Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Masonların Din otoriteleriyle geçmişe dayalı organik bir bağı var mı?  (Okunma sayısı 36632 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 08, 2012, 08:17:33 öö
Yanıtla #50
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Yani Masonların, Mekke ve Vatikan üzerinden kitlelere etki edebilecekleri kimsenin aklına gelmemiş öylemi?

Ben mi senaristim... yoksa insanlar mı çok saf :-X

Saygılar.

Siz epey başarısız bir senaristsiniz.

Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Ocak 08, 2012, 11:06:45 öö
Yanıtla #51
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Bu başlık altında ekranlar dolusu yazılar yazmış, şuradan buradan birtakım aktarmalarda bulunmuş olanlara bir soru yöneltmek istiyorum:




Tüm bu yazmış olduklarınızın Masonluk ile, masonlar ile ne ilgisi var?

Masonluğu yeterince bildiğini sanan bir forum katılımcısı olarak, ben böyle bir bağlantı bulamıyorum.

Günümüzdeki Masonluk 18. yüzylıl başlarında kurulmuş ve Aydınlanma Çağı'nda geliştirilmiştir. Kökeninde yattığı söylenen o inşaatçılık mesleği ve zanatı ise sdece görünüşte bir kılıf olarak kullanılmış, ayrıca kavramların simgelenmesi bakımından yararlanılan alanlardan biri olmuştur; hepsi o kadar.

Dinlerle hiçbir ilgisi yoktur ve dinlere karşı tutumunun nasıl olduğu da evrensel anayasasında belirtilmiştir.

Dinlerin bu başlık altında tartışılan o ayrıntılarıyla Masonluğun neresinde, hangi bakımdan bir bağlantı var? Tarihte ne zaman, nasıl kurulmuş? (Dikkat: 17. yüzyıl ve sonrasında olması gerekiyor bunun. Teist dinleri masonların oluşturduğunu ileri sürmek, özür dilerim ama saçmalamanın daniskası olur.)

Bir bağlantı olduğu iddia ediliyorsa, bunun kanıtı, belgesi nedir?



Zahmet edip şu sorularıma yanıt veren olursa şimdiden teşekkür edeceğim.


« Son Düzenleme: Ocak 08, 2012, 11:13:40 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 08, 2012, 11:21:38 öö
Yanıtla #52
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay

Sanırım sorduğunuz sorunun cevabı, Masonların tekris törenlerinde gönye ve pergeli Abraham'ın kitaplarının üzerine bırakıp bir elleriyle de bu kitaplardan birine basarak yemin ettiklerinde saklıdır Sayın ADAM.


Saygılar.
Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


Ocak 08, 2012, 11:38:41 öö
Yanıtla #53
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Bende bu sorunun cevabın en iyi masonların vereceği kanaatindeyim.Üstelik bunun bence cevabı 2 şekilde verilebilir herzaman söyledikleri söz herkesin dini inancına saygılı ve mesafeli olanı 2.ncisi ise bu kitapların içeriği(tevrat ve incil) belki kuranıda katıyor olabilirler yanlışlıklardan dolayı bunları bile bile üzerine yemin ettiğiniz kitaplar yanlışlarla dolu demenin bir ifadesi de olabilir tam bilmiyorum sadece öngörülerim bunlar,bunları diyerek en doğru öğretiyi masonlukta bulacağını zaten inanıyor ve biliyorlar.Sn.agnusdai ile akşam yazıştığımız konular lut ile ilgili bir kitapta yazması bir yahudinin yada hristiyan için neler ifade ettiğini sanırım empati ile anlaşılabilir.O kitapların üzerine yemin edilirkende masonların o bölümü açıpta işte inandığınız kitabın hali bu deyipte o sayfayı açtığınıda sanmam.Bu sorunun en doğru cevabıda sanırım masonlarda saklı.

Sn.Adam'ın masonlukla ilgili bilgileri su götürmez forumun en renkli mason olmayan masonu benim için.masonlukla ilgili en az masonlar kadar bilgi sahibi olması yazılarını takip etmeye başladığım ilk zamanlar beni şaşırtmıştı hatta şüphe bile etmiştim acaba masonmu diye hala hayret ediyorum ama bilginin önünde eğilen(sadece)bir insanım tabiki doğru olmalı ondan çok faydalandım düşüncem gelişti bakış açım değişti bana katkısı boldur.

ama neden masonluğu sadece 18.yüzyıl ile sınırlar anlamadım.İzlerini sürdüğümüzde temel öğretileri açısından binlerce yıl geriye gidiyor belki tam sistematik olmasından dolayı diyordur.

