Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Masonlar önlüksüz kardeşlerini hangi statüte görürler...  (Okunma sayısı 20984 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 09, 2011, 08:44:18 ös
Yanıtla #10
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 236
  • Cinsiyet: Bayan

Sn Adam,
Benim  şimdiye  kadar anlayabildiğim  şekliyle ritüellerini  yaşamadan, icerdiği ezoterik ögrenimin  katılımcısı  olmadan istediği  kadar benzer felsefesi  olsun,sembollerinden aynı anlamlar  çıksın bu mason yapmaz.İki  anahtar  birbirine cok benziyor  olabilir ama benzer  yönlerinin  cok olmasından dolayı  aynı kapıyı  açmazlar.
Saygılarımla
Aqua
Quoddam ubiquae, Quoddam semper, Quoddam ab omnibus, creditum est!


Mayıs 10, 2011, 07:59:11 öö
Yanıtla #11
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Aqua'nın forumda dedikleri hep gayet iyi anlaşılır da, bu kez ne demek istediğini ben pek anlayamadım galiba...

Bu konu başlığı biraz eski tarihte kalmış. Burada "önlüksüz mason" diye bir terimden söz ediyoruz.

Öncelikle şunu belirtmek isterim: Aslında bu terimi Masonluğun dışındaki genel dünya değil, masonların kendisi kullanır. Elbette Masonluğu bilmek ve yaşamak aynı şey değildir.  Ben bir başka yazımda bu olgunun bir tiyatro yapıtını senaryosundan okumak ile sahnede izlemek arasındaki farka benzetebileceğini söylemiştim. Hatta izlemek bile yeterli değildir; onu belki Masonluktaki beyaz oturum ya da açık oturum gibi uygulamalarla benzeştirebiliriz. Masonluğun asıl uygulanışı, ı tiyatro yapıtının sahnede sergilenişidir. Yazarıyla, yönetmeniyle, oyuncuszuyla, dekon-rcusuyla, ksesuarcısıyla, ışıkçısıyla, efektçisiyle, tüm yan elemanlarıyla tiyatrocuların tümüdür masonlar.  Hani Masonluktaki farklardan söz ediliyor ya, işte onu da rdrmatik tiyatro ile epik tiyatro gibi farklar biçiminde bir benzeştirme kapsamına alabiliriz belki.

İşte bu tiyatro yapıcılarının dışında, tiyatroya gönül vermiş olanlar vardır. Kimileri iyi bir tiyatro izmeyicisidir, kimileri izleyici bile değildir ama gönüllerindeki bağlılık değişmez. Masonlar, çalışmalarında mutlaka bir önlük takar; bu, masonik çalışmanın zorunlu bir öesidir. Ancak işte kimileri vardır ki o tiyatroya gönül vermiş olanlar gibi, bilseler de ilmeseler de Masonlğun amaç ve ilkelerine gönül vermiş, bireysal bakımdan Masonluğun töresiyle belki birçok masondan daha ileri düzeyde uyum gösteren,  masonlar işte onları "önlüksüz" olarak nitelendirirler.

Bunun bir özeni olduğu bile söylenebilir masonlar için...
   
       
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 10, 2011, 08:24:07 ös
Yanıtla #12
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 236
  • Cinsiyet: Bayan

Sn Adam ,
 Masonluğun amaç ve ilkelerine gönül vermiş, bireysel bakımdan Masonluğun töresiyle belki birçok masondan daha ileri düzeyde uyum gösteren bir kişi  neden mason  olmaz ?
 Önce ki  gönderide   anlatmak  istediğim masonlar dışında, başka bir  grubun  ya  da  baska  bir kişinim  muadili,eş değeri alt kumesi farklı  bir şekli olmayacağı  fikrini  düşünmemdi.Sadece bunu  ifade etmek istemiştim.Şimdiye  kadar  edindiklerimden çıkarabildiğim sonuç bu oldu.
Saygı  ve  sevgilerimle .
Aqua
Quoddam ubiquae, Quoddam semper, Quoddam ab omnibus, creditum est!


