Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Efes (Ephesos)  (Okunma sayısı 7102 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 26, 2007, 03:23:37 öö
Yanıtla #10

Skolastika Hamamları « Efes (Ephesos)


Ana caddenin Panayır Dağı’nın güneybatı eteğinde oluşturduğu köşedeki büyük hamam yapısı, M.S. 1. yüzyılın ikinci yarısında ya da 2. yüzyılın başında inşa edilmiş sonradan, M.S. 400 yıllarında Skolastikia adlı Hıristiyan bir kadın tarafından geniş ölçüde restore edilmiştir. Bir yazıttan aşk evi olduğu bölüm ile büyük bir tuvalet, bu yapı topluluğunun ilk inşa evresine yani M.S. 1. yüzyıla tarihlenir.

Franz Miltner,kızlara ait odaların üst katta olduğunu, alt kat salonlarının da konuklara ayrıldığını düşünmektedir. Aşk evinin baş salonunu mozaik döşemeli yemek odası (tablinium) oluşturmaktadır. Yerde odanın her dört köşesinde, dört mevsimin simgeleri bulunmaktadır. Araştırmacılar, Roma Çağı yapı grubunda Skolastikia tarafından yapılan büyük ölçüdeki değişikliğin M.S. 400 tarihlerine rastladığını ve bu iş için birçok Roma yapısından, özellikle prytanaeumun malzemesinden faydalanılmış olduğunu kaydetmektedir.


Nisan 26, 2007, 03:24:22 öö
Yanıtla #11

Hadrian Tapınağı « Efes (Ephesos)


Korinth düzeninde inşa edilmiş Hadrian Tapınağı, bir cella ve bir portikodan oluşmaktadır. Cella üstü taş tonoz ile örtülüdür. Portikonun ön yüzünde ortada iki sütun, yanlarda da dörtköşe birer anta yer almaktadır. Tonozlu bir alınlığı bulunmaktadır. Kemerin kilit taşında Tykhe kabartması bulunmaktadır. Cella kapısının üstündeki kemer şekilli tympanonda, bir akanthus bezemesi içinden yükselmekte olan bir kız figürü tasvir edilmiştir. Arşitrav üzerinde bulunan yazıtta, tapınağın P. Quintilius adlı biri tarafından İmparator Hadrian’a (M.S 117-138) sunulduğu yazılıdır.

Tapınak, M.S. 4. yüzyılda kısmen yıkıldığı için restore edilmiş ve bu sırada portikonun iç duvarlarının üstünü süsleyen dört kabartma eklenmiştir. Kabartmaların asılları müzede olup, yerlerine alçı kalıpları konmuştur. Kabartmalar M.S. 4. yüzyıla tarihlendirilir. Bunlar, efsanevi kuruluşuna ilişkin tasvirlerdir.

Burada; Ephesos’un kurucusu mitolojik kral Androklos’un yaban domuzunu öldürüşü; Herakles’in Theseus ile savaşı; Amazonlar ve tanrılar toplantısı; Dionysos ve alayı, öyle ki bunların içinde bir fil üstündeki satyr çift flüt çalmaktadır. Cella içinde Hadrian’ın heykeli bulunmaktadır. Tapınağın önünde duran ve dörtköşe sütunlara dayanan dört kaide üzerinde, Roma imparatorları Galeius, Maximianus, Diokletianus ve Constantius Chlorus’un bronz heykelleri bulunmakta idi.


Nisan 26, 2007, 03:25:26 öö
Yanıtla #12

Evler « Efes (Ephesos)


Ephesos’da “Yamaç Saray” olarak adlandırılan yapı gruplarının oluşumu, Lysimakhos’un şehirde ızgara planını uyguladığı zamana kadar uzanmaktadır. Fakat, arazinin topografyasından dolayı Kuretler Caddesi’nin izlediği kıvrımlardan ve Bülbül Dağı’nın yamaçlarındaki eğimden dolayı ızgara planı kentin bu kısmında az da olsa değişikliğe uğramış ve arazinin şartlarına göre düzenlenmiştir. Bülbül Dağı’nın eteklerindeki eğimden dolayı trapez biçiminde değişik parseller oluşmaktadır. Adalar arasında ise dar ve dik merdivenler bulunmaktadır.

