Sayın Alşah, değer vermeniz beni daha da yüreklendiriyor. Teşekkür ederim.
Sanırım burada, Bir alıntı yapmam gerekiyor, ki bazıları yazdıklarımın havada olan şeyler olmadığı, Vahiy gelir gibi bana esmediğini de görsünler.
Aşağıdaki yazıda, sözüm ona ilkel dediğimiz kabilenin mi zinaya tepkisi daha sağlıklı, yoksa islamiyetin getirdiği yasalar mı?
“Doğal olarak ortaya çıkan kabile yasaları’yla dinlerce icat edilen yasalar arasındaki farkı anlatıyor.
İşte Avustralya Alawalıları zinayı şöyle cezalandırırlar:
Genç ve bekâr bir alawa erkeği olduğunuzu varsayalım. Kendinizi inanılmaz şekilde ikinci kuzeninizin karısı Gurtina’ya âşık buluyorsunuz ve onun da size ilgi duyduğunu biliyorsunuz. Kuzeniniz iyi biri ve özellikle de onu kırmak istemezsiniz, ama böyle şeyler olur: Siz ve karısı inanılmaz şekilde âşıksınız.
Bu aslında gerçekten son derece dokunaklı ve patetik. Aynı kampta yaşıyor, birbirinizi her gün görüyorsunuz. Birbirinize karşı inanılmaz bir çekim hissediyorsunuz. Gözlerinizde her şeyi açıkça okuyor ama bir şey denemiyorsunuz. Denemek için ölüyorsunuz… Ama bildiğiniz şekilde harekete geçmenin kesinlikle bir bedeli var.
Her neyse… sonunda daha fazla engel olamıyorsunuz. Aşkın ateşi sizi yakıyor. Bir gün kampın etrafında dolaşırken karşılaşıyorsunuz. Her zamanki gibi gözlerini kaçırıyor, ama siz kararlısınız. “Bu gece,” diye fısıldıyorsunuz, “çalıları geç ve nehrin diğer kıyısına gel.”
Bir an duraksıyor ama o da artık zamanın geldiğini biliyor. “Ay ışığı vaktinde mi?” diye soruyor. Onaylıyorsunuz ve hızla oradan uzaklaşıyor.
O gece bekleme yerine biraz daha erken gidiyorsunuz, elbette amacınız aşk ateşini, tutku yuvanızı hazırlamak. Sonunda Gurtina size geliyor, ellerini tutuyor, sarılıyorsunuz… Ah!
Birkaç saat sonra zevkten yorgun, ufak ateşin önünde oturuyor ve sönmesini izliyorsunuz. Birbirinize bakıyorsunuz ve bu bakış tüm sevgi ve şefkatin
fazlasını içeriyor. Tutkunuzu test ettiniz. Şimdi bakışlar aşkınızı test etme zamanı olduğunu söylüyor.
İç çekerek kampa dönüyorsunuz. Yüzleriniz dikkatle sır tutuyor. Sevinç, çocukluk ve saygısızlık olurdu. Utanç ise, aşkınızı inkâr anlamına gelirdi. Bunun yerine yüzündeki ifade daha çok kabullenme gibi. İkiniz de neler yaşayacağınızı biliyorsunuz ve yaşıyorsunuz da. Kampın bir ucunda erkekler sıraya dizilmiş şehvetle zıplıyorlar. Öte yanda kadınlar var, bekleyen.
