Masonluktaki "bölünmüşlük" sorunu konu olarak alındığında, İngiltere Birleşik Büyük Locası’ndan özellikle söz etmemeye olanak yoktur. Çünkü İngiltere Birleşik Büyük Locası, kendi örgütünün, Dünya Masonluğu üzerinde tartışmasız bir otorite olduğu iddiasındadır. Üstelik dünyadaki mason örgütlerinin sayısal bakımdan çoğunluğu da bu iddiayı kabullenmektedir. Bunun nedenleri ise bir "uluslararası politika" konusudur; kavranması için ise tüm Masonluk tarihini gözden geçirmek gerekir.
İngiltere Birleşik Büyük Locası bu başarıyı nasıl sağlamıştır?
Özellikle "üzerinde güneşin batmadığı imparatorluk" olduğu dönemde, her sömürge ve dominyonunda, ilişkide bulunduğu her ülkede kendi örgütüne bağlı localar ve obediyanslar oluşturmuştur. Başka ülkelere diplomatlarını, iş adamlarını, askerlerini gönderirken, bunları gittikleri ülkede kendi görüş ve anlayışlarına uygun bir Masonluk örgütlemeleri için görevlendirmiştir. Bu tutum bir eski kaygının sonucudur. Daha İngiltere Birleşik Büyük Locası kurulmadan önce bile İngiliz masonları, kendi görüş ve anlayışlarının dışında mason örgütleri kurulmasını içlerine sindirememiştir.
1723 tarihli özgün anayasa Avrupa’ya yayıldıktan sonra, ilk değişiklik 1738 yılında yapılmıştır. Gerek İngiltere gerek Kıta Avrupası'nda bu değişiklik pek az benimsenmiştir. Bunun üzerine 1738 tarihli yasa kitabının bir ikinci baskısı yapılmış v« sonuna da şu yakınma eklenmiştir:
"York kentinde, İskoçya'da, İrlanda'da, Fransa'da ve İtalya'da İngiltere Büyük Locası’na bağlı yabancı localarda, suçlanması gereken bir bağımsızlık eylemi sezilmekte ve İngiltere Büyük Üstadı’nın egemenliğinin tanınması kabul edilmemektedir. Oysa bu localar, kuruluş patentlerini, yasalarını, tüzüklerini, kendilerine kardeşlik sırlarını vererek onları ödüllendirmiş olan Büyük Britanyalı kardeşlerinden almışlardır. Bu nankörler, yararlandıkları parlaklığın yalnızca İngiltere'den saçıldığını unutmaktadır."
İşte bu görüşü iki yüzyıl boyunca hiç değiştirmeden sürdürdüğü hatta sonradan güç kazandığını görerek daha başka koşullar da ileri sürdüğü için İngiltere Birleşik Büyük Locası, kendi otoritesinin sarsılabileceği her türlü girişime, özellikle uluslararası nitelikte mason örgütlerinin kurulup çalışmalarına da karşı çıkmıştır.
Buna karşılık, bazı mason örgütlerinin 1902 yılında Cenevre'de oluşturduğu Uluslararası Mason İlişkileri Bürosu (Bureau International des Relations maçonniques), 1904 yılında yayımladığı deklarasyonunda, Dünya Masonluğundaki bölünmüşlüğün tablosunu ortayla sermiştir. Bu deklarasyonun bir paragrafı şöyledir:
"Sözde evrensel denen ve mutlaka bir kardeşlik beraberliği göstermesi gereken, amacı ise ayırmak değil birleştirmek olması zorunlu bir topluluk içinde derin ayrılıkların görülmesi çok acıdır. Bu topluluğun birçok gruplarının birbirlerini aforoz ettiklerini ve kendilerinden farklı biçimde düşünmekten başka suçları olmayan insanları ve kardeşleri lanetlediklerini görüyoruz. Bize incelemeler yapmayı, denemeyi, tartışmayı, ve suçlamaya gitmeden önce dinlemeyi öğütleyen aklın sesine karşı sağır olan bu kimseler, kendilerini suçsuz saymaktan hoşlanıyorlar ve bu tutumlarıyla farkına varmadan özgürlüğe sonsuzca düşman kesiliyorlar."
