Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Sakarya'nın sırtına vurulan tarihimiz  (Okunma sayısı 6578 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 10, 2013, 10:08:36 ös
  • Ziyaretçi

Sakarya’nın sırtına vurulan tarihimiz

İstiklal Savaşı’nın tarihi maalesef henüz baskılardan azade bir şekilde yazılmamıştır.

 Tarihçilerin kesmeleri gereken muazzam miktarda kördüğüm söz konusu. Bunları kesecek bir İskender de henüz ufukta görünmüyor. Lakin o görünmüyor diye susmak da yakışık almaz. Kötü adam olmak pahasına hiç değilse bazı çelişkileri sevgili okurlarımla paylaşmayı boynumun borcu biliyorum.

Milli Mücadele dönemini ikiye ayırmak gerekir. 1) Kuva-yı Milliye dönemi ki, düzenli orduya geçmeden önce çetecilik tabir ettiğimiz örgütlenmelerle belirginleşir, 2) TBMM Ordusu dönemi ki, Sakarya Meydan Muharebesi’yle başlayıp Büyük Taarruz’la sona erer. Arada İnönü muharebeleri (onlara savaş/harp demek savaşa haksızlıktır), Dumlupınar ve Eskişehir-Kütahya muharebeleri vardır. Bunlar geçiş döneminin inişli çıkışlı sıcak temaslarıdır.

Üniversitelerden kaldırılması düşünülen İnkılap Tarihi dersleri dahil olmak üzere resmi yayınlar İnönü muharebeleri ve Mustafa Kemal Paşa’nın İsmet Paşa’yı tarihin akışını ve Türk’ün ters giden talihini değiştirdiği için kutlayan meşhur telgrafını gözümüze sokarlar.

Peki Kâzım Karabekir Paşa’nın Doğu cephesinde kazandığı zaferin İnönü’den neyi eksiktir de iki satırla geçiştirirsiniz? Ali Fuat Paşa ile Çerkez Ethem’in Gediz muharebesi ile Refet (Bele) Paşa’nın Aslıhanlar-Dumlupınar muharebesini neden yenilgi sayıyorsunuz? Cevabını vereyim: Nutuk’ta yenilgi diye geçiyor da ondan ‘Zafer’ dese öteki sayılan paşalara birer şeref hissesi çıkacaktır çünkü. İsmet ve Mustafa Kemal Paşalar haricindekilerin neredeyse zaferden pay almaları sistematik biçimde engellenir. O kadar ki, sözünü ettiğim paşalara koskoca Mareşal Fevzi Çakmak da göz göre göre dahil edilmiştir.

Sahi Yunan kuvvetleriyle yoğun bir şekilde sıcak temasın sağlandığı 1921 yılında ne oldu? sorusuna henüz aydınlık cevaplar getirilememiştir. Bu arada Çerkez Ethem de, Ali Fuat Paşa da, Ali İhsan Sabis Paşa da tasfiye edilecek, kimisi hain, kimisi de beceriksiz veya uyumsuz ilan edilecektir.

Haber kaynaklarımız kısıtlı. İzzettin Çalışlar’ın Günlüğü’ne bakarsanız 3 Nisan ile 10 Eylül 1921 tarihleri arasının eksik olduğunu görürsünüz. Yani ne kadar başarılı bir komutansa artık, albayken Genelkurmay Başkanlığı’na getirilen İsmet Bey’in İnönü muharebeleri kısmı var ama Yunan ordusuna Afyon ve Eskişehir’i hediye ettiği Eskişehir-Kütahya hezimeti yok. Hatta son birkaç günü hariç Sakarya muharebesi de yok.

Ama İzzettin Çalışlar Paşa’nın 12 Eylül gününe düştüğü bir notu nasılsa okuyoruz. Buna göre Çalışlar, Polatlı İstasyonu’nda Gazi Paşa’yı ziyaret ediyor. Şöyle yazıyor defterine: “Gazi Paşa neticeden tam memnun değildi. Bana ‘Düşman Sakarya’nın batısına geçmemeliydi’ dedi.”

İyi ama Sakarya’da Yunan’ı imha etmemiş miydik? Etmemiş, hatta edememiştik. Özellikle İsmet Paşa’nın ikircikli davranması, gerekli dirayeti gösterememesi ve durumu kavrayamaması yüzünden Yunan kuvvetleri nehrin batısına geçmiş, savaş bir yıl uzamış, binlerce insanımızın kan ve gözyaşı dökmesine sebebiyet verilmişti.

Yazılmayanları gazete sütunlarına sığdırmak ne mümkün! Ciltler dolusu malzeme var önümüzde. Maddeler halinde zikrediyorum. İleride nasipse açarım.

Sakarya zaferinden sonraki günlerden bir dostluk hatırası: Mustafa Kemal ve Refet Paşalar çocuklar yararına düzenlenen bir at yarışını izlerken beraberce poz veriyorlar.

