Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Hayatın Şu Andaki Anlamı Ne?  (Okunma sayısı 890 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 19, 2017, 12:37:35 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 117
  • Cinsiyet: Bay

Hep bir hayatının amacını gerçekleştirmek sorunsalıyla karşı karşıyayız ya. Nedir hayatımın amacı ve onu nasıl bulurum da nasıl gerçekleştirebilirim? Esasında yanıt çok basit: O anda yapabildiğin her neyse, en iyi şekilde yapabilmektir amaç.

Bu konuda kaç kişiyle konuştuysam hepsi aynı şeyi söyledi de bende şimdi dank ediyor. Hayatın amacı deyince hep ötelerde, böyle şatafatlı bir şeyler aramıştım. Bu yüzden olduğum yerde hiç mutlu olamadım. Çünkü daha ötesinde bir şeyler vardı, daha fazlasını yapabilirdim de şimdi burada, doğru düzgün bir şeyler yapamadığım için ezik ve eksik ve yetersiz hissediyordum. Halbuki o anda olduğum her neyse onun hakkını vermekmiş, hayatın amacı.

Mesela şu anda bu satırları yazarak hayatımın amacını gerçekleştiriyorum. Sonra yazı bitecek kalkacam ve çay demleyeceğim. O andaki amacın çayı hakkıyla demlemek. Sonra mı? Talia ile sohbet edeceğiz belki. O anki amacım orada olup muhabbetin hakkını vermek. Sonra? Web sitelerimde eksikler var, onları tamamlamak. Ardından bahçedeki kedilere yeni ev yapacam. Sonra? Mamalarını verip, sularını dolduracam. Akşama? Çocuklar gelecek okuldan, onlarla birlikte olacam. Peki ya sonra? İlgilenmem gereken çeviriler var, onlara bakacam… Bir gün içinde ne kadar çok amaç var değil mi? Ama özeti şu: Her ne yapıyorsam elimden gelenin en iyisini, hakkıyla yapacağım.

Ama daha da özeti şu: Şu anda Dünya gezegeninde, insan deneyimi yaşayan bir ruhum. İnsanım yani. İnsan olmanın hakkını verip, tadını çıkartacağım.

Bu satırları okuyan sen de belki şu anda toplumda bir kanaat önderisin veya şu anda sadece evinde oturuyorsun veya işinde çalışıyorsun. Her ne yapıyorsan hakkını verdiğinde dünyada büyük bir değişim yaratırsın biliyor musun? Bakın size somut bir örnek vereyim:

Mustafa, Almanya’ya gitmiş fakir bir aile çocuğuydu. Belki fakirdi, ama yüreği çok zengindi Mustafa’nın. Ne yapıyorsa aşkla yapıyordu. Almanya’daki ilk 1.5 senesini bok temizleyerek geçirdi. Sonra 6 ay inşaatlarda kürekçilik yaptı. Sonra da bulaşıkçılık… “Hasan Ağabey, her ne yapıyorsam aşk ile yapıyordum. Hep aşk ile…” Ben Mustafa ile bu Ağustos’ta Tantra Kampında tanıştım. Gittiğimiz oteldeydi ve öyle sıcak karşıladı ki bizi otelin çalışanı veya sahibi zannettim. Sonradan onun benim gibi bir katılımcı olduğunu öğrendim. Oteldeki çalışanlarla çok içten bir iletişimi vardı, ben onların yanından öylece geçerken… Sonradan öğrendim hikayesini ve çok etkilendim. Mustafa şu anda çok zengin. Ama benim için başarı hikayesi, bok temizlerken şimdi bir sürü pırlanta dükkanı sahibi olması değil. “Ağabey, getir şimdi de aşkla temizlerim o boku…” derken ki samimiyeti… Hakkını vererek yapılan her işin karşılığını bulması… Karşılığı da sadece para değil, büyük bir aşkla gelen cennet… Ki Mustafa’dan hep şunu duyarım: “Cennetin içinde yaşıyoruz da farkında değiliz…”

Değilim Mustafa değilim… Yeni yeni görebiliyorum bunu… Senin baktığın gibi bakmaya çalışıyorum hayata… Aşkla… O cenneti içimde hissetmeye çalışarak… Biliyorum ki bunun parayla pulla ilgisi yok, sen boku bile aşkla temizlediğinde, hayat da zaten sana aşkla akıyor…

Çok teşekkür ederim Mustafa… Sadece olduğun gibi olduğun ve olduğun yerin hakkını verdiğin için… Bana hayatın amacı nedir, onu gösterdin…
 
 

 
Ve bir isim daha… Fethi Sekin… O Adliye’de koruma polisi de değildi. Trafik polisiydi. Hatta arkadaşı olan büfeciye kahramanca şehit olmak istediğinde büfeci “Abi sen burada bir trafik polisisin, işin arabalarla, ne şehitliği…” sözlerini bile duydu. Ama zamanı geldiğinde kaçmadı, elinden gelenin en iyisinin ötesini yaptı. Yüzlerce insanın hayatını kurtardı. Evet, aramızdan ayrıldı. Ama yüreğinden geçirdiği şekilde ve hepimizin kahramanı olarak…

İşte bu ülkeyi de, bu gezegeni de dönüştürecek olan bu. O anda her ne yapıyorsan hakkını vererek yapmak. Olabildiğinin en iyisi olmak. Bundan bir sene sonrasını, on sene sonrasını, yüz sene sonrasını hayat amacına koyarak değil. Elbette ki geleceğe yönelik hedeflerin olabilir. Arabayla İzmir’den yola çıktığında, Bodrum’a gideceğim diyebilirsin. Ama bir an önce Bodrum’a varayım zihniyetinde isen oraya varınca oranın tadını da çıkartamazsın ki… Zihnin hep sonraki bir anda olacaktır, orada değil… Yolun tadını çıkarta çıkarta git. Şoförlüğünün hakkını ver. Bodrum’a zaten varacaksın…

Bunu yaptığımızda, yani o anda her neyi yapıyorsak ona hakkını verdiğimizde, ruhumuzla da hizalanırız. Dünyaya hem ruhu, hem aşkı bedenlendirmiş oluruz. Bu da sadece hayatımızı değil, çevremizi, ülkemizi, gezegenimizi ruhla ve aşkla doldurur…

Eğer bir hayat amacı arıyorsan, yegane amaç şimdi buradadır işte… Ne ötede ne de beride…
Nil Nisi Clavis Dest ( Aranan Yalnızca Anahtardır )

Entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem


Şubat 19, 2017, 05:06:25 ös
Yanıtla #1

 
 Bu anlatım gece elinde fener/ışık ile uzun bir yola cıkmışlar için gecerli olabilir.Işıkları 3 metre uzağı gösterir ama yol km'lerce uzaktadır; hep "O" 3 metre'nin esaretinde ama varış noktasının hayalinde yaşarlar.

Bir cümle vardı; " Uzağı görsen ne olur; önündeki tuzağı göremedikten sonra..."

Belki birde ışığın cocukları vardır; tariflere uymayan ve ışığın ta kendisi olan.

Sevgiler-Saygılar
Sen Özelsin