Bu karamsar görüşe karşın aynı obediyanslar 1921 yılında Uluslar arası Masonluk Birliği’ni (Union Maçonnique Internationale) kurmuşlardır. Varlığını 1950 yılına kadar sürdürebilmiş olan bu kuruluşun benimsemiş olduğu ilkeler arasında özet olarak şunlar sayılabilir:
"Ortak amaç ve ideal ile birbirlerine bağlanan mason obediyanslarının her biri özgür ve bağımsızdır."
"Her mason obediyansı, kendi ulusal özelliğine sahiptir ve dolayısıyla kendi ritüellerini düzenleme konusunda serbesttir."
"Gerçekleri araştırmak, töresel değerleri yükseltmek, gerek nesnel gerekse tinsel dayanışmanın gerçekleştirilmesine çalışmak, Masonluğun başlıca umdelerindendir."
"Masonluğun çalışma alanı; insanlığın her bakımdan gelişmesi için düşünülerde ve sosyal yaşamda birlik ve beraberliğin sağlanması amacıyla çaba harcanmasıdır. "
"Masonluğun temel ilkeleri özgürlük, eşitlik ve kardeşlik; en önemli düsturları çalışmak, tolerans ve sevgi’dir."
"İnsanın kendi özvarlığına ve diğer insanlara karşı saygılı olması, vicdan özgürlüğünü koruması zorunludur."
"Bütün onur sahibi ve idealist insanların Masonluğu çevreleyen Kardeşlik Halkası'na katılmaları için çalışmak, her masonun başlıca görevlerindendir."
Uluslararası Masonluk Birliği’nin 1727 yılında Paris’te toplanan kongresinde, önceki ilkelere ek olarak Evrenin Ulu Mimarı kavramı konusu üzerinde görüşülmesi, Birliğin bu konudaki ortak tutum ve anlayışının kesinlikle açık bir şekilde belirlenmesi istendi. Uzun görüşmelerden sonra bu konuda şöyle bir karar alındı:
"Masonlukta genel olarak Evrenin Ulu Mimarı simgesel terimiyle tanıtlanan bir yüce ilkenin ve idealin varlığının tanınması gereklidir. Ancak bu tanıma, hiçbir dinsel inanç ve bağlanışı ne önerir ne de yadsır. Birliğin üyesi olacak obediyanslar, tüzük ve ritüellerinde Evrenin Ulu Mimarı terimine yer verip vermemek bakımından da özgürdür."
Ne var ki bu aşırı tolerans, Birlik üyesi olan obediyansların bazılarınca da benimsenemedi. Bazı ülkelerin birlikten çekilmelerini fırsat bilen İngiltere Birleşik Büyük Locası, 1929 yılında ünlü Tanıma Koşulları’nı ilan etti.
Sekiz maddeden oluşan bu tanıma koşullarının yani bir mason örgütünün "düzenli" bir örgüt olarak tanınabilmesi için gerekli görülen koşuların en önemlileri şunlardır:
1 - Kökenin düzenliliği yani her büyük locanın düzenli olarak tanımmış bir büyük loca veya düzenli olarak oluşturulmuş an az üç loca tarafından kurulmuş olması.
2 - Üyelik için Evrenin Şanlı (Glorious) Mimarı'na ve onun vahiy yoluyla görünmüş olan buyrultusuna inanmanın zorunlu bir nitelik sayılması.
3 - Her üyeliğe kabul edilen kişinin açık duran Kutsal Kitap üzerine el koyarak veya gözünü ondan ayırmayarak yemin etmesi; böylelikle vicdanını yukarıdan gelen vahiy ile bağlaması.