Mayıs 10, 2011, 09:03:06 ös
Yanıtla #13
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 498
  • Cinsiyet: Bay


 Masonluk hakkında araştırmalar yapıp bu konuyu bir harici ne kadar bilebilirse o kadar bilebilmek, anlayabilmek adına başvurduğum kaynaklar da , konumuzla ilgili hep şu tespit karşıma çıktı: Masonluğa kabul edilmeye layık insan sayısı, Masonluğa kabul edilmiş insan sayısından hep daha fazladır. Bunu Masonluğun kendisi söyler. Fakat gelin görün ki, Masonluğun bütün bu iyi insanlara ulaşabilmesi imkansızdır.

 Bunu kesin bir örnekle açmama izin verin. Forumumuz da hepimizin tanıdığını umduğum bir üyemiz var; Mustafa Kemal. Bildiğiniz gibi onunla bir roportaj yapmıştım, vereceğim örnek de o roportaj da yer alıyor. Bu yüzden kendisinin bilgisi olmadan bu örneği kullanıyorum. Konumuzla çok alakalı bir örnek:

 Hatırlarsanız sayın Mustafa Kemal , o roportajımız da Babası'ndan söz etmişti. Hatta Babasının eğitim ve kişilik özelliklerinden kısaca bahsettikten sonra, teklif geldiği halde Mason olmayı kabul etmediğini gerekçeleriyle birlikte ( Babasının ortaya koyduğu gerekçeler)anlatmıştı...Fakaat! İşte sayın Mustafa Kemal'in anlattıklarından konumuzla alakalı en önemli bölüm de bura da karşımıza çıkıyor. Sayın Mustafa Kemal babasının araştırmalarının , makalelerinin Localar da daha önceden okunduğunu söylemiş ve ( haklı olarak) bundan mutluluk ve gurur duyduğunu söylemişti.

 Şimdi gelin hepsini baştan alalım: Bir insan var , kendisine Masonluk'tan teklif geliyor ve o , kendine göre gerekçelerle bunu kabul etmiyor ( merak eden ve okumamış olanlar roportaja bir göz atabilirler). Bununla birlikte bu insanın yazdıkları Localar da okunuyor, hatta kimi Masonlar verecekleri konferanslara hazırlanırken bu kişiden yardım istiyor ve alıyor.

 Bana göre sayın üyeler ,Masonluk insanlara işte böyle bakıyor. Önlüğü takmak veya takmamak teknik bir olgu gibi. Masonluk sizin nasıl bir insan olduğunuzla ilgileniyor.

 Önlüksüz bir Mason mu görmek istiyorsunuz? İşte sayın Mustafa Kemal'in babası. Önlüksüz bir Masona Masonluk ve Masonluğun nasıl baktığını mı merak ediyorsunuz? Sanırım bunu yukarıda anlatabildim.

  Saygılarımla.
enelsır


Mayıs 11, 2011, 07:54:06 öö
Yanıtla #14
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Aqua'nın sorusuna ben biraz daha belirgin açıklama getireyim.

Soru şu: ...... Masonluğun töresiyle belki birçok masondan daha ileri düzeyde uyum gösteren bir kişi  neden mason  olmaz ?

Birçok nedeni olabilir. Hele bunu yurdumuz ortamında düşünürsek, nedenlerin sayısı daha da artar.

Şu her dernekte olduğu gibi mason derneklerinde de var olan ödenti konusunu geçelim mu, geçmeyelim mi? Geçmeyelim çünkü töresel bakımdan üstün düzeyde bir kişi bile maddi bakımdan geçim sıkıntısı içinde olabilir. Böyle bir durumda Masonluğa girmek istemesi değil, istememesi pek doğaldır.

Masonluğun adının temize çıkarılamamış olması bilnmeyen bir şey değil... İlgili kişi, sosyal ya da iş çevresinde Masonluğa girmiş bulunduğunu saklayamayabiler ve o çevre Masonluğa bir olumsuz ön yargı ile bakmaktadır. Böyle bir durumda o kişinin Masonluğa girmesi değil, girmemesi Masonluğun açısından çok daha yararlıdır.

