiğinden de, ultra zengin dolar milyarderleri gerek işlerini aksatacak global dengeleri korumak, gerekse işlerini arttıracak global dengeler yaratmak için güç peşinde koşacaklar, parlementerler arkasında lobi faaliyetleri yürüteceklerdir. Bunlar doğaldır. Burada da bir dolar milyarderi olsaydı, o da bunun için uğraşacaktı.

Doğal olmayan şey ise, büyük milyarderlerin, salt ekonomik amaçlarla değil, birtakım politik, hatta metafizik amaçlarla da dünya dengeleriyle oynuyor olabileceğidir.

Ama birincisiyle ikincisini ayırmak, çoğu kez başarılamaz. Komplo eğilimli kişiler, zenginlerin işlerini korumak için lobi faaliyetlerine girişini, ülkelerin ekonomi departmanları ve bakanları, politikacılarıyla yakın ilişki kurmak istemelerini hep "mistik dünya hakimieti" olarak yorumlamak gibi bir hataya düşmüşlerdir.

Her şeyde olduğu gibi, bu gibi durumlarda da "açık ve seçik"liğin olması taraftarıyım. Türlü para babalarının, uluslararası siyasi dernekler ve topluluklarda üyelerinin, adamlarının olması metafizik-politik amaçlarla mı, yoksa ekonomik amaçlarla mı açıklanabilir? Bu bulanıklığın ortadan kaldırılması için daha detaylı bulgular gereklidir. Bununla beraber mistik siyasi eğilimler peşinde koşan zenginlerin, bu amaçlarını gizlemek için, faaliyetlerine ekonomik çıkar süsü vermesi de çok doğaldır. Bu nedenle sadece kendilerinin beyanları değil, bağımsız araştırmacıların ulaştığı belgeler de önemlidir.
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Haziran 12, 2010, 10:29:58 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 324
  • Cinsiyet: Bay

Türkiye ' de Texe Marrs ve Christopher Knight günlük gazetelerden fazla okunuyor bence herkesin kafasında bunların oluşması da bunun bir sonucu :):)Ha unutmadan bide Kurtlar Vadisi faktörü var :)

Saygılarımla


Haziran 14, 2010, 01:59:09 öö
Yanıtla #4
  • Ziyaretçi

Yahu bu Texe Marrs kimdir?,okadar mı iyi tanıyorsunuz da onu yanlış yönlendirmelerle suçluyorsunuz.Ama tabı burada yazılanların nekadar doğru nekadar yanlış olduğu bilinmez...çünku bu konu hakkında onlarca ıddıa ortaya atılmıştır.sadece benim takıldığım konu Texe Marrs ın bir suçluymuş gibi nitelendirilmesi...


Saygılar...


Haziran 14, 2010, 03:04:57 öö
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 324
  • Cinsiyet: Bay

sayin baron
tamam hukukla ilgileniyorum ama texe marrs in her dedigi yanlis bu adam asilmali demiyorum :) texe marrs saygin bir universite hocasi olablr ama o kitaplari yazdgi kimlik komplo teorsyenligi bu da kendi kitabindan alinti yani kendi kendini boyle nitelendiriyor :) ayrica texe marrs in cevirilen tum kitap ve makalelerini okudum.Ki emin olunuz ki bu okumalar diyalektik okumalardir!Ve size soyleyebilecegim her ne kadar dogru olanlar olsa da bu yazari okumak  zaman kaybi ve yazdiklari tamamen ekonomik cikar kaygisi ile yazilmistir...
Saygilarimla...


Mayıs 04, 2011, 11:25:17 öö
Yanıtla #6

geçmişten günümüze kadar toplumları sürekli zeki , donanımlı ve de süper insanlar yönetmiştir
sevgiler...saygılar...
yenilmek te iyidir, mühim olan her seferinde yenilsende , daha iyi olarak yenildiğini bilmektir


Mayıs 04, 2011, 02:19:21 ös
Yanıtla #7
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Buna gülünür işte. Sanırım çok ince bir espri yapıldı.
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Ağustos 04, 2011, 01:26:23 öö
Yanıtla #8
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 667
  • Cinsiyet: Bay

Dünya bir şekilde yönetiliyor. Ama Doğru mu yönetiliyor? Denge sağlanıyor mu? ters olan,eksik olan birşeyler var sanki... Yanılıyormuyum?
Saygılarımla


Ağustos 04, 2011, 04:31:41 öö
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Bu tip komplo teorileri insanın çok ilgisini çekiyor. Benim gibi  tarihi, sosyal bilimleri kısacası yazı okumayı  sevmeyen biri bile harıl harıl araştırma yaptı. Bu siteye giriş nedenim de bu araştırmaların sonucunda oluşan merak unsuruydu. Yani masonluk şeytani bir tarikat mıydı hakikaten de?

Ben bu tip komplo teorilerini araştırmaya başlamayan arkadaşlara önerim hiç bulaşmayın. Çünkü hayat sevincinizi, ümitlerinizi yok edebilecek düzeyde sizi ciddi bir paranoyağa çevirebilecek iddialar var. Gerek sunumları, gerek geçmiş ve günümüz tarihi olaylarından örneklemelerle inanmamanız olanaksız olduğu için şuurunuzu sarsabilirler.

Zaten bunlar gerçek ise bile böyle bir karanlık yapı var ise hiç bir fiziksel güç karşı çıkamaz ve yenilir. Stres yapıp sağlığınızı bozmanıza hiç lüzum yok bence. Örneğin insan beynini bir bilgisayardaki virüs gibi ele geçirebilecek teknolojileri var deniliyor. Siz ne kadar toplumu bilinçlendirseniz de adamlar frekans yollayarak insanların beyinlerine format atıp kendileri şekillendirebiliyorlar. İddialara göre ABD ordusu Irak'a girdiğinde Saddam'ın komando birliği ortalarda görünmedi. Bunu Irak'a girerken insanların beynini etkileyen frekanslar yayan cihazlar vasıtasıyla başardıkları iddiaları.. vb.

Kafayı yersiniz kısacası. Komplo teorisyenlerinin bu acizlik hisini yatıştırmak için ürettikleri panzehir ise mehdi ve İsa gelecek teorileridir. Yani insanlık olarak bu karanlık güçlere karşı elimizden hiç bir şey gelemez fakat Allah işe el atacak diye bekliyorlar.

Saygılarımla.



 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
19454 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 03, 2012, 12:56:32 ös
Gönderen: yazbenide
0 Yanıt
3624 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 10, 2007, 04:21:20 öö
Gönderen: Ittihatci
1 Yanıt
5092 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 02, 2018, 01:09:16 öö
Gönderen: Zennn
13 Yanıt
8504 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2013, 12:37:12 ös
Gönderen: Etimolog
28 Yanıt
16127 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 13, 2010, 11:05:39 öö
Gönderen: Mozart
18 Yanıt
16354 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 09, 2011, 04:27:27 öö
Gönderen: Mozart
2 Yanıt
3279 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 01, 2011, 12:26:04 öö
Gönderen: bgryn
12 Yanıt
7135 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 08, 2013, 01:27:25 öö
Gönderen: proxima
52 Yanıt
24312 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 18, 2018, 02:38:18 öö
Gönderen: night manager
0 Yanıt
1895 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 17, 2014, 02:10:31 ös
Gönderen: MysticMind