Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Endülüs Bitti, İspanya Geldi (El-Cid’in Öyküsü)  (Okunma sayısı 6612 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 23, 2010, 11:59:24 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Hakkında büyük bir kahramanlık edebiyatı oluşturulmuş, İspanyol Kastilya ezgilerinde adına besteler yapılmış, sonraları aziz ilan edilerek mezarı adeta bir türbe biçimine getirilmiş olan El-Cid…

El Cid (el-Campeador, Rodrigo Diaz de Vivar) Kastilyalı ünlü bir savaşçı şövalyeydi. Tarih sahnesine çıkması, Leon-Kastilya Kralı 1. Fernando’nun 1065 yılında ölümünün ertesindedir. Hıristiyanlara karşı Müslümanlar ile iş birliği de yaptığı için, Müslümanlar ona Seyyid Kenbîtûr demiş. Sonra bu unvan İspanyolcaya dönüşüp kısalarak el Cid olmuş.

El Cid, Kral 1. Fernando’nun oğulları arasında çıkan taht kavgalarında ikide bir saf değiştirmiş. 1081 yılında Kral 6. Alfonso tarafından Kastilya’dan kovulmuş. İşte serüveni de bundan sonra başlıyor.

El Cid, maddi çıkarı uyarınca kendisini bazen Müslümanlara bazen Hıristiyanlara kiralamış. Nerede bir ayaklanma ya da çatışma varsa, orada mutlaka o da varmış.

Hûdîlerin egemen olduğu Sarakusta bölgesinde Emir Muktedir bin Hûd’un hizmetine girmiş. Emir ölünce, iki oğlu arasında iç savaş başlamış. Bunlardan Mütemin’in hizmetine giren el Cid, onun da 1085 yılında ölmesiyle bu kez yerine geçen oğlu el-Müstaîn adına çalışmaya başlamış. Ancak bu yeni efendisine ihanet etmekte gecikmemiş. Çıkarı gereği Muktedir’in diğer oğlu Münzir ile anlaşmış ve bu arada eski efendisi 6. Alfonso’ya da bağlılığını, kendi güçleri ile kralın güçleri birleşirse Endülüs’ün doğusunun Müslümanların elinden kolayca alınabileceğini bildirmiş. Kral da El Cid’e, ele geçireceği İslâm topraklarını verasetle çocuklarına devredebileceğini garanti etmiş.

Böylece El Cid, tam anlamıyla bir çete reisi olmuş. Bölgedeki bütün emirlik ve kontluklar ondan çekinmeye başlamış.

Murâbıtlar, önce Mürsiye ve Dâniye’yi alıp ardında Valencia’yı da ele geçirdiğinde, El Cid gizlice kale komutanıyla anlaşıp, Murâbıtların kentten çekilmesi, kentin Kastilyalılar tarafından ele geçirilmesi için yardım etmiş. Kısa süre sonra da kenti kendisi ele geçirmiş. Kentteki halkın ayak takımını yağma ve öldürme konusunda yüreklendirerek kentin ileri gelenlerinden bir güzel öç almış. Kadı îbn Cehhâf’ı, mal varlığının tümünü kendisine vermediğini düşündüğü için yaktırarak öldürtmüş.

Valencia’nın uğradığı bu felâket, aynen Toledo yani Tuleytula’nın düşmesinde olduğu gibi Müslümanları ürkütmüş ve Yusuf bin Taşfin’den yardım istemelerine neden olmuş.  Bunun üzerine Yusuf bin Taşfîn Valencia’yı kuşatmış ala alamamış.

Murâbıt ordusunun Kunsîcre (Consoicra) Savaşı’nda Kastilyalıları yenmesi, El Cid’in yaşamında bir diğer dönüm noktası olmuş. Bu savaşta oğlu Don Diego öldürülmüş. O sıralarda bir de ağır bir şekilde hastalanan El Cid, oğlunun ölüm haberine dayanamayıp, 1099 yılında, tam Haçlı Ordusu Küdüs’ü ele geçirdiği sıralarda ölmüş.

El Cid’in yerine geçen karısı Jimena, Valencia’ya iki yıl kadar elinde tutmuş; sonra Kral 6. Afonso’ya teslim etmiş. Ancak Murâbıt ordusuyla karşılaşmayı göze alamayan Alfonso, Hıristiyan halkı yanına alıp her yeri ateşe vererek kentten ayrılınca, bu kez kenti Murâbıtlar ele geçirmiş.

Endülüs İslâm kaynaklarında da kendisine geniş yer verilmiş olan El Cid, Hıristiyan edebiyatında bir efsane haline getirilmiştir. Buna göre; o Hıristiyan İspanya’nın bir ulusal kahramanı, mezarına ziyaretler yapılan bir azizdir. Onunla ilgili halk şiir ve şarkıları her yana yayılmış, bir öykü edebiyatı yaratılmıştır. Nitekim 17. yüzyılın ünlü Fransız trajedi yazarlarından Pierre Corneille, “Le Cid” adlı yapıtında onun şu özetlemiş olduğum çalkantılı yaşamını yansıtmıştır.

Hıristiyan öykü edebiyatını bir yana bırakıp gerçek yaşamına bakarsak, El Cid ile bağlantılı olmak üzere ancak şunu söyleyebiliriz: İyi ve cesur bir asker ama maddi çıkarı uğruna her şeyi yapabilecek tıynette aşağılık biri.

Konuyu daha çok tarihsel ayrıntıya girmeden sonlandırmak istiyorum.

Endülüslü Müslümanlar, kendi aralarındaki birlik ve bütünlüğü koruyamadıkları, buna karşılık Hıristiyanlar çıkar birliğinde buluşup birlikte hareket ettikleri için Reconquista uzun soluklu çalışmanın bir sonucu olarak başarıyla gerçekleşti; İberya’daki Endülüs İspanya’ya dönüştü.

Olabilir… Olsun… Olmaması gereken şey ise, bunun yanı sıra Müslümanların Batı’ya getirmiş olduğu o görkemli kültürün de yok edilişiydi.

Bu kültür neler içeriyordu? Nasıl bir şeydi?... Tarih kitaplarında genellikle bu aşamaya kadar özetle anlatmış olduklarım anlatılıyor ama işin asıl can damarı olan bu konuya pek değinilmiyor. Ben ise bir sonraki yazımda işte onu anlatmaya başlamak istiyorum.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
13395 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 14, 2012, 12:09:41 ös
Gönderen: BULGARIA
3 Yanıt
4568 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 23, 2008, 10:37:37 ös
Gönderen: MASON
0 Yanıt
7615 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 26, 2007, 10:23:44 ös
Gönderen: shemuel
16 Yanıt
6688 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 30, 2007, 07:02:13 ös
Gönderen: Asi
4 Yanıt
3637 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 27, 2008, 07:56:19 ös
Gönderen: Santander
0 Yanıt
2718 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 15, 2010, 11:58:35 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
5897 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 25, 2010, 09:55:19 ös
Gönderen: semih_tatar
4 Yanıt
4602 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 01, 2011, 12:21:57 ös
Gönderen: baron
1 Yanıt
4936 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 01, 2013, 12:38:02 öö
Gönderen: DehereLo
13 Yanıt
10288 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 09, 2015, 12:42:26 ös
Gönderen: student