Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: KIZILDERİLİLERİN DRAMI - 3  (Okunma sayısı 3517 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 23, 2010, 11:12:24 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Kızılderililerin dramı Beyaz Adam’ın Amerika kıtasına ayak basışıyla başlar. Bunun için verilen tarih Kristof Kolomb’un Batı Hint Adaları’na vardığı 1492 olarak verilirse de, aslında Beyaz Adam’ın kıtaya geçişi birkaç yıl sonradır.

Ancak şunu da göz ardı etmeyelim: Her ne kadar Batılıların Amerika’yı keşfindeki ilk kişi Kristof Koloımb olarak kabul görmüşse de, sonraki bulgular oraya çok daha önceki tarihlerde gidiymiş olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte “Kızılderililerin Dramı” konusu bakımından, 16. yüzyıl öncesinde henüz herhangi bir olay yok. Çünkü bu dramı bir “ırkçılık” sorunu olarak düşünenler çok yanılır. Konu baştan sona ekonomiktir. Bu nedenle 16. yüzyılda başlasa da, 17. yüzyılda artar, 18. yüzyılda bu artış hızlanır ve Sayın Oniean’in özet kronolojisini verdiği üzere 19. yüzyılda doruk yapar.

Kristof Kolomb, karşılaştığı bu dünynın bu insanlarını Hintli sandığı için onlara “Indios” adını vermişti. Meksika’da büyük bir uygarlık kurmuş olan ve o yıllarda Büyük Deniz’in öte yakasından tanrılarının dönmesini bekleyen Aztekler, kehanetlerdeki tanrıları sandıkları İspanyol sömürgeci Cortés ve adamları tarafından üç yıl içinde (1519-1522) yok edildi. Daha sonra Pizarro, Hernando de Soto ve diğer sömürgeci İspanyollar, Peru ve Rio Grande bölgesini keşfedip buraları İspanyol topraklarına kattı. Bunu yaparken başlıca kaygıları zengin altın madenlerini ele geçirmekti. Daha kuzeydeki topraklarda da altın olup olmadığını araştırmak için kuzeye doğru giden İspanyollar da oldu. 1528 yılında Panfilo Narvaez, California körfezine kadar uzanmış, Francisco Vasquez Coronado, Büyük Kanyon’a ulaşmıştı. Hernando de Soto daha da ileri gitmiş, Mississipi Nehri’ni keşfetmişti. Ancak altın bulmak bir yana dursun, “vahşi” yerlilerden ve bizon sürülerinden başka bir şeye rastlayamamışlardı.

Beyaz Adam’ın kuzeyli yerlilerle ilk temasını işte bunlar sağlamış ama asıl büyük karşılaşma 1497 yılında İngiliz bayrağı altında Labrador sahillerine ayak basan baba-oğul Giovanni ve Sebastian Cabot sayesinde olmuştu. İngilizlere misilleme yapmak üzere de Giovanni da Vezzarano Fransız bayrağını 1524 yılında Kuzey Amerika’ya Fransız bayrağını getirmişti.

Uygar (!) Batılıların gözünde Kızılderili, ya insanlıktan nasibini almamış bir “vahşi” ya da insanın en doğal ve kirlenmemiş hâlini simgeleyen “asil vahşi” idi. Her iki durumda da vahşiydi. Beyaz Adam Yeni Dünya’ya ayak basar basmaz, Kızılderili’nin topraklarını elinden alma ve onu kendisi gibi uygar (!) yapma girişimlerine başladı. Üstün beyaz ırkın alttakileri “uygarlaştırması”, onların ruhlarını cehennemden kurtarma ve topraklarını ele geçirme politikaları, ekonomik tasarımların bir diğer deyişle sömürgeciliğin ayrılmaz parçalarıydı.