Kuretler Caddesi’ndeki yapıların inşaası (burada yer alan anıtlar, çeşmeler, heroon lar, v.b.) büyük bir tahminle M.Ö. 2. yüzyıl, daha kesin olaraksa M.Ö. 1. yüzyılda başlamıştır. Yapıların temelleri genellikle kayalık alanda kurulduğu ve burada yapılaşma devamlılık gösterdiği için, ilk dönemlere ait yapıların izleri fazla korunamamıştır. Bundan dolayı erken dönemlere ait yapıların tam bir planını çıkartmak mümkün değildir. Hellenistik Dönem’den itibaren 700 yıl süren yapılaşmada yapıların planları çok değişmiştir. Bununla birlikte Hellenistik Dönem’e ait yapılaşma izlerine bazı adalarda rastlanmaktadır.

Roma’nın en parlak çağını yaşadığı dönemlerde domus olarak adlandırılan birimin yanında başka oturma birimleri de oluşmuştur. Bu oturma birimleri küçük, alttan ısıtılabilir odalardan oluşmaktadır. Evlerin duvarları zengin işçilik gösteren fresklerle süslenmiştir. Bu durumda bu evlerin zenginlere ait olduğu anlaşılmaktadır. M.S. 262’de yaşanan bir deprem ile bu kısımdaki evler yıkılmış ve bu olaydan sonra buradaki yerleşim şekli eski refah düzeyine ulaşamamıştır. Daha sonra, bu kısımlar düşük gelirli insanların oturduğuyerler olmuş ve evler daha küçük birimlere dönüştürülmüştür. Bu yapı birimleri, taverna, elişi atölyeleri, dükkanlar olarak da kullanılmıştır. Atrium’larda yer alan kuyuların kazılarından ele geçen kemik buluntularına göre bu yapı birimlerinde refah döneminde beslenen ev hayvanlarının yerine, son dönemlerde yaralanmaya dönük küçük baş hayvanlar bile yetiştirilmiştir.

Adaların Kuretler Caddesi’ne bakan kısımları stoa şeklinde yapılmıştır. Stoanın gerisinde tek sıra dükkanlar bulunmaktadır. Bütün evlerin doğrudan doğruya caddeye açılan kapıları vardır. Dükkanların bulunduğu kısımda yer alan döşeme M.S. 5. yüzyılın başına tarihlenen geometrik desenlerden oluşan mozaik ile kaplıdır. Burada yer alan iki dükkanda bulunan merdivenler zemin katın üzerinde ikincibir katın varlığına da işaret etmektedir. Evlerin çoğu peristillidir ve merkezde bir atrium bulunmaktadır. Evlerin hepsinde akarsu bulunmaktadır ve buna bağlı olarak da bazı evlerde özel banyolar vardır.


Nisan 26, 2007, 03:26:25 öö
Yanıtla #13

Trajan Çeşmesi « Efes (Ephesos)


Kuretler Caddesi’nin kuzeyinde Skolastikia hamamlarının sonundaki yan sokaktan 40 m. sonra yer alan bu yapı, 5,20x11,90 m. ölçüsündeki büyük havuzu üç yanından çeviren iki katlı bir çeşmedir. Alt katta kompozit, üst katta ise Korinth düzenindeki sütun başlıkları kullanılmıştır. Yapının ortadaki bölümünde, suyun havuza aktığı yerde, imparator Trajan’ın çeşmenin iki katı boyunca yükselen büyük heykeli durmaktadır.

Trajan Çeşmesi’ni geçtikten sonra Herakles kabartmaları ile bezeli kaide kalıntıları, M.S. 4. veya 5. yüzyılda inşa edilmiş bir giriş kapısına aittir. Kuretler Caddesi’nin kuzeyinde Sulla’nın torunlarından biri olan Memmius adına, Geç Hellenistik Dönem’de dikilmiş bir anıt bulunmaktadır. Memmius Anıtı’nın kuzeybatısındaki bitişik yapı, bir yazıta göre hydreon yani çeşmedir.

