Bu forumu sürekli izleyenler benim Öz Türkçeden yana olduğumu biliyor.
Efsane Arapça kökenli bir sözcük. Bunun Öz Türkçe karşılığı "söylence".
Buna karşın niçin “söylence” değil de efsane sözcüğünü kullanıyorum?
Çünkü ben Öz Türkçeden yanayım ama dil kullanımında bağnazlıktan yani fanatiklikten sakınıyorum elimden geldiğince. Şimdi ben burada “söylence” desem çoğu kimse anlamayacak. Çünkü bu sözcük dilimize yeterince yerleşmiş değil. O zaman da iletişim kuramayacağız. Birbirinin ne dediğini anlamak, iletişim kurmak, dili şöyle ya da böyle kullanmaktan daha önemli. Eğer bu işi Öz Türkçe ile yapabiliyorsuk ne âlâ. Olmuyorsa, zorlamak yanlış.
Efsane bir öyküdür; söylence de… Fakat kavramsal bakımdan kimileri efsaneyi eskide kalmış, söylenceyi ise günümüzde anlatılmayı sürdüren bir öykü olarak benimsiyor. (Dilimizde böyle yanlış benimseyişlerimiz çok ne yazık ki.)
Konu Masonluktaki efsaneler olunca bir ikilem çıkıyor ortaya.
Günümüzde mason ritüellerinin kapsamında alegorik bir nitelik taşımak üzere anlatılmakta olan öyküler var. Bunlardan kimisinin herhangi bir tarihi yok ama kimisi aslında tarihin belli bir döneminde geçmişmiş gibi anlatılıyor. Anlatılmaları sürdürüldüğüne göre şimdi onlara efsane değil de söylence mi dememiz gerekiyor?
Bilmem. Buna benden yanıt yok. (Bence ne derseniz deyin, fark etmez.)
Efsane nasıl bir öyküdür?... Her tarihsel öykü efsane sayılır mı?
Şöyle: Tarihsel bir gerçekmiş yani geçmişte oluşmuş bir olay gibi anlatılır. Olağan dışı ya da inanılmaz nitelikte birtakım öğeler içerir. Eskidir ve kimi kültürlerde gelenekselleştirilmiştir. Destanlar da bu kapsama girer.
Demek ki her tarihsel öykü efsaneden sayılmıyor.
Ben bunu şu olaya benzetiyorum. Kimileri herhangi bir topluluk ya da sistemin tek bir öğesi Ezoterizmin bir öğesiyle uyuşunca onu hemen “ezoterik” olarak niteleyiveriyor. Oysa hayır efendim; yeterli değil.
Günümüzdeki Masonluk ile bağlantılı olmak üzere efsanelerden söz edince karşımıza hemen ilginç bir terim çıkıyor: Eski Misterler.
Buyurun bakalım… Bir başka sözcük daha: Mister… Efsane Arapça kökenli; bu ise Batı dillerinden dönüştürülme.
Ne demek mister?...
Masonluktan söz etmekte olduğumuza göre hemen Mason Sözlüğü’ne bakalım orada var mı diye. Var: “Eski çağların gizemsel bilgisi.” diyor.
Gizemsel denilen = mistik.
Anladınız mı?... Yeterli mi?
Bana göre yetersiz. Şu terimi biraz daha açalım.
Günümüzün genel kullanımında mister, “gizem” ya da “muamma” anlamına gelir. Batı dillerindeki asıl sözcük Yunancadaki “mysterion” teriminden türetilmiştir. Türkçedeki anlamı bakımından, “tekris” (inisyasyon) ile “gizem” sözcüklerinin birleşiminden oluşan bir bileşik terim olmaktadır. Belki de “tekris yolu ile öğretilen ya da aktarılan ezoterik bağlamlı bir gizem” dense, daha iyi bir tanım olur.
Bir de ezoteriklik yani içreklik girdi işin içine…
Çaresiz!
