Kuşkusuz bu konuda daha çok söyleyecek sözü olan vardır.
Şu aşamaya kadar Sayın Karahan bir öneri ileri sürdü; Sayın Noah ona karşı çıktı. İkili bir tartışma yaptılar; düzeyli...
Bence Sayın Noah yanılıyor... Bir kere masonların hedefi sadece kendini yetiştirmek değildir. O, hedeflerden sadece biridir. Asıl hedef topluma dönüktür. Yoksa bir mason içine kapanık bir mistik bilge olur; topluma hiçbir yararı olmayan bir bencil bilge... Oysa Masonluğu diğer ezoterik tarikatların birçoğundan ayıran en önemli özelliğidir bu: Yalnız masonlar için olmayıp tüm insanlık için oluşu. Ayrıca bir de şu Masonluğa girişteki ritüelik andın/yeminin kapsamına bakmalı. İlerleyen derecelerdekilere de bakmalı.
Öyle olmasa, kimilerin Ülkü Mabedi, kimilerinin İnsanlık Mabedi dediği o simgesel terimin hiçbir anlamı kalmaz.
Ancak bu, böyle bir amaç için Masonluğun tanıtmak da gerektiği anlamına gelmez. Bu amaç doğrultusundaki çalışmalar Masonluğu tanıtmadan, anlatmadan da yapılabilir.
Nitekim masonlar çok uzun süre boyunca öyle yapmış. 20. yüzyılın başlarına hatta ortalarına kadar böyle gelmiş bu... Fakat gelin görün ki 20. yüzyıl insanı artık bununla yetinmiyor. 20. yüzyıl insanı, 19. yüzyıl insanına oranla çok değişti; bu değişim kendini değiştirme tarzında sürüyor şimdilerde.
Masonluk kendini bu değişen dünyadan ayrı, tümüyle eski geleneklere ve yöntemlere bağlı, değişmez tutamaz; tutmamalı. Dolayısıyla eskiden kendini tanıtmıyor idiyse, bunu Sayın Noah'ın dediği tarzda pasif bir yaklaşıma bağlıyor idiyse de, şimdilerde artık gerekler ve gereksinmeler hiç de öyle değil.
Batı ülkelerindeki masonlar Sayın Noah'ın dediği gibi yapmadı. Masonluğu bir güzel tanıttılar toplumlarına. Bilgisizlikler böylece sona mı erdi? Hayır. Batı ülkelerinde de Masonluğu bilmeyenler bilenlerden çoktur. Fakat bilmek isteyene karşı da etkin bir çalışma yapılmıştır, yapılmaktadır. Zaten bu nedenle Batı ülkelerindeki antimasonik etkinlik ve girişimlerin tarzı Türkiye'dekinden çok farklıdır.
Bizim derdimiz, daha doğrusu Sayın Karahan'ın derdi, ben ona tercüman oluyorum, Türkiye'deki Masonluğun tanıtımı ya da Masonluğun Türkiye'deki tanıtımı... Bu konuda yetersizlik olduğunu masonlar da söyler. Üstelik bu bağlamda, bir ara dedim ya, yapılmış olan işler vardır. Ne gibi işler? Örneğin 10 küsur yıl önce (tarihini tam anımsayamıyorum, aranırsa bulunur) HKEMBL tarafından düzenlenmiş olan halka açık sergiler... Hele İstanbul'daki muhteşemdi. Orada kimi masonlarla da tanışıyor, söyleşiyordunuz. Aynı sıralarda yapılmış röportajlar...
Konu röportaj olunca iki sorun olduğu biliniyor: Birincisi konuların ve kapsamlarının saptırılması, ikincisi de işin polemiğe dökülmesi.
Yazılı basında polemik pek söz konusu olmaz; kısmen olsa bile zararsız kılınabilir. Fakat masonların sözleri değiştirilir, yazılı açıklamaları bundan hoşlanmayan, tiraj artırmak için sansasyon yaratmaya girişen yazı işleri müdürü gibi kişiler tarafından kırpılır, araya başka şeyler sokuşturulur.
Görsel medya ise bir başka dünya... Hiçbir yanını düzende tutamaz, durduramazsınız; polemiğe kesinlikle engel olamazsınız. Nitekim geçmiş yıllarda büyük üstat gibi birçok masoın çıkmıştır o ekrana... Hepsi de çıktığına çıkacağına pişman olmuştur. Sonunda masonlar TV kanallarına çıkmaz olmuştur. Ben çok ciddi kanallardan birinde Masonluk ile ilgili çok ciddi ve iyi hazırlanmış bir program izlemiştim birkaç yıl önce. Sunucu çıldıracak gibiydi. Açıkça masonları katılmaya davet ediyorlardı ve hiçbir mason katılmıyordu. Oysa katılmış olan araştırmacı-yzar kişi Masonluk hakkında yanlış şeyler de söylüyordu. Sunucu hayretler içinde kaldığını saklamıyordu. Yanlış sözler üzerine bir mason telefon etti; davet ettiler, gelmedi. Masonlar gelmiyordu. Elbette gelmezlerdi çünkü gelseler olay anıda polemiğe dönüştürülecekti. Günümüzde de gelmezler.
Demek ki Sayın Karahan'ın dediği tarzda uzaktan gazel okunması kolay oluyor ama işin içine girip, perde arkasına bakınca farklı bir manzara ile karşılaşabiliyorsunuz.
Bu açıdan Sayın Fatih Altaylı'nın En Muhterem Büyük Üstat Remzi Sanver ile yapmış olduğu o görüşme, Türk Masonluğu açısından pek başarılıydı. Kanal açısından ise rating sağlamış olsa bile aynı şey söylenmeyebilir. İki noktaya dikkat ettiniz mi? O sıralarda Fatih Altaylı'nın yaptığı o "teke tek" programı hiç de öyle teke tek değildi; ikiye tekti çünkü Murat Bardakçı da hep katılıyordu. Fakat bu kez yoktu. Bu programlarda hep dış bağlantılar sağlanıyordu. Fakat bu programda hiçbir dış bağlantı yapılmadı. Böylece iş, Fatih Altaylı ne kadar çırpınırsa çırpınsın, programın akışı ve kapsamı hitabeti de çok düzgün ve sadece bir dernek başkanı olmakla kalmayıp Masonluğu da çok iyi bilen En Muhterem Büyük Üstadın hakimiyetinde yürüdü.
Böyle TV programlarına can kurban. Başkaları nasıl yapılabilir ki?
Yapılamayınca da Sayın Noah'ın dediği yapılır. Ancak o da keşke yapılsa! Hani Masonluk hiçbir yerde ama masonlar her yerdeydi? Forum burada, masonlar nerede?