6 - Büyük locanın ve ona bağlı locaların çalışmalarında, Masonluğun üç yüce ışığının (Kutsal Yasa Kitabı, Gönye, Pergel), bunların arasında Kutsal Yasa Kitabı öncelikli olmak üzere bulundurulması.
8 - Eski Landmarkların ilkelerine, mesleğin uygulamalarına ve geleneklerine kesinlikle uyulması.
İngiltere Birleşik Büyük Locası "Kutsal Yasa Kitabı nedir?" sorusunu da 1932 yılında şöyle yanıtlamıştır: İncil (Eski ve Yeni Ahit), Vedalar, Tripitaka, Kuran, Tao Teh King, Zend Avesta, Konfüçyüs kitapları.
İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın ortaya koyduğu temel ilkeler ile Kutsal Yasa Kitabı olarak benimsediği kitapların bazıları arasında bir çelişki varsa da, bunun tartışması ayrı bir konudur. Ancak görülüyor ki İngiltere Birleşik Büyük Locası, kendi otoritesinin sarsılmamasına sağlamak amacıyla, bazı dinlerin kutsal kitaplarına da ödün vermek zorunluluğunu duymuştur.
Tanıma Koşullarının 8. maddesinde sözü edilen "Landmarklar" ise Masonlukta başlı başına bir konudur, bir sorundur. [Landmarklar üzerine forumda hayli uzun bir yazı yazmıştım.]
Burada yalnızca şunu belirtmek gerekir ki, Masonluktaki Landmarkların neler olduğu tam ve kesin olarak hiç bir zaman saptanamamıştır. Dolayısıyla Masonluğun Landmarklarını (yani sınır taşlarını) her örgüt kendi anlayış ve benimseyişine göre çekmiştir.
1929 tarihli deklarasyonunun ilgi gördüğünü gören İngiltere Birleşik Büyük Locası, 1938 yılında ikinci bir bildiri daha yayımlamıştır. On bir maddeden oluşan bu bildirinin en önemli dört maddesi de söyledir:
3 - Bu örgüt içerisinde yer alabilmek ya da bu örgütün bir organı olabilmek için ilk koşul, Yüce Varlığa (Supreme Being) kayıtsız şartsız inanmaktır. Bu temel koşul, hiçbir suretle bir uzlaşma konusu olamaz,
8 - Büyük Loca, bu ilkelere bağlı olmaksızın kendilerine Özgür Mason (Freemason) adını veren birtakım kuruluşların varlığını bilmektedir. Bu durum süregittikçe bu gibi kuruluşlarla kesinlikle ilişkiye girmeyeceği gibi, bu kuruluşları Özgür Mason örgütleri olarak tanımayacaktır.
10 - Çeşitli kereler reddettiği ve reddetmeyi sürdüreceği gibi, Büyük Loca, uluslararası toplantılar adı altında yapılacak konferanslara katılmaktan kaçınacaktır. İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın esaslarına uymayan bu gibi topluluklara değil katılmak, temsil edilmeyi bile kesinlikle uygun bulmamaktadır.
11 - İngiltere Birleşik Büyük Locası bu ilkeleri tam bir bağlılıkla uygulamakla birlikte, bu konular üzerinde hiçbir tartışmaya girmeksizin kayıtsız ve şartsız uygulayan diğer büyük localar ile tanışmak ve ilişki kurmak görüşü ve dileğini taşımakta ve bu şekilde çalışan kuruluşları Özgür Mason örgütleri olarak tanımaktadır.
İngiltere Birleşik Büyük Locası'nın Masonluk görüş ve anlayışı, 1950 yılında Uruguay Büyük Locası’na göndermiş olduğu mektuptan çok iyi anlaşılır.
