Yeterli sayıda üyesi olan bir mason locasında mutlaka iki koruyucu vardır: Biri mabedin içinde diğeri dışında görevlidir. Eğer loca üyelerinin sayısı yetmezse, her iki görev, çaresiz, tek bir koruyucu tarafından yürütülür. Ancak biz üye sayısının yeterli olduğunu varsayalım. Önce iç koruyucu sonra dış koruyucuya bakalım.
İç Koruyucu
Bir locadaki diğer görevlilerin görevleriyle karşılaştırıldığında, bu kişinin görevi belki ikincil sayılabilir. Ancak hayli önemlidir de. Nitekim öyle olmasaydı, bu nitelikteki bir görevliye gerek olmazdı. Onun, aslında basit ve kolay olmakla birlikte, görevini aksatmadan ve gereğine uygun bir şekilde yapması beklenir.
Locanın oturumuna katılacak olan tüm masonlar mabetteki yerlerini aldıktan sonra, üstad-ı muhterem oturumu açmaya hazırlanır. İşte o anda iç koruyucu mabedin kapısını içeriden kilitler ya da sürgüler. Bunun nedeni, sadece güvenlik değildir. Ezoterik yöntemle çalışmakta oluşun gereği simgesel bir anlamı olduğu söylenebilirse de asıl konu bu da değildir. Önemli olan, daha sonra sözünü edeceğim dış koruyucu (gözcü) mabet dışındaki yerinde beklemekte olsa bile dışarıdan herhangi bir kimsenin o aşamada yanlışlıkla kapıyı açmasını önlemektir. Kapının, tüm oturum boyunca kilitli ya da sürgülü durması gerekmez; nitekim daha sonra oturuma geç kalanların, en azından dış koruyucunun girebilmesi için açılacaktır da. Fakat oturuma ritüelik olarak başlanması sırasında öyle olmalıdır. Aynı şekilde oturumun sonunda ritüelik kapanış sırasında da…
Bir mason mabedinin kapısının genellikle bir gözetleme deliği bulunur. Bildiğimiz bir optik gözetleme deliği biçiminde olabilir ama bu bakımdan genellikle geleneklere bağlı kalınarak küçük bir gözetleme penceresi yapılır. İç koruyucudan “mabedin güven altında olup olmadığını incelemesi” istendiği zaman, o da dışarıya bir göz atar. Dış koruyucu görevinin başında olduğu sürece çalışma için gerekli güvenlik sağlanmış sayılır.
Günümüzün teknik olanakları çerçevesinde bu amaçla niçin bir kamera ve monitör kullanılmadığını sorabilirsiniz… Kim bilir, belki onu da kullananlar vardır. Benim burada anlattıklarım Masonluğun geleneksel yöntemi.
Herhangi bir mason mabede gireceği zaman, mabet kapısı kapalıysa, kapının mandalı ile doğrudan kendisi açmaz. Kapıyı ona iç koruyucu açar. Nitekim bu nedenle, bir yanlışlık yapılmaması için bazı mabetlerin kapısının dışında mandal yoktur; sadece içeriden açılabilir. Dışarıdan açmak gerektiğinde anahtar kullanılır. Dolayısıyla mabede girebilmek için önce kapıya vurmak gerekir. Sadece dış koruyucu kapıyı vurmadan içeriye girebilir. (Dışarıda kapı mandalı yoksa, onun anahtarı vardır.)
Bu aşamada bir parantez açarak, bir başka konuya daha değinmek istiyorum. Masonlukta her derecenin kendine özgü bir vuruşu vardır. O derecede yapılan bir çalışmada içeriye girebilmek için kapıya o dereceye özgü vuruş yapılması gerekir.
Kapı vurulduğunda, iç koruyucu hemen davranır. Gerekli görürse kapıyı kilitler ya da sürgüler. Kapıya ya ilgili dereceye özgü biçimde ya da yanlış vuruş yapılmıştır. Önce kapıya o da bir vuruş yapar ya da bir başka biçimde ses çıkararak dışarıdaki her kimse ona beklemesi gerektiğini belirtmiş olur. Bundan sonra da gelenin kim olduğuna mı bakar? Hayır. Mabet kapısının güvenliğinden asıl genellikle locanın birinci nazırı sorumludur. Dolayısıyla kapıya nasıl bir vuruş yapıldığını hemen birinci nazıra bildirir. O da ya iç koruyucuya gelenin kim olduğunu incelemesini söyler ya da bu durumu üstad-ı muhtereme aktararak onun yönergesini bekler. Sonunda iç koruyucuya gelenin kim olduğunu incelemesi söylenir,
Bunun üzerine iç koruyucu gözetleme deliğinden bakarak gerekli incelemeyi yapar ve gördüğünü birinci nazıra bildirir. Kapıyı açıp gelen kişiyi içeriye alması için, mutlaka birinci nazırın yönergesi gerekecektir.
Ne kadar çok formalite değil mi?... Öyle gibi geliyor ama Masonluğun geleneksel yöntemleridir bunlar ve masonlar bu gibi işleri hiç de “formalite” olarak görmez.
Kapıya derecenin vuruşuna uymayan bir vuruş yapıldıysa ya da iç koruyucu gözetleme deliğinden dışarı baktığında gelen kişiyi tanımıyorsa ne olur?
Eğer o esnada dış koruyucu mabet dışında ise sorun yok; çünkü zaten o gereken incelemeyi yapmıştır. Ancak dış koruyucu da çalışmaları izlemek üzere mabetteyse, dışarıya çıkarak gelen kişinin kimliğini sorgulaması gerekecektir. Bu Masonlukta öylesine ciddiye alınan ve önemsenen bir uygulamadır ki, bazı büyük locaların benimsemiş oldukları yöntem uyarınca dış koruyucunun dışarıya çıkıp gerekli incelemeyi yaptıktan sonra yeniden kapıya vurmasını gerektirir.
Oturum esnasında birisinin mabede alınması gerektiğinde, kapı ancak tek bir kişinin geçeceği kadar açılır; bir diğer deyişle aralanır. Mabet kapısının ardına kadar açılması, ancak oturuma başlanmadan önce, oturumdan kapatıldıktan sonra ve bir törende söz konusu olabilir.
Şayet kapıyı vurmuş olan kişinin içeriye alınması uygun değilse ne olur?... İşte o zaman daha sonra sözünü edeceğim dış koruyucu mabet dışına çıkarak gereğini yerine getirir.
Nasıl daha önce sözünü etmiş olduğum tören üstadı her an üstad-ı muhteremin bir şey isteyebileceğini ya da bir yönerge verebileceğini göz önünde tutarak uyanık olmak zorundaysa, iç koruyucu da tüm oturum boyunca kapının vurulabileceğini düşünerek tetikte durur.
Bu anlatıma başlarken iç koruyucunun ikincil bir görevli sayılabileceğini, görevinin kolay ve basit olarak nitelenebileceğini söylemiştim. Meğer hiç de öyle değilmiş. O sözümü geri alıyorum.