Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Atmeydanı’nda (Sultanahmet) “Milyonpar” (Örme Sütun) denilen anıtın hikayesi..  (Okunma sayısı 5952 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 11, 2011, 10:35:51 öö
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 342
  • Cinsiyet: Bayan



Evliya Çelebi’ye göre; Bizans İmparatorları Yanko, Vezondan ve Konstantinus döneminde halkının gök ve yer afetlerinden korunmaları için İstanbul çok güzel imar edilmiş. Ve bu arada başka ülkelerden de İstanbul’a getirilen ünlü mühendis ve mimarlar tarafından, kenti türlü belalardan korumak amacıyla 27 tılsımlı anıt dikilmiş. Bu tılsımlı anıtlardan biri olan
Atmeydanı’nda (Sultanahmet) “Milyonpar” (Örme Sütun) denilen anıtın hikayesi..
300 bin taştan yapılma bu sütunun tepesinde çok güçlü bir mıknatıs vardır. Bu mıknatıs İstanbul’u depremlerden korurmuş. Evliya Çelebi bu dikili taşla ilgili şöyle bahseder: “Atmeydanı’nda Milyonpar adlı yapma yüksek bir sütundur ki usta zırai ile boyu 150 arşındır. Kostantin zamanında yönetimi altında olan padişahların ellerindeki kalelerin ve büyük şehirlerin sayısınca her padişahtan o kadar değerli ve muteber renk renk değerli taşlar isteyip geldiğinde Atmeydanı alanında dağlar gibi yığılıp tamam oldukta hesap ettiler üç kere yüz bin çeşit çeşit taş gelmiş. Ondan bildiler ki Konstantin üçer kere yüz bin kale ve şehre malik kral imiş. Daha sonra bir yetkin usta bu taşların dünya durdukça durması için Atmeydanı’nda bu taşlardan kale ve şehirlerin düzeni için bir minare mili tılsım edip milin ta ortasında bir kalın demir mil dikip dört tarafına anılan taşla hendese üzere inşa edip milin ta en tepesine hamam kubbesi kadar bir mıknatıs taşı koyup o milin ortasına konan demir mili mıknatıs çekip bütün renk renk taşlar da birbiri üzerine metanet buldu. O milin bütün taşları yedi iklim şehirlerinin her birinden gelip yapıldığı için milyonpar derler. Hala sabit bir ibret verici bir parça bir alamettir. Mimarbaşı milin dibinde gömülüdür ki Uryarin adlı bir ustadır. Ayasofya’yı yapan Agnados Mimar’ın oğludur.


Temmuz 11, 2011, 02:01:54 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 342
  • Cinsiyet: Bayan

Evliya Çelebi’ye göre dünyada en çok ismi olan şehir İstanbul’dur... İstanbul kentine Latinler “Makedonya”, Süryaniler “Yankoviçe, Aleksandra”, Yahudiler “Vizendovina”, Frenkler “Yağfuriye, Pozantiyam, Konstantiniye”, Avusturyalılar (Nemçe) ‘Konstantinopol’, Ruslar “Tekfüriye”, Macarlar “Vizendovar”, Felemenkler (Hollandalılar) “İstefaniye”, Portekizliler “Kostin”, Araplar “Konstantiniyye-i Kübra” (Büyük İstanbul), İranlılar “Kayser-i Zemin” (Yeryüzü İmparatoru), Hindliler “Taht-ı Rum” (Roma hükümdarlığı), Moğollar “Çakdurkan”, Tatarlar “Sakalya” adlarını vermişlerdir.

Evliya Çelebi’nin kaleminden ...

İstanbul’un ilk efsanesi, dünyanın en güzel kadını için Sarayburnu’nda kurulan bir masal sarayında başlıyor.
Süleyman Aleyhisselam, Kaf dağlarına kadar yeryüzünün tek sultanı olduğu halde, okyanusun ortasındaki Ferendüz Adası’nın hükümdarı Saydun’u bir türlü hükmü altına alamamıştı. Saydun çok gururluydu, Hazreti Süleyman da olsa kimseye baş eğmiyordu. Hazreti Süleyman’ın buna çok canı sıkıldı ve Ferendüz Adası’na bir sefer tertip etti.

Hazreti Süleyman bir gazaya gideceği zaman emir verir, tahtadan bir döşeme yaptırırdı. Önce tahtı bu döşemeye yerleştirir, askerleri, hayvanları, bütün harp aletleri, teçhizatı ve gerekli her şeyi de yüklettirir, sonra da şiddetle esen rüzgara emrederdi. Rüzgar hemen tahtanın altına girer, sabahtan öğleye kadar bir zaman içinde onları bir aylık yola götürürdü.