Uruguay Büyük Locası, 1949 yılında kurulmuş ve bir yandan daha henüz çalışmalarını tatil etmemiş olan Uluslararası Masonluk Birliği’ne katılma girişiminde bulunurken, bir yandan da İngiltere Birleşik Büyük Locası’nca tanınma dileğini belirtmişti. İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın çok uzun olan cevap mektubunun bazı ilginç bölümleri şöyledir:
"Masonluk, her türlü eğilim ve kanıyı uygun gören bir felsefi akım değildir. Bir karşılıklı yardımlaşma ve hayır kurumu da değildir. Bu iş bu kadar özelliksiz olamaz. Dünyanın her yanına dağılmış binlerce hayırsever ya da hümanist nitelikli kurum ve örgüt vardır. Bunlardan bazılarının masonik anlamları içeren isimler taşımakta olmaları, onların masonik kuruluşlar veya örgütler oldukları demek değildir. Gerçek Masonluk, Tanrı’nın varlığına inanmayı ve yukarıda belirtilmiş olan üç inanç esasını korumayı ve yaymayı amaçlayan bir ahlâk sistemi, bir külttür."
İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın ortaya koyduğu ve mektubun öncesinde belirttiği bu "üç inanç esası" şunlardır:
- Bir yüce varlık olarak, görünmeyen, ruhsal ve gücü her şeye yeter Tanrı’ya inanmak;
- Tanrı’nın bütün insanların babası olduğuna inanmak;
- Bütün insanların, aynı Baba’nın, Tanrı'nın çocukları olarak kardeşliklerine inanmak.
Mektup şöyle devam etmektedir:
"Masonluk, aynı zamanda, insanlara, yaşamlarını ve davranışlarını, kendi dinlerinin ilkeleriyle uyumlu olarak düzenlemeleri hususunda yardım etmeyi amaçlar. Bu din, Hıristiyanlık, Budistlik, Müslümanlık, her ne olursa olsun, Tanrı'yı Yüce Varlık olarak inanmayı gerektiren tektanrıcı bir din olmalıdır. Masonluk, dinsel temeli olan bir külttür, ve ahlâkları ya da tutumları ne kadar yetkinleşmiş olursa olsun serbest düşünürleri veya tanrıtanımazları kabul etmez. Bunlar başka hümanist kurumlara girebilirler fakat yukarıda belirtilmiş inançları gerekli gören evrensel Masonluğa giremezler.
Bu bakımdan taviz vermenin her türünü önlemiş olmak için, evrensel ve özgün Masonluğun 1717'deki kurucularının çıkartmış oldukları ve bugüne kadar da korunması sürdürülmüş bulunan yönetmelikte açıklıkla belirtilmektedir ki, Masonluğun temel ilkeleri olan Landmarkların, bir başka deyişle ortaya konmuş bulunan inançların ve ilkelerin üzerinde değişiklikler veya farklı anlamlara çekilebilecek yorumlamalar yapmak, hiçbir kişinin ya da kişiler topluluğunun yetkisinde değildir.
Böylece, dünyanın sonuna kadar hiç kimse, mason olmaktan vazgeçmedikçe, özgün Masonluğun ilkelerinde ve temellerinde herhangi bir değişiklik yapamayacaktır."
Ne gariptir ki, bu son paragrafı ile İngiltere Birleşik Büyük Locası âdeta kendi kendisini ele vermektedir. Çünkü, 1717 yılındaki kuruluştan sonra ortaya konmuş olan ilkeler üzerinde değişiklikler yaparak bunlara daha başka kurallar ekleyenler, önce İngiltere'de "Antients" adıyla anılmış olan kuruluş (1751 - 1813), sonra da İngiltere Birleşik Büyük Locası’dır.
Uluslararası politikanın etkisi altında kalarak 1950 yılında dağılan Uluslararası Masonluk Birliği'nden sonra, 1961 yılında aynı liberal ilkeleri benimseyen bir örgüt daha kurulmuştur. Adı epeyce uzun olduğu için bu adın baş harflerinin bir araya getirilmesiyle CLIPSAS olarak anılan bu örgüt, henüz yeteri ölçüde gelişememiş ve Dünya Masonluğu’nu özlenen birlik ve beraberliğe kavuşturmak yolunda "başarılı" olarak nitelendirilebilecek etkinlikler gösterememiştir.
