Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Robin Hood ve Masonluk  (Okunma sayısı 5220 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 23, 2011, 02:21:02 ös
  • Ziyaretçi

2010 yılında gösterime giren Robin Hood adlı filmi izleyipte, filmin sonlarına doğru Robin Hood' un babasının bir "duvarcı ustası" olduğunu ancak bunun yanısıra özgürlüklere dayanan bir metni kaleme alarak entelektüel bir yönününde olduğunun vurgulanması ile filmin, kanımca bariz bir şekilde Masonluğa gönderme  yaptığını sanırım Masonluk ile ilgili araştırmalar yapan, ilgilenen herkes farketmiştir. Uzun zamandır konuyu yazıya dökmek, paylaşmak niyetindeydim. Aslında araştırıp, derleyip kendim yorumlayacaktım ancak www.divxplanet.com sitesinde yer alan film incelemeleri linkinde, judass adlı üyenin hazırlamış olduğu yazıyı okuyunca düşüncemden vazgeçip bu yazıyı olduğu gibi paylaşmayı uygun gördüm. Yazı, Robin Hood' tan tutunda, Aslan Yürekli Richard ve Masonluğa dair kısa kısa bazı bilgiler vermekte.

Filmle ilgili değerlendirme aşağıda bilgilerinize sunulmuştur,

Saygılarımla.

Robin Hood (2010)

Robin Hood denince aklımıza Sherwood ormanlarını mesken tutarak kötü kalpli Nottingham Şerifi’ne dünyayı dar eden, hedefi on ikiden vurmuş bir oku tam ortasından vurarak bir mil mesafeden atış yapabilecek yetenekte, zenginden alıp fakire veren, gözüpek, maceraperest ve romantik bir kahraman gelir. İlk izlediğim Robin Hood filmi, aktörlük dışında inci avcılığı gibi tehlikeli işlere de bulaşmış Errol Flynn’in 1938 tarihli ‘’ The Adventures of Robin Hood’’ filmidir. Filmin adından da anlaşılabileceği gibi maceraperest bir adamın ve yoldaşlarının eğlenceli bir hikâyesidir bu. Daha sonra 1990’lı yılların gözde aktörü Kevin Costner’in ‘’Robin Hood: Prince of Thieves’’ filmini izlediğimde, artık çok bilindik bir hale gelen hikâyenin güçlü bir yapımla yeniden piyasaya sürüldüğü izlenimi edindim. Örneğin, ok atma yarışı esnasında hedefteki oku parçalayan sahnede sinema salonu alkışlardan geçilmiyordu. Hikayeyi parodileştiren Mel Brooks filmi ‘’Robin Hood: Men in Tights’’ ise 1993 yılında izlediğim son Robin Hood filmiydi. Bunlar, dönemleri ve bakışaçıları farklı olsa da klasik anlatının etrafında dolaşan filmlerdi.

Ridley Scott ve has adamı Russell Crowe ikilisinin Robin Hood efsanesine el atmalarının literatüre nasıl bir katkı sağlayabileceği noktasında kararsızken, bu denli ciddi bir katkı yapacağını asla beklemiyordum. Klasik sevimli ve naif karakterli bu romantik kanun kaçağı karakterini, tarihsel bir arkaplan ve toplumsal bir gerçekliğe oturtmayı başarmış harika bir film ortaya koymuş olduklarını söylemeliyim. Ve bunu yaparken, klasik hikâyeden hoşlananların da onayını aldıklarını düşünüyorum ki, yakın zamanda İngilizlerin dahi çocuğu Guy Ritchie’nin başarısız Sherlock Holmes uyarlaması gözönüne alındığında, mükemmel bir uyarlama olduğu kanaatindeyim.

