Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: BRA  (Okunma sayısı 24920 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 16, 2008, 05:09:34 ös
Yanıtla #30
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Tüm yazılanları okuduktan sonra aklıma Venedik Taciri'ndeki bir bölüm geldi.

"Neden böyle yaptı? Ben Yahudi olduğum için. Bir yahudinin de gözleri yok mu? Bir yahudinin de elleri yok mu? Uzuvları, boyutları ,duyuları, sevgileri, tutkuları yok mu? Bir hristiyanı besleyen besin onu da beslemiyor mu? Aynı silah onu da yaralamıyor mu, aynı hastalıkları çekmiyor mu, aynı çarelerle şifa bulmuyor mu, aynı kış onu üşütmüyor mu, aynı yaz onu ısıtmıyor mu? Derimizi deldiğiniz zaman kanamıyor mu? Bizi gıdıkladığınız zaman gülmüyor muyuz? Bizi zehirlediğiniz zaman ölmüyor muyuz?"

Farklılıktan korkmaya onu total kötü kabul etmeye ne gerek var? Çeşitliliğin güzelliğini tatmak varken... 1951 yılında Fransa'da çıkartılan Deixonne yasası Fransa'nın ulusal bütünlüğünü yok mu etti, Fransa ulus-devlet olmaktan mı çıktı? Bretonca, Katalanca, Flamanca, Korsikaca, Oksitanca, Baskça, picardi dili, bearne dili, langedok dili, kelt dillerinin öğretilmesi Fransızcayı küçük mü düşürdü? Ya da artık Korsikalıları bir Katalan gıdıkladığında gülmüyorlar mı?

aman canım ben de soru soruyorum ya... ne gerek... Veritas yanında yer ayır Beşiktaşlıyım belki ama geviş getirmesini de bilirim.

Saygılar.

« Son Düzenleme: Aralık 16, 2008, 05:13:33 ös Gönderen: skullG »


Aralık 16, 2008, 07:54:19 ös
Yanıtla #31


aman canım ben de soru soruyorum ya... ne gerek... Veritas yanında yer ayır Beşiktaşlıyım belki ama geviş getirmesini de bilirim.


Güzel bir espri :D

ayrıca kürtler arasında çok değerli kişiler mevcuttur,

Teşekkürler :)

Mesela Barış Elçisi Pippa Bacca'da Koceli'de haince öldürüldü, tecavüz edildi ama bu adice olan olay Koceli'de yaşayan insanları ya da Koceli'nin bulunduğu bölgeyi kapsamaz.


Insanlık ayıbı elbette, Üzgünüm. Türkiye'nin adına utanç verici bir Olay!
« Son Düzenleme: Aralık 16, 2008, 07:59:05 ös Gönderen: Isabell »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Aralık 16, 2008, 08:11:00 ös
Yanıtla #32
  • Ziyaretçi

Evet boş şeylerin peşinde koşmayan, kimseye zarar vermeyen, iyiniyetli, dürüst, çalışkan pek çok  Türk vatandaşımız olduğu gibi kürt vatandaşımız da mevcuttur. Benim amacım kimseyi kökeninden dolayı yargılamak yada genelleme yapmak değil... Olumsuz eylemleri sıralarken "en büyük çoğunluğunu" ifadesini kullanmam da tamamını kastetmediğimi göstermektedir. Elbette ki benim de yakinen tanıdığım kürt kökenli pek çok arkadaşımız, aile dostumuz, komşumuz, meslektaşımız bulunmaktadır ve onlarla ilişkilerimiz de gayet iyidir. Bence benim mesajıma, bahsettiğim olumsuz eylemleri desteklemediği sürece kimsenin alınmasına gerek yok. Benim çevremdeki kürt kökenli insanlar da bu olumsuz eylemlere karşılar ve sergileyen kürt kökenli vatandaşlarımızı kınamaktadırlar.
Açıkçası yazdıklarımla ve kullandığım ifadelerle forumun seviyesini düşürdüğüme de inanmıyorum... İncelediğim, okuduğum kadarıyla benim yazdıklarımdan daha çok tepki çekecek nitelikte yazılar mevcut burada. Ben hayat tecrübelerime dayanarak gözlemlerimi paylaştım sadece. Doğru yada yanlış size kalmış. Nasıl biliyorsanız öyle yapın sn Nueva....


Aralık 16, 2008, 08:40:59 ös
Yanıtla #33
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

Bay SkullG öncelikle yazılanı doğru okuyunuz ve istediğiniz yerlere çekmeyiniz,
Aşağıdaki cümleden koyun olduğunuzun çıkarıyorsanz,vah vah vah

Söylediğim söz "Koyun olmadığım için parti tutmam,takım bile tutmam."

aman canım ben de soru soruyorum ya... ne gerek... Veritas yanında yer ayır Beşiktaşlıyım belki ama geviş getirmesini de bilirim.

Yani bunu sadece Fransaya gitmemiş biri söyler,çünkü siz hiç  bu diyalektlerin konuşulduğu yerlere gittiniz mi bilmiyorum ama hepsi huzurlu ,senelerdir insanların bölmek gibi bir çabası olamayan huzurlu bölgeler ve bu yasa daha yeni çıktı sayılır tarihi tam hatırlamıyorum.Bu yasa kapsamında bölgesel lehçeleri yani diyalektler serbest bırakıldı.Fransa Fransa  Cezayir’e soykırım yapan Fransa, gittiğinizde görmüşsünüzdür İngilizce bilseniz bile konuşmayan genelde yaradılışları kaba insalardan olan Fransa.Ermenistan Ermenilerini  kışkırtan Fransa.

Bu sizin söyleminiz şuna benzer; Amerika'da 50 civarı eyalet var, (bunun doğru ismi bana göre 50 devlet var),hepsinin kendi bayrağı,kendi yasaları var.Huzur içinde yaşıyorlar bizde Türkiye'yi eyalet sistemine dönüştürelim niye korkuyoruz ki.
Hatta biliyorsunuz ki Amerika'da öğrenci şortla bile okula gidiyor, bizim öğrenciler de gitsin, niye korkuyoruz,türban nedir ki korkmayın alın okullara,bir çok ülke üniversitelerinde alıyor.

1951 yılında Fransa'da çıkartılan Deixonne yasası Fransa'nın ulusal bütünlüğünü yok mu etti.