Çeşme, Domitian Tapınağı’nın sokağında Marnas su kemerini inşa etmiş olan C. Sextilius Pollio onuruna dikilmiştir. Yazıtına göre anıt, C. Ofillius Proculos adlı biri tarafından Augustus Dönemi’nde diktirilmiş ve M.S. 93 yılında da apsisli bir çeşme ve heykeller ile zenginleştirilmiştir. Çeşmenin alınlığında Polyphemos Grubu’na ait heykeller yer almaktadır.


Nisan 26, 2007, 03:27:14 öö
Yanıtla #14

St. John Kilisesi « Efes (Ephesos)


Aziz Ioannes Kilisesi ilk olarak M.S. 4. yüzyılda, Ioannes’in mezarı üzerine ahşap çatılı bir bazilika olarak inşa edilmiştir. Semavi Eyice, Aziz Ioannes’in mezarı üzerine yapılmış olan kilisenin kiborium planlı olduğunu belirterek, bunun daha sonra serbest haç şeklindeki büyük bir bazilikanın içine alındığını ileri sürmektedir. Söz konusu bu son yapı, İmparator I. Iustinianus (527-565) döneminde üzeri kubbelerle örtülü altı bölmeden oluşan “serbest Latin haçı” şeklindedir. Bu kilise dıştan bir çevre duvarı ile korunaklı hale getirilmiştir. Çevre duvarlarında değişik planlarda 20 kule ve üç kapı bulunmaktadır. Kapıların içinde bugün en görkemlisi olan ve kilise önündeki otoparka açılan “Takip Kapısı” olarak da adlandırılan kapıdır. Doğuda ve batıda iki kapı daha mevcuttur.

Serbest Latin haçı planlı olan yapı, 110x40 m. boyutlarındadır ve üç neflidir. Bu kilisenin altı büyük kulesi vardır. Yan nefler ise tonozlarla örtülüdür. Kubbeler mermer ve tuğladan yapılmış kalın ayaklar tarafından taşınmaktaydı.

Orta nef sonunda, apsis önündeki mezar mekanının zemini naos zemininden yükseltilerek önemi vurgulanmıştır.

Kilisenin batı ucunda 34x47 m. ölçülerinde atrium vardır. Atrium eğimli bir arazi üzerindedir. Bu yüzden eğim, bu kısımda zeminin yükseltilmesi ile giderilmiştir. Sütunların taşıdığı revaklı atriumun dış taraflarında korkuluklu gezinme yerleri bulunmaktadır.

Atrium ve naos arasında yer alan narteks ince uzun bir plan göstermektedir. Kilise ile atrium alan bağlantısı mermer bloklarla yapılmış olan lentolu üçer kapı ile kurulmuştur. Geç dönemde atrium ile narteks arasına duvar ve kapıların eklenmesi ile eksonarteks oluşturulmuştur. Narteksin üzeri ise beş küçük kubbe ile örtülüdür.

Kuzey transept nefi tarafında şapel yer almaktadır. Üzeri geçici olarak ahşap çatı ile örtülmüştür. Önceleri arkadaki hazine dairesinin bir parçası iken, 10. yüzyılda şapele dönüştürülmüştür.

Vaftizhaneye Hazine Dairesi’nin önündeki dar holden ulaşılmaktadır. Kuzey nef ve kilise arasında uzanan dar bir koridor vardır. Vaftizhanede ortada sekizgen planlı vaftiz salonu, çevresinde bir koridor ve iki yanında apsisli iki salon vardır. Vaftizhane salonunun tam ortasında iki yönden merdiven ile inilen yuvarlak vaftiz havuzu bulunmaktadır. Vaftizhanenin sekizgen planı nişlerle genişletilmiştir.


Nisan 26, 2007, 03:28:11 öö
Yanıtla #15

Meryem Ana Kilisesi ve Evi « Efes (Ephesos)


Ephesos’daki en önemli Hıristiyanlık eseri olan Meryem Ana Kilisesi, bir Roma yapısının içinde yer almaktadır. Roma yapısı, M.S. 2 yüzyılın ilk yarısında inşa edilmiş olup, 30 m. genişliğinde, 260 m. uzunluğunda, iki sütun sırası ve bir orta nef ile iki yan nefe ayrılmış, dar yönlerinde apsis biçimli birer eksedrası bulunan ve Roma agoralarının bazilika adı verilen yapı tipine girmektedir. Yan nefler sonradan, ancak yine M.S. 2. yüzyılın birinci yarısında birçok küçük bölümlere ayrılmıştır.