saygılar
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ocak 08, 2012, 02:19:56 ös
Yanıtla #54
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Önce İnsanın yaradılışını ,Tanrının varlığını ve Dinleri merak ettim çocuk yaşlarda.Elime geçen hiçbir kaynak sorularıma cevap vermedi ve Kuran'nı zihnimin yettiğince araştırmaya çalıştım.Başka kaynakların yardımıyla sureleri inceledim ne anlatmaya çalıştığını karşılaştırdım.Kafamdaki soruları bulamadığım gibi daha soru işaretleri belirdi ve bunları ayrı tuttuğum not defterlerine kaydettim;Tabii kenara da " şahsi fikirlerim"diye ayri bir bölüm oluşturdum.Doğrulara daha yalklaşabilmem için daha derine inmem gerektiğini yani daha öncelere. Ve Kitabı Mukaddes'i aldım.Sadece insanlık tarihini ve Dinlerin kimler tarafından,nasıl kurulduğunun bilgilerine ulaştım;sonuçda sorularımın karşılığı yine fiyasko...

Bunları yazmamın sebebi,sorulan sorulara hiçkimsenin cevap veremiyeceğidir..Nedeni ise öyle yada böyle sebeblerden...
Kutsal kitablarda tam cevabını vermiyor.Ama ta ki ,Kitabı Mukaddes'in tekvin bölümünün sayfa:9- Bap 6  daki"( Allah oğulları adam kızlarının güzel olduklarını gördüler,ve bütün seçtiklerinden kendilerine kadın aldılar.  Ve RAB dedi:' Ruhum adam ile ebediyen çekişmeyecektir, çünkü oda ettir;bunun için onun günleri yüz yirmi yıl olacaktır.'   Allah oğulları insan kızlarına vardıkları ,ve bu kızlar onlara çocuk doğurdukları zaman,o günlerde, hem de ondan sonra, yeryüzünde Nefilim vardı;bunlar eski zamandan zorbalar,şöhretli adamlardı .)

İşte ben buradan alıntılarla ve notlarımla bazi karşılaştırmalar yaparak acizane araştırmalara başladım.Beni uyaran Nefilim oldu.sorduğum sorulara  yanıt verilirken bana bu kitabı inceleten kurum nedense kısaca belirtilmiş bu kısım hakkında  yani Nefilim hakkında cevap vermiyorlar. geştiriyorlardı.
Neyse..Nefilimden yola çıktım,karşıma yaradılış destanları çıktı ki bunları anlamak çok zordu.
Yıllarca birçok kaynak ve kitap okudum dinleri içeren..size aşağıdaki kitabı tavsiye ederim.











12 GEZEGEN

Yazar:Zecharia Sitchin
Ruh ve Madde yayınları

Eski Ahit'ten yapılan alıntılar,orjinal İbranice metinden alınmıştır Başvurulan tüm çevirilerin-kitabın sonunda başlıcaları sıralanmıştır-sadece çeviriler ve yorumlamalar olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.Sonuçta,geçerli olan orijinal İbrabice metindir.
      on İkinci Gezegen'de geçen son versiyon içinde mevcut olan tüm çevirileri birbirleriyle ve İbranice kaynaklar ve bunlara paralel Sümer Akkad metinleri/hikayeleri ile karşılaştırılıp,en doğru çeviri olduğuna inandığım halini ortaya çıkardım.
      Sümer ,Asur,Babil ve Hittit metinlerinin tercümesi,bir yüzyıldan uzun bir zamandır çok sayıda düşünür ve uzmanı meşkul etmiştir.Yazı ve ve lisanın deşifre edilmesini yazının kopyalanması, başka bir lisanın alfabesinde yazılması ve sonunda tercümesi izler. Bir çok durumda, farklılık gösteren tercümeler ve yorumlamalar arasında seçim yapmak ancak daha çok önceki transkripsiyonlar ile karşılaştırmakla mümkündür.Diğer durumlarda ise çağdaş bir düşünürün son görüşleri, daha erken döneme ait bir ercümeye yeni bir ışık tutabilir.
      Bu kitabın sonunda verilen Yakın Doğu kaynakları listesi, en eskiden en yeniye doğrudur ve bunları, bu metinlerle ilgili anlayışa çok değerlikatkılar sağlayan akademik yayınlar izlemektedir.

                                                                                         Zecharia Sitchin

Alıntı.