Bunları söyleyen baskın oran gibi kişilere siz bakmayınız, bunlar belli bir seviyeye gelen ülkelerde olur,bizim ülkemiz o seviyeyi yakalamış durumda değil.Yani başka ülkelerle karşılaştırma yaparken Türkiye'nin şuan ki durumunu göz önünde bulundurunuz,
Mesela Amerika'nın 35 eyaletinde(devlet) bir ebeveyn çocuğunun yanında sigara içerse ve başkası bunu gördüyse, gören kişi federallere haber veriyor,o ebeveynden çocuğu alıyorlar,siz neden bahsediyorsunuz,bizde böyle olduğunu düşünebiliyormusunuz.Herhalde çocukların çoğu alınır.
Tv'de gösteriyor adamın teki belediyenin göstermediği yerde kurban kesiyor, adama soruyorlar "belediye ceza yazar niye burda kesiyorsunuz?" , adamın cevabı "olsun kessinler ceza devletimize gidiyor helal olsun."
Yani anlayabildiyseniz böyle at gözlüklerinden yanlı düşünen insanların yazılarını okuyupta böyle söylemlerde bulunmayınız biraz düşününüz.
Kısacası daha biz o seviyeyi yakayamadık.Yani dediğiniz kadar kolay değil,biz daha Türkçe eğitim veremiyoruz ne lehçesi.
Hollandanında bir zamanlar özgürleştirirsek serbest bırakırsak insanlar uyuşturucu kullanmazlar diye bir düşünce yarattılar,serbest bıraktılar.Ne oldu belli yerlerde satılmaya başlandı esrar,magic mushroom(sihirli mantar) vb.., baktılar önlem alamıyorlar daha da arttı sayı hemde çok.Şimdi ise diskolarına,gece kulüplerine giriyorsunuz uyuşturucu kullanılmasın diye damarlarınız gözükmemesi için farklı ışıklar vermeye başkaladılar.Yavaş yavaş ne yapabilirizi düşünüyorlar.Yani her özgürlük, temeli oluşturulmadan istenilen hedefe vardıramıyor.

saygılar

« Son Düzenleme: Aralık 16, 2008, 08:44:35 ös Gönderen: M.Akyol »


Aralık 17, 2008, 05:33:56 öö
Yanıtla #34
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 562
  • Cinsiyet: Bay

Cevabım geciktiği için kusura bakmayın, doğum günü, arkadaşımın nişanı, iş, okul derken hiç vakit bulamadım. Bu sebepten atacak olduğum mesaj biraz da üstü örtülen ama tamama bağlanamamış konuları da kapsamaya çalışacaktır.

Öncelikle belli başlı tartışma konularımızı belirlersek daha rahat olabilir sn. Akyol, hem bizim hem de tartışmayı sonradan okuyacak olan üyeler için.

1-) Kürtçe'nin bir dil olup olmama meselesi

2-) Kürtlerin bir millet olup olmama meselesi

3-) Güneş Dil Teorisi ve bağlantılı olarak Türk Tarih Tezi'nin bilim dünyasındaki yeri

4-) Atatürk'ün Kürtler hakkında ki muhtelif görüşleri

5-) Belli başlı tanımlardan kaynaklanan (millet, ırk, ülke, devlet, halk, etnisite vs...) meseleler

6-) Biraz daha kişisel, zaman zaman ad hominem meseleler; şehircilik yapmak, ırkçılık yapmak, partilere bakış açısı gibi...


Böyle düzenli olunca hem ben yazdığımdan keyif alıyorum, hem okunup anlanması kolaylaşıyor. Şimdi gelelim fikirlerime.

1-) "Kürtçenin dil olmadığını ben değil bilim adamları söylüyor,dilin özü yok ondan bundan almış.Adamlar açık açık ifade etmişler." ifadesini kullanmışsınız sn. Akyol. İlk mesajlarınızda Vladimir Minorsky'den bahsediyordunuz ve ona ait olduğu söylenen bir istatistiği bizimle paylaşmıştınız. V. Minorsky kendisi pek çok kereler Kürtçe'nin dil olduğunu ifade etmiş hatta bu dilde yazılmış bir dini tekst hakkında ayrıntılı bir inceleme yazmıştır. Sn. Isabell'e de "dilin bir bilim olduğu" hususunu vurguladığınıza göre Kürtçe'yi hangi bilimsel nedenlerle dil saymıyorsunuz? Aşağıda sayacağım sebeplerden biriyse, onların cevabını vereyim ve siz de kendi cevabınızı ona göre veriniz.

   a-) Kürtçe bir dil değildir, çünkü Farsça'ya gramer olarak çok benzer ve Türkçe ve Arapça kelimelerin sayısı çoktur. Bakıldığında tamamen Kürtçe bir kelime bulunamaz, bulunan kelimelerin ezici oranının kökeni Farsi'dir.
Fikrine karşılık olarak, düşüncelerim aşağıdadır.

   Aslında daha önceki yazımda belirtmiştim bu hususu ben. Bakınız, Kürtler ve Farslar gerek antropolojik, gerekse etimolojik akrabadırlar. Yani nasıl ki Almanlar ve Danimarkalılar, Ruslar ve Polonyalılar, Araplar ve Yahudiler, Türkler ve Moğollar akrabadır; Kürtler ve Farslar da en az o kadar akrabadırlar. Eski İran topraklarında var olmuş pek çok birbiriyle akraba fakat biraz değişik diller konuşan devletler var olmuştur. Örnek olarak Medler, Persler, Partlar, Sasani İran'ı örnek verilebilir.
   İran kökenli diller, sizin de bildiğiniz üzere Hint-Avrupa dil ailesinin çok büyük bir kısmını kapsar. Bakınız sizin için bu dil ailesinin içinde bulunan dilleri buraya yazıyorum. Bu konuda istediğiniz kaynağa başvurabilirsiniz.

      - Hint-Avrupa Dilleri
            - Hint-İran Dilleri
                  - İran Grubu
                        - Doğu İran Grubu

                              KUZEYDOĞU BLOĞU
                              - Sogdca
                              - Osetçe
                              - Harezm Dili
                              - Avesta Dili (Zerdüştlüğün kutsal eserlerinde kullanılan dil)

                              GÜNEYDOĞU BLOĞU
                              - Peştunca
                              - Hotanca
                              - Pamir Bölgesi Dilleri
                              - Waziri (Pakistan ve Afganistan sınırında yaşayan bir azınlık, Peştunlara benziyorlar fakat daha az bilinen bir etnik grup)

                        - Batı İran Grubu

                              KUZEYBATI BLOĞU (Pek çok dil var, hepsini bilemiyorum malesef)
                              - Kürtçe
                              - Medce
                              - Partça
                              - Mazenderanca
                              - Zazaca
                              - Beluci Dili

                              GÜNEYBATI BLOĞU (Bu bloğun da hepsini bilemiyorum)
                              - Antik Persçe, Orta Persçe ve Günümüz Persçesi
                              - Pehlevice (Yine çok önemli ve unutulmuş bir İran dili)
                              - Lurca
                              - Tat diller

   Görüldüğü gibi Kürtçe'nin günümüz Farsça'sıyla çok yakın akraba olduğu zaten bilinen bir gerçektir. Bu onun bir dil olmamasını mı gösterir? Hayır bu onun etimolojik manada bir ana dil olmadığını bize gösterir. Aslında Kürtçe'nin de içinden çıkan diyalektler, ağızlar tabi ki mevcuttur. Kürtçe konuşan biri ve Farsça konuşan birinin anlaşması çok zor bir durum. Ne kadar akraba olurlarsa olsunlar, farklı dillerdir. Biz nasıl Kazakça anlayamıyorsak, Farslar da Kürtçe anlamazlar.