Beyaz Adam, sonradan, öncelikle vicdanlarını rahatlatmak ve hiçbir ahlâk kuralına sığmayan istila ve katliamlarını kabul edilebilir hâle getirmek için, bu durumun Tanrı tarafından böyle istendiği ve geri dönülemez bir yol olduğunu iddia eden “Manifest Destiny” (Kader Bildirgesi) kavramını ortaya attı. Bu kavrama göre; Tanrı toprağı işlemeyi buyurmuştu. Bu buyruğa göre toprak Kızılderilinin elinden alınmalıydı. Daha sonra ise bu vahşiler belirli bölgelerde toplanıp, misyonerler tarafından Hıristiyanlaştırılmalı, “Tanrı Buyruğu” ile bilgilendirilmeliydi. Ardından onları biçimsel de olsa bir eğitim verilmeliydi. Batılı türdeki tarımcılığı öğrenen Kızılderililer daha az toprağa gereksinme duyacakları için toprak savaşları da sona erecekti.

Bunları ancak en iyi ve doğruyu bilen ebeveyn rolündeki devlet yapabilirdi. Böylece günümüzde bile sürmekte olan ebeveynlik (paternalism) politikası ortaya çıktı.

Tüm yaldızlı sözlere karşılık, 1830’larda Beyaz Adam’a tam anlamıyla benzemiş olan, kendi alfabeleri, matbaaları, gazeteleri hatta içinde siyah köleleriyle birlikte pamuk plantasyonları olan, küçük işyerlerinde beyazları çalıştıran, kimileri villa tipi evlerde yaşayan, bir bölümü Hıristiyan olmuş beş uygar kabile (Cherokee, Creek, Choctaw, Chickasaw ve Seminole) zorla Mississippi Nehri’nin batısına sürüldü.

Böylelikle Kızılderili sorununun temelli çözüldüğü düşünülüyordu. Kızılderili tarihine “Gözyaşı Yolu” adıyla geçen bu uzun göç sırasında binlerce “uygarlaşmış Kızılderili” yollarda yaşamını yitirdi. Bu da gösteriyordu ki, Beyaz Adam Kızılderililerin ne denli uygarlaştığından çok topraklarını ellerinden almakla ilgileniyordu.

Texas, California ve Oregon’un da Amerikan toprakları arasına katılmasından sonra, Kızılderili sorunu yine gündeme gelmeye başladı. Texas’ta Apaçi ve Navajolar kendi yaşama biçimlerine ve tarıma uygun olmayan çorak rezervasyonlara (özel alanlara) sıkıştırıldılar. California’ya doğru olan göç dalgası ise, geniş düzlüklerde bizon avlayarak yaşamakta olan başta Sioux ve Cherokeeler olmak üzere bütün bölge Kızılderililerini tehdit etmeye başladı. Bölgedeki milyonlarca bizon, 1870’li yıllarda deri, dil ve kemikleri için avlanarak tümüyle yok edildi. İstatistiksel bir bilgi: 1800’lerin başında bizonların sayısının 40 milyonu bulduğu hesaplanıyor; 1895’te sadece bin kadar kalmış bu hayvancıklardan.

ABD hükümeti, bu akıl almaz katliamı, temel besin kaynağı bizon eti olan Kızılderilileri göçebelikten çıkarıp yerleşik yaşama zorlayacağı ve Beyaz Adam’a olan gıda bağımlılığının artıracağı için özellikle teşvik ediyordu. Albay R. I. Dodge, 1870 yılında şöyle buyruk veriyordu avcılara: «Bütün bizonları öldürün. Öldürdüğünüz her bizon, yok olan bir Kızılderili demektir.»





Kendi yazdıklarımı eleştireyim: Birdenbire bu dramın son perdesine yaklaşıverdim. Olmadı, beğenmedim. Fakat yazmış da oldum bir kere. Bağışlayın. İzleyen bölümde biraz geriye gidip, şu konuyu tarihsel bakımdan daha önceden alıp bu noktaya getireyim.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3025 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 21, 2010, 05:05:37 ös
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
4678 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 22, 2010, 05:38:56 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3021 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 24, 2010, 11:38:56 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
29302 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 26, 2010, 08:16:39 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2373 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 27, 2010, 06:02:21 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3536 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 29, 2010, 11:29:53 öö
Gönderen: ceycet
1 Yanıt
3932 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 31, 2010, 03:37:38 ös
Gönderen: alcyone