M.S. 2. yüzyılın ortalarında yaşayan hatip Aristeides’in Ephesos’u Asia’nın bankası ve devrinin en önemli ticaret merkezi olarak tanımladığı göz önüne alınırsa, bu büyük Roma yapısının bir tahıl ve para borsası olduğu düşüncesi akla gelmektedir. M.S. 3. yüzyılda, o zamanki dünyanın geçirdiği bunalımlardan sonra bu borsa olasılıkla çalışmasını durdurmuştur. Bu sıralarda yöredeki Hıristiyan topluluğu, M.S. 4. yüzyılın hemen başlarında, söz konusu yapının batı ucunda ilk kiliselerini yapmışlardır.

Roma bazilikasının apsisli batı eksedrasını biraz genişleterek onun doğusuna dörtgen bir atrium ile mozaik tabanlı bir narteks inşa ettiler. Daha sonraki dönemlerde de arka arkaya iki tane daha kilise ekleyerek bazilikanın yarıdan çoğunu kiliseye dönüştürdüler. Doğuda kalan bölüm, piskoposun ve diğer dinle ilgili büyüklerin oturma yerlerine ayrılmıştır. Atriumun kuzeyine yapılan baptisterium M.S. 4. yüzyıla aittir.

M.S. 431 yılında toplanan üçüncü “Eukumenik Meclis”, Meryem Ana’nın oğlu İsa’yı, tanrının oğlu olarak doğurduğu doktrinini onaylamıştır. İlk Meryem kilisesinin Efes’de inşa edilmesi ve söz konusu meclis kararının bu kilisede alınması büyük bir olasılıkla M.S. 1. yüzyılın ikinci dörtlüğünde, Meryem Ana’nın gerçekten bu kentte oturmuş olmasından gelmektedir. Muhtemelen ölümünden sonrada buraya gömülmüştür.

Meryem Ana’nın yaşadığı yer olarak, Bülbül Dağı’nın zirvesinde, koruluklar içindeki bir yapı kalıntısı kabul edilmektedir. Yapılan araştırmalar yapının M.S. 4. yüzyıldan daha sonraya ait olduğunu göstermektedir. Bu yapı daha sonra kiliseye dönüştürülmüştür.


Nisan 26, 2007, 03:29:08 öö
Yanıtla #16

Ephesos Yöresindeki Mağaralar « Efes (Ephesos)


1970 yılında keşfedilen Kuşini Mağarası, Selçuk’tan İzmir’e giden asfalt yolun 7. kilometresinden sağ tarafta çok uzaklardan görülebilmektedir. Ephesoslular tarafından Romalılar zamanında mermer ocağı olarak kullanılmış Kuşini Mağarası’nın önünde, mermer artıkları üç ayrı yığın oluşturmaktadır. Mağara, içerisinden tonlarca mermerin alınması sonucunda insan emeği ile meydana getirilmiştir. Girişte bulunan görkemli bloklar, mağara önünü kısmen kapatmaktadır. Mağaranın içinin genişliği 100 m., derinliği 40 m., yüksekliği girişte 40 m. kadardır.

Tavanın çökmemesi için, mağara girişinde sütun görevi yapan çok büyük bloklar oluşturulmuştur. Kuşini Mağarası’nın tarihlemesi, yarı kesilmiş bloklara, tahta çivilerin çakılması için açılan yarıklara, duvarlardaki çalışma izlerine dayanılarak yapılmaktadır. Büyük bir olasılıkla Romalılar zamanında, Ephesos kentinin en yüksek düzeye eriştiği M.S. 2. yüzyılda buradan mermer alındığı anlaşılmaktadır.

Kuşini Mağarası ile Selçuk Kenti arasındaki bölgede yer alan Kurudağ’ın güney yamacında doğal bir oluşum gösteren Damlataş Mağarası bulunmaktadır. Mağaranın girişi oldukça küçük olduğu için içerisi karanlıktır. Uzun yıllardan beri damlayan su taneciklerinin oluşturduğu sarkıt ve dikitler çoktur. Mağaranın genişliği 60 m., derinliği 40 m., kadardır. Tabanda yapılan yüzey araştırmasında bol sayıda keramik ile Hellenistik ve Roma yağ kandilleri ele geçmiştir.