Sevgi ile kalın


Ocak 08, 2012, 03:17:15 ös
Yanıtla #55
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Benden yanıtlar:

Günümüzdeki Masonluğun, Batılıların deyişiyle Spekülatif Masonluğun 18, yüzyıl öncesinde bir örgütlenmesi yoktur. Operatif Masonluk bile bir örgütlenme değildir. Ortada örgüt olmayınca, ezoterik ortamda çalışılan bir öğretiden de söz edilemez. Fakat Masonluk öğretisini doğrudan kendisi, sıfırdan oluşturmuş değildir. Çok farklı kaynaklardan yararlanmıştır. Bunların arasında dinler de vardır. Dinler terazinin kefelerine konulup tartılacak olursa, asıl ağırlığın Doğu inançlarında olduğu görülür.

Masonluğun öğretileri doğrudan din kitaplarından alınmış da değildir. Bunlar, belki o dinlerin içeriğinden de yararlanarak kendi felsefelerini kurmuş ve bunları yapıtlarında yansıtmış olan düşünürlerdir. Önceleri Antik Çağ’dan 17. yüzyıl sonuna kadar uzanan bu düşünürler arasında özellikle Francis Bacon, Johann Valentin Andreae, Rene Descartes, Robert Boyle, Elias Asmole ve Isaac Newton çok önemli yer tutar. Bu kadar da değil. Sonra bir de Aydınlama Çağı düşünürleri gelecektir, Diderot, d’Alambert, Montsqieu, Rousseau, Voltaire gibi…

Bu saydığım ve burada böyle birdenbire aklıma gelmediği için belirtemediğin birçok yazar ve düşünürün Masonluğun günümüzdeki içeriğinin oluşmasında olağanüstü etkisi vardır. Dinler ve kitaplarının bunların yanında esamisi okunmaz.

Masonların localarında din kitaplarının kutsal kitap olarak bulunması, Masonluğu hemen bir dinsel kisveye sokmaz. Üstelik bazı mason localarında ve obediyanslarında öyle bir din kitabı falan da yoktur. Dolayısıyla bu konu üzerinde bir tartışma yaparken, Masonluklar arasında ayırım yapmak, genel konuşmamak gerekir.

Ant içme ya da yemin, Masonluktaki giriş töreninden sonra belki yılda bir yapılan bir uygulamadır. O kadar da önemli değildir. Daha çok örgütsel bir tören niteliğindedir. Masonluğun asıl çalışmaları o törensel uygulamanın dışında olanlardır. Ancak sadece onun üzerinde yani yemin üzerinde durulabilir. Anladığım kadarıyla bu başlık altında dolaylı olarak yapılmasına çalışılmış olan da odur. Fakat gördüğümce ipin ucu kaçırılmış, Masonluk bir yana bırakılmış, dinsel konular tartışılmaktadır. O tartışmalar başka bir başlık altında yapılabilir ya da buradaki başlığı değiştirmek, masonları bu başlıktan arındırmak gerekir.

İsteyen mason, eğer oraya konmuş bir din kitabı varsa, kendi inancı uyarınca o din kitabı üzerine ant içebilir/yemin edebilir. Bu önemli değildir. Bunun önemli olmadığı, Masonluğun dünya yüzündeki tüm mason örgütlerince geçerli olduğu hâlâ kabul edilmekte olan 1723 tarihli ilk anayasasında açıkça yazılmıştır.

Bir mason herhangi birz kitap üzerine değil, onuru üzerine ant içer/yemin eder. Asal olan budur.


Fakat ille de el basmaktan mı söz etmek istiyorsunuz? Peki. Ondan söz edelim.

Gönye ile pergel oradaki kitabın ya da kitapların (o kitap ya kitapların niteliği her ne olursa olsun) üzerine yerleştirilmiştir.

Bunun ne anlama geldiği üzerine görüş sordum. Bu konularla ilgilenenler aya da ilgilenmekte gibi görünenler hiç yanıt vermedi. Forumun üyesi olan masonlar özellikle kaçındı. Niçin kaçınmış olduklarını bilemem; belki 17. madde gereği. Bir tek Sayın enelsır doğruya pek yakın bir yanıt verdi.

Bu işin doğrusu şudur:

Gönye ve pergelin üste oluşu, bu iki öğenin bir arada simgelediği kavramların yani bir bakıma Masonluğun erdemlerinin kitabın simgelediği kavramlardan daha üstün olduğudur.

Eğer yemin etme/ant içme sırasında bir yere el basılıyorsa, böylece bir bağlantı yapılıyor ve bir üstlenime giriliyorsa, o bağlantı ya da üstlenim, kitap ile değil gönye ve pergel iledir. Bir diğer deyişle o söz veriş ya da yemin, din ya da inanç ile değil Masonluktaki erdemlerledir.