   Ondan bundan toplama bir dil olduğunu söylüyorsunuz. Allah aşkına ondan bundan dil nasıl toplanır bilmek istiyorum. Bu mu bilimsel açıklamanız? Bakın, Kürtçe ve Farsça ortak bir atadan türemiş olan diller. Yani bugün Kürtçe'deki kelimeler günümüz Farsça'sından değil, o eski ortak atadan kalan kelimelerdir. Bu ortak ata çok büyük bir ihtimal ve genel kabul gören teoriye göre Medce'dir. Zaten ikisi de Kuzeybatı İran kökenli dillerdir. Ayrıca Kurmanji kelimesinin de sihirbazlıklarıyla meşhur olmuş olan (Bkz. Tarih - Herodotos) Medler'in dini sınıfı Manj'ların çocukları anlamına gelmesi bu teoriyi destekler. Ma(n)j kelimesinin evrimi de ilginçtir. Yunanlılar kelimeyi maj - mag olarak alırlar. Zamanla Majik - magik olarak büyü kelimesinin yerini alır. Doğuda ise "Mecusi" olarak kendisine yer bulur. İncil'de İsa'ya getirilen hediyelerin sahibi de Hristiyan geleneğe göre üç majlar (bilge adam ya da büyücü kral olarak geçer kaynaklarda) olarak belirtilir.

   Bakın günümüz Kaşkay Türkçesi ile Türkiye Türkçesi de böyle çok yakın bir atadan evrimleşmiştir. Dede Korkut Hikayeleri'ndeki Türkçe bizim ortak atamızdır. Bu sebepten dolayı kimse Kaşkaylara, ondan bundan dil toplamış şeklinde hor gören bir ifade kullanmamalıdır.

   b-) "Kürtçe konuşanı az olan ve konuşulması da konuşan kişiye yarar sağlamayacak, kullanımı yavaş yavaş gereksizleşmeye başlamış bir dildir. Bu dili şimdi tanımak ve kamusal alanda serbestisini sağlamak, sadece işleri zorlaştırır ve ayrımcılığı arttırır." Fikrine karşı düşüncelerimse şunlardır;

   Malesef bu durumun biraz gerçeklik payı vardır, Kürtçe yıllar süren doğal ve yapay asimilasyon sonucu artık kullanım alanını yitirmeye başlamıştır. Modern kelimelerin ekseriyatı Türkçe, İngilizce, Farsça gibi yabancı dillerden alınıp kullanılmaktadır.Fakat bu yine de dilin, dilliğinden bir şey kaybettirmez. Tv'ye biz "televizyon izlemek" diyoruz, Almanlar "fern sehen" diyor. Bizim bu kelimeyi yabancılardan almamız Türkçe'yi küçük düşürmez. Kürtçe'yi de düşürmeyeceği gibi... Dili dil yapan kelimelerin kökeni değildir. Dili dil yapan kendine özgü anlatımı, ruhu, gramer yapısıdır. Size Kürtçe'de 14 ayrı fiil çekimi var diyorum ve siz de bana Kürtçe bir dil değildir, bilimadamları böyle söylüyor diyorsunuz. Madem dil olmayan bir dil var ortada, serbest bırakılsın da konuşamasın garibanlar o halde, nasıl olsa anlaşamayıp tekrar Türkçe konuşmaya başlarlar.

   Toplumsal bütünleşmeye zarar vereceği hususunda da şunu söylemek isterim ki; bu zamana kadar yapılan politikalar ne kadar bütünleştirdi bu iki toplumu da daha kötü olmasından korkuluyor? Alternatif ve tartışmaya açık bir öneri olarak Türkiye'nin Kuzey Irak Kürtleri'ne de ağabeylik yapıp, ilk önce destek vermesi ve bölgeye yatırım yapılarak Kuzey Irak Kürt yönetimine "sizin iyiliğinizi isteyen, büyük ağabey biziz bakın; PKK'nin size artık faydadan çok zararı vardır" mesajı vermesi durumunda işler nasıl değişirdi diye bir düşünsek? Güneydoğu'da pek çok kişi çanak antenlerle Kuzey Irak kökenli televizyonlar izliyor, orayla da önemli bağları var. PKK'nin elinden alınan önemli bir lojistik destek olmaz mıydı?

   Kürtçe tartışmaya açıldığında aklıma hep o meşhur söz gelir; Kamber Ateş nasılsın? Ben dili siyasal alandan çıkarıp tamamen bilimsel alanda meşgul olmak istiyorum ama siyaset Kürtçe'nin de Türkçe'nin de peşini bir türlü bırakmaya meyletmiyor.

2-) "Bunu biliyorsunuzda ozaman niye hala ırkçılık yaparak kürtler milletdir diyorsunuz,yazdıklarınız çelişiyor. Zaten size ben kürtler Türk'dür demiyorum ki,siz Türk milleti ile Türk Irkını karıştırıyorsunuz.Atatürk'de Türk Irkı dememiş Türk Milleti demiştir." ifadesini kullanmışsınız. Millet tanımı TDK sözlüğünde şöyle yapılır;

Millet: Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus.

Dikkatinizi çekerim ortada bir devlet olmasına gerek yoktur. Kürtler, Güneydoğu ve Doğu Anadolu, Kuzey Irak, Kuzeybatı İran, Doğu Suriye'de yaşarlar. Aralarında dil birliği vardır. Aralarında tarih birliği vardır, yöreden yöreye diğer milletler kadar fark gösterir. Aralarında gelenek ve görenek birliği vardır. Aralarında bir ülkü birliği yoktur belki fakat ülküleri olan geniş bir popülasyonu da vardır. Kuzey Irak'ta fırsatı değerlendirmeleri de onların bir gelecek istediklerini göstermez mi? Bunu ABD'nin maşası olarak yapması gibi siyasi konulara hiç değinmeyelim, sadece demagoji yapmış oluruz. Ben de bu duruma karşıyım fakat bu durum bize Kürtlerin ortak ve kendilerine ait gelecek istediklerini gösteriyor. Çünkü üniversiteler kuruluyor, çünkü parklar kuruluyor, alış veriş merkezleri kuruluyor. İnisiyatifi ele alıyor Kuzey Irak'lı Kürtler. Bu onlarda geniş bir ülkü birliğini de gösterir.

