KAVRAMSAL AÇILIM
“Bir mum diğer bir mum’u tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez” Mevlana
Sokrates,“aklın başlangıcı, kavramların tanımlanmasıdır” dediğinde, tanımlayamadığımız bir sözcük veya kavramın bize ait olamayacağı, bu nedenle de, öncelikle kavramların doğru anlaşılması için başlangıçta tanımlanmasının gerektiğinin altını çizmektedir. Aksi takdirde, Maslow’un: “Elinde çekiç olan sadece çivileri görür” benzetmesinde olduğu gibi doğru anlaşılmayan kavramlardan yola çıkan birinin doğru sonuçlara ulaşması mümkün olmayacaktır. Bu bağlamda ben de konuyla ilişkili olan “Aydın” kavramı yanı sıra, diğer “Entelektüel” ve “münevver” gibi kavramları inceleyerek çalışmayı sürdüreceğim.
Gelişmiş bir ülkenin aydının bakarak bu konuda bir tanım geliştiremeyiz. Eğer bunu yaparsak, az gelişmiş veya gelişmekte olan ülke aydınını dışarıda bırakmamız gerekecektir. Sosyalist bir ülkenin aydınına bakarak yapılacak bir tanım, kapitalist ülke aydını ile ortak noktada birleşmeyecektir. Ülkelerin sosyal koşulları, ekonomik durumları, siyasal düzenleri ve tarihi misyonları birbirinden farklı olduğu için, doğaldır ki, Türkiye’deki aydın ile İngiltere’de ki aydın birbirinden farklı rol ve statüye sahip olacaktır.
Aydın tanımının ülkeden ülkeye değişmesinin en önemli sebeplerinden biri de, her ülkenin kendine has kültürü ve bu kültür içerisinde kendi aydını oluşturmasıdır. Aydının değişmez misyonlarından biri ve belki de en birincisi, içinde yaşadığı toplumsal koşullara ilgisiz kalmamasıdır. Her ülkenin toplumsal yapısı, koşulları, ihtiyaçları birbirinden farklı olabileceği için aydının fonksiyonu da elbette ülkeden ülkeye farklı olacaktır.
Aydın, bulunduğu ülkede kendine yüklenilen misyona göre değerlendirme yapmaya çalışarak evrensel bir tanım ortaya koyma güçlüğünü de muhakkak yaşayacaktır.
Aydın etimolojisi ve Tanımı
TDK göre aydın: “kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli (kimse), münevver” olarak tanımlanmaktadır.
Bu Sözlüğe göre tam anlamda “aydın” olmak için, dört niteliğin aynı insanda bulunması gerekmektedir:
1. Önce okumuş-yazmış olma,
2. Sonra kültürlü olma,
3. Toplumda nerede nasıl davranacağını bilecek ve uygulayacak denli görgülü olma,
4. Bağnazlık içerisinde olmadan ileri, çağdaş düşünceli bir yapıda olma.
Bir birey, yukarıdaki niteliklerden ikisini ya da üçünü taşıyorsa; “yarım aydın” olarak değerlendirilir.
Büyük Larousse’da ise aydın, “...düşünsel etkinliği ağır basan, düşünsel etkinliklere yönelmiş, bilgili, okumuş, değerlendirme yetisi gelişkin, entelektüel...” sözcükleriyle tanımlıyor.
Aydın, sözcük olarak genelde birbirine yakın ifadelerle, “öğrenimi, bilgisi ve görgüsü olan kimse” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlamayı biraz daha açacak olursak, “aydınlık bilincine erişmiş, okuyan, araştıran, kafa yoran, günün olaylarına ve geçmişe geniş bir perspektifle bakabilen, gelecek için insani değerler üreten, çağına tanıklık ve öncülük ederek doğrularını hayata geçirebilme sorumluluğunu taşıyan bir kimlik”, aydın kavramı için ortak bir noktadır.
“Aydın İnsan” kavramına ise, “aydınlık düşüncelere sahip olan, bağnaz düşüncelere saplanmamış olan, gelişme ve yenileşmeye karşı durmayan insandır.” şeklinde açılım getirilmektedir.
Alexander Grushevsky “aydın insan” konusunu derinlemesine incelemiş yazarlardan biridir. Yapıtında, aydının tanımını yaparken, okumuşluk ya da bilginlik ya da çağdaş görüşlülük gibi veriler yanında, bir de asıl kendi kendini aşabilme, sürekli şekilde gelişebilme, yaratıcı yaşam kuralları edinebilme, sınırsız şekilde hoşgörüye yönelebilme, insanlığa reva görülen haksızlıklara, baskılara, zorbalıklara, eşitsizliklere, sömürmelere ve her türlü şiddete ve kısacası insan kişilik ve onurunu zedeleyen her şeye karşı isyan geleneğini “huy” haline getirme zorunluluğunu öngörmektedir.