Hem Fransa hem de İngiltere Krallarına kraliçelik etmiş Aslan Yürekli Richard’ın annesi Aquitainli Eleanor, 15 yaşında iken Fransız Kralı Louis ile evlenmiş, efemine tavırlarından dolayı Kral’ı aldatınca, II. Haçlı Seferi’nin başarısızlığa uğramasının en büyük sebeplerinden biri gösterilerek, günah keçisi ilan edilmiş ve erkek çocuk doğuramadığı gerekçesiyle boşanmak zorunda kalmıştır. Eleanor bunun üzerine İngiliz Kralı Henry ile evlenerek hem Aquitaine Dükalığı’nı Fransa’dan İngiltere’ye taşımış hem de İngiliz tahtına art arda erkek çocuklar doğurmuştur. Bu durum Fransa Kralı’nın karizmasını tehlikeye atmış olsa da dünyevi hayattan elini eteğini çeken Louis’in ‘’Tanrı’nın bir lütfu’’ olarak bir erkek çocuğunun dünyaya gelmesiyle Fransa tahtının Fransız bir varisi belli olur: Philip Augustus. Kral Louis’nin aniden ölmekten korkarak oğlu Philip’i 15 yaşında krallığa geçirmesi sonucu Fransa tahtı 11 ay boyunca baba ile oğul tarafından paylaşılır.

Bir büyücünün ‘’ bozulan sözleşmeyle kanatları kırılan kartalın yüzünü üçüncü çocuğu güldürecek’’ kehaneti, Eleanor’u iki kanadı iki ayrı ülkeye ait bir kartal olarak tanımlıyordu. Fransa’daki kanadı kırılmış, İngiltere’ye uzanan ikinci kanadı ise onu tutsak yapmıştı. Richard ise bu kanadı kırık kraliçenin, üçüncü çocuğu olarak annesinin gözbebeği olacaktı. Fransa Kralı Eleanor’u boşamış, İngiliz Kralı ise zindana kapatmıştır çünkü hem Fransa hem de İngiltere Krallarına kraliçelik eden ancak kralın kardeşinden, Selahaddin Eyyubi’ye kadar pek çok kişiyle ilişki yaşadığı iddia edilen, hamamda bir ejderhaya dönüştüğü anlatılan kraliçenin kötü meleklerden biri olarak yeryüzüne indiğine inanılıyordu.

Anadili Fransızca olan Richard ise Philip’den sekiz yaş büyüktür ve farklı karakter yapıları birbirlerine duydukları fiziksel çekimin sebebi olarak gösterilir. Yetişkin yaşlarda ve daha sonraki yıllarda Philip ile Richard o kadar çok beraber görünüyorlardı ki, Richard’ın Philip’i bir masada aynı tabakta yemek yiyerek ve gece yatağını onunla paylaşarak onurlandırdığını söyleyen şiirler yazılıyor, savaşta ve aşkta yazgılarının sürekli kesiştiği Philip ve Richard, tüm Avrupa’nın gözü önünde çılgınca sevgili hayatı yaşıyorlardı. Yine de Philip’in Richard’ın yanında ‘’ güneşin gelmesiyle sönen ay gibi olduğu’’ herkes tarafından dile getiriliyor, bu da Philip’in gizliden gizliye kin beslemesine sebep oluyordu.

Richard’ın çocuğu olmazsa yerine kardeşi John’un geçeceğini bilen ve bunu istemeyen Eleanor bir erkek torun sahibi olmak istiyordu. Richard’ın bir hizmetçiden, adını manidar bir biçimde Philip koyduğu bir çocuğu olduğu söyleniyordu ancak devletin geleceği için meşru yoldan çocuk yapmak zorundaydı. Ailesinin ‘’ şeytan soyundan geldiğini’’ ve bu yüzden erdemli bir çocuk sahibi olamayacağını düşünen Richard, Reginald de Moyac şapelinde piskopos ve başpiskoposları toplayarak eşcinselliğini itiraf etmekten başka çıkar yol bulamaz. Bu gösteri sırasında çırılçıplak soyunarak, Tanrı’nın merhametine sığınmış ve din adamlarından kendisini bağışlamalarını isteyerek bu dürtülerine karşı koyabilecek gücü vermesi için Tanrı’ya yalvarıp yakarışlarının ardından pişmanlığını ifade etmişti.