İlgili kişi Masonluğu enine boyuna incelememiş, kendisini masonlar ile karşılaştırmamıştır. Şayet masonluğa girecek olursa, bunun kendisine de, Masonluğa da, toplumuna da, insanlığa da yararlı olacağını hiç aklına getirmemiştir. Dolayısıyla bu bağlamda bir girişimde bulunmamıştır.

Masonluktan yana olanlar için dışarıdan bakıldığında mason olmak çok çekici gibi görünüyorsa da, masonların yükümlülükleri göz önünde tutulunca aslında bu işin hayli özveri gerektirdiği de göz ardı edilemez. En azından iki haftada bir belirli bir günün akşamında toplantıya katılma gereği bile bir özveri sayılabilir. İlgili kişinin töresel niteliklerinin elverişli olması, ayrıca bir de özveri göstermesini de gerekli kılmaz. O kişi bu nedenle, yapamayacağı ya da istemeyeceği için, kendisine öneride bulunulmuş olsa bile  Masonluğa girmeyebilir. 

Kişi Masonluğun töresiyle uyum göstermekte olabilir ama Masonluğun asal ya da örgütsel ilkeleri çerçevesinde hoşlanmadığı, uyum göstermediği noktalar da bulunabilir. Üstelik bunlar çok önemli de olabilir. Kimileri de bundan ötürü mason olmaz.

Sanırım yeterince saydım. Bu konuyu öyle ayrıntılı bir şekilde düşünmemiş, bunları d öylesine çalaklavye yazmış  olduğum için eklenecek başka gerekçeler de bulunabilir.
 

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 11, 2011, 01:52:37 ös
Yanıtla #15

Sn. Adam'ın bu yazısı üzerine, benim aklıma gelen bir cümle var. Peki ya Masonlar "önlüklü ama kardeş olamayanlar" için ne düşünür? Bizim aramızda bir tabir vardır, "Tekris hatası" deriz. Sn. Adam bu kişilere örnekler de vermiş. Ta 1988 yılında "Şakül Gibi" Dergisinde çıkan bir yazıyı paylaşmak istiyorum sizlerle. Ben okurken gerçekten duygulandım, ders çıkarttım. Umarım "ne olması gerektiği" hakkında herkese fikir verir.

Aramızdan Yanlışlıkla Gelip Geçen Kardeşime

“Şuraya altı ayda bir geliyorum, ondada ayaklarım geri geri gidiyor... Bir oyun salonu bile yok... Bari bir saunası olsa yüreğim yanmaz. O ne biçim yemekhane? Teybe bir kaset koymadan kafa çekilen yer kaldı mı? Şöyle hafif yollu kafayı bulup da, kalkıp bir oynamayı dene bak oynatırlar mı? Kaç defa geldik buraya boşu boşuna... Bir şey öğrendiysem, bir faydasını gördüysem Arap olayım!

Yok şöyle duracakmışsın, böyle oturacakmışsın, yok selâmı şöyle çakacak, yürüyüşü böyle yapacakmışsın Bir edebiyat parçalama ki, yeter artık sıktı yahu! Sanırsın Dünyayı bunlar yaratmış...

Uğraş didin, bu günkü seviyene gel, herkes sana iki büklüm, sonrada burada bir sürü martaval dinle: Yok acemiymişsin, yok daha yeni doğmuşsun, yok çırakmışsın, yok kalfaymışsın...

Bir de devamsızsın lafları, dudak bükmeler... Beş kuruşluk menfaatim olsa bari.

Keyfim, rahatım yerindeyken, öyle kimsenin oyuncağı olmaya niyetim yok. ilk anlattıklarında bu işin bu kadar yavan olacağını anlamalıydım, ismi sağda solda bu kadar şişirilmiş olmasa, aidatını bile ödemeye değmez. Daha da sıkarlarsa alsınlar başlarına çalsınlar, sokağının köşesinden geçersem kör olayım...”

