Sayın Kerem Doksat'ın yazısı;Zamandan, mekândan münezzeh olduğu ve derin düşüncelere daldığı bir zamanda, Âdem, adem olmaya karar verdi ve sıkıntıdan patladı!
Patlayınca da her bir yöne yayıldı, varoluşunu hissetti, mutlu oldu.
Başladı kılıktan kılığa girmeye…
Kadîm Mısır’a gitti, Ra oldu ve güneşin doğuşuyla kendini gösterdi. Eski tanrı Atum’la kendini bir tutturup, IV. Sülâle döneminde devlet tanrısı oldu.
Kefren’den başlayarak firavunlar, onun soyundan geldiklerini ilân etmişlerdi.
Geb ve Nut’un oğlu, yeraltı dünyâsının hâkimi, ölümsüz hayat için diriliş tanrısı, kural koyucu, koruyucu, ölülerin yargıcı Osiris, Nut ve Geb’in ilk çocuğuydu. Set ise Nephthys ve İsis’in kardeşi, aynı zamanda İsis’in kocasıydı. Horus, İsis’ten oğluydu. Nephthys, İsis gibi davranarak ve Osiris’i baştan çıkardı ve Anubis’i doğurdu. Osiris adı bu tanrıya kadîm Greklerin verdiği isim oldu. Osiris’in eski Mısırca’daki asıl adı “gözün yeri” anlamındaki Asâr’dı (veya Usire). Bu ad, hiyeroglif yazısı ile yazılırken iki ideogram kullanılarak yazıldı; kullanılan iki ideogramdan biri tahttı, dğeri göz.
Taht otoriteyi remzediyordu, göz her şeyi bilenin dâima bizi gördüğünü…
İnsanlara pergel gibi dönmeyi, gönye gibi doğru olmayı öğretti…
Osiris başta erkeklerin dünyâsının kural koyucusu oldu ve Ra gökyüzüne kural koymak için dünyâyı bıraktığında, kardeşi Set, Osiris’i öldürdü. İsis’in sihri sâyesinde tekrar hayata döndü. İlk ölen yaşayan canlı olduğu için sonraları ölülerin tanrısı da oldu. Set’ten sonra babasının öcünü alarak Horus firavun olunca Horus’u da kapsadı ve Ra-Horakhty (Ra-Horus) ismini aldı.
Oğlu Horus, onun ölümünün öcünü alıp Set’i yendikten sonra ve onu Batı Mısır’ın çölüne (Sahra’ya) gönderdi.
Bütün Mısır tarihi boyunca dualar ve büyüler Osiris’e yöneltilmişti, onu takdis ederek kendisinin kural koyduğu öbür dünyâya girmesi umulmuştu, özellikle Orta Krallık döneminde popülaritesi arttı. 18. Sülâle döneminde Mısır’da en çok tapılan tanrı oldu ve bu popülaritesi, Mısır tarihinin en sonlarına kadar sürdü.
Güneş, Ra’nın sembolüydü; bütün vücudunu veya gözünü temsil ediyordu. Ra’nın sembolleri güneş sembolleriydi, Phoenix’e benzer bir özelliği vardı; her sabah ateşlerin içinden tekrar doğardı. Aslında Ra, Mısır’ın tek tanrısı idi ve bir monoteizm vardı. Diğer bütün tanrılar ve tanrıçalar Ra’nın parçalarını oluşturuyordu.
MÖ 2400 civarında millî bir tanrı (henoteist) hâline geldi; daha sonra Amun ile birleşip Amun-Ra’yı oluşturdu. Ra diğer tanrılardan daha köklü bir yapıya sâhip olduğundan, çoğu olaylarda diğer tanrılara emir verdi ve yönetici oldu. Amun-Ra en güçlü tanrıydı ve Mısır’ı teokrasiye çevirdi. Sonraki zamanlarda yeryüzü tanrısı Atum’un güneşi batıran tanrı olduğuna inanıldığı için, Ra’nın güneş battıktan sonraki hâli olarak düşünüldü. Güneşi gökyüzünde hareket ettiren tanrı olan Khepri de zamanla Ra’nın bir parçası oldu; Ra’yı doğan güneş kıldı.
Amon-Ra’nın kimliği daha sonra Grek ve Roma mitolojilerinde; Zeus’un şehri Diospolis, Thebes’e adanmıştı. MÖ 14’üncü Yüzyıl’a kadar aynı şekilde var olan Ra, Firavun Akhenaten zamanında Aten tek tanrısına inanış geçtiğinde tek tanrılığını yitirdi.
Ancak…
Ra her zaman tek tanrı olarak görülüyordu ve gelen çoktanrıcılıkla olan savaşını anlatıyordu. İçinde birçok tanrının ayrı bir tanrı olarak değil de, Ra’nın bir parçası olarak var olduğunu anlatıyordu.
Nitekim ona şöyle dua ediliyordu: “Şükürler olsun o Ra’ya; Gücü yaratan, Ament’in alışkanlıklarının içine giren; bakın Temu’nun vücûduna… Şükürler olsun o Ra’ya. Gücü yaratan, Anubis’in gizli yerlerine giren, bakın Khepera’nın vücûduna”…
İşte tarihten sonra ismi oradan oraya dolaştı, Musa’nın, İsa’nın ve Muhammed’in dinlerine nüfûz etti ve her duada “amen yâhut âmin” derken, aslında bir firavuna selâm yolladıklarını çoğu mü’min bilmedi.
Sonra yaratıcılığını iyice arttırdı, kendi kızını hâmile bırakıp, ondan gene insan sûretinde doğdu ve annesinin recmedilmesine mâni olmak için hemencecik konuştu.
Ve Rab oldu, oldu da oldu…
Ve zamandan, mekândan münezzeh olduğu ve derin düşüncelere daldığı zamanlarda…
Âdem, adem olmaya karar vermeye ve sıkıntıdan patlamaya devam etti!
Kaynak:
http://www.keremdoksat.com/2011/12/04/adem-adem-ve-amin/