Kurudağ Damlataş Mağarası, elde edilen buluntulardan anlaşıldığına göre Grek ve Romalılar zamanında M.Ö. 400 yıllarından M.S. 400 yıllarına kadar kült yeri olarak kullanılmıştır.

1977 yılında yapılan bir yüzey araştırmasında ise, Selçuk- Şirince Köy yolu kenarında bir mağaranın varlığı anlaşılmıştır. Sütini veya Sütkaya adıyla tanınan bu mağara Selçuk merkezinden itibaren Şirince Köyü yolunda 2 km. kadar ilerleyince yolun sol tarafındaki Ahmet Ak’a ait bağ evinin arkasındaki tepenin üzerinde yer almaktadır. Evden mağara ağzına kadar olan uzaklık yaklaşık olarak 700 m. kadar olup, kayalık olan bu bölge uzaklardan görülebilmektedir.

Sütini’nin girişi yanyana iki delikten meydana gelmektedir. Mağaranın içine bilimsel anlamda araştırma yapabilmek için 1982 yılında girilmiştir. Mağara girişinin hemen 5 m. üzerinde bir kaya mezarlığının olduğu tespit edilmiştir. Mezar daha önceden soyulmuş olup, 2 m. yüksekliğinde 1,9 m. genişliğinde ve 3,3 m. uzunluğundadır.

Sütini Mağarası’na girebilmek için girişte gittikçe daralan bir deliğe doğru 2 - 3 m. ilerledikten sonra birkaç metre sürünmek, daha sonrada büyük taş bloklara tırmanmak gerekmektedir. Bu engeller aşıldıktan sonra birden genişleyen bir bölme ile karşılaşılmaktadır. Bu holün duvarlarında kayalar üzerine yazılmış yazıtlar bulunmaktadır. Arkaya doğru bir set şeklinde yükselen bu holün sonunda bulunan dar bir delikten 15 - 20 m. aşağıya doğru inildiğinde küçük bir bölmeye ve buradan daha aşağıya doğru inildiğinde de tekrar yine genişleyen bir hol ile karşılaşılmaktadır. Burada da yine yazıtlar bulunmaktadır. Bu holün devamında yine kısmen genişleyen yazıtları bulunan diğer bir bölme daha bulunmaktadır. Bu bölmeden itibaren mağara derinlere doğru devam etmektedir.

Mağaranın girişinde renkli fresk kalıntıları bulunmaktadır. Tahrip olmuş figürlerin başlarına ait kalıntılardan anlaşıldığına göre, bunlar Hıristiyanlık Dini ile ilgili olup azizleri temsil ettikleri düşünülmektedir. İlk belirlemelere göre Bizans yazıtlarının çoğu graffiti biçimindedir. Ayrıca, haç işaretleri ve monogramlar görülmektedir. Yazıtlar, alt alta yazılmış adlar (Sotirikhos, Nikolaos, Mikhael Sergios, Theodosios gibi) ve tanrıya yakarış olarak belirlenmiştir. Bir yazıtta “Tanrının kölesi Sotirikhos” okunmaktadır. Bir başka yazıtta ise, “Ey İsa! yardım et” ifadesi kullanılmıştır. Bir yerde de “amen” kelimesi yazılmıştır.


Nisan 26, 2007, 03:31:27 öö
Yanıtla #17

Diğer Yapılar « Efes (Ephesos)


Hellenistik Çeşme

Tiyatronun teras duvarının kuzeybatı bölümünde inşa edilmiştir. Cephede yer alan İon düzenindeki iki sütunla batıya bakmaktadır. Çeşme yapısı mimari düzenleri bakımından Hellenistik Dönem’e tarihlendirilmektedir.


Tiyatro Gymnasiumu

Roma İmparatorluğu Dönemi’nde, olasılıkla M.S. 2. yüzyılın başında inşa edilen bu yapının ancak palaestra kısmı ortaya çıkarılmıştır. 30x70 m. ölçüsündeki palaestranın kuzeyinde baştan başa uzanan basamaklar şeklinde oturma yerleri görülmektedir. Böylece burası, palaestranın yanı sıra küçük bir stadium olarak işlev görüyordu.