Bazı masonik uygulamalarda bunların hepsinin üzerine iki yüzü keskin bir şövalye kılıcı yerleştirilir. Ant ya da yemin uygulaması da bu durumda yapılır. Böyle bir durumda bunun ne anlama geldiğini artık ben anlatmayayım, siz değerlendirin.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 08, 2012, 03:29:34 ös
Yanıtla #56
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Hypatia,

Mutlak gerçeği bulmak için her duyarlı insan, kendince çeşitli kaynaklaradan, çeşitli kitaplar okumuştur. Tatmin olduklarını düşünmek hata olur çünkü, bu konularda etkin şekilde yazılar yazan kişiler de sadece konuyu daha çorba yapmak için yazarlar. Öyle emir almışlardır, yoksa çoğunun sonu Turan DURSUN gibi olur.

Aslında tüm bu hassas sorularımızın cevapları, bilinen ilk tapınma yeri olan Kabe'yi inşa eden Abraham'ın kim olduğunda saklıdır.

Ha, bir çok insanın yanıldığı gibi, Turan Dursun sadece İslam dinini değil, Abraham'ın sistemini çökertmişti, ama bunları kitap haline getirmeden katlettiler...

Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


Ocak 08, 2012, 04:42:37 ös
Yanıtla #57
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay


Sayın ADAM,

Sizinde dikkat çektiğiniz gibi bu başlık, Masonlarla din otoriteleri arasında bir bağ olup olmadığı ile ilgili açıldı tarafımdan. Açılan başlık, diğer yandan dinleri de ilgilendirdiğinden, ister istemez biraz eksen kaydırmış olabilir, haklısınız.

Ben kendimce eminim, Mekke ve Vatikan’ın Masonlar arasındaki ilişkiye. Ha, bunun hiyerarşik yapısı nasıldır, ya da organigram’ı nasıl çizilmiş, onunda çok fazla önemi yok tabi.

Bazen konuya atılan başlık unutulur ve konu konuyu açar ya hani,  Beklide Mason’ların Ensest ilişkiyi meşru gören bir kitaba el basıp yemin etme sorusu da böyle bir şeydi işte…

Saygılarımla.


Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


Ocak 08, 2012, 05:07:55 ös
Yanıtla #58
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


İşte Sayın agnusdei'nin şu son sözleri ister istemez bu konuda nereden hangi kaynaktan bilgi edinme olanağı bulunduğuna ilişkin bir önerme getirmeme neden oldu.

Manuel Ruiiz'in La Société Sècrete adlı bir kitabı var. Aslı Fransızca..Birçok dile çevrilip yayınlanmış İnternette görebilirsiniz. Dilimize de "Gizli Örgüt" adı altında çevrilip yayınlanmış. Bu kitap aslında bir kurgu roman. Fakat birtakım gerçekler ile bağlantılı çok önemli bilgiler de veriyor. Özellikle şu Mekke-Vatikan-Masonluk üçlüsünün ilişkisini araştırmak isteyenler için, konu tüm çıplaklığyla ortaya seriliyor.

İlgilenenlere bu kitabın okunmasını öneririm.

Sevgiler.     
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 08, 2012, 05:18:55 ös
Yanıtla #59
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay


İşte Sayın agnusdei'nin şu son sözleri ister istemez bu konuda nereden hangi kaynaktan bilgi edinme olanağı bulunduğuna ilişkin bir önerme getirmeme neden oldu.

Manuel Ruiiz'in La Société Sècrete adlı bir kitabı var. Aslı Fransızca..Birçok dile çevrilip yayınlanmış İnternette görebilirsiniz. Dilimize de "Gizli Örgüt" adı altında çevrilip yayınlanmış. Bu kitap aslında bir kurgu roman. Fakat birtakım gerçekler ile bağlantılı çok önemli bilgiler de veriyor. Özellikle şu Mekke-Vatikan-Masonluk üçlüsünün ilişkisini araştırmak isteyenler için, konu tüm çıplaklığyla ortaya seriliyor.

İlgilenenlere bu kitabın okunmasını öneririm.

Sevgiler.     


Bu kitabı bende okudum sn.adam.

Aslında bende tam bahsettiğiniz konuya paralel yorum yapacaktım  siz önden gittiniz olsun ben yine yapayım.Sn. adamın forumdaki bir çok yazısında ısrarla bahsettiği bir olay var sanırım çokta sıklıkla gözden kaçıyor kaynak,kaynak ,kaynak.