Hala Kürt dediğimde sadece Türkiye geliyor aklınıza. Türkiye'de olduğu kadar Türkiye dışında da bir Kürt nüfusu bulunuyor. Peki size soruyorum hangi hakka dayanarak bu topluluğa da müdahale etmekte ve onların tüm bu yaşamlarına rağmen bir millet olmalarını kabul etmemektesiniz. Kürtçe toplama bir dil, Kürtler bir millet değil etnik grup diyorsunuz. Kürtler madem sadece bir etnik grup, Kuzey Irak'lı Kürtler hangi milletten? Irak milletinden mi? Ama aralarında bariz bir dil, tarih, ülkü, gelenek ve görenek farklılığı var. O zaman ne diyeceğiz yani, Kürtlerin bir millet içerisinde yer alabilmelerinin tek yolu Türkiye'de Türk milletiyle olma yoludur mu dememiz lazım? Çok kısaca; T.C. dışında yaşayan 12-15 milyon Kürt nüfusa ne diyeceğiz? Irak diyemiyoruz, çünkü tanıma uymuyor işte...

Irkçılık yaptığımdan bahsediyorsunuz. Kürtlerin "çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan" insanlar olduklarından bahsediyorum ve bunun adını ırkçılık koyuyorsunuz. Bu konu üzerine daha ne söyleyebilirim ki? Size karşı söylediğim her şey ırkçılık olacak o zaman...

3-) "Siz kendiniz için konuşun,dünyayı niye yanınıza alıyorsunuz?Sizden başka bana güneş dil teorisini benimsemediğini belirten 30 tane yabancı bilim adamının yazısını gösterebilirmisiniz?
Eğer gösteremeyeceksiniz böyle diğer tezleriniz gibi kaynaksız ve varsayımlarla böyle konuşmak olmuyor."
demişsiniz, fikirlerim aşağıdadır.

Öncelikle üslubunuz beni biraz aşağılar gibi olmuş. Sanki kendi başıma konuşmayı becerememiş ve her zaman bir başkasını referans gösteriyor gibi göstermişsiniz. Oysa siz de biliyorsunuz ben çoğunlukla kopyala-yapıştır bile yapmamayı tercih ederim ve forumda eleştirdiğim nadir kısımlardan biridir bu durum. Ben size en fazla esprili bir şekilde takılmışımdır (koyun meselesi gibi) fakat sizin fikirlerinize dair bu şekilde bir şey söylememeyi tercih ederim. Doğrusu biraz haksızlığa uğramış hissettim kendimi.

Bakınız öncelikle Güneş Dil Teorisi'nin bilimsel olmaktan öte siyasal bir teori olduğunu belirtmek istiyorum. Açıklamasını birazdan yapacağım. Ama önce istediğiniz 30 tane bilimsel makaleye cevap vermek isterim. Güneş Dil Teorisi 50'li yıllardan itibaren Türkiye ve belli nasyonalist kesimler hariç unutulmuştur. Bu sebepten pek çok bilimadamı bu teoriyi çürütmekle vakit harcamaz. Basitçe konuyu kendi bakış açılarıyla anlattıklarında Güneş Dil Teorisi'nden çok daha farklı veriler kullanırlar. Önemli tarih yazarlarından bence okusanız çok seveceğiniz ve bir Türk dostu olan (bir kitabına çok güzel de bir önsöz yazmıştı) Jean Paul Roux'u size referans gösterebilirim. Yine bir taraftan Tatar kökenli olan L.N. Gumilev de çok önemli bir bilim adamıdır. Ben size benim favorim olan bu iki kişiyi önemle öneririm. Özellikle J.P.Roux'nun üslubu da hiç sıkıcı değildir. Bence bir okuyun.

Bakınız bildiğiniz gibi Güneş Dil Teorisi'nin ana fikri, tüm dillerin kaynağının Orta Asya olduğu ve tüm kelimelerin Orta Asya'da bulunan bir topluluk tarafından Güneş tapıncıyla ilgili olarak kullanılmış atalarının olduğudur. Teori Mu, Atlantis, Naacal gibi mitlerle de yakından ilgilidir. Avusturya'lı bir bilim adamı ilk kez bu teoriyi ortaya atar ve sonra Mustafa Kemal Atatürk'e eserini gönderir. Atatürk de çok ilgilenir ve derhal çalışmalara başlar. Mustafa Kemal Atatürk'e söyleyecek hiç bir söz yok. Olanca dertlerinin arasında tüm desteği verir, toplantılar yapılır, Tahsin Mayatepek Meksika'da Türk izleri kovalar vs...

Fakat teorinin Türkiye'ce kabulu aslında daha çok siyasidir. Atatürk, devrimlerin ideolojik alt yapısını oluşturmak adına Türk'e yüzyıllardır adam yerine konulmadığı Osmanlı yönetiminden daha önce, daha gururlu bir tarih vermek ister. Türk'ün İslam'dan evvel var olduğunu kanıtlamak ister. Bu bulunmaz bir fırsattır da.

Teorinin Türkler'ce bu kadar ilgi görmesinin sebebi şüphesiz ki Orta Asya'dır. Bakınız o tarihte Avrupa konjonktörünü göz önünde bulundurmakta yarar var. Her yerde nasyonalist hareketler başa geçmektedir. 1936'da İspanya'da Franco savaşı başlatacaktır. Finlandiya çok yakın bir zamanda Mannerheim önderliğinde o meşhur hattını Sovyetlere karşı tutacak ve ardından ılımlı milliyetçi bir şekilde idare edilmek isteyecektir. Romanya, Macaristan, Almanya, İtalya yani Avrupa'nın orta merkez güçleri hep yükselen nasyonalizm elindedir. Yunanistan zaten Megalo Katastrofi'den sonra kendini bir türlü toplamayı başaramamıştır. Bulgaristan'da yine ulusalcılık rüzgarı eser. Kısaca dönemin modası nasyonalizmdir.