 

Çarpıtılan İnkılap tarihi

1) Sakarya Muharebesi’nin kazanılmasında Fevzi Çakmak’ın payı büyüktür. Nitekim Halide Edip Adıvar “Türk’ün Ateşle İmtihanı” adlı kitabından Mustafa Kemal Paşa’nın bunaldığı ve etrafına sövüp saydığı, geri çekilme emrini verip vermemekte tereddüt ettiği kritik bir anda Fevzi Paşa’nın müjdeli telefonuyla kendine geldiğini, cephede durumun lehimize döndüğünü öğrenince çok sevindiğini öğreniyoruz. Hatta bir ara ortadan kaybolur Fevzi Paşa. Arayıp tararlar. Nereden çıkar bilir misiniz? En ön saflarda, bir elinde Kur’an, Mehmetçiğin yanı başındadır. Kâzım Karabekir de hatıralarında Fevzi Paşa’nın Sakarya’yı gerçekte kendisinin kazandığını söylediği ifadesine yer verir. Mustafa Kemal’in çekilme emrini geceye erteler, bu sırada Yunanların da çekildiği öğrenilince emir uygulanmaz. Sakarya zaferi böyle kazanılır.

2) Eskişehir-Kütahya hezimetinin baş sorumlusu İsmet Paşa’dır. Ancak hatıratında tarihi çarpıtır. Hatalarını hiç saymaz. Hatta yenildiğini dahi kabul etmez. Peki o kadar başarılı idiyse neden istifa etmiştir Genelkurmay Başkanlığı’ndan? Meclis’te kopan o kızılca kıyamet büsbütün sebepsiz midir? Propaganda kitapları yazdıranlar bunların bir gün çöpe atılacağını bilmelidirler. Güya işlerin iyice sıkıştığı 18 Temmuz 1921 günü Mustafa Kemal Paşa, İsmet’in yanına gelmiş ve kendisine “Kutlarım, deja (zaten) kazandın?” demiş. Bir hezimetin ortasında bu garip sözün ne anlamı olabilir ki? Kandırıldığımızı Fahrettin Altay’ın hatıraları yayınlanınca öğrendik. Olayın tanığı Fahrettin Paşa, M.Kemal’in “Kazandın” demediğini, “Muharebeyi zaten kaybetmişiz, değil mi?” dediğini, İsmet’in de “Öyle görünüyor” diye cevap verdiğini aktarır. İnkılap tarihlerimiz maalesef çarpıtmalara çok sık maruz kalmış durumda.

3) Karabekir Paşa hem kendisine “Sakarya zaferini ben kazandım” diyen, hem de zaferden sonra onu Mareşal ve Gazi yapacak kanunu Meclis’e sunan Fevzi Çakmak’ı da eleştirir. Zira Karabekir’e göre bu en yüksek askerî rütbe ve unvanlar elde edilen eksik zaferin karşılığı değildir. Daha nihai zafer kazanılmış ve düşman ülkeden kovulmamışken rütbe dağıtmanın zamanı mıdır? Üstelik Karabekir’e göre Mustafa Kemal henüz Tümgeneral (Mirliva) rütbesindeydi. Sırasıyla Ferik ve 1. Ferik, yani Korgeneral ve Orgeneral rütbelerine yükseltilmesi gerekirken ikisini de atlayıp Mareşal yapılması biraz tuhaf olmuştur. (Kendisi söylemiyor ama bunu Enver Paşa’nın yıldırım hızıyla gerçekleşen yükselişine benzettiği açıktır.) Gerçekten de Atatürk, Korgeneral ve Orgeneral olmadan Mareşalliğe sıçramıştır. Gördüğünüz gibi susuz bir kuyu başında susuzluktan kıvranıyoruz. Bunlar o kuyunun dibindeki birkaç damla su gibi. Kandırmaz evet ama kandırıldığımızı hatırlatır.

Mustafa Armağan


Mayıs 11, 2013, 12:38:11 öö
Yanıtla #1
  • Forum ve Uye Yoneticisi
  • Aktif Uye
  • *****
  • İleti: 860
  • Cinsiyet: Bay

Yazı da gerçeklik var, ama gerçekliğin yanı sıra inceden, inceye ateşi biraz daha alevlensin diyerek, sanki hafif gazyağı dökmüş

Mustafa Armağan neyi ispatlamaya çalışıyor, gerçekleri mi ? A.B.D. ki hocasına yardakçılık mı yapıyor ? İlginç bir adam bir sene de 6 kitap yazacak kadar zamanı var, iki görevi olmasına rağmen.

http://www.odatv.com/n.php?n=cakma-tarihci-mustafa-armagan-kotu-yakalandi-2003121200

Saygılarımla
2050 de Türkiye çöl olacak ! Ağaç dikin, ağaç diktirin....
Sayğıdeğer üyeler, forumla ilgili her türlü soru ve sorun için lütfen tarafıma başvurunuz.