Siz ve Gurtina tekrar bakışıyorsunuz – bu kez son derece kısa bir bakışma – ve sonra gazap dalgasına giriyorsunuz. Erkekler sizi yere seriyor; Taş, ok ve bumeranglar havada uçuşuyor. Ama orada durup saldırıları beklemiyor, ikiniz de, çığlıklara çığlıkla, taşlara taşla, oklara okla karşılık veriyor ve sonunda dövüşenlerin silahları tükenene kadar aşkınızla karşı koyuyorsunuz. Gurtina kan revan içinde kocasına dönüyor ve siz oradan ayrılıp nerede olursa olsun yaşamaya mahkûm ediliyorsunuz. Bir süre erkekler yorgun düşüyor, ancak tümüyle değil… bu yüzden yeniden canlandıklarında oyun tekrar başlayacak. Aşkınızın sınavı son bulmadı. Sonraki birkaç saat gerçek sınav olacak ve bu sınav sadece sizin kalbiniz ve kafanız için yapılacak. Hala bir şansınız olduğunu bildiğiniz halde, kampı terk ediyorsunuz…
Soru: Bu kadını gerçekten istiyor musunuz? Bu dünyadaki her şeyden çok istiyor musunuz? Hayır ise, en ufak bir kuşkunuz varsa… Birkaç hafta boyunca uzak kalmaya devam etmeniz gerekiyor. Döndüğünüzde erkeklerin kızgınlığı geçmiş olacak. Birkaç hafta sizinle alay edip sonrasında her şeyi unutacaklar. Gurtina… Ah Gurtina, sizi olduğunuz gibi tanıyacak ödlek zampara, boş adam.. ve asla unutmayacak. Elbette bir de kuzeninize ödeyeceğiniz bedel var. Ama tüm bunlar katlanılabilir. Öte yandan diğer alternatif… Her gün kampın çevresinde görülmeyecek şekilde dolaşıyorsunuz. Ama kuşkularınızın yok olduğunu biliyorsunuz. Karanlıkta kampa yaklaşıp zayıf biçimde korunan Gurtina’ya ulaşabileceğiniz bir yere varıyorsunuz.
Zayıf biçimde korunuyor, çünkü sizinle kaçmayı denemesi ve buna engel olmak amaçlanıyor! Bunun etkisini anlayabiliyor musunuz?
Gurtina kendi seçimini yapmakta özgür, tıpkı sizin korkunç seçimleriniz gibi. Siz koruma altında değilsiniz. Onun için geri gelerek esaretinizi kanıtlamanız gerekiyor. Onun size gelmek için cesaretini kanıtlamasına ihtiyacı yok. Gerçekte bunu yapamaz da. Koruma altında, anlıyor musunuz? Böylece onun için gelmezseniz, utanmayacak. Daha çok siz utanacaksınız.
Ancak bu sadece öykünün ilk kısmı. Gurtina da kendi seçimini yapacağı için, gardiyanlar aynı zamanda sizi de korumak için oradalar. Sizi gerçekten bu dünyadaki her şeyden çok istiyor mu? Eğer istemiyorsa, işaretiniz ona ulaştığında sadece umutsuzca omuz silkmesi ve, “Görmüyor musun gelemem aşkım, sıkı koruma altındayım,” der gibi bakması yeterli. Böylece korumaların olması bir bakıma sizin kendinize güveninizi sarsmadan reddedilmeniz anlamına da geliyor. Gardiyanların varlığı onun bu macerayı tek kelime etmeden ve olabildiğince acısız ve bir anda bitirmesini sağlıyor.
Şimdi lütfen tüm bunların mantık çerçevesinde veya bilinçli biçimde gerçekleşmediğini not edin. Gurtina’nın etrafındaki gardiyanlar etkili değil. Söz ettiğim amaçlar için etkililer ve sadece o istiyorsa işaretinize uyup yanınıza gelmesini sağlamak için oradalar. Çünkü elbette Alawalılar, Gurtina sizi bu kadar çok istiyorsa kaçışını olanaksızlaştırmanın aptalca olacağını biliyorlar.
Sınav artık sona erdi. Siz ve o kararınızı verdiniz. Artık bedel ödenmeli. Kabile yaşamını rahatsız etmenin, çocukların gözünde evliliği basitleştirmenin bedeli. Ve bu bedel neredeyse ölüme eşdeğer bir bedel olan kabileden atılma, yaşam boyu dışlanma olarak şekillenecek.
