Bir masonun yükümlülükleri genel olarak üçe ayrılabilir. Bunlardan biri locasındaki ya da locasına karşı olan yükümlülükleridir. Bunu locasının dışında, başkalarına ve toplumuna karşı olan yükümlülükleri izler. Ancak belki de en önemlisi kendisine karşı olan yükümlülükleridir. Bunların ikinci ve üçüncü sırada olanları, önce birincisinin yerine getirilmesini gerekli kılar çünkü bir mason Masonluktaki düzenini (muntazam bir mason oluşunu) locasına karşı olan yükümlülüklerini yerine getirerek sağlar. Ben de ötekileri sonraya bırakarak, bu başlık altında bir masonun locasına karşı olan yükümlülükleri üzerinde duracağım.
Bir masonun, Masonluktaki bireysel düzenini koruyabilmesi için yerine getirmesi gereken yükümlülükleri, ikiye ayrılarak şöyle özetlenebilir:
1. Üyeliğin gerektirdiği yükümlülükler:
a) Ödentilerini aksatmadan zamanında vermek;
b) Toplantılara düzenli bir şekilde katılmak yani devamlı olmak. (Bazı büyük localarda, üyelerin toplantılara düzenli olarak katılmalarına pek önem verilmez ve bu masonlar için bir “yükümlülük” sayılmaz.)
2. Bireysel disipline ilişkin yükümlülükler:
a) Masonluğun amaçlarına, ilkelerine, geleneklerine ve yöntemlerine uygun, genel olarak toplumsal töreye ve özel olarak da “Mason Töresi”ne aykırı düşmeyen tutum ve davranışlar içinde olmak;
b) Tüzüklere ve yetkili organların kararlarına uymak.
Bir mason yükümlülüklerini yerine getirdiği sürece, locasıyla arasında hiçbir sorun doğmaz. Doğru olan ve olması gereken de budur. Ancak bildiğimce ne yazık ki bu konuda görülen ve izlenenler, doğrulardan çok yanlışlardan hatta olmaması gerekenlerden de söz etmeyi gerektiriyor. Masonluk belki çok iyi ve çok güzel ama ne yazık ki birçok mason kimliğinde bu iyiliği ve güzelliği yansıtamıyor.
Bazı zaman, yanlışlardan, olmaması gerekenlerden söz etmek, doğruyu ve olması gerekeni daha iyi anlatıp göstermek bakımından yararlı olabiliyor. Dolayısıyla ben bu yöntemi de kullanıyorum. Masonlar eleştirilemeyecek kişiler değil. Aksine, kendilerine yöneltilen eleştirilere kulak vermelerinde yarar var.
Bir başka başlık altında belirtmiş olmama karşın, burada şu Masonluktaki ödenti konusuna yine değinmek gereksinmesini duyuyorum. Her mason, locasında, ödenti yükümlülüklerini, yakınmaksızın, aksatmadan, ilgili görevliyi atlatmaya kalkışmadan yerine getirmeli. Eğer bir ödeme güçlüğü içindeyse bu konuyu hiç geciktirmeden açık yüreklilikle locasının üstad-ı muhteremiyle görüşmeli. Ödeme güçlüğü çeken masonlara birtakım kolaylıklar gösterme olanağı vardır. Bunu üstad-ı muhterem bulur. Ona güvenilmeli.
Hiç ödeme sıkıntısı olmamasına karşın, salt umursamazlığı ya da savsaklayıcılığı nedeniyle hatta üyesi olduğu bu kurumu bir ticari kuruluş gibi görerek ödenti yükümlülüğünü geciktirerek yerine getirmeyen bir masonun düzeni bozulmuş demektir. Bunu böyle sürdürürse, er ya da geç locasının üyelerince düzensizliğine karar verilmesi kaçınılmaz bir sonuçtur.
Bu aşamada bir masonun düzensizliğine nasıl karar verildiğinin ayrıntılarına girmek istemiyorum. Belki daha sonra bunu apayrı bir başlık altında ele almak gerekir.
Ben şimdi bir masonun loca toplantılarına devam yükümlülüğüne geçeyim.
Her mason, üyesi olduğu locanın toplantılarına düzenli olarak katılmakla yükümlüdür. Bunun gerekçesi, bir masonun “mason” olması nedeniyle özdeşleşir. Şöyle ki:
Bir masonun iki temel görevi olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan biri “mason” niteliğini taşımakta oluşu nedeniyle, toplumu içinde Masonluğun amaçlarının gerçekleşmesi ve ilkelerinin yaygınlaşması için bireysel çalışmalar yapmaktır. Bu bir görevdir ama nasıl yerine getirileceği ve ölçüsünün ne olacağı ayrıntılarıyla tanımlanmamıştır. Her mason, bu görevini yerine getirme tarzını ve ölçüsünü kendi istemi, olanakları ve yetenekleri uyarınca kendisi saptar ve uygular. Hiç kimse de onu bu görevini gerektiğince yerine getirmemesinden ötürü kınayamaz. Diğer görevi de, üyesi olduğu locanın toplantılarına düzenli olarak katılmak, böylece hem kendisini bir “gerçek mason” olma yolunda yetiştirmek hem de aynı yolda diğer mason kardeşlerinin çabalarına katkıda bulunmaktır.