CLIPSAS, bütün masonik örgütlerin, birbirlerine hiçbir karşılık koşulu ileri sürmeksizin mabetlerinin kapılarını açmalarını, bütün masonlara Kardeşlik Zinciri’ne vicdan özgürlüğü içinde ve tam bir karşılıklı toleransla katılmalarını önermektedir. Ritler, simgeler, inançlar ve gelenekler ne olursa olsun, bütün masonlara ve bütün mason kuruluşlarına evrensel barış ve kardeşliğin gerçekleşebilmesi için birlik ve beraberlik çağırısında bulunmaktadır. İnanç konusunda büyük locaların çalışmalarını Evrenin Ulu Mimarı onuruna ya da onun koruyuculuğu altında yapıp yapmamaları hususunda özgür bırakılmaları ve vahiye dayanan bir dinin kutsal kitabının da loca çalışmaları sırasında bulunup bulunmaması hususunda serbest olmaları dileğinde bulunmaktadır.
Ne yazık ki, iyi niyetli ve uzak görüşlü girişimler, 20. yüzyılın son çeyreğinde bile inançsal ya da örgütsel dogmalardan sıyrılamayanlarca hoş karşılanamamaktadır.
Hangi masonik kuruluşun üyesi olurlarsa olsunlar, kendi bireysel tutku ve çıkarlarındansa insanlığın ortak yararını ve gelecekteki mutluluğunun gerçekleşmesini amaç ve ülkü edinen masonlar, her türlü ayırım ve karşıtlık yaratan etkenlerin bir yana bırakılmasını ve tüm insanlara örnek olmak üzere kendilerine "mason" diyen kişilerin birbirlerini kucaklamalarını istemektedirler. Fakat aynı kişiler, üyesi oldukları örgütlerinin benimsemiş olduğu sisteme bağlı kalıp kararlarına uymak hususunda da onurları üzerine söz vermiş bulunduklarından, sessiz ve suskun kalarak özlemini çektikleri birlik ve beraberliğin gerçekleşememesini acıyla izlemektedirler.
Ne Masonluğun bölünmesinde ne de çağdaş koşullar altındaki bölünmüşlüğünde belli bir kimseyi ya da örgütü suçlamak gerekir. Çünkü herkes ve her örgüt, Masonluğu kendi anladığı, kendi değerlendirdiği, kendisine uygun ya da kendi toplumsal çıkarlarına daha elverişli bulduğu şekliyle savunmaktadır. Gerçi aşırı tutucu ve tek yanlı benimseyişler evrensel birlik ve beraberliğin oluşmasını engellemekte ya da geciktirmektedir ama İngiltere Birleşik Büyük Locası’nın da tutum ve davranışları bu kendisine özgü anlayış ve amaçlamalarından ileri gelmektedir.
Yakın gelecekte bu konuda olumlu bir gelişmenin yer almasının beklenmesi pek safdillik olur. Bununla birlikte masonlar, insanlık idealinin gerçekleşebilmesi için Masonlukta da birlik ve beraberlik sağlanacağı umudunu yitirmeden çalışmalarına devam edeceklerdir.
Masonluğun Türkiye'deki durumu da dünyadaki genel durumundan farklı değildir.
Burada bu çalışmayı bitirirken, Türkiye'deki Masonluk arasındaki uyuşmazlıkların bir an önce giderilmesini ve bunun tüm Dünya Masonluğu’na örnek olmasını dilerim.
Masonlar, çalışmalarını yalnız kendileri için değil bütün insanların barış ve mutluluğunun sağlanması için yapmaları gerektiğini unutmamalı.