Tarihte birçok meslek ve sanat kuruluşunun kendilerine özgü birtakım sırları, gizemleri olmuştur. Daha sonraki dönemlerde bunlar da “mister” olarak anılmıştır. Nitekim Operatif Masonluk denilen Avrupa bina inşatçılığı kurumlarında bir ara “mister” ve “zanaat” sözcüklerinin Batı dillerindeki karşılıklarının eş anlamlı olarak kullanılmış olduğu görülür.
Günümüzdeki salt spekülatif nitelikli Masonlukta ise bugünün ezoterik nitelikli öğretiminde yer alan öğeler “mister” olarak nitelenmez. Masonluğun öğretisinde yer yer gizemci öğeler görülebilir ama güncel olarak herhangi bir misterin varlığından değil ancak tarihteki “Eski Misterler”den söz edilir. (Buradaki şu eski sıfatı yerine isterseniz “antik” koyun. Öylesi daha anlamlı olabiliyor. Nitekim bu misterlerin hepsi de tam anlamıyla birer antika. Bunlara “mit” desek, belki daha doğru.)
Masonluktaki efsaneler üç gruba ayrılıyor:
1) Mitolojik Efsaneler: İşte bunlar, doğrudan o Eski Misterler’den alınma öyküler.
2) Felsefi Efsaneler: Bunlar dinsel nitelikli kitap ya da kaynaklardan, özellikle Tevrat ile İncil esinlenmeli olarak düzenlenmiş olan öyküler.
3) Tarihsel Efsaneler: Bunlar ise Operatif Masonluk ile diğer birçok meslek ve sanat örgütünün, bu arada Alşimistlerin, özellikle Rozkruacıların, Orta Çağ dönemindeki kimi şövalyelerin ve şövalyelik tarikatlarının öyküleri.
Masonluktaki efsaneler genellikle Masonluğun simgesel derecelerinde değil, yüksek derecelerde yer alıyor. Biz burada, bu forumda çoğunlukla Masonluğu simgesel dereceler çerçevesinde incelemekteyiz ama misterler söz konusu olunca ne yazık ki bu çerçevenin ötesine geçmek gerekli.
Mason ritlerine bu açıdan baktığımızda, ritler arasında örtüşen ya da benzeşen efsaneler olduğu gibi tek bir rite özgü olanlarını da görebiliyoruz. Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nde ise yerel etkilenmeler ile aynı derece kapsamında değişik yerlerde farklı efsanelerin benimsendiği bile görülebiliyor. (“Bu nasıl olabilir/” demeyin. Oluyor; var. Çünkü önemli olan efsanenin kendisi değil, onun aracılığı ile anlatılmak ve edindirilmek istenen… Öyle olunca ha Leyla ile Mecnun’u anlatmışsınız ha Romeo ile Jüliet’i).
Efsaneler hiçbir ritte düzenli bir kronolojik sıra izlemiyor. Bir diğer deyişle, ilerleyen derecelerde yer verilen efsanelerin sonraki derecede anlatılanı, tarihsel bakımdan daha eski olabiliyor. Üstelik bunların kapsamında “anakronizm” denilen tarihsel çelişki olgusuna da sık sık rastlanabiliyor.
İşte tüm bu özellikleri nedeniyle Masonlukta yaygın olarak benimsendiği üzere ritüellerdeki efsanelerin birer “tarihsel gerçek” olup olmadığının pek önemi yok. Bunlar birer alegori. Töresel ders ve öğütler vermek, masonlara kendi değer yargılarını oluşturmalarında yol göstermek amacıyla kullanılıyor.
Bununla birlikte, bu öykülerden özellikle mitolojik nitelik taşımayan bazılarını “gerçek” olarak benimseyen masonik örgütler de yok değil.
O da onların bileceği bir iş.
Bu yazıyı burada bitiriyorum. Bundan sonrası forum üyelerinin katkılarıyla gelişir diye umuyorum. Bu bağlamda bana göre en ilginç nokta şu eski misterler.