İngiltere Kralı Richard, İngiltere tarihinin en romantik figürlerinden biridir. Yüzyıllardır söylenen ve çocuklara uyurken anlatılan masallarda Aslan Yürekli, Krallığı ve Kilisesi adına baltası ve kalkanıyla at üzerinde kahramanca savaşan örnek bir şövalyedir. Aslan Yürekli Richard efsanesinin tarihteki gerçeklere uymaması, onun çekiciliğinden hiçbir şey eksiltmez. Kutsal Topraklardan dönüşü, tutsak edilişini fırsat bilen ve öldüğünü zanneden kardeşinin entrikaları tam anlamıyla çağda Odessa destanı olarak isimlendirilir. Kral Richard, cüreti, kurnazlığı, savurganlığı, tutkuları ve mistisizmiyle tanınır, düşünceleri ve kişiliğiyle değil. Filmde Richard tam da hikâyelerde olduğu gibi anlatılırken, Philip’in efemine yönüne çok vurgu yapıldığı gözlerden kaçmıyor.

Fransa Kralı Philip Augustus ile birlikte III. Haçlı Seferi’ne komuta eden İngiliz Kralı Aslan Yürekli Richard, (Fransız askerleri cüppelerinde kırmızı, İngiliz askerleri ise beyaz renkli haç taşıyorlardı) istediği başarıyı yakalayamadığı bu sefer dönüşü, kendisine ihanet ettiğini düşündüğü Philip’e savaş ilan etmiş, yokluğunda kaybettiği yerleri yeniden fethetmeye başlamıştır.

Richard’ın ordusundaki okçuları dikkat çekiyordu. Zemberekli yaylarda çalışan ok makineleri en sevdiği silahtı. Şövalyeliğe yakışmadığı gerekçesiyle Kilise’nin yasakladığı bu silahları kullanmakla yasalara karşı geliyordu ama bu okların menzili ve ateş fırlatma özellikleri Kral için çok önemliydi. Okçuların ön sıralarda özel bir yeri vardı ve ülkesinde giriştiği tüm savaşlarda Richard okçularına güvenmişti.

Kral Richard bir Fransız kalesini kuşattığı esnada askerleri arasında dolaşmaya çıkar. Çok iyi bir okçu olan Robin (R.Crowe) Uzun John ile kavga etmektedir. Kralı görmeyen askerler şamatalarını sürdürürler ancak Aslan Yürekli, havada uçuşan yumruk ve tekmelerden nasibini alınca müdahale edilerek kavga sona erdirilir. Dürüst ve cesur bir adamla konuşma fırsatı kollayan Richard, Robin’e çıktıkları Haçlı Seferi’nin Tanrı tarafından kabul görüp görmediğini sorar. Kral’ın da teşvikleri karşısında gerçekleri söylemek zorunda olduğunu hisseden ‘’naif’’ yapılı adamımız Akka’da yapılan katliamı hiçbir Tanrı’nın kabul etmeyeceğini, bu katliamı gerçekleştirdikleri anda hepsinin birden ‘’Tanrısız’’ kalmış olduklarını, yapılanları onaylayacak bir ‘’Tanrı’’ olamayacağını söyler.


QUOTE
Richard, 22 Ağustos 1191 tarihinde 2700 Müslüman askerini bir araya toplatmış, Akka’dan Nasıra’ya giden yol üzerinde Tell Aiyadida ile Tell Keisan arasındaki düzlüğe getirerek Müslüman ve Hıristiyan askerleri karşılıklı dizdirmiş ve elleri bağlı haldeki tüm esirlerin tek tek orada öldürülmesini emretmiştir.