Bu seferinde gene öyle oldu. Hazreti Süleyman Ferendüz Adası’na gitti. İnsan ve cinlerden müteşekkil ordusuyla Kral Saydun’u yendi. Memleketini ve halkını esir etti. Sonra da Saydun’u huzuruna getirtip ateş saçan kılıcıyla onu öldürdü. Ferendüz Kralı Saydun’un dünyada eşi emsali olmayan güzellikte bir genç kızı vardı. Adı “Alina”ydı. Süleyman Aleyhisselam Alina’yı savaş hediyesi olarak aldı ve Hak dinine davet ederek onunla evlendi.

Hazreti Süleyman’ın nesebleri saf ve şeref sahibi ailelerden olan hanımları vardı, ama Alina hepsinden başkaydı. Hazreti Süleyman ona kadınlardan hiçbirini sevmediği kadar severek kalbini verdi. Fakat Alina hep keder içinde yaşıyor, hep ağlıyordu. Hazreti Süleyman bir gün kendisine sordu: “Güzel Alina, senden ayrılmayan bu kaygı ve eksilmeyen bu gözyaşları nedir?” diye.

Alina ise; “Ya Eminullah, babamı hatırladıkça keder ve hasret içinde kalıyorum, emret de benim için babamın bir heykelini yapsınlar. Sonra da bir saray yaptır, ömrümün geri kalan kısmını o sarayda dua ve ibadetle geçireyim. Babamın heykeline baktıkça da kederlerim gider...”

Hazreti Süleyman sevgili hanımının bu ricasını kabul etti ve hemen insanları, cinleri, kuşları, rüzgarları toplayıp emir verdi: “Tez olun... Dünyanın en güzel yeri neresidir, bulup bana haber verin.” Hazreti Süleyman Alina’sına yaptıracağı sarayın, dünyanın en güzel yerinde olmasını istiyordu.

Cinler, insanlar, kuşlar ve rüzgarlar yedi gün sonra haber getirdiler: Süleyman Aleyhisselam hemen İstanbul’a geldi. Sarayburnu’nda bir gece geçirdi. Sabahleyin uyanınca havanın ve suyun etkisiyle kendisini tam manasıyla genç ve kuvvetli hissetti. Sonra cinlere emir verip hemen burada bir saray yaptırdı ve “kıyamete kadar mamur olsun” diye İstanbul için hayr duası etti.

Efsaneni sonu ise acıklıdır. Meğer güzel Alina bu sarayda gizli gizli babasının heykeline taparmış!.. Hak dininin bir peygamberi olan Süleyman Aleyhisselam bunu öğrenince sevgili Alina’sını öldürdü. “Biz Allah’ın kullarıyız, hep Allah’ın katına döneceğiz” ayetini okuduktan sonra o putu, yani Alina’nın babasının heykelini kırdı. Ardından temiz elbiseler getirilmesini emretti. Bu elbiselerin iplikleri ancak bakire kızlar tarafından eğrilir ve dokunur, ancak bakire kızlar tarafından yıkanırdı. Hazreti Süleyman bunları giydi. Açık bir yere çıkarak yere kül serpilmesini emretti. Sonra bu külün üzerine oturdu, Allah’a dua etti. Dünyanın en güzel yerinde yaptırdığı bu sarayda karısı tarafından işlenen günahın affını diledi. Ondan sonra Sarayburnu’nu da, yaptırdığı sarayı da olduğu gibi bırakıp Kudüs’e döndü.”

Evliya Çelebi böylece efsaneyi kaydettikten sonra Sarayburnu’na “Sarayburnu” denilmesinin sebebi de budur demeye getirdi. Hatta “Milletler ve Hükümdarlar Tarihi” adlı büyük eserinde tarihçi Taberi de yer zikretmeden bu rivayeti anlatır. Biz de bunu böylece alıyoruz. Hatta Evliya Çelebi, Hazreti Süleyman’dan sonra oğlunun Sarayburnu’nda bir çok binalar yaptırdığını ve burasını merkez edindiğini, sonradan gelen kralların İstanbul’a “Hazreti Süleyman makamıdır” deyip çok önem verdiklerini, burasını mamur kıldıklarını yazar.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
32 Yanıt
19465 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 19, 2009, 09:29:05 ös
Gönderen: sun
0 Yanıt
3315 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 19, 2010, 01:05:11 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3723 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 12, 2010, 05:21:11 ös
Gönderen: ozak1977
0 Yanıt
5649 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 20, 2010, 06:07:52 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
7092 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 22, 2010, 08:35:57 öö
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
3380 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 23, 2010, 11:29:57 ös
Gönderen: Sirius
2 Yanıt
3354 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 24, 2010, 05:11:28 ös
Gönderen: rigormortis
2 Yanıt
4510 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 27, 2010, 11:18:29 öö
Gönderen: ceycet
5 Yanıt
4074 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 03, 2016, 09:19:47 ös
Gönderen: deha
0 Yanıt
2506 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 02, 2010, 02:30:04 ös
Gönderen: ADAM