Sayın Adam,
Sizinle en çok bilginin niteliği konusunda tartıştık, ve bunun olumlu sonuçları oldu. Bundan önce sanırım koca tartışma bir kavram karmaşası yüzünden olmuştu. Benim idealizm dediğime siz metafizik, benim emprizm dediğime de siz diyalektik dediğiniz için (ki benim için diyalektik, başka türden bir agnostisizme, başka türden bir metafiziğe, nihilizme kapı açar). Sizin Aristoteles'i sevmeyip, Platon'a bir şey dememeniz de beni tartışma konusunda motive etmişti.
O yüzden burada kavramlarınıza dikkat ederek cevap yazacağım.
Ben en baştan, bilginin göreli olmadığını söylüyorum.
Göreliliği şöyle tanımlamışsınız;
"Kendi kendisine yeterli olmayan, bir başka şeye bağlı olarak ya da bir başka şey ile karşılaştırılarak tanıtlanabilen, geçerliliğini de ancak böylece kazanan ve kanıtlayan şeylere göreli denir. Bir diğer deyişle, herhangi bir şey göreli ise, kendi başına değil, ancak kendisinden ayrı ya da kendisini kapsayan başka bir şey ile birlikte var olabilmektedir. "
Bu tanımınız göreliliğe uyuyor. Ama sanki mutlak bilgiye de uyuyor. Sonuçta yer çekimi kanunu da, kütleye bağlı bir durum olduğu için, en güvenilir fizik kanunlarından biri de, sizin tanımınıza göre "göreli" oluyor. Zaten bu tanımın dışına çıkacak bir mutlak tahayyül etmek de imkansız, hiçbir şeyden etkilenmeyen bir doğa unsuru bilmiyorum ben. Bu olsa olsa zaten aynı sizin bu tanımınıza uygun olarak ezeli ve ebedi, doğmamış doğrulmamış, zamandan ve mekandan münezzeh olan yaratıcı varlığa tekabül ediyor.
Ben, fizik kanunu gibi kanunlara mutlak diyorum. Evet bu kanun da kütleye bağlıdır, fakat kütle de artık bizim şüphe etmeyeceğimiz kadar, ontolojik olarak vardır. Kütle gibi, elektron hareketlerinden doğan zayıf dalga kuvveti de vardır, ve bu da başka bir fiziki kuvveti doğurur. Ben, sürekli varlığını gösteren bu kuvvetlerin göreli olamayacağını, ontolojik olarak VERİLİ olduğunu düşünüyorum. Yani bu kuvvetler öyle kuvvetlerdir ki, zaten tüm doğa unsurları bunların etkisiyle varlık bulmuş, bunların etkisiyle hareket etme yeteneğini kazanmıştır.
Benim mutlak bilgi diye tabir ettiğim şey de burada netleşiyor; ben göreli olana "değişmesi mümkün, yararlı olmayacak kadar belirsiz, savunulamaz" olarak bakıyorum. Mutlak kavramımsa, "şartlar böyle sürdüğü sürece (size katıldığım yer burası), ki şartların böyle sürmesinden hemen hemen emin olduğumuz için (burası ayrıldığımız nokta. burası david hume ile de ayrıldığımız nokta.)" bazı kanunların ve hatta bazı sosyal kanunların (insan tabiatının, tmel ihtiyaç ve davranışlarının aynı kalması dolayısıyla. ör :kendini koruma güdüsü. yaşamını sürdürme güdüsü. acıdan kaçma, rahata erme güdüsü. ekonomideki say kanunu vb.) ilelebet aynı şekilde sürmesidir.
Uyuşmazlığımız, canlılığın ve varlığın, zaten bazı kanunlar dolayısıyla ortaya çıktığı, bu kanunlar varolduğu sürece bilgi öznesinin (insanın) de varolacağı, bu kanunlar ortadan kalkar veya şartlar değişirse de, herşeyin anlamını zaten yitireceğine dair, insan odaklı bir durumdan kaynaklanıyor.
Saygılar.