Mayıs 11, 2013, 01:03:42 öö
Yanıtla #2
  • Forum ve Uye Yoneticisi
  • Aktif Uye
  • *****
  • İleti: 860
  • Cinsiyet: Bay

2050 de Türkiye çöl olacak ! Ağaç dikin, ağaç diktirin....
Sayğıdeğer üyeler, forumla ilgili her türlü soru ve sorun için lütfen tarafıma başvurunuz.


Mayıs 11, 2013, 02:47:03 öö
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Bütün tarihçiler hata yapabilir. Bu hatalar tarihteki hakikatleri değiştirmez. Birçok tarihçi olduğu için, biri hata yaparsa bir diğeri eleştiri de bulunarak hatayı ifşa eder ve böylece kandırılmanın önüne geçilebilir.
Mesela Bardakçı Şah Baba kitabında Vahdettin'in "Mustafa Kemal haindir" gibi sözlerini sansürlemiş, hatta yayınladığı belgelerde eski yazıları sildirerek kitabına koymuştur fakat bunu da Armağan'dan öğreniyoruz.
Yani bazıları hata yapar bazıları kasten yapar fakat birbirlerini onlar eleştirince biz okuyucular da hakikatleri öğrenmiş oluyoruz.
O yüzden tarihçiler konusu ayrı bir konudur, ayrı bir başlık açıp buna orada devam edebilirsiniz.
Burada mühim olan Milli Mücadele'deki zaferi tek bir kişiye mal etmek sorunudur. Böyle bir şey yok.

Saygılarımla.


Mayıs 11, 2013, 10:28:50 öö
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Tabiki tek bir kişiye mal edilir,tıpkı şöyle;

Bir şirketin çalışanlarının gösterdiği kişisel başarı sadece öncelikle müdürlerini yani yöneticilerini başarılı kılar sevk ve idare ettiği için.

Bir futbol takımını yöneten antrönördür başarılı olan çünkü başaramadığında bedeli ödeyen odur,bu kadar basit işte sizin anlamadığınız bu tarihin her döneminde ve her ülkede böyledir napolyondan hitlere,stalinden leninen,cengizhandan kubilaya,atilladan meteye tüm bu insanlar sadece kazandıkları zaferlerde adları önplan çıkmıştır bunda garipsenecek birşeyde yok tabi bizce ve bence ama sizce var yarih okuyorsunuzda sadece tek yönden okuyorsunuz ve size yeterli mustafa armağan kadir mısırğolu rıza nur tarafından okursan kafan böyle çalışır tarafsız olabilmek içinde diğer tarihçileride okuyup bir tez çıkarsan daha dürüst olur.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Mayıs 11, 2013, 05:24:35 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Dürüstlüğü sizin gibi birisinden öğrenecek değiliz çok şükür. "Daha dürüst olur" diyerek dürüst olmadığıma dair yakışıksız ithamlarda bulunmaya hakkınız yok. Varsa fikriniz söylersiniz fakat hakaret ile haklı falan olmuyorsunuz...


Mayıs 11, 2013, 08:13:03 ös
Yanıtla #6
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sen o sözü öyle anladı isen doğrudur dürüst değilsin o zaman ,abur cubur konuşmakla dürüst olunuyorsada seninki kadar olunur ancak,bu forumda kaç kişiyi tanıyor ve muhabbetin varda hem algıda sözü yanlış anlıyorsun hemde sataşıyorsun bu bile senin geçimsiz ve uzlaşmasız biri olduğunu anlatmaya yetiyor.

Birtek olumlu yanıt alamadığın gibi eleşti,ren herkeside topa tutuyıorsun devam et  bakalım.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Mayıs 11, 2013, 08:39:33 ös
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

Sizin eleştiriden anlayışınız anneme küfür etmek ise batsın eleştiri anlayışınız. Tek bir hakaretim yok, sadece Atatürk'ü eleştiriyorum fakat buna karşılık iki üyeden anneme hakaret geldi. Yazıklar olsun.


Mayıs 11, 2013, 08:44:11 ös
Yanıtla #8
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Bu forumda kimse kimsenin annesine küfür etmez ben bu güne kadar görmedim .
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Mayıs 11, 2013, 08:57:21 ös
Yanıtla #9
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

sn.kaan
 size acizane önerimdir  o kıymetli anneciğinize küfür eden üye herkim ise sanırım biri benim kast ettiğiniz kişi lütfen moderatörleri bizi şikayet ediniz.Yarın üstelik anneler günü bu kıymetli gün öncesi değerli annenizi kim o sözlerle hakaret etmiş ise hadlerini bildirsinler o edebsizlerin yapın bunu.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
6787 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 07, 2014, 09:04:39 ös
Gönderen: animi et spiritus
3 Yanıt
3012 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 14, 2013, 07:40:52 öö
Gönderen: ruzber
4 Yanıt
3615 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 16, 2016, 06:47:37 ös
Gönderen: ARARAT
0 Yanıt
1375 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 01, 2015, 07:30:25 ös
Gönderen: Risus