Birilerine katılmamak imkansız,her konu için Mason'luk deyimini kullanmak ve her işin en iyisini mason'lukta bulabilecekmişiz gibi bakmamalı.Mason'luk bu arayış ve yoldaki iyi Ezoterik kurumlardan sadece biridir.
Kendini bilmek öncelikle farkında olmak ile başlar.Başlangıçta ise ne aradığını bilmeyide amaçlamak lazım.
İnsan kendinde neyi bulmayı?bilmeyi amaçlar,düşünür.
Kendini bilme ile alakalı güzel bir bilimsel yazıyı alıntı ile aktaralım öncelikle;
DNA genetik bilgi deposudur!
Mikroskopla bile görülemeyen bu sayılamayacak kadar bilgiler, gayet muntazam olarak yerleştirilmiştir. İnsan vücudunun planını içinde taşıyan bu muhteşem yapı kendisini inceleyen ilim adamlarını hayretler içinde bırakmakta ve DNA’dan bahseden ilmi eserlerin pek çoğunda bunu yaratanın azamet ve büyüklüğü dile getirilmektedir.
DNA’nın iki görevi vardır: Birincisi hücre bölünmesinin hazırlıkları sırasında kendi kopyasını yapmasıdır. Kromozomların ikiye bölünmesi sırasında DNA molekülü kendisinin bir kopyasını yapar, buna replikasyon veya duplikasyon denir. Bu olay yavru kromozomda aynı kısımların bulunabilmesi için gereklidir. DNA’nın kendini eşlemesi esnasında, iki sarmal ipliği bir arada tutan hidrojen bağları adeta bir fermuar gibi açılır. Açıkta kalan pürin ve pirimidin nükleotitlerin uçları, hücrede önceden sentezlenmiş nükleotitlerle tamamlanır. Böylece birbirinin aynı olan iki DNA meydana gelmiş olur. Hücre bölünmesinde her biri bir hücreye gider. İkinci görevi, kendinde toplanmış olan bilgiyi RNA’ya (Ribonükleik asit) vermesidir. Bu işleme transkripsiyon denir. Transkripsiyonun esası DNA kalıbı üzerinden RNA’nın direkt olarak sentezlenmesidir. Böylece DNA’daki bilgi RNA’ya aktarılmış olur. RNA’daki toplanan bilgi ribozomlarda tercüme edilerek protein, enzim gibi maddelerin sentezinde kullanılır.
Kromozomlarda bulunan genler DNA yapısındadır. Her canlı bireyin ve neslinin hayat planı hücre hafızasını meydana getirir. DNA molekülleri şifrelerle kodlanmıştır. DNA’nın yapısına giren bazların (A,T,G,S) her biri şifre sembolü olarak kullanılır. Hayatın dili bu dört harfli alfabeyle DNA moleküllerinde yazılmaktadır. DNA’nın ipliklerinde ard arda gelen üç nükleotit bazı bir mana (şifre) ifade eder. Dört farklı nükleotitle arka arkaya 64 şifre kodlanabilir (AAA, AAS, AAG, AGS, vb.). Şifrelerin DNA’daki sıralanışlarının değişmesiyle ise binlerce mana ifade edilebilir.
DNA’lar, kendilerinin kopyalarını yaparak, üreme hücreleriyle hayat şifrelerini nesilden nesile iletirler. Canlıların vücut yapılarının ve karakterlerinin (mavi gözlülük, kıvırcık saçlılık, çekik gözlülük vs.) cansız bir molekülde şifrelenmesi ve bu molekülün otomatik olarak kendisinin kopyasını yapabilmesi, daha açık bir ifadeyle hayat sırrını kendinde kapsaması özelliğine fen adamları hayretle bakmakta ve bunların ancak ilahi bir kudretle mümkün olabileceğini ifade etmektedirler.
Bazı sebeplerden dolayı DNA’daki genlerde yapı değişiklikleri görülebilmektedir. Bu değişmeler yavru hücrelere de aynen geçer. Bu durum bazen kansere sebep olabilmektedir.
Kaynak:
http://dna.nedir.com/#ixzz3Xg9eoENaSoru ne idi kendini bilmek değilmi?
Acaba aradığımız bu bilgi aslında kendi dna larımızdamı mevcuttur?
RNA bilgilerine göre aslında biz atamız Adem ile Havvayı dahi biliyoruz,sadece bildiğimizi bilmiyoruz belkide aradıklarımızın içerisinde buda vardır.
İnsan kendi varlığını sorgulamaya başladığı zaman içindeki bene yönelir.
Kimi varlığının sebebini (ALLAH)ararken,kimi ise inanmadan arayanlar(Ateist)ise neyi arar neyi bulmaya çalışır merakta etmiyor değilim.
Tasavvufta kendini bilen rabbini bilir öğretisi ve önerisi vardır.
Mason'lukta kendini bilmek sorusu sadece belkide bölünmüş masonluk için sorulabilir ,hatta uygun düşer denebilir.
Tanrı inancını mason'luğun ilk şartı koyan bir kurum ile,şart koşmayan bir kurumun çalışmalarına katılan masonların çalışmalarında kullandıkları metod'da aranabilir,acaba aynımıdır?
Kendini bilmek salt mason'luk için değil nefes alan tüm aklı selim canlılar için elzemdir.
karahan