Bazı büyük localarda masonlar localarının toplantılarına düzenli olarak katılma konusunda bir üstlenme altına sokulmaz. Ancak bunun böyle oluşu, bir masonu, locasının toplantılarına katılmayı umursamazlıkla karşılaması bakımından haklı çıkarmaz. Yükümlülük kaldırılmış değildir; kalkmış olan zorunluluktur.
Şunu sorabilirsiniz: «Günümüzün koşulları altında bir mason locasının her toplantısına hiç aksatmaksızın katılma olanağını bulabilir mi?... Arada sırada birtakım önemli nedenlerle toplantıya katılamaması söz konusu olamaz mı? Zaman zaman birkaç toplantıyı kaçırmasının hoş karşılanması gerekmez mi?»
Elbette, bütün bunlar olabilir. Fakat bunlar “arada sırada” ya da “zaman zaman” koşuluyla olur. Hatta o gün canı toplantıya katılmak istemediği gerekçesiyle değil; toplantıya katılamamasına neden olan bir önemli engeli (mazereti) nedeniyle olur. Üstelik engelini de önceden bildirmesi koşuluyla olur. Makul ve geçerli bir engelinin olduğunu önceden bildiren bir mason, toplantıya katılmamış olduğu için herhangi bir sitemle karşılanmaz ve kınanmaz. Bundan ötürü kendisine yükümlülüğünü yerine getirmediği söylenmez.
Kimi masonların bir engeli olduğu için toplantıya katılamayacağını bildirmekte çekingenlik gösterdiği biliniyor. Özellikle bu amaçla üstad-ı muhteremi aramaktan çekiniyorlar. Oysa şöyle deniyor: Bir üstad-ı muhterem, engelini bildirmek üzere kendisini arayan bir kardeşine bu düşünceli davranışından ötürü olsa olsa içtenlikle teşekkür eder.
Ancak şunu da unutmamalı: Bir mason, engelini bildirmekte kusur etmedi diye o toplantıya katılmış sayılmaz. Locadaki gözler, hiçbir engel bildirmeksizin toplantıya katılmamış olan kardeşi arar. Hele bir sonraki toplantıda da aynı durum ile karşılaşırlarsa merak etmeye başlarlar; iyi mi, bir sorunu mu var diye…
Masonlukta eğer “geçerli engel” diye bir şey varsa, demek ki bir de “geçersiz engel” vardır. Kişinin, engelinin “geçerli” olup olmadığına ilişken kendine özgü bir yargısı bulunabilir. Fakat Masonluğun yazılı olmayan kuralları uyarınca bazı engeller geçerli sayılamaz.
Biz geçerli olanlardan başlayalım… Şu tür engeller, hiç tartışmasız geçerli sayılır:
a) Hastalık ya da toplantıya katılmaya elvermeyen bir rahatsızlık;
b) Yakınlarından birinin hastalığı ya da ölümü;
c) Önemli bir aile sorunu;
d) Herhangi bir nedenle, locanın çalıştığı kentin yetişemeyeceği ölçüde dışında bulunma.
Fakat “iş yoğunluğu”, “önemli bir işin mutlaka yapılıp bitirilmesi gereği”, “katılma zorunluluğu olan bir başka toplantı” ya da “bir konuk ağırlama gereği” ve benzerleri, ancak arada sırada, ender olarak ortaya çıkacak olursa geçerli sayılabilir. Aynı tür ya da benzer bir engel, üst üste yinelenecek olursa geçerliliğini yitirir. Bir mason, bu tür bir engeli nedeniyle bir toplantıyı kaçırması söz konusu olursa, bir sonraki toplantıya mutlaka katılabilmek için gerekli her türlü önlemi önceden almaya bakar. Bunu yapmıyorsa, Masonluğa karşı ya yeterince ilgi duymamış ya da önceleri duymuş olduğu ilgi azalmaya yüz tutmuş demektir; kendisini Masonluğun dışına çıkarmaya hazırlanıyor gibidir.
Üst üste engeller, bir ya da iki, bilemediniz üç toplantı için bildirilebilir. Bunu kısıtlayan bir kural yoktur; sadece anlamsız kaçmaya, can sıkmaya başlar. Oysa bir geçerli engel, uzun süreli de olabilir. Bu durumda o masonun gerekçesini ve süresini de belirterek izin isteminde bulunması gerekir. Bunu yapan bir mason ise pek sorgulanmaz ve dilediği süre boyunca kendisine izin verilir. Yeter ki locasından uzak kalacağı bu süre içinde sorunları her neyse onları çözümlesin ve locasının toplantılarına düzenli olarak katılmaya başlasın.
Uzun süren izinlerin, bir masonun Masonluğa karşı duyması ve göstermesi beklenen ilgiyi azalttığı da bir gerçektir. “Gözden uzak olan gönülden de ırak olur.” denildiği gibi, locasının toplantılarından uzun süre ayrı kalan bir mason da ne yazık ki Masonluktan soğumaya başlar.
Bir masonun Masonluğa karşı ilgisinin azalması da Masonlukta oldukça sık görülen bir sorun… Bunu da bir diğer başlık altında inceleme konusu edelim.