Bir sonraki sahnede Robin ve arkadaşlarının ellerinin, kollarının bağlanarak cezalandırıldığını görürüz. Büyük İskender’e ‘’Bazı kişiler sizin aleyhinizde konuluyorlar, onlara gerekli cezayı verseniz de sustursanız olmaz mı’’ dediklerinde ‘’O zaman onlar, söyledikleri şeyde haklı olurlar’’ diyerek üstün bir meziyeti ortaya koymuştur. Richard’ın tam aksi yönde davranmasının yorumunu seyirciye bırakıyorum ama konuşan Robin olmamış olsa, kellesinin gideceğinden emin olabilirdik, diyebilirim.

Kuşatma sırasında bir köylünün attığı okla vurulan Richard’ın –böylece aslan bir karınca tarafından öldürülür- ölümünün kendilerine beklemedikleri bir fırsat sunması üzerine güvendiği birkaç arkadaşı ile birlikte ordudan kaçarlar. Richard’ın ölüm haberi İngiltere’ye ulaştığında ‘’Yurtsuz’’ veya ‘’Topraksız’’ lakaplı John (Jean) yeni kral olur. Filmimizin bu anında Robin Hood’un kanun kaçağı oluşunun arka planının gösterildiğini ve kişisel macerasının başlayacağını zannederiz ama yanıldığımız ilerleyen sahnelerde ortaya çıkacaktır. Bu noktadan itibaren klasik anlatıyı bir kenara bırakan film tarihin bilinmezlerine ve derinliklerine doğru yolculuğa başlıyor.

Haçlı ordusunu finanse etmek için Richard’ın topladığı vergiler halkı yoksulluğa düşürmüştü. Ağır vergiler karşısında, şövalyelerin mallarını, mülklerini hatta karılarını sattıkları anlatılıyordu. Ne kadar soylu bir amaç için olursa olsun, kesilen ağır vergiler halkın hoşuna gitmiyordu ama Richard ‘’Haçlı orduları için gerekirse Londra’yı bile satarım’’ diyerek tüm hoşnutsuzluklara karşın vergileri azaltmaya yanaşmamıştı. Üstüne üstlük esir düşmesinin ardından verilen ‘’kurtulmalık’’ bir yıllık İngiliz bütçesinin yarısını götürmüştü. Yeni Kral Yurtsuz John, borç içindeki ülkeyi ayağa kaldırmak için tebaasının üzerine yeni vergiler koyarak çok miktarda para almaya çalışması, baronların yakınlarını öldürerek veya sürgüne göndererek kendisine düşman etmesi ve köyleri yakan, çocuk kadın demeden herkesi kılıçtan geçiren vergi memurlarının zalimliği bardağı taşıran son damla olur.

Fransız Kralı Philip de İngiliz Kralı ile derebeylerinin arasının açılmasını sağlamak için ülkedeki karışıklığı körüklemekte ve ülke iç savaşa tutuştuğunda da işgal planları yapmaktadır. Bir şekilde, bu plandan haberdar olan Yurtsuz John, hem Fransa Kralı hem de derebeyleri ile aynı anda girişeceği bir savaşı kaybedeceğini bildiğinden, derebeyleriyle bir araya gelerek ‘’İlahi’’ yetkilerini kısıtlayarak tebaasına ‘’özgürlük’’ vereceğine dair ‘’annesinin hayatı üzerine’’ yemin eder.

Yurtsuz John’un bu hamlesinden habersiz, beklediği anın geldiği düşüncesiyle harekete geçen Fransız Kralı, iç savaşa tutuşmak yerine birlik beraberlik içindeki İngilizler karşısında tutunamaz ve geri çekilmek zorunda kalır. Yurtsuz John tehlikeyi savuşturur savuşturmaz, derebeylerine verdiği sözden cayarak, kendisine itaat etmeyenlerin öldürüleceğini duyurarak ve görüldüğü yerde öldürülmesi emriyle Robin Hood’u kanun kaçağı ilan eder.

