Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Paranoyak Toplum  (Okunma sayısı 3119 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 02, 2008, 03:48:29 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Paranoya ve Megalomani, insanlığın ana temel kanunu bilinemedikçe  yeterince bilinemez kalmıştır. Üzerine fazla inceleme de yoktur. Olanlar da çok sınırlı ve öykümsü olmaktan  çıkamayan  ölçülerdedir : konu , ana kanun çerçevesinde  ele alınamadıkça ya  pek dokunulmaz ya da konuyu aydınlatmak çabası içerisinde konu uzatılır durur. Yani  beyin dosyaları konunun ana halkasını yakalamak  üzere   kendini karıştırıp durur. Fakat ana kanun  , konuya uygulanabilince  konu adeta kendiliğinden aydınlanır.

İnsanın (kişinin – ailenin - sınıfların – zümrelerin  ve toplumların) en  temel arzusu yaşamak-yücelmektir. Ya korkusu  nedir ? 

toplumsal seleksiyon  korkusudur.

Yani  elenme ; dibe vurma – toplumdaki yerini  bütünüyle  kaybetme – yok olma  korkusudur. Her korku bu temellere göre olur. Çünkü bu  temeller genetiktir –gelenekseldir.

Kof yücelimler korkulara ,Korku paranoyaya sıçrar. Paranoya üst derecelerine sıçrar.

Kişi  paranoyak olmamak için  olması gerekenden çok daha alt düzeyde bir göreve ve yaşama katlanır  hale girer.

Örneğin  kaçmak - sığınmak , evinden işinden çıkmamak , yöresinden ayrılmamak ve benzeri gibi.  Ama  toplumsal evrim durmaz ; her kişiyi kendi ininde bulur ve onun katlanamayacağı  yaşamı ona gösterir.

Basit Korkularımızın ve paranoya derecesindeki korkularımızın  derecelerini ve derinliğini anlayabilmek için  doğadaki canlı düzeyindeki korku temellerine inmemiz gerekir. Doğadaki bir canlının  en büyük korkusu nedir ?Canlı, kendisi bilinçle bilemez,  fakat genlerinin (organizmasının) determinizmiyle bilir : canlının en büyük korkusu : DOĞAL SELEKSİYON  kanunlarının gidişinde elenmek – yok olmaktır.

Bu korku , canlı birey için de canlı tür için de geçerlidir.

Canlı tür  daha oluşurken  bütün genleri – hücreleri bu korkularla dolup taşar. Doğada iklimler köklü değişiklere uğradıkça canlılar yeni gelen iklim – bitki ve hayvan örtüsü  koşullarına ayak uydurmak için  DNA’larıyla – hücreleriyle  büyük bir seferberliğe girerler. Çünkü uyum yapanlar ayakta kalıp yaşayabilirler.

İşte bu geçiş aşamasında canlılar , kendi türlerinin  her bireyinde ölüm dirim savaşını  insandan  çok daha keskin  bir şekilde yaşadıkları için korku her hücreyi genlerine dek sarar.

Canlılarda bu yüzden paranoya olma elastikiyeti yoktur veya çok zayıftır : korku paranoyaya varamadan canlı korkunun

yüksek derecesinden ölür.

Ve zaten tür içinden sadece  genleri en yetenekli  olan birinin çıkıp yeni uyum mekanizmaları geliştirinceye kadar eski  tür bire dek kırılır. Kırılırken de korku hücreleri sarar. Genlerine dek işler. Yeni uyum sistemini geliştiren yeni bir türe atlamış ve yeni yavrularda yeni organlar çıkarmış olur.

Ama bu kadarla da kalmaz. Doğal Seleksiyon kanunları  canlıları her an  korku içerisinde yaşatır. Yaşama ve üreme savaşları da adı üzerinde her an kaçmaca – kovalamaca içinde geçer.

Ölüm – dirim savaşı ve imha  biraz esnese de araya ricat – savunma – saldırı gibi aşamaları  daha elastiki biçimlerde koysa da ; yani imha aşaması , hemen birdenbire  iklim başkalaşımlarında olduğu gibi  kısa süreli baskınlar biçimlerinde gelmese de  Son duruşmada   hep o imha korkusuyla yaşanır. Korku , canlıların yaşamında bu yüzden daha kolay anlaşılabilir . İnsan  elastikileşir.


İnsan toplumunda her şey binlerce milyonlarca misli elastikleşmiş  duruma girer. Böylece korku ve paranoya da esnek ve aldatıcı bir  savunma – saldırı mekanizması kazanır. Fakat sonuç : canlının İnsanlaşırken  olağanüstüleşmiş muhteşem  bir  uyum elastikiyeti  kazanmasıdır .

Korku  canlıda ölümle sonuçlanır , insanda ise paranoya ile sonuçlanırken  ölüme veya seleksiyona (elenmeye) karşı bir savunma mekanizması haline gelir. Ölümün önü  paranoya ile kesildiği gibi , paranoyaların önü de , yeni yaşam biçimleriyle  (kişinin daha katlanılabilir bir yeni yaşam biçimiyle) kesilir. Kişi ve toplum böylece kendi içlerindeki denklik yasası  gücüne göre yeni yaşam biçimlerine saparak bir hiyerarşı kazanır.

Örneğin devrimci kuşaklar genellikle yarışa eşit başlasalar da eşit bitiremezler. Kimisi katlanacağım sanabilir ama katlanamadığını  gördükçe  kendi  gerçek gücüne uygun  bir yolu deneyip bulur. Hiyerarşi de böylece yerli yerine oturmaya başlar. Bu gerçekliği  kabul etmek elbette akıl yoluyla olmadığı



 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
4063 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 25, 2006, 11:21:56 öö
Gönderen: MASON
3 Yanıt
7518 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 02, 2014, 11:35:07 ös
Gönderen: Katharsis
1 Yanıt
3751 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 07, 2009, 08:13:34 ös
Gönderen: ozak1977
2 Yanıt
5692 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 15, 2010, 02:25:22 ös
Gönderen: popperist
2 Yanıt
6380 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 08, 2009, 01:55:14 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2909 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 09, 2009, 10:17:59 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2809 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 10, 2009, 10:37:07 öö
Gönderen: ADAM
Açık toplum vakfı

Başlatan calatrava Diger Konular

1 Yanıt
4348 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 29, 2010, 09:17:16 ös
Gönderen: popperist
3 Yanıt
3971 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 04, 2010, 06:42:35 öö
Gönderen: calatrava
12 Yanıt
8852 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 25, 2013, 09:20:07 ös
Gönderen: karahan