Aramızdan yanlışlıkla gelip geçen arkadaş, kardeşimiz.

Üzgünüz sana Masonluğu beğendiremedik, aradıklarını bulamadın bu çatıda. Seninde Masonluğa bizim gibi ölümden öteye bağlanmanı isterdik ama zorla güzellik olmaz. Tutmayalım, sıkmayalım seni, hayatını kendi değerlerinle dilediğin gibi yaşa, yolun açık olsun, uğurlar ola... Yok, sende bir kabahat yok, sana gücenmiş değiliz. Çünkü sende olmayanı senden isteyemeyiz.

Yok illaki bir kabahatli aranacaksa, kabahat önce seni aday gösteren kardeşimizde, ola Seni yeterince elemeden, tartmadan, denemeden, sende Masonik değerlerin yeterli olduğuna iyice kanat getirmeden, kim bilir belki de sana iyilik yapmış olmak için, koluna takıp, seni ünlü bir kulübe üye yapar gibi buralara getiren kardeşimizde ola. Kabahatin bir kısmı hepimizde, senin olsa olsa, hoşça vakit geçirilecek bir bekârlar kulübü arayışında olduğunu fark edemediğimiz için.

Haklısın, senin buraya gelmene gerek yok. Sen duyduğuna inanmış, sormaya gerek duymamış, işi bitirmişsin. Sen küçücük Dünyacığımızdaki tüm canlılar gibi sadece yaşamaya, belki onlardan biraz farklı olarak iyi yaşamaya çalışıp, geçip gideceksin. Senin kendinle alıp veremediğin yok, oysa bizim var. Bizim kendimizi kendimize sormaya, Evreni kendimize sormaya, düşünmeye ihtiyacımız var.

İnsan dediğin egoizmi, tutkuları, ihtiras ve zaafları, öfke ve nefreti, kompleksleri ile tıpkı bir vahşi at Sen o ata, bir inanç sistemindeki terbiye emirlerini, nasihatler, ceza tehditlerini, mükafat vaatlerini aktarmışsın, senden günah gitmiş... Biz atı binerek terbiye ediyoruz. Onun tüm reflekslerini hissederek, baş kaldırışlarını kontrol ederek, ama yıllar sürse onu terbiye azminden vazgeçmeyerek işte, bunun için kendimizle alıp veremediğimiz var. Bilincimiz, muhakememiz, irademiz, tüm zaaflarımızla amansız bir savaşta. Küçük Dünyamızda yaşayan diğer canlılarda hiç olmadığı gibi, seninde, içinde yaşadığın Evrene soracağın soru yok.

Kafanda sorularla dolu olması gereken boşluğa, insanın sahip olduğu bilgi kırıntısı üzerine inancı basmış, hava boşluğu bile bırakmamışsın. Oysa bizim kafamız suallerle dolu ve tek tek onların cevabını, gerçeği ve yalnız gerçeği arıyoruz.

Eğer gerçeği ve bilincimizi bir heykelde resmediyorsak, sen hayali, düzmece bir kalıba alçıyı dökmüş, aynı kalıptan çıkmış milyarlarca eşi gibi heykeli bitirmişsin. Oysa biz taştan yonttuğumuz heykele, her bir vuruşumuz için, bilincimizde gerçeğin biraz daha aydınlanışını bekliyoruz Heykelimiz nesilden nesile yavaş yavaş şekillenecek, ama hiç bir zaman bitmeyecek, zira bitmesi için Evrenin Ulu Mimarı ile eşleşmek gerek. Ancak hiç bitmese de her çağda, gerçeği arayan, soran ve düşünen insanın, Evrende ulaştığı noktayı gösterecek.

Kardeşim, seni buraya çekecek oyunları, eğlenceleri tertipleyemedik, tertiplemedik. Çünkü biz bu mabede kendimizi tanımaya, düşünmeye ve gerçeği sormaya geliriz, insanlık için, Masonluk için ettiğimiz yemini hatırlamaya, tazelemeye geliriz. Buradaki üçgen aynada bedenimizden öte görüntümüze bakmaya, eğer önceden göremediğimiz bir çirkinlik varsa, onu güzelleştirmeye geliriz.