Krallığın Tanrı’dan geldiği ve tebaanın yalnızca köle olduğu ilahi krallık fikri, Sümerlerden Çin’e, İngilizlerden Osmanlı’ya kadar hemen her medeniyette var olmuştur. Osmanlı Padişahları da halife olduktan sonra kendilerini ‘’Allah’ın Yeryüzündeki Gölgesi’’ olarak tanımlanmışlardır. Yurtsuz John’un dönemine göre haklı olduğunu söylemek gerekmektedir. Yine de ilahi krallık fikrine getirilmiş en güzel eleştiri Monty Python and the Holy Grail (1975) filminde getirilmiştir. Bu filmdeki güzel repliklerden bir bölüm aktarmanın faydalı olacağını düşünüyorum.

Klasik Robin Hood anlatısı kabaca şöyledir. Yurtsuz John’un zalim yönetimine karşı Sherwood ormanlarında bir avuç köylü Prens’e karşı birleşirler. Richard yanlısı, ülkesine sadık insanlar, Robin Hood isimli soylu bir şövalyenin liderliğinde zenginleri soyarak yoksullara yardım ederler. Büyük halk kahramanı Robin Hood’un peşine düşen Nottingham’ın kötü valisi onu asla yakalayamaz. Robin ile Küçük John bir mil mesafeden atış yapabilen usta okçulardır ve 100 kişilik okçuları vardır. Bu hikâyenin genç kızı Marion soylulardan biriydi ve çok güzeldi. Efsanenin farklı bir versiyonunda Richard, Nottingham Kalesi’nin düştüğü gün onları ormanda ziyarete gitmiş, Robin Hood’a kalesini ve topraklarını geri vererek güzel Marion ile evliliklerini kutsamıştır.

‘’Giydiği elbise dışında bir şövalyenin kimseden bir farkı yoktur’’ düşüncesine sahip olan Robin Hood, ölmekte olan bir şövalyeye verdiği söz gereği Nottingham’a gider. Burada, şövalyenin babasıyla ve dul eşiyle tanışarak kötü haberi verir. O dönemde soylu bir kadının, kocası ölürse ve oğlu yoksa topraklarını kaybedeceğini bilen şövalyenin babası, Robin’in ölen oğlunun yerine geçmesini ister. Robin’in kabul etmesiyle zorunlu bir birliktelik böylece doğmuştur.

Şövalyenin babası Robin’in çocukluğunu bilmektedir. Babasının ‘’duvarcı ustası’’ olduğunu, insanlar arasında hak ve eşitlik temeline dayanan, özgür bir ilişki olması gerektiği düşüncesiyle bir metin kaleme almış olduğunu ve baronların bunu imzaladığını ancak fikirleri tehlikeli bulunduğundan Kral tarafından idam edildiğini anlatır. Bu sırada Robin, çocukluğuna dair belli belirsiz görüntüler hatırlamaktadır.

Filmimizi tüm diğer Robin Hood filmlerinden ayıran en önemli noktasının tam burası olduğu düşüncesindeyim. Vergi, asker toplama, hak ve adalet konularında İngiliz Kralı’na karşı savaşmaktan çekinmeyen derebeylerinin basit bir duvarcı ustası etrafında bir araya gelmesi ve hazırladığı metne imza koymaları mantık kurallarının dışında olduğuna göre, Masonluğun en büyük ve önemli alegorilerinden olan ‘’duvarcı ustası’’ ile gizli bir ‘’kardeşlik’’ örgütünden bahsedilmeye çalışıldığı çok açıktır. Babası, başına gelebilecekleri tahmin ettiğinden oğlunu, küçük yaşta inisiye etmeye çalışmıştır. Sinemaseverler, şarkı ve ezber yoluyla çocuğun inisiye edildiği benzer bir temayı ‘’The Da Vinci Code-2006’’ filminden hatırlayacaklardır.