Almanlar'ın Orta Asya ile olan münasebetlerini biliyor musunuz bilmiyorum. Orhun Anıtları ilk olarak ortaya çıkarıldığında Göktürk Alfabesi'nin şekli yüzünden herkes çok eski bir Aryan anıtı bulunduğunu sanmıştı. Çünk Göktürk Alfabesi rünikti. Fakat sonradan ortaya çıktı ki dilin bırakınız İndo-Aryan ya da Cermenik olmasını, Hint-Avrupa dil ailesinden bile değildi. Ural-Altay'lıydı. Anıtın Aryan olmasının sanılmasında Cermenik kabilelerin de soylarının esasen Maveraünnehir ve Orta Asya'ya dayanmasının etkisi büyüktür. Bir de Orhun Anıtları Türkçe çıkınca Almanlar'da da Türkler'de de bir "acaba" uyanmıştı zaten. Bu teori aradan geçen yıllardan sonra, yükselen nasyonalizmin ve Birinci Dünya Savaşı'nın izlerini ülkesinden silip atan Türkiye'ye dikkat eden Orta Avrupa yönetimleri üzerinde bir etki yaptı. Almanya, Sevres kadar baş belası olan Versailles'den kurtulmaya çalışıyordu. Türkiye kurtulmuştu bile. Üstelik Türkler'in başında sarışın, mavi gözlü, yakışıklı da bir önder vardı. Samimileşmek adına gereken zemin tamdı.

O yüzden bu teorinin bir Avusturya'lı tarafından ortaya atılmasına şaşmamak gerek. Fakat çok eksik bir teoriydi. Baştan yaptığı büyük hatalar vardı. Türkler ve Cermenler farklı ırklara mensuptur zira. Bu yazıtlar yazılırken de öyleydiler, milattan önce ilk Tü-jüe ya da a-shih-na isimleri duyulduğunda da... Hem Afrika'da çalı adamların konuştuğu dil neydi o halde? Ya da diğer pek çok izole dil nasıl ortaya çıkmıştı? Böylece teori sadece Hamitik-Semitik, Hint-Avrupalı ve Altay dil gruplarını kapsamaya başladı. Fakat bu üç dil grubu arasında öylesine farklılıklar vardı ki, aralarda kurulan bağlantılar çok zoraki oldu. Türkiye bu durumdan faydalanarak, Türk Tarih Tezi'ni geliştirdi. Güneş Dil Teorisi ise 50'li yıllardan itibaren dünya gündeminden çok büyük oranda kalktı.

Peki neden?

Çünkü nasyonalizm artık Avrupa'nın horozu değildi. Çünkü bu tarz gizli örgüt, Mu kıtası, enerji hatları, maji gibi konulara özel ilgisi olan Hitler gibi adamlar da artık yoktu. Büyük Türk zaten "sorma çocuk, dili bir çıkmaza soktuk" demiş ve daha zor ve uzmanı olduğu konularla (tırmanan faşizm, doğuda isyanlar, Hatay sorunu, tarımın modernleşmesi) uğraşmayı tercih etmişti. Zaten büyük savaştan üç sene öncede vefat edecekti. Güneş Dil Teorisi'nin mantıklı olduğu yanlar vardır fakat teori temelden yanlıştır. Çünkü teorinin temelinde Hami-Sami, Hint-Avrupa ve Türk dillerinin aynı kökten olduğu iddiası vardır. Bu iddianın doğru bir iddia olmadığını artık biliyoruz. Aradaki etkileşimler vardır fakat diller çok farklıdırlar.

Bir de teorinin getirdiği ve sizin beni suçladığınız kafatasçılık mevzusu var sn. Akyol. Muhtemelen okuduğunuz bir yazardır Reha Oğuz Türkkan, kendisi ordinaryüstür ve Güneş Dil Teorisi ile Türk Tarih Tezi'ne bağlı kalmaya çalışarak eserler verir. Reha Bey'in yakın çevresi Türk Tarih Tezi'nde saptanan standartlara göre kafataslarını ölçen ve bu kafatasları standartlara uygun çıkmadığında üzülen bazı insanlar mevcutturlar. Bakınız Türk Tarih Tezi'nin temel kabulleri;

- Türkler brakisefal ve Kafkasyalı (caucasian yani beyaz ırk) ırktandır. Bu ırkın anavatanı Orta Asya'dır.
- Etrüskler ve Sümerler Türk'tür.
- Eski Mısırlılar da brakisefal kafatası yapısına sahip, beyaz Türkler'dir.
- Maya, Aztek, Toltek ve Olmek uygarlıkları da Türkler'ce geliştirilmiştir.


Bu beyaz ırk ve brakisefal kafatası çılgınlığını dönemin Türkçü'lerinin kılık-kıyafetinden de çıkarabilirsiniz. Çoğunun saç traşı dahi biraz nazizmsi değil midir?

Şimdi kusura bakmayınız ama ben ve yanıma aldığım dünya bu durumun yanlışlığının farkındadır. Türkler indojen bir halktır. En birinci, birleştirici unsur dillerinin ortaklığıdır. Bunun haricinde vücut genetiği olarak birbirlerinden gerçekten çok çok farklılıklar gösterirler. Bu durum bize bir zamanlar şu an bizim Türkçe dediğimiz ve benim tüm diller arasında gerçekten çok başarılı bulduğum bu dili konuşan bir halkın, şu an Türkçe konuşulan bölgeleri bir müddet egemenlikleri altında tuttuğunu ve bu dominant dilin adının Türkçe olduğunu gösteriyor.

Siz de diyorsunuz; Atatürk "Ey Türk milleti" diyor, "Ey Türk ırkı" değil... Ben andropolojik olarak sanırım dolikosefal ve Kafkasyalı (beyaz ırk)yım. Türk Tarih Tezi beni gerçek (?) Türk saymıyor. Oysa ben Türk'üm diyorum ve Türkçe konuşuyorum. Şimdi işin içinde kafatası ölçen bir tez dururken sizin beni kafatasçı olarak görmeniz bence olsa olsa ironidir. Ya da ben yanlış anlamışımdır, umarım.

4-) Atatürk'ün Kürtler hakkında bazı görüşleri konusu aslında çok daha geniş ele alınması gereken bir konu. Kısa konuşmak gerekirse, Atatürk'ün beyanları  zaman dahilinde çok değişiklikler göstermiştir demiştim ve siz de benden bu ifadeleri istemiştiniz. Artık burada kopyala yapıştır yapmak zorundayım, çünkü çok uzun. Ayrıca alıntı olduğundan, yorum yapmam zaten mümkün olmaz.

Mustafa Kemal’in Adana’dan 24 Mart 1919 günü kendisi ve arkadaşlarıyla ilgili olarak ortaya atılan bir iddiaya karşılık İstanbul’a Savaş İşleri Bakanlığı’na gönderdiği mektuptan:

“Arkadaşlarımın bu alçakça suçlamaya karşı ne diyeceklerini bilemem. Yalnız kendi adıma açıklıyorum ki; Benim Anafartalar’da Kürdistan’da Suriye’de başlarında bulunmaktan kıvançz duyduğum kahraman ordular haydutların değil Osmanlı ulusunun namuslu çocuklarından kurulmuştur..”

