Başkalarının düşüncelerinden yararlanmak:
Bu ise görsel ve deneyimsel bilgiyi edinmekten sonraki bir aşama… Burada artık bilgiyi geliştirmek, olgunlaştırmak söz konusu… Bilgi geçici olarak bir son aşamaya gelmiş; açıklama başlamış. Elbette kişi başkalarının açıklamalarından da yararlanacaktır. Bu aşamada çok dikkat edilmesi gereken konu, onlara olduğu gibi kapılmamak, öz doğal yeteneğini yani aklını da kullanmasıdır.
Bu aslında öyle pek de soyutlanmış bir olgu değildir. Tümdengelim tarzında olursa evet ama tümevarım amacıyla ilerlenirse soyutlanmış olarak kalmaz.
Bilginin yaşama geçirilmesinden söz ettiğimizde ise, bir bakıma önceki aşamaya dönmüş oluruz. Gözlemin sınamaya vurulması, bilginin pratiğe uyarlanması. Eğer uyarlanabiliyorsa, o bilgi somut ve nesneldir. Uyarlanamıyorsa, soyut ve öznel düzeyde kalmış demektir. Soyut ve öznel düzeyde kalmış olan bilgi ise, henüz yetirince olgunlaşmamıştır.
Bu bağlamda Sayın Isabell ile bir noktada ayrılıyorum. Bilgi insana huzur ve mutluluk verebildiği gibi huzursuzluk ve mutsuzluk da verebilir. Böyle olumsuz bir sonuç ile karşılaşma tehlikesi var diye bilgi edinmekten kaçınmak ise insanı edinilmiş bilgilerin tutsaklığına, giderek bağnazlığa sürükler. Tersine, insan ne kadar çok bilgi edinirse o kadar çok huzursuz ve mutsuz olacaktır; Dr. Faust gibi… Ancak yeter ki daha çok, daha çok bilgi edinebilmek uğruna bu kez ruhunu yitirmesin. (Mephisto’nun Faust’u teslim alışı genellikle dinsel bir görüş açısıyla bakılarak yanlış yorumlanmıştır; bu baştan sona çok güzel bir alegoridir.)