İlk Mason locasının M.Ö.900’lü yıllarda Kral Süleyman zamanında kurulduğu, Süleyman Mabedi’nin Hiram Abif’in de Üstad olarak aralarında bulunduğu bu ilk Masonlar tarafından inşa edildiğine inanılır. Bazı araştırmalara göre ise Masonluk ilk olarak İskoçya’da Edinburg yakınlarındaki Rosslyn kasabasında bulunan Rosslyn Şapel’indeki bir törenle başlamıştır. Bu Şapel Masonlar tarafından kutsal sayılmasının nedeni Tapınak Şövalyeleri’nin Süleyman Mabedi’ndeki kazılarda bulduklarına inanılan Ahit Sandığı’nın gizli mahzenlerde saklandığına inanılmasıdır. Robin’in babasının da kasabanın meydanına bir kule yaptığı ve temeline bir şeyler gizlediği unutulmamalı ve ‘’Kuzeyli Baronlar’’ ile Masonluğu kastedilmeye çalışıldığı çok açıktır çünkü 1150’de İskoçya’da bir duvarcılar örgütü kurulmuştur. O devirlerde duvarcılar, kilise ve katedralleri inşa ettikleri için halk arasında çok saygı görürlerdi. İnşaat ustası efsanesi, Masonluğun ayrılmaz bir parçasıdır.


QUOTE
Kral Süleyman tapınağının inşasına hükümdarlığının dördüncü yılında 21 Nisan’da yani İsrail’in çocuklarının Kızıl Deniz’i geçişinin 480. Yılında başlanmış ve hükümdarlığının on birinci yılında 23 Ekim’de bitirilmiştir. İnşaat çalışmasının bir kısmı Moriya dağının yamaçlarında yapılmış, tapınağın taşları buradan çıkarılarak yüzeye çıkarılmadan önce yontuluyordu. Tapınağın tunç ve altın süsleri Sukkot ile Tsereda arasındaki balçık toprakta açılmış kalıplara dökülmüş, ahşap parçalar tapınağa taşınmadan çok önce son haline getirilmiştir. Sonuç olarak, bina bütün parçaların birbirine tam uyacak şekilde bir araya gelmesiyle alet kullanmadan, gürültü etmeden ‘’çekicin yarışı, baltanın bölüşü, kötü bir eylem için kullanılacak herhangi bir aletin müdahalesi’’ olmadan bitirilmiştir. Tapınağın inşasına harcanan miktarın günümüz rakamlarına göre 4 milyar dolar tutarında olduğu hesaplanmıştır.


Mason sembolizmine göre kutsal gizemlerin bilgisinin Tufan’da yok olacağından korkan Enok iki sütün yapar. Demir sütun üzerine uygun sembollerle gizli öğretiyi, mermer sütun üzerine ise kısa bir mesafe ötede yeraltında paha biçilmez bir hazinenin keşfedileceğini söyleyen yazı yazar. Enok görevini yerine getirdikten sonra Moriya dağında göğe çekilir. Zamanla bu tapınakların yeri kaybolmuştur fakat aradan asırlar geçtikten sonra Enok’un tarikatından inisiye olan bir inşaatçı kaybolan tapınağı bularak oraya gizlenen sırları bulmuştur. Kendisi kaybolmasa da içerdiği bilgilerin kaybolduğu gizli öğretiyi bulan Robin olur.