(Öyküleriyle Atatürk’ün Özel Mektupları Sadi Borak Çağdaş Yayınları İstanbul 1980 Sayfa: 139)


Mustafa Kemal’in Diyarbakır Valisi’ne gönderdiği yukarıdaki telgrafa karşılık Erzurum’daki Kazım Karabekir Paşa’ya gönderdiği telgraftan:

“Diyarbakır’da Kürt Kulübünün İngilizler’in kışkırtmasıyla İngilizler’in koruyuculuğunda bir Kürdistan kurmak amacını izlediği anlaşıldığından kapattırılmıştır. Üyeleri hakkında soruşturma yapılıyor. Kürdistan’ın tanınmış beylerinden aldığım telgraflarda dağıtılan bu Kürt Kulübü’nün hiçbir Kürt’ü temsil etmediği birkaç kendini bilmezin girişimlerinin sonucu olduğu ülke ve ulusun bütünüyle bağımsız ve özgür yaşaması uğrunda her türlü özveriye ve bu konuda emirlerinize hazır oldukları bildirilmektedir...

...Hükümetin (İstanbul) bayağı tutsak bir durumda olması başkentin baskılı bir askeri işgal altında bulunması dolayısıyla ulusun kurtuluşunun yine ulus ordusuyla gerçekleşeceği sizcede bilinmektedir. Bu nedenle ben Kürtler’i daha ötesi bir öz kardeş olarak bütün ulusu bir nokta çerçevesinde birleştirmek ve bunu dünyaya Müdafaa-i Hukuk dernekleri aracılığıyla göstermek karar ve çabasındayım...”


(Söylev Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Sayfa: 49)


Mustafa Kemal’in Edirne’deki 12. Kolordu Komutanı Mehmet Selahattin Bey’e gönderdiği bir mesajdan:

“Ezici çoğunluğu Türk ve Kürt olan bu illerden bir karış bile verilemez...”

(Söylev Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Cilt:1 Sayfa: 72)


Mustafa Kemal’in 15 Haziran 1919’da Diyarbakır Valiliği’ne gönderdiği telgraftan:

“Bütün milletin hayat ve bağımsızlığını kurtarmak için birleştiği şu önemli günlerde bir yabancı devletin korumasına sığınarak düşük ve esir yaşamayı tercih eden her türlü ilkenin ülkeyi parçalayarak her türlü derneğin kapatılması çok hayati ve gerekli bir görev olduğundan Kürt Kulübü konusundaki uygulamanız tarafımızdan da uygun görülmüştür..
.......

Bu nedenle Diyarbakır ve bağlı yörelerde Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Derneklerinin oluşmasına ve kurulmasına yardım edilmesini önemli salık veririm. Ve özellikle Kürt Kulübünün üyeleriyle bugünkü telgrafım kapsamında görüşerek uzlaşmak uygundur...”


(Söylev Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Sayfa: 10)


Amasya Protokolü Tutanağı’nın 1. Maddesi aynen şu cümlelerle başlıyor:

“Bildirgenin 1. Maddesinde Osmanlı devletinin düşünülen ve kabul edilen sınırları Türk ve Kürtler’in oturdukları yerleri kapsadığı ve Kürtler’in Osmanlı topluluğundan ayrılmasının olanaksızlığı belirtildikten sonra bu sınırın en az bir istek olmak üzere elde edilmesinin sağlanması gereği ortaklaşa kabul edildi.Bununla birlikte yabancılar tarafından görünüşte Kürtler’in bağımsızlığı amacı altında uydurulan yalanların önüne geçmek için de bu durumun Kürtlerce şimdiden bilinmesi uygun görüldü...”


Şimdi belki diyeceksiniz ki, Atatürk Kürtler diyor; söylememiz yasak olan o malum coğrafi bölgenin adını anıyor ama Kürtçe'den, Kürt milletinden bahsetmiyor. Atatürk'ün o zamanlar kalkıp da antropolojiyle, etimolojiyle uğraşmasını beklemek zaten abes olmaz mıydı? Kaldı ki millet ve dil konularındaki fikirlerimi yukarıda beyan ettim halihazırda. Mustafa filminde de tekrar ele alınan o meşhur özerklik hususuna gelince. Atatürk birazdan yazacağım sözleri, Ahmet Emin Yalman'a söylemiştir. Belki biliyorsunuzdur, Hüseyin Üzmez'in vurmaktan övündüğü gazeteci işte bu kişidir.

“Başlı başına bir Kürtlük düşünmektense, bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu(Anayasa) gereğince zaten birtür yerel özellikler oluşacaktır. O halde hangi livanın(sancağın) halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir.Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz.”

Görüldüğü üzere Atatürk Kürtlük ideasına karşıdır. Etnik kökenlerinden ötürü federal yapı gibi bir özerklik verilmeyecektir fakat zamanın Anayasa'sında ki seçim ve meclis oluşumu 1924'ten daha farklıdır. Ve 24'le beraber Atatürk'ün burada sözünü ettiği sancakların özerkliği de ortadan kalkar. Ve ardından da hem irticai hem de ayrılıkçı özellikler taşıyan o isyanlar başlar. Size 1921 Teşkilat-ı Esasi'sini anlatamayacağım. Ama size Bülent Tanör'ün "Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri" isimli kitabını öneririm. O zaman bu sözlerin mahiyeti ve Atatürk'ün vaadi daha iyi anlaşılabilir.

1924'ten sonraki Kürt politikası hakkında da konuşmayacağım. Zira fazlasıyla siyasal bir alan. Ben yine izninizle andropolojik ve etimolojik açıdan yani insanların objektif olabilecekleri yerden konuşmayı tercih ediyorum.

5-) Belli başlı tanımlardan kaynaklanan meseleleri ele almak istemiştim fakat saat çok geç oldu. Hastalığımdan fırsat ederek yarın işe gitmeyeceğim için bu saatte yazma şansım olduysa da, yoruldum biraz. Özür dilerim. Ama esas problemimiz olan "millet" ve "ırkçılık" gibi tanımları zaten hallettim gözümde, diğerleri çok önemli değildi.