İşaretinizle, Gurtina gardiyanların arasından sıyrılarak size katılıyor ve sonunda siz ikiniz sonsuza dek beraber olmak ve asla dönmemek üzere geceye karışıyorsunuz. Artık ölülerin topraklarına doğru ilerliyorsunuz. Kabileden dışlanmış biri olarak artık herkes için ölü birisiniz ve bu sizin seçiminiz. Bu koca dünyada yalnız ve evsizsiniz. Artık sadece kabileden üstün tuttuğunuz “birbiriniz” varsınız. Artık sizin için birbirinizden başka arkadaşlık çeşidi olmayacak: Arkadaş, anne, baba, teyze, dayı, kuzenler, yeğenler… Tüm bu insanlardan birbiriniz uğruna vazgeçtiniz.
Üstelik bunun bir cezalandırma değil, tamamen kendi verdiğiniz bir karar olduğunu da biliyorsunuz. Birlikte olup kabilede yaşamınızı sürdürmeniz, dışlanmanızdan bile daha kötü, olanaksız bir şeydi. Gerçekte bu olay kabileyi dağıtabilirdi, çünkü çocuklar bir kez olgunluk için bir bedel ödenmediğini görürlerse, evlilik anlamsız bir komedi haline gelir ve kabile yaşamı ve aile kavramı dağılırdı.
Bu örnekte işe yarayan şey, kabile yasalarının tıkır tıkır çalışmasıdır. Sadece suç ve cezayı öngören ve icat edilenlerin aksine, kabile yasaları işe yarayan yasalardır. Herkesi içerdiği için işe yarar.
Böylesine büyük bir aşk yaşayan bir kadın ve erkek, elbette birbirlerine ait olmalıdırlar, ancak kabilenin sağlığı için göz önünden ve zihinlerden sonsuza dek uzaklaşmaları gerekir. Kabile çocukları, aşk ve evliliğin önemsiz olmadığını görürler. Eşin gururu için öç alınmış ve bundan sonra arkadaşları bir daha asla bu konuya değinmemişlerdir.
Ancak belki de hikâyenin bu noktasında bir sorunuz vardır: Niçin âşıklar o gece kampa dönsünler?
Bu kesinlikle yasanın merkez noktasıdır. Bu olmadan yasa asla işe yaramazdı. Düşünün ki birlikte olduğunuz geceden sonra Gurtina’ya, “Ah, niçin beraber olmak için bir gün daha bekleyelim ki… Hadi şimdi kaçalım,” deseydiniz ne düşünürdü? Şöyle derdi, “Tanrım başıma neler açtım ben? Bu ne biçim bir adam? Korkak belli ki… Diğerlerinin karşısına çıkıp boy göstererek her şeye hazır olduğunu söylemek yerine kaçmayı öneriyor!”
Ve eğer ilk öneriyi o getirseydi, bu kez siz onun için aynı şeyleri düşünürdünüz. Bu nedenle ikiniz beraber geri dönmelisiniz.
Bu işlemin her bir parçası yasadır ve her bir oyuncu da yasanın uygulayıcısıdır. Bu insanlar için yasa ve ayrı kâğıtlarda yazılı olan kurallar değildir. Yasa yaşamlarının dokumasında yer alır. Bu Alawa’yı Alawa yapan ve zina için işe yarayan ve kendi farklı yöntemleri olan diğerlerinden onu ayıran şeydir.
İnsanların yaşaması için tek bir doğru yol olmadığının söylenememesi, sadece tarihin yarattığı en öldürücü ve yıkıcı kültür saplantısıdır.
Eminim ki hepiniz zina yasasının herhangi bir din tarafından icat edilemeyeceğinin farkındasınız. Bu doğaçlama veya icat değil ve olmadığı için Alawa’da etkili.
Onlar asla benim burada yaptığım gibi bu konuyu incelmeye gerek duymamış olabilirler ancak bunun hiç önemi yoktur. Alawa yasalarına, incelendiğinde uygun görüldüğü için uymuyorlar. Buna, Alawa oldukları ve yasayı reddetmekle kimliklerini reddetmiş olacakları ve tabii ki kabilesiz kalacakları için uyuyorlar. İşte neden Atatürk'ün ilk göreviniz kimliğinizdir demesinin sırrı da buradadır.
“Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.”
Bu hikayede mantıksız bulduğunuz yer varsa lütfen belirtiniz.
Saygılarımla...