Bizans Çeşmesi

Vedius Gymnasiumu ile stadiumun önünden geçen tören yolunun batısında bulunmaktadır.


Mermer Yol

Ephesos Artemis Tapınağı’ndan başlayan önce Vedius Gymnasionu’nu ve stadiumu geçerek tiyatronun batısı ile agoranın doğusundan ilerleyen ve kütüphanenin önünden doğuya kıvrılarak Devlet Agora’sına çıkan, arkasından da Magnesia Kapısı’ndan itibaren kuzeye yönelip tekrar Artemis Tapınağı’na varan kutsal bir yol bulunuyordu.

Bu yol, aynı zamanda kentin ana caddesidir. Yol çeşitli dönemlerde birçok bölümlerinde onarım ve değişiklik geçirmiştir. Caddenin doğusunda, Geç Roma Dönemi’ne ait bir stoanın kalıntıları, batıda ise Neron Dönemi’nde inşa edilen ve agoranın Dor düzeninde ve rustika tarzındaki stoası ile 1,70 m. yüksekliğinde kaide duvarı uzanmaktadır.


Domitian Tapınağı

Devlet Agorası’nın hemen karşısında, Bülbül Dağı’nın kuzey eteklerinde 50x100 m. ölçülerinde, tonozlu alt yapılar üstünde yükselen bir teras üzerinde inşa edilmiştir. Önde dört sütunu bulunan küçük bir prostylos ile 8x13 sütunlu peristasis görünümündedir. Cella ölçüleri 9x17 m. olan tapınağın stylobat ölçüleri 24x34 m.dir. Tapınak 8 basamaklı bir krepis üzerinde yükselmektedir. Tapınağın içinde bügün Efes Müzesi’nde sergilenen kolosal ölçülerdeki Domitianus Heykeli’ne ait parçalar bulunmuştur.


Devlet Agorası

Devlet Agorası’nın kuzey ve doğu stoaları gün ışığına çıkarılmıştır. Bulunan bir arşitrav parçasında kuzey stoa, bazilika olarak tanımlanmaktadır. Bu stoa, iki sütun sırası ile bir orta ve iki yan nefe ayrılmıştır. Orta nef, iki yan nefden 2/3 oranında daha yüksek yapılmıştır. Güneyde yan nefin agoraya bakan yüzünde de bir sıra sütun bulunmaktadır. Bazilika, Augustus Dönemi sonlarında İon düzeninde inşa edilmiş olup, iki yanlarında boğa başları ile süslenmiştir. Roma İmparatorlu’nun geç bir döneminde, taşıma gücünü artırmak amacı ile orta nefteki boğa başlı sütunların arasına Korinth başlıklı sütunlar yerleştirilmiştir. Kazılar sırasında bazilikanın 1,30 m. altında tek bölümlü bir Hellenistik stoanın varlığı saptanmıştır. Agoranın bazilika yapısında bazı kent işlerinin, muhtemelen mahkeme toplantılarının yapıldığı olasıdır.


Prytaneion

Augustus Dönemi’nde inşa edilmiştir. Muhtemelen aynı yerde Lysimakhos Dönemi’ne ait prytaneion bulunmaktadır. Yapının avlusu mozaik taban döşemesi ile süslenmiştir. Büyük salonda bulunan kompozit başlıklı sütunlar yapının M.S. 3. yüzyılda değişikliğe uğradığını göstermektedir. M.S. 400 yıllarında Skolastikia adlı Hıristiyan bir kadının yaptırdığı hamam için, özellikle prytaneionu yıktırarak taş ve mermerlerini yapı malzemesi olarak kullanmıştır. Bununla birlikte Skolastikia, burada duran iki Artemis Ephesia heykeline dokunmamış ve bu heykeller kazı sırasında ele geçirilmiştir. Bu heykeller Domitianus Dönemi’nde (M.S. 81-96) yapılmış ve o dönemde muhtemelen yapının büyük salonu önündeki avlunun önünde durmakta idi.


Odeion

Yapının yanında prytaneion ve önünde ise, Devlet Agorası bulunmaktadır. Yapının üzeri muhtemelen örtülüdür. Salonun 1400 kişilik kapasitesi bulunmaktadır. Yazıt parçalarına göre Publius Vedius Antoninus’un M.S. 150 yılından hemen sonra inşa ettirdiği bu yapıyı bir bouleuterion olarak tanımlamak uygun olacaktır.