6-) Ve şimdi kişisel konulardan bahsetmek istiyorum.

   a-) Size daha önce de MHP ve onun siyasi çizgisi hakkında konuşmak istemiyorum demiştim. MHP size göre ırkçı değildir, anlıyorum. Ama ben sizin görüşünüzü daha çok "MHP yeterince ırkçı değildir" gibi yorumladım açıkçası. Ben yine de bu sözümü geri almak isterim, zira kuruluşlara bu şekilde yazılı bir şekilde ırkçı, faşist gibi ithamlarda bulunmak suç olarak görülebiliyor. Bu şekilde yargıtay kararları mevcut. MHP ile ilgili görüşlerim benim özelimdedir ve konumuzla da pek alakası yoktur.

   b-) Türkiye Antropoloji Tetkikat Merkezi Atatürk tarafından kurulmuş olabilir. Fakat bir gerçek kişinin tüzel kişilik kurulumunda lider konumda rol alması, ön ayak ve destekçi olması; onu tüzel kişinin uzmanlığında bulunan alan hakkında yetkin bir kişi yapmaz. İlgili bir kişi yapar. Mustafa Kemal Atatürk bir antropolog değil; bir asker, bir siyasi lider, bir devrimcidir.

   c-) "Benim Kürt olmadığımın farkına vardığınızı, zaten Kürtler'in çoğunun benim gibi düşünmediğini ve Türkler'le huzur içinde yaşamakta olduklarını" söylemişsiniz. Peki ben bunların aksini mi söyledim? Ben size Kürtçe'nin oradan buradan toplama bir dil olmadığını ve Kürt milletinin var olduğunu söyledim kısaca. Siz ise bundan ne çıkarımlar yaptınız... Sizin şu an bahsettiğiniz konuyla ilgili bir şey söylemedim ve fikirlerimi yine kendime saklamayı tercih ediyorum. Konuyu mümkün olduğunca subjektifleştirmemeye çalışıyorum çünkü siz ve ben süjeleri çok farklıyız, içinden çıkamayız.

   d-) Ben sizin, sn. Isabell'e de verdiğiniz cevaptan anlaşıldığı üzere, dil konusunda bilgili, ilgili, meraklı bir kişi olduğunuzu düşündüm. Üslubunuzu sizin bu yetiye sahip olduğunuzu bana hissettirdi. Fakat inatla Kürt yazarken küçük harf, Türk yazarken büyük harf kullanmanız bende soru işareti oluşturdu. Hiç olmazsa uyarıdan sonra dikkat edersiniz diye düşünmüştüm. Ayrıca ben de bir Türk'üm, bunun farkına varınız artık. Türk olmasam bile dilbilgisini bu tarz düşüncelerin aktarım metodu olarak kullanmayı kendime yakıştıramam. Siz Kürt kelimesini "kürt" yazdınız diye Türk kelimesini de küçük harfle yazacak değilim. Kompleks bunun neresinde?

   e-) Madem sayılar size bir şey ifade etmiyor ve istatistikler sayılan kafataslarından ibarettir, o halde ilk başta 20 milyon Kürt ibaresinin nesine takıldınız? Dünya'da ki bir küsür milyar Çinli bir şey ifade ediyor mu diyorsunuz, iş gücünden başka? Siz iş gücünü önemsiz görüyorsanız, size sadece saygı duyabilirim. Ama kalkıp da Liectenstein ile Çin'i de bir tutamıyorum ben.

   f-) Talkan katliamını ve genel olarak Emeviler'in zulmunü iyi biliyorum, teşekkür ederim.

   g-) Yanlış hatırlamıyorsam bir kere Trabzon'lu, bir kere de Trabzonspor'lu olduğumu belirmiştim. Ve bunu sizin beni Kürt zannettiğiniz düşüncesine kapılarak, öyle olmadığımı hatta Türkiye'de daha çok ultra nasyonalist bir çizgiye sahip bir imaja sahip bir şehirde köklerimin bulunduğunu belirtme amacıyla söylemiştim. Şehircilik neresinde anlamadım gerkçekten. Trabzon milleti zekidir, çalışkandır; horon en asil duyguların dansıdır; hamsi denizlerin efendisidir falan mı dedim? Trabzonlu olmakla insanları mı bölüyorum? Nereli olayım, neresi hoşunuza gider; daha sakıncasız, daha az bölücü bir yer?

   Bu arada bir taraftan da Sinop-Ayancık'lıyım, bakın hemşeri çıktık bir de... Ama şehircilik yapmayalım tabi...

   h-) Takım tutanlara koyun der gibi bir anlam çıkardım, özür dilerim. Sizi yanlış anlamışım, gerçekten.

   Koyun demişken, sn. SkullG de tekrarlayınca aklıma geldi. Bu da alakasız bir anı paylaşma bölümü olsun. Bu sene Hacıbektaş Şenlikleri'nden İstanbul'a dönüş yolunda Kayseri İstasyonu'nda 8 saat kadar beklemek zorunda kalmıştım. Tren Bitlis'ten geliyordu, mayın tarama falan derken korkunç bir rötar yaptı. İstasyonda tanıştığım bir sürü kişiden bir tanesi çok güzel bir laf söylemişti, eminim hepinizin hoşuna gider. Açıkça Fethullah Gülen sempatizanı olduğunu söyleyen bir kişi benimle epey konuştuktan sonra, eşyalarımın arasındaki neye gözü ilişti. Sordu, ney dedim. Çal bakalım diye tutturunca, biraz üflemeye başladım. O sırada da şenliklerde gördüğüm ama hiç konuşmadığım bir amca geldi, rakı kokulu. Biraz konuştuk, dert yandı pek çok şeyden. Benim bir Alevi'yle arkadaşlık etmeme açıkça bozulan diğer kişi ney üflemekle alay ederek ortalık yerde "me"lemeye başladı, beni koyunlukla suçladı. Epey saçmaladı yani. Bana "koyun musun" dediğinde, sarhoş amcadan çok güzel bir cevap geldi; "Biz kurt olup namert lokma yiyeceğimize, koyun oluruz da millet etimizden faydalanır; boş ver."

   Bu laf üzerine diğer adam beni Alparslan Türkeş'in avukatıyla tanıştıracağını falan söyledi, yüz bulamayınca gitti. Ben de kalan üç saati ismini vermekten çekindiğim o güzel insanla geçirdim. Herhangi bir laf söyleme amacım yoktur, yanlış anlaşılmasın. Beraber okuyalım, biraz da gerginlik dağılsın istedim.

Saygılarımla
« Son Düzenleme: Aralık 17, 2008, 05:42:29 öö Gönderen: Veritas »
Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo


Aralık 17, 2008, 11:36:37 öö
Yanıtla #35
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 75
  • Cinsiyet: Bay

Bu kadr saldirmaniza bence gerek yok arkadaslar. Kurtcede bil dildir. Kurtlerin yada kurtcenin tarihi eski olmasada, baska dillerden alintilari cok olsada onlarinda kendine ozgu degerleri vardir. Saygi duymalisiniz.