Bir yorumcu turan dursun örneği verdi kitaplarındaki açıklamalarıda sanırım okumuş ve doğru kabul ediyor olsa gerek.
bir kez daha anlıyorumki doğru ve gerçek bilgiyi bulmak çok zor ve bizlerin özellikle öncelikle kaynak okuma konusunda ciddi sıkıntılarımız var.doğru kaynak  ancak bizi doğrulara götürür.bakınız bende turan dursun ile ilgili sitesindede verilen bir röportajın bir başkası tarafından yapılan analizini buraya aktaracağım konuyu dağıttığım için öncelikle özür dilerim.

Şule perinçek ile yapılan röportajının analizi buyrun okuyun buda o analizcinin fikri.


TURAN DURSUN'UN PSİKOLOJİK YAPISI
Turan Dursun’un Psikolojik yapısı:

Kişinin karakteri ve yapısının çocukluk devresinde aldığı eğitim ve ailesinin tavrı ile yakından alakalı olduğu bilinen bir gerçektir. Aşağıda alıntı yaptığımız bölümler Doğu Perinçek’in karısı Şule Perinçek’in Turan Dursun’la yapılan röportajından alınmıştır. Bu onun nasıl bir ruh yapısı içerisinde olduğunu gösterecektir sanırım. (Not: Cümle bozuklukları ve düşüklükleri aynen alınmış, hiçbir düzeltme yapılmamıştır.)
Doğu’da medresede okudukları yılları anlatan Dursun şöyle diyor:
 1- “….en az 40-50 öğrenci olurdu. yatar kalkarlardı. Romanımda orada homoseksüel olayların bulunduğunu da belirtiyorum. Erkek çocuk denmez. Çocuk yaşta olan yalnızca ben vardım. yani en az 13-14 yaşında. 25-30 yaşlarında olanlar da vardı. Çeşitli basamakta olan mollalar…” Öğrenciyken talebeler arasında homoseksüel ilişkiler olduğundan bahseden Dursun acaba aktif yada pasif olarak bunlara katılmış mıdır? Kitaplarında yazdığı Peygamberin cinsellikle ilgili yazılarında bunun bir etkisi olmuş mudur?
 2- “…tanrı ile kavga ederdim….”
Don Kişotvari bir tavır sergileyen Dursun Allah’la ile iplerinin kopmasını da şöyle açıklar; “allah'la kavgam ondan. rüyamda allah'ı görmüştüm. bir söğüdü yontuyordu. bir ayağını söğüdün aşağısına koymuş, bir ayağını yukarısına. dallarını falan yontuyor. herkes çevresine toplanmış. ben bir fırsatını buldum, sokuldum. "kim bu?" diye sordum. allah, dediler. "peki, söyleyeceklerim var" dedim. önce kızmaması için yemin ettirdim. yemin etti. "valla billa kızmam" dedi. "ben senin yaptığın işleri beğenmiyorum, ben. senin yerinde olsam bunları yapmazdım. madem cenneti yaratacaktın, bu dünyayı niye yarattın'? sonra safi'yi çok güzel yaratmışsın. sabo, safi'nin ablası çocuk felci mi geçirmiş nedir, küçükken yatalak olmuştu. çok üzülüyordum, acıyordum,"neden öyle yaptın" dedim. böyle bir tartışmamız olmuştu. o zamanlar 10-11 yaşlarındaydım. kargalık' taydım..”
7 yaşındayken aşık olan kahramanımız Dursun, daha sonra bir de kargalık köyündeyken (herhalde Ağrı/ Tutak/kargalı köyü olsa gerek) Safi diye bir kıza aşık olmuş, aslında kız onu ayartmışmış. Rüyasında Allah’a, Safi’nin, “çarpık çurpuk” olan ablası Sabo’nun hesabını sormuş, Tanrıya kızmayacağı konusunda da yemin ettirmiş. Ha birde tanrı oturmuş bir ayağını söğüdün aşağısına, diğerini de söğüdün yukarısına koymuş söğüt yontuyormuş. Bozulmuş Tevrat’ın, Yakub peygamberi Allah’la güreş tutturmasından çok etkilenmiş anlaşılan. Dursun, biraz akaid okusaydı dediği şartlarda Allah’ın rüyada görülmeyeceği, onun şeytan olduğunu anlardı.

