Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Ölüm Nedir? (Kişisel Blogumdan Bir Yazı)  (Okunma sayısı 1192 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 16, 2016, 12:23:35 öö
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 234
  • Cinsiyet: Bay

Bloguma bu linkten ulaşabilirsiniz: http://yuceyaradan.blogspot.com.tr/

Hepimiz rüyadan uyandığımız ilk birkaç saniye o belirsizliği yaşarız. "Hala rüyada mıyım acaba?" diyen bir ses duyulur zihnin derinliklerinden. Ama çok geçmeden bu belirsizlik kaybolur. Kendimizden emin bir şekilde "Uyandım." deriz. Peki gerçekten uyanıp uyanmadığımızı nasıl bilebiliriz? Tüm bunların bir hayal olup olmadığını kim bilebilir? Hiçbirimiz kendi zihnimiz dışında algılara sahip değiliz. Yani etrafımızda olup biten her şey aslında bizim algılayabildiklerimizden ibaret.

Tarih kitaplarının korkutucu olduğunu hiç düşündünüz mü? Savaş ve katliam içerikli olanlarını demiyorum, sıradan ve sevecen tarih kitaplarından bahsediyorum. Hani şu bilim adamlarının hayatlarından, bir zamanlar yaşamış büyük kahramanlardan bahseden kitaplar. Son zamanlarda ben bu tarz kitaplara bakınca farklı bir şey görmeye başladım. Gördüğüm şey bugünlerde pek sevilen bir kavram değil. Ne mi görüyorum? Ölüm denilen gerçeği.

"Günümüzde herkes sonsuza kadar yaşamak istiyor. Sadece sonsuza kadar yaşamak olsa neyse, bir de zengin olmak istiyorlar. Peki sonuçta ne oluyor?"

Steve Jobs'u ele alalım. Dünyanın en büyük şirketlerinden birini kurdu. Milyonlarca insanın kullandığı ürünlerin sahibiydi. Şimdi nerede? Tarih kitaplarında yerini aldı. Birkaç yüzyıl sonra büyük ihtimalle kitaplardan da silinecek. Belki bin yıl sonra Steve Jobs diye birisinin var olup olmadığı bile bilinmeyecek.

Bir diğer örnek de binlerce yıl önce yaşadığı tahmin edilen meşhur dağ adamı. Kim bilir başından neler geçti? Nasıl bir hayatı oldu? Yapılan incelemelere göre aldığı yaradan dolayı kan kaybetmeye başlamış, aynı yara sebebiyle de ölmüş. O kişinin yerinde olduğunuzu düşünün. Gözlerinizi bir an için kapayın ve hayal edin. Ormandan yaralı bir şekilde çıktınız. Mağaraya ulaşırsanız kurtulma ihtimaliniz var ama yol çok uzak. Kan kaybını engellemek için içgüdüsel bir şekilde yaranızı tutuyorsunuz ama nafile. Derken yere yığılıyorsunuz. Son çabalarınızla sürünerek ilerlemeye çalışıyorsunuz ama yaptığınız şeyin hiçbir faydası yok. Göz yaşları, öfke, sitem... Aklınıza aileniz geliyor. Yaşanan kötü olaylar mı daha fazla yoksa iyi anılar mı? Birkaç saniye içinde hepsini düşünüyorsunuz. Çaresizlik, acı, hüzün... Sonunda her şey bitiyor, dünya kararıyor ve ölüyorsunuz.

Peki tüm bu insanlara ne oldu? Bugüne kadar ölmüş olan milyarlarca insanın hikayeleri sonsuza dek bitti mi? Her taraf hayatın anlamını bildiğini söyleyen insanlarla dolu. Peki gerçekten bilen var mı? Keşke her şeyin bir anlamı olduğunu söyleyebilsem. Tüm bu olup bitenin sebebini bilebilsem. Şu an için bildiğim tek şey, bir gün öleceğim. Hepimiz öleceğiz. En azından kısa süreli hayatınızda iyi birisi olmayı seçin. Yardımsever, dürüst, hakkaniyetli, sabırlı ve kibar olun.
“Tehlikeli bir dönemde yaşıyoruz, insan kendine hükmetmeyi öğrenmeden doğaya hükmetmeyi öğrendi.” Albert Schweitzer