Özel Hamamlar

Odeion un doğusunda, çok iyi korunmuş yapı kalıntıları, araştırmacılar tarafından bir hamam olarak tanımlanmıştır. Söz konusu yapının, bir yazıtta belirtildiği gibi Ephesoslu ünlü sofist Flavius Damianus’un salonlarından birini yaptırttığı Varius Hamamı olduğu sanılmaktadır.


Büyük Çeşme

Devlet Agorası’nın güneyinde, odeionun karşısında yer alan anıtsal çeşmenin suyu, bugünkü adı ile kentin 6 km. doğusunda bulunan Marnas Nehri’nden gelmektedir. Aydın Yolu’nda Kentten 5 km. uzakta, dar bir vadide yer alan iki katlı aquadukt Marnas’tan su taşımaktadır. Bu su kemeri M.S. 4 ile 14 yılları arasındaki bir tarihte Gaius Sextilius Pollio tarafından yaptırılmıştır.


Doğu Gymnasionu

Kentin kenarındaki bu yapı oldukça iyi korunmuştur. İmparator Salonu’nda sofist Flavius Damianus ve karısı Vedia Phaedrina’nın portre heykelleri bulunduğu için, palaestranın ikisi tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir.


Magnesia Kapısı

Kapı, büyük bir olasılıkla İmparator Vespasian (M.S. 69-79) tarafından inşa ettirilmiştir. Kazılarda ele geçen bir yazıttan, Artemision’da başlayan tören yolunun, Magnesia Kapısı’ndan tiyatroya ve oradan stadiumun doğu ucundaki Pion Kapısı’ndan geçerek, yine Artemis Tapınağı’na ulaştığı anlaşılmaktadır. Tören yolunun dışında, Magnesia Kapısı ile Artemision arasında sofist Damianus’un inşa ettirdiği, yaklaşık M.S. 2. yüzyılın ortalarına tarihlendirilen sütunlu bir yol bulunmaktadır.


Ayasuluk Tepesi

Bu tepe erken Hıristiyan, Bizans ve Selçuklu devirleri boyunca iyi tahkim edilmiş bir kale ile savunulmuştur. Halen ayakta duran sur, Erken Hıristiyanlık Devri’nde inşa edilmiş olup, sonradan Selçuklular zamanında büyük bir restorasyona uğramıştır. Kale duvarlarındaki ana giriş kapısı Roma yapılarından, özellikle stadiumdan sökülerek alınmış taşlarla M.S. 6. yüzyılda yapılmıştır.

Tepedeki iç kalenin dışında, güney-doğu kısımda yapılan kazılarda Prehistorik ve Myken Dönemi malzemesi bulunmuş olması önemlidir. Kalenin alt kısmında, İzmir otoyolunun kenarında bir arsada, temel kazıları sırasında Roma Dönemi’ne ait bir mezar kopleksi bulunmuştur.


İsa Bey Camii

Selçuklu Sanatı’nın en önemli eserlerinden biri, Aydınoğlu Beyliği’nin yöneticilerinden biri olan İsa Bey tarafından Ayasuluk Tepesi’nde inşa ettirilen camiidir. Oldukça iyi korunmuş bu yapı bir yazıta göre, M.S. 1375’de tamamlanmıştır. Hem avlulu Türk cami tipinin hem de transepti olan Anadolu sütunlu camilerinin bilinen en eski örneğidir. Bu cami ayrıntıları ve güzel mermer işçiliği ile Milet’teki İlyas Bey Camii’nin bir benzeri olup, Selçuklu ve Osmanlı devirleri arasındaki Geçiş Devri Türk stilinin göz alıcı bir eseridir.
20. Yüzyıl Tarihi Atatürk'ün Gizemi Dinler Tarihi Efes (Ephesos) Frigya Uygarlığı Genel İlginç olaylar İlginç Yaşam Öyküleri Medeniyetler Tarihi Osmanlı Tarihi Suikastler Tarihi Tarihe Geçen Kadınlar Tarihi Eserler Tarihi Gizemler Tarihteki İlginç Olaylar Türkiye Tarihi Ülkeler Tarihi İletişim Anasayfa