3-Kendisini ayartan (!) sevgilisi Safi, buna epeyce tecrübe kazandırmış anlaşılan.
“…sevgili olmuştuk. kız beni ayartmıştı. ailesi bizim evlenmemizi istiyordu. küçüklükten, yani dokuz yaşını buldun mu, şeriata göre evlendirilir. kız dokuz yaşına geldi mi tamam. kız beni hep ayarttı. Bazı şeyleri ben bilmezdim. kız soyun, işte şöyle, böyle", yani benim hiç bilmediğim şeyleri kız göstermişti o sıralar. epeyce ilişkiler, duygusal ilişkiler gelişmişti kızla aramızda...”
Safi’yle hangi tecrübeleri yaşadığı bizce malum değildir ama okuyucu istediğini düşünmekte serbesttir.
4-T.Dursun karısını “pek” sevmediğini ama onun kendisine olan ilgisinin çok ileri derecede olduğunu söyler.
“…naime'yle pek sevişmiş sayılmazdık. hatta onu başkasına kaçırmayı bile planlamıştık. …ama genç sonradan vazgeçti”
“…karı- koca bu duygularını zamanla yitirirler. karımın bu durumu sürmüştür. tabii çok nedenleri var. onun bu duygusal yoğunsallaşması, benim karıma daha da önem vermemi gerektirmiştir. önem verdim de ne yaptım? ayrılmayı hiç düşünmedim. başka sevdiklerim olduğunda onlara yönelmemişimdir…”
Acaba başkasının kaçırmayı düşündüğü sonra da vazgeçtiği bir kadınla evlenmenin ve evliyken de başka kadınlara âşık olmasının, yazılarında  “Peygamberin evlilikleri ve cinsel yaşantısını” araştırmaya yönelmesinde bir ilgisi var mıdır? Ciddi bir psikologun araştırmasında yarar var.
5-Karınızın Dini inancı var mı? Sorusuna bakın Dursun ne cevap veriyor:
“…dini inancı tümden yok denebilir mi, bilmiyorum. yalnız yıllar önce babama "efendi baba, allah, allah diyorsun ama ben senin oğlunu allah'tan daha yüksek görüyorum. allah o kadar iyi olamaz" demiş. babam "hadi, oradan hınzır oğlu hınzır" demiş kovmuş yanımdan, yıllar önce derdi ki: "bu peygambere inanmıyorum. ama allah'a inanıyorum. ama sen inanmıyorsun. 'herhalde yok yoktur' diye düşünüyorum o zaman. allah senin gibi bir insanı nasıl cehennemde yakar. Öyleyse yoktur." Şimdi düşünüyorum kırıntıları filan vardır…”
Karısı tarafından Allah’tan daha yüksek görülen, babası tarafından çok sevilen ama daha sonra babasıyla tüm ilişkilerini kopararak nasıl bir evlat olduğunu gösteren bir profil var önümüzde.