Türkiye’de “Aydın” kavramı üzerine ortak tanım yapmanın güçlüğü yanında, aydın kavramının yerine birçok kavram kullanılmaktadır. Türkçe’mizde aydın kelimesi bazen münevver, bazen entelektüel, bazen intelijansiye, bazen okumuş, bazen de ileri görüşlü, bazen halkına yabancılaşmış kişi, v.b. anlamlarda kullanılmış ve kullanılmaya devam etmektedir.
Batı toplum tarihi içinde ortaya çıkan Intellectuel-ıntellectuals, Intelligentsia, Literati ve Les cleres gibi ayrıntılı kavramların beraberinde getirdiği ayrıntılı inceleme sorumluluğu, bu uzantıları tek bir terime “Aydın”a indirgemek suretiyle bir bakıma ortadan kaldırılmıştır. Ancak, yine de bu yabancı kavramlara da kısa bir göz atmak yerinde olacaktır.
Aydın kavramı, Türkçe’ye yabancı dillerden XIX. Yüzyılda girdiği görülmekte ve bu kavram, temelde üç farklı düzlemde kendini göstermektedir. Bunlar: literati, intelligentsia, intellectuel.
Bu kavramları kısaca açıklamak gerekirse; Aydın için kullanılan ilk kavram literati kavramıdır. İkincisi intelligentsia; üçüncüsü ise intellectuel kavramlarıdır.
1. Literati:. Sözcük olarak: “Okuryazar, eğitimli, aydın sınıf, edipler, münevverler sınıfı meslek sahibi insan” ve “literatus içinde yaşadığı toplumun kültürünün özünü devam ettirme işini üstüne almış kişiler”dir şeklinde betimlenmektedir. Diğer bir söylemle de, “geleneksel toplumlarda uğraşları ‘bilme’ olan kimseler” anlamına gelmektedir. Bunların görevleri toplumsal kültürü sürdürme, toplumsal yapıyı güçlendirme ve dinsel değerleri aktarmaktır.
2. Intelligentsia: kültürel değişmeyi sağlayan, küçük bir azınlık olan elit grupları veya bu şekilde tanınan kişiler hakkında kültürel bakımdan önde gelen şahısları işaret etmek amacıyla kullanılmaktadır. Kültür değişmelerini sağladıkları konusunda tereddüt olmamakla birlikte, işlevleri itibariyle tartışılmaktadır. Toplumlara göre ağırlıkları değişmekle birlikte bu grup, ne orta sınıftan ne de herhangi bir mesleki gruptan net bir şekilde ayrılmazlar, çünkü içinde bulundukları toplumun sosyal özelliklerini taşırlar. Bu bakımdan orta sınıf büyüdükçe ona bağlı olarak İntelligentsia da gelişmektedir.
Intelligentsia sözü ilk olarak XIX. Yüzyılda Rusya’da kullanılmıştır. Bu sözcüğünün sosyolojiye girişinin, devrim öncesi Rusya’da olduğu görüşü genelde ağır basmaktadır. Batı dünyasında, muhalefet tarafına ağırlık vermek, başka bir deyişle muhalefet yapmak anlamına geldiğini, fakat devrim sonrası Rusya’da intelligentsianın bu özelliğini kaybettiğini belirtilmekte ve şöyle denmektedir; “Rus ihtilali ile birlikte parti iktidarı önünde herhangi bir muhalefet söz konusu olmayacağı için intelligentsia karşı kuvvet olmaktan çıkarılıp, yönetim çarkları arasında öğütülmüş bir hizmetliler kadrosu haline getirilmiştir”
Rus devriminden sonra kavram farklı anlamda kullanılmaya başlanmış, “kurulu düzene karşı çıkmak” anlamından çıkarılarak bu kavrama “kurulu düzenle uyumlu” anlamı verilmiştir.
3. Entelektüel:( Fransızca)- intellectuel.
Sözlüklerde, “bilim, teknik ve kültürün, değişik dallarında özel öğrenim görmüş (kimse), aydın, münevver, fikir sorunlarıyla ilgili.” olarak tarif edilir.
Yine Entelektül, “yalnızca içinde yaşadığı toplumun kurum ve değer yargılarını değil, kendi düşünce ve değer yargılarını da sorgulayabilen, dolayısıyla kendi kendine özeleştirici ve özgürleştirici bir tutum takınabilen kişidir” şeklinde de betimlenmektedir.
Şimdi, konuya kaynaklık eden bu temel kavramları sırasıyla incelemeye çalışalım.
Evet, calışmanın sonrası öyle. Ancak belki biz buraya kadarı üzerine bir şeyler deriz.