Mesleğimizin oto kontrolü bu.

Ama sen kardeşim, buraya yanlışlıkla geldiğini, burada aradığın bir şey olmadığını söylüyorsun. Bir ayağın mesleğimizin dış alemdeki isminin etkisiyle kapının içinde, diğeri mantaliten, inançların, istek ve beklentilerinle kapının dışında, mütereddit bekliyorsun Çık kardeşim, seni aramıza aldığımızda sevinmiştik ama, biz gerçeği kabul ederiz, kendini sıkma. Sana hayatta mutluluk dileriz, güle güle... Çıkmadan şunu da bilesin ki, elindeki alçıdan heykeli atıp, aramıza, çekiç ve kalemle katılmayı içtenlikle dilediğinde, sana kalbimiz sevgi, kollarımız sevinçle açık, bunu unutma...

Bizler böyle bir insanın aramıza gelmiş olabileceğine inanmıyoruz. Ama bu hiç gelmeyecek demek değildir.

Ne demişler : Kıssadan hisse...

Şakül Gibi – Sayı :9, Aralık 1988

Not: Yazıyı yazan Kardeşimiz hayatta mı bilemediğim için ismini vermemeyi uygun gördüm.

Saygılarımla.
Bir kavramın tarihini bilmediğiniz sürece
Kavramın kendisini idrak edemezsiniz


Haziran 02, 2016, 02:31:58 ös
Yanıtla #16
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 107
  • Cinsiyet: Bay

Üstatlar Merhaba,
Belki ödentileri karşılamakta zorlanacağından ve toplantılara katılmak için zaman ve enerji bulamayacağını düşündüğünden (kısaca Fakir olduğundan )masonluğa hiç başvurmamış ve davet de edilmemiş ama kendi yaşamına ve karakterine masonluğu uyumlu bulan kendisini "iyi insan" olarak gören biri var diyelim. (Davetin direk olarak ve açıkça mı yoksa alegorik biçimde mi olduğunu da bilmeyen bir kişi.)
Bu insanın mason olduğunu bildiği, saygı ve sevgi duyduğu, ağabey olarak gördüğü patronu tarafından işten çıkartıldığını düşünelim.

Bu durumda bu kişi kendi kendisini ne zannederse zannetsin aslında 'Masonlar tarafından "iyi insan" yada "önlüksüz mason" olarak görülmeyen ve sevilmeyen biridir.'  diyebilir miyiz?
« Son Düzenleme: Haziran 02, 2016, 02:41:48 ös Gönderen: Gezdirici »
Bir noktadan sonsuz doğru geçer. İki noktadan ise bir doğru geçer. Senin koordinatlarını diğer noktalarla çizdiğin doğrular belirler.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
10 Yanıt
18137 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 27, 2018, 01:38:53 öö
Gönderen: Venus
1 Yanıt
4571 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 26, 2010, 03:55:12 ös
Gönderen: martı
0 Yanıt
4245 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 27, 2010, 12:15:10 öö
Gönderen: MASON
5 Yanıt
6744 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 05, 2011, 11:41:40 öö
Gönderen: 418
Önlüksüz

Başlatan abezethibou Anketler ve Istatistikler

8 Yanıt
5994 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 13, 2012, 02:35:07 öö
Gönderen: frekans
2 Yanıt
3992 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 22, 2016, 12:34:03 öö
Gönderen: Alşah
6 Yanıt
6112 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 22, 2013, 09:04:03 ös
Gönderen: hakan_34_06
1 Yanıt
3265 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 22, 2016, 09:39:18 öö
Gönderen: Birisi
13 Yanıt
5848 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 16, 2018, 06:10:21 öö
Gönderen: ruzber
3 Yanıt
3603 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 18, 2015, 01:11:35 ös
Gönderen: Risus