6-T.Dursun, karısını döver miydi?
“…molla döneminde ilk zamanlarda oldu. onun üzüntüsü her zaman yoğundu. fakat bu durum çok sürmedi. o bir dönemdi. Bu böyle olurmuş dedim. babanız annenizi döver miydi? çok, çok... o bir gelenek gibiydi…”
Babasının annesini sıkça dövdüğü ve kendisinin de “bir dönem” karısını dövdüğünü söylediği “dönem”in ne kadar olduğu konusunda bir bilgi kendisinden maalesef ulaşmamıştır. Bir yıl mı, beş yıl mı on yıl mı…? Zaten “bu böyle olurmuş”(?) ne önemi var canım!
“Molla döneminde ilk zamanlarda oldu” diyerek zekice(?)  topu auta attığını zannediyor Dursun. Sanki eşini dövmesini aldığı dini eğitim emretmiş. Hz. Peygamberin eşlerin dövülmesini yasakladığından da haberi yok bunun. Yoksa var da söylemek işine mi gelmiyor?
7-Hiç tarikata girdiniz mi? Sorusuna verdiği cevap:
“…hayır. bir ara saidi nursi'ye sempatim olmuştu…”
Zavallı yazar, Saidi Nursi’nin bir şeyh ve nurculuğun bir tarikat olmadığını hatta Saidi Nursi’nin tarikata karşı olup, “zaman, tarikat zamanı değildir.” Dediğinden ve cemaatlerden bi-haber.
8-Halkın komünist müftü demesinin doğruluğu ne kadar onu da kendisinden öğrenelim.
“…Tarık zafer tunaya'nın başkanı olduğu devrim ocakları'nın kurucuları arasındaydım…”
 Bunları röportaj yaptığı Şule Perinçek’in kocasının dergisi 2000’e doğru da ilmi (!) yazılar yazdığından mı böyle demiştir bilemiyoruz.
9-“…Türkiye gençlik teşkilatı'nın bana bir çağrısı, önerisi olmuştu. götürelim, papa ile tanıştıralım demişler "madem papayla konuşacağım, o Hıristiyan. biz de Hıristiyanlar konusunda birtakım şeyler biliyoruz ama İslam’ın aktardıklarını biliyoruz. acaba bunların kendi kaynaklarında ne diyor? onu öğrenmeliyim ki konuştuğum zaman daha güçlü olarak konuşayım"
Katoliklerin lideri Papa Vatikan’da oturur normal birisinin görüşmesi mümkün olmadığı gibi, görüşebilecek konumda olanlar da en az iki ay önceden randevu alması gerekir. Din etnologu olan zavallı Dursun, Papa ile papaz arasındaki farkı bile bilmekten aciz. 
10-“…hafızlar kuran'ı ezbere bilir, ama hafız hangi ayetin nerede olduğunu, hangi konuda hangi ayet olduğunu bilemez. ama ben hemen bilirim…”
Breh breh! T.Dursun, hafız değil ama Kuranı ezbere bilen hafızlardan daha iyi biliyor. Hem hangi hafıza hangi ayeti sorsanız hangi cüz hangi sayfada olduğunu hemen bilir. İnsan acaba Dursun hayatında hiç hafızla karşılaşmış mı diye sormadan edemiyor.
11- Allah’la ilk kavgasının bir rüya ile başladığını söyleyen Dursun;
“ben peygambere inanmıyorum, ama allah'a inanıyorum".o bir süre sürdü. ama çok uzun değil…” diyerek çelişkinin en güzel örneğini sunmuş çünkü yaptığı olağanüstü(!) deney evlilik yıllarında olmuştur.
“…deneyler yaptım kendi kendime, tanrının olmadığına ilişkin. önce tanrı varsa, bu tanrı muhammed'in tanrısı değildir diyordum. olamaz ama, acaba bu tanrı ne iş
yapar? varsa ne yapar? önce var mı? rastlantılar üzerinde durdum. rastlantı öğeleri üzerinde durdum. evde, karım gene şaşırmıştı. "sen delirdin mi" demişti….”

12-Dursun’un yaptığı bilimsel deneyi neymiş şimdi görelim:

“kovaya su doldurdum. süpürgeyi alıp batırdıktan sonra duvarlara rasgele serptim. baktım. bakıyorum duvarlarda çeşitli biçimler oluyor. insan resmi, hayvan resmi, ağaç... kuruyor. ben bir daha serpiyorum. Kadıncağız orada öyle bakıyor. "ne yapıyorsun sen" diyor. "neden yapıyorsun?" allah var mı, yok mu onu bulamaya çalışıyorum" dedim.
anlayamıyordu, (niye anlayamıyorsa “ama ben senin oğlunu allah'tan daha yüksek görüyorum” diyen bir kadın buna niye şaşar?) suyla süpürgeyle duvara serpmeyle allah'ın ne ilişkisi var. onlarla bir kanıt bulmuştum. bu duvarlarda çeşitli resimler oluşuyor. hayvan resmi. gerçi süpürge benim elimde, su da. suyu serpen de benim. ama o biçimler benim irademden
kaynaklanmıyor. rastlantısal oluyor. eğer benim irademden kaynaklanıyor olsa, aynı biçimleri bir daha yapabilmeliyim. Aynı biçimde serpiyorum, başka resimler meydana geliyor. demek ki rastlantısal. öyleyse neden insanlar da evren de rastlantısal
olmasın. pekala milyonlarca yıl içinde, biçimden biçime geçerek, değişerek. antropolojiyle de çok yakından ilgilendim. Bu allahlılık iki üç yıl daha sürdü. birden tümden o da silindi. o gelişmeler artık tanrının hiç olmadığı noktaya gelmekle sıçrama gösterdi. tanrıyı inkar etmek demiyorum, olan bir şey yok ki inkar edeyim. tanrının yok olduğunu bilme noktasına varmam, o sıçrama, birkaç yılımı aldı…”
Yaptığı dünya literatürüne girecek deneyde süpürgeyi elinde alan varlık, süpürge yerine resim fırçası alıp şövaleye bir kâğıt koyup resim yapmaya kalksa daha doğru sonuç alır, “Kâinatta tesadüfe tesadüf edilmediğini” bulurdu.
Yukarıda ifade etmeye çalıştığımız T. Dursun yazılarını nasıl bir haleti ruhiye içerisinde yazdığını bizlere göstermektedir.