Masonlar seçkin insanlardır sözü bir müddet sonra seçkin insanlar Mason’dur biçiminde algılanmaya başlanmıştır. Gerek Masonlar gerekse Mason olmadığı halde bu unvandan çıkar sağlama amacındaki insanlar tarafından yalanlanmayan bu görüş günümüzde de genel kabul görmektedir. İngiliz Masonluğu en başından itibaren, bireysel istek ile kamusal sorumluluk arasında her zaman görülen İngiliz gerilimini çözmek ya da en azından azaltmak için hizmet etmeye meyilliydi. Çünkü Anglo-Saksonlar, İngiltere'de yönetim kademelerini ele geçirmelerinin ardından ülkede kendi törelerini yerleştirmeye başladılar. Bunların en önemlilerinden biri “Yerleşik kurallara herkesin saygı göstermesidir” ve yazılı bir İngiliz Anayasası olmaması bu töre ile açıklanabilir.

Kral I.Henry, (1068-1135) 1100 yılında taç giyme töreninde yemin ederken önceki Kralın yolunu izleyerek, tebaası ile ilişkilerinde hangi somut durumlarda ne şekilde davranacağını yazılı olarak belirtmiş, çıkardığı bir haklar fermanıyla babası ile ağabeyinin bazı uygulamalarına son vereceğini duyurmuştur. Daha sonra tahta geçen krallar da bunlara benzer fermanlar çıkartmış, bu fermanlar kralların gücünü azaltacağı yerde, gitgide arttırmıştır. Yurtsuz John da kendisinden önceki geleneğe uymuş ancak fırsatını bulduğu ilk anda da vazgeçmiştir. Yani imza koyduğu metin Magna Carta değildir.


QUOTE
Ayrıca, Magna Carta olgusu, Krallara saygılı davranan özgür vatandaşlara güven duygusunu pekiştirmiş ve giderek o tür vatandaşların temel hak ve özgürlüklere layık oldukları kanısını doğurmuştur. Giderek gelişen karşılıklı güven duygusu ise, kişilerde başkalarının hak ve özgürlüklerine saygılı davranma alışkanlığı yaratmıştır. Bu nedenden dolayı liberal özgürlük anlayışının temeli olan, kişinin hak ve özgürlüklerinin sınırının başkalarının hak ve özgürlükleri olduğu önermesinin kökeninin Magna Carta olduğu söylenebilir. İngiltere'de bu anlayış, giderek sivil toplum olgusunu ön plana çıkarmış, sivil toplum kurumlarının devletten özerk bir kamu alanı oluşturduklarının ve bu alana devletin karışmasının uygun olmayacağının bir veri olarak kabul edilmesine yol açmıştır.


Bireysel hak ve özgürlükler ile tüm anayasal sistemlerin temeline yerleştirilmeye çalışılan Magna Carta’ya Masonik bir bakışaçısı verilerek alternatif bir tarih mi yaratılmaya çalışılmış yoksa tarihin gizemlerine bir pencere açılmak mı istenmiştir, bilemiyorum. Gerek Magna Carta gerekse Masonluk üzerine ikinci filmin ardından yazmayı düşündüğümden şimdilik burada bırakıyor ve filmdeki eksikliklere değinmek istiyorum. Fransız saldırısındaki savaş sahnelerinin gereksiz olduğunu, Marion’un köylüleri savaşa çağırması sahnesinin filmde mutlaka olması gerektiğini ve Yurtsuz John’un derebeylerinin yanına gelmeden önce yaşadıklarının vurgulanması gerektiğini düşünüyorum.

