Sayın Karahan’ın bu başlığın birinci bölümündeki son yazısı, bitirmek üzere eklediği birkaç satırı sildik mi çok güzel bir anlatım olmuş. Böylece kendi açımdan artık o bölümü kapatıp ikincisine geçmenin sırası geldi diye düşündüm.
Susmak bir önlemdir ya da önlemli olmanın gereğidir.
İnsan, çevresindekilerin her konudaki düşüncelerini, inançlarını, eğilimlerini, bilgi düzeylerini, anlama ve kavrama yeteneklerini, kendisinin yeni ya da başkalarından farklı olan düşünüleri ne denli toleransla karşılayıp karşılamayacağını bilmiyorsa, önlemli olmalıdır.
Düşünce, inanç, eğilim, bilgi ve bulgularını hiçbir önlem almaksızın ortaya koyacak olan kişi, bundan çok zarar görebilir. Olumsuz tepkilerle karşılaşabilir. Bu olumsuz tepkiler onun yaşamını yitirmesine neden olacak boyutlara varabilir. Tarkihte örneklerini görmüyor muyuz? O kadar olmasa bile aşağılanabilir ve birtakım ön yargılı tutumların baskısı altına alınabilir. En azından yadırganır ve kötü ya da tehlikeli bir kişi olarak tanınır.
Araştırmaları sonucunda bazı gerçeklere varmış olan bir insanın benimseyip uygulayabileceği iki ayrı tutum ve davranış tarzı vardır. Ya bunları salt kendi yararına sak1ayacak ya da kendinden başka insanların, toplumunun ve giderek insanlığın ortak yararına sunacaktır. Eğer insan bencillik etmeyerek bilgisini başkalarıyla paylaşmak, gerçeklerden toplumun da yararlanmasını sağlamak eğilimindeyse, buna karşın önlem almakta kusur ederse, tüm atılım ve girişimleri boşa çıkabilir. Yerinde ve zamanında susmasını bilemeyenleri, belki de bir daha hiç anlatamayacak, hiç açık1ayamıyacak bir şekilde sustururlar. (Nitekim işte buna forumda birkaç gün önce değindik.) İnsanlık tarihi, ne yazık ki bu olgunun çeşitli örnekleriyle dolu…
Demek ki, susturulmadan önce susmayı bilmeli.
Bu konu benim açımdan burada bitmez. En azından birkaç sözüm daha var diyecek. Ancak bu aşama durmak için iyi… Katılımcılarımız güzel katkılarda bulundu önceki bölümde. Eminim ki şu birkaç satır üzerine de belirtecekleri bir şeyler vardır.