13-“Sonunda bir kapı buldum” diyor Dursun kitabının önsözünde, " 2000'e Doğru dergisini çıkaranlar açmıştı bu kapıyı. Saçak dergisi ve sonra 2000'e Doğru. "Ohh"! Ne güzel bir olay. Artık, İslâm'daki özel deyimiyle "mesail-i müstetire"yi, yani dince "kapalı kalması gereken konular"ı gün ışığına çıkarabilecektim. Ve koyuldum. Bildiğiniz gibi...
Eğer bunlar “"kapalı kalması gereken konular”sa İslami kaynaklarda niye yer alsın? Müslümanlar gizli kalması, konuşulmaması gereken konuları, kâfirlere malzeme olarak asırlar önceden niye kitaplarına alsın?
Güya aklınca, tarihte yapılmamış bir şeyi yaptığını söyleyerek 2000’e doğru dergisine dalkavukluk yapacak.


Turan Dursun Kitaplarındaki Tavrı:

1-Kitaplarında genellikle Türkçesi olan kaynaklardan alıntı yapmıştır.
2-İddia ettikleri şeyler kendi orijinal ürünü değil yıllardır Hıristiyan-Yahudi oryantalistlerin gündemde tutmaya çalıştıkları konulardır. Dursun sadece pazarlamacılık yapmıştır.  Zaten bir alıntısında buna yer vererek “Leoni Caetani öyle diyor, araştırılması lazım” diyerek zekice okuyucunun aklını karıştırmak istemiş "ama doğru bir şey yaptığını sanıp, yanlış iş yapan"  insanın yaptığını yaparak onlardan faydalandığının da açığını vermiştir.
3-Ayetin ayetle, ayetin hadisle, hadisin ayetle, hadisin hadisle açıklanacağını bilemeyecek kadar usul bilgisinden habersizdir. Haberi Vahid'le, Haberi mütevatir'in farkından habersizdir.
4-Kitaplardaki bir konuyla ilgili, pek çok rivayet arasından, yüzyıllardır âlimlerin (raviler açısından) seçip kabul ettiği doğru olanları değil, işine gelen rivayetleri okuyucuya doğru olarak sunmuştur.   Bu da onun ne kadar objektif (!) olduğunu gösterir.
5-Hadislere uydurma rivayetler karıştırıldığını söylemiş ama kendisi o uydurma rivayetleri işine geldiği zaman istediği gibi kullanmıştır.
6-En basit olayları bile alaycı bir üslupla ifade ederek, doğru-yanlış güya kaynak ta göstererek bu konuda hiçbir bilgisi olmayan okuyucuyu istediği gibi yönlendirmeye çalışmıştır.
7-“Bozacının şahidi şıracı” sözünde olduğu gibi İlhan Arsel’le* paslaşmakta birbirlerini kaynak göstermektedir. Bir fetva kitabındaki, “…Tavaif-i nisadan biri talak-ı bain ile zevcinden talik oldukta akil ve baliğ olmayan bir velede veyahut bir sabiye veyahut içi göçmüş bir pire nikah olsa, badehu ondan da talak-ı bain ile talik olsa, önceki zevci ile nikahı caiz olur mu?”  Yaşlı erkek anlamına gelen “Pir” kelimesini “Pire” anlayacak kadar ilmi(!) salahiyeti olan kişiyi kavalye kabul ederek dans etmiştir.
     *Bir sabataist olduğu iddia edilen İ.Arsel'in,  Sabataistliği ile ilgili olarak bkz. www. orienternet.de /SabatayList/sabataylist.html

 
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
5791 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 21, 2007, 04:16:39 öö
Gönderen: Supeluta
5 Yanıt
15673 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 28, 2008, 10:54:15 ös
Gönderen: Dino
25 Yanıt
22029 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 28, 2013, 11:43:22 ös
Gönderen: evvah
64 Yanıt
42492 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 14, 2016, 09:36:17 ös
Gönderen: night manager
99 Yanıt
52925 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 11, 2014, 05:03:17 ös
Gönderen: Etimolog
10 Yanıt
15187 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 11, 2014, 04:35:55 ös
Gönderen: mday23
3 Yanıt
5232 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 20, 2009, 06:19:47 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
12406 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 27, 2013, 11:28:15 öö
Gönderen: Melina
20 Yanıt
21288 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 18, 2011, 02:49:08 ös
Gönderen: smyrnali
16 Yanıt
5515 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 19, 2016, 11:37:30 ös
Gönderen: Waldow