Vatan kurtaran kahraman imgesi krallar tarafından sevilmez. ‘’The Madness of King George-1994’’ isimli muhteşem bir film vardır. Kral III.George birden ‘’mavi işemeye’’ başlar ve delirir. Kralın deliliğinin duyulmaması, devlet işlerinin aksamaması için Kral çok uzaktaki bir kaleye kapatılır ve hizmetine iki yüzbaşı verilir. Yüzbaşının biri Kral’ın her türlü işini samimiyetle yerine getirirken diğeri umursamaz bir tavırla sabahtan akşama dek oturmakta, kralın elini bile silmeye yanaşmamaktadır. Bir gün ansızın Kral iyileşir ve sarayına götürülür. Yaptıkları işlerden dolayı ödüllendirilecekleri sözünü alan iki yüzbaşı da saraya getirilmişlerdir. Hiçbir şeye elini sürmeyen yüzbaşı albay rütbesine terfi ettirilir ve Kral’ın başyaveri olur. Kendi emeklerinden şüphe duymayan öteki yüzbaşı ise kendisine nasıl bir paye verileceğini düşünürken, işine son verilerek saraydan uzaklaştırıldığı, yaşadıklarından bir tek kelime ile söz ettiği takdirde öldürüleceğini öğrenir. Şaşkınlıkla sebebini sorduğunda –kabaca- şu cevabı alır: Sen Kral’ın kıçını bile gördün. Bir Kral yanında kıçını görmüş olan bir insan varken rahat edemeyeceğine göre, kelleni kurtardığına şükret ve arkana bile bakmadan uzaklaş. Robin Hood’un da tanrısal olarak Kral’a verilmiş olan yurdun kurtarıcısı sayılmasının kralı nasıl rahatsız etmiş olabileceğine hak vermek gerektir.

Bir erkeğin kahramanlığını en iyi özetleyebilecek tek şey sevdiği kadının hayranlık dolu bakışlarına mazhar olabilmektir. Robin’in kuşatma altındaki köye girdiği sırada Marion’un (Cate Blanchett) muhteşem bakışlarına dikkat edin. Yalnızca bu sahnenin bile filme çok şey kattığı düşüncesindeyim.

Bolu Beyi’ne karşı mücadele eden Köroğlu ayarında bir kahraman sayabileceğimiz Robin Hood, babasının ‘’kardeşlik örgütü’’nde üst düzey yer işgal etmesi ve babasının izinden gitmesi nedeniyle klasik kahraman hikâyesinin yerini Masonik örgütlenmeye bırakıyor. Bu da İngiliz tarihinin en önemli adımlarında kaçınılmaz bir şekilde Masonik örgütlenmesinin katkıları olduğu gerçeğine götürüyor. Köylülerin ambarları bomboşken Kilise’nin depoları ağzına kadar doludur ve rahipler halkın açlıktan ölümünü seyretmektedir. Kral ise tüm bu yoksulluğa aldırış etmemekte her geçen gün yeni vergiler koymaktadır. ‘’Kuzular aslan olan dek’’ asla pes etmemek gerektiğini ve ‘’her tiranlığının sonunun mutlaka geleceğini’’ söyleyen bir karaktere dönüşen Robin Hood’un ikinci filmini merakla beklediğimi söylemeliyim.

http://forum.divxplanet.com/index.php?showtopic=163421


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
7536 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 13, 2007, 03:52:13 öö
Gönderen: nietzsche
7 Yanıt
10280 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 12, 2007, 12:57:53 öö
Gönderen: paragon
7 Yanıt
12774 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 26, 2007, 06:57:09 ös
Gönderen: paragon
43 Yanıt
24742 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 21, 2012, 01:20:01 ös
Gönderen: Trismegistus
Masonluk degerleri

Başlatan Siempre « 1 2 » Turkiye`de Masonluk

17 Yanıt
17221 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 25, 2014, 08:01:18 ös
Gönderen: ozgurppp
8 Yanıt
19003 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 17, 2016, 06:51:04 ös
Gönderen: Tesla
1 Yanıt
9899 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 27, 2008, 02:54:49 ös
Gönderen: Isis
MASONLUK VE GUL

Başlatan bilmeliyimgalilei Evrensel Masonluk

2 Yanıt
9321 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 15, 2008, 01:22:06 ös
Gönderen: bilmeliyimgalilei
29 Yanıt
28656 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 16, 2011, 04:18:47 öö
Gönderen: Waldow
3 Yanıt
10679 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2011, 09:51:07 ös
Gönderen: Cin Ruhi