Turkce kac yildir var acaba?
Osmanlica yada baska alfabeler ile yazilmis dilelr degil. TURKIYE TURKCESI, kac yildir var dersiniz?
Turkcenin baska dillerden gecmis ozellikleri, benzerlikleri yokmu?

bence kurtlere ve kurtluge bu kadar saldirmadan once onlarla olan benzerliklerinize bakin derim. onlari dislamak degil, kardes olarak kabul ederseniz onlarda sizi kabul ederler. unutmayinki siz onlarin ulkesinde degilsiniz. onlar sizin ulkenizde.


Aralık 17, 2008, 12:16:10 ös
Yanıtla #36
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 211
  • Cinsiyet: Bayan

Sayın mucize76,

Size kimse gözlemlerinizi paylaşmayın demiyor; problem üslup ve terminoloji tercihlerinizde.
"Kan emici, maşa ve uydu" sözcüklerini sarf edip sonrasında bunu haklı göstermeye çalışmanız beyhudedir , bu sözcükler  sizin görüşünüze göre "seviyeyi düşürmüyor" ise ben size sizin bu terminoloji hakkında görüşünüzü sormuyorum; size "Bu forumda kimseyi bu biçimde tanımlayamazsınız , ölçü budur , üslubunuzu değiştirmeniz gerekmekte." diyorum. 

Anlaşılmayan bir noktanın kalmamış olduğunu düşünüyorum.

Quality has no fear of time ..


Aralık 17, 2008, 01:26:22 ös
Yanıtla #37
  • Ziyaretçi

Açıkçası ben bahsi geçen kelimeleri kullanmaktan dolayı rahatsız değilimki bir de sonrasında kendimi haklı göstermeye çalışayım... Kendimi haklı göstermek gibi bir çabam yok sn Nueva... Ben bu sözcükleri tek başına değil bir konu bütünlüğü içinde anlatmak istediğim şeyler için kullandım. Günlük gazeteleri okuyan, ülke gündemindeki haberleri takip eden herkes benim ne demek istediğimi gayet iyi anlayabilir. Cımbızla seçer gibi kelimeleri ayıklayacak olursak ben de size bu forumda yazılmış benzer pek çok kelime bulabilirim sansürlemek isteyebileceğiniz...
Ben de sizin benimle konuşurken ki üslubunuzu değiştirmenizi rica ediyorum... Sizin üslubunuz da tam bir diktatör havası var, ayrıca çok kaba ve iticisiniz... Nezaket ve saygı kurallarına daha duyarlı olun lütfen. Şunu söyle, bunu söyleme, bak söylersen sana şunu yaparım, bunu yaparım, bu olur vs.. gibi tehditkar davranmanıza gerek yok. Forumdaki herkese ve forumun açılmasında emeği geçen herkese sonsuz saygı duyuyorum. Ve kimsenin sizin gibi hoşgörüden yoksun bir amir gibi davranacağını sanmıyorum. Siz bu forumda yönetici olabilirsiniz belki ama benim amirim değilsiniz, bana emir veremezsiniz... Kan emici, maşa, uydu sözcükleri bana göre gayet normal sözcüklerdir. Konu içerisinde anlam bütünlüğünüz bozmayacak şekilde kullanılmalarında da hiçbir mahzur göremiyorum...


Aralık 17, 2008, 01:47:13 ös
Yanıtla #38
  • Administrator
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 9553
  • Cinsiyet: Bay
    • Masonluk, Masonlardan Öğrenilmelidir

Sayin mucize76,

Yonetimi elestirebilir, hakkimizdaki yorumlarinizi oldukca ozgur ifadeler ile dile getirebilirsiniz. Ancak ifadesini begenmediginiz Sayin Yoneticimizin size, hayli ozen gosterilerek yazilmis bir uslupla ricada bulundugu husus, yonetime karsi olan bir konu hakkinda degil, uyelerin arasindaki huzuru saglamayi amaclayan bir konu hakkindadir.

Forumda her kesimden uyeler mevcuttur ve bu gun gectikcede artacaktir. Yukarida, kullanilmasinda hicbir mahzur gormediginiz sozcuklerin sizin icinde kullanilabilecegini dusunurseniz eminimki rahatsizlik verebilecek, sert tartismalar cikarabilecek nitelikler icerdigini gorebilirsiniz.

Sayin Yoneticimizin oldukca nazik ricasindan rahatsiz olma luksunu kendinizde gorebiliyor, ancak kullanmis oldugunuz aykiri sozcuklerin diger kisileri rahatsiz edebilecegini dusunmuyorsaniz size bir defada ben ozel olarak bu hususta sozcuklerinizi dikkatle secmenizi rica edecegim.

Masonlar.org un amaci tek bir irk, dil, din, millet yada ulke uzerine odaklanarak diger seslerin cikmasini engellemek degildir. Bu forum her kesimden, her kisinin en az sizler kadar rahat konusabilmesini saglayabilmelidir. Kisilerin (azinlik dahi olsalar) yorumlarinda acik ve rahat olmalarini ise yonetimin onlara gosterdigi saygi belirler. Forumdaki butun harici uyeler esit konusma hakkina sahip oldugu gibi haklarinada esit derecede saygi gormelidirler. Bir uyenin diger bir uyeden daha rahat, kirici, umursamaz konusmasi oncelikle yonetime yansiyacak, daha sonra ise uyeler arasi sorunlar cikmasini saglayacaktir.

Masonlar.org evrensel bir sitedir. Evrensellikteki ahengin guzelligini gorebilmis kisilerin, bu guzelligi haricilerede yansitabilme cabasidir. Duzene gostereceginiz anlayis sizin itibarinizdan kaynaklanacaktir. Bizlerin ricalarini kirmayacak kadar saygin bir karakteriniz oldugunu umut etmekteyim.

Saygi ve Sevgilerimle
« Son Düzenleme: Aralık 17, 2008, 01:56:40 ös Gönderen: MASON »
- Sahsima ozel mesaj atmadan once Yonetim Hiyerarsisini izleyerek ilgili yoneticiler ile gorusunuz.
- Masonluk hakkinda ozel mesaj ile bilgi, yardim ve destek sunulmamaktadir.
- Sorunuz ve mesajiniz hangi konuda ise o konudan sorumlu gorevli yada yonetici ile gorusunuz. Sahsim, butun cabalarinizdan sonra gorusmeniz gereken en son kisi olmalidir.
- Sadece hicbir yoneticinin cozemedigi yada forumda asla yazamayacaginiz cok ozel ve onemli konularda sahsima basvurmalisiniz.
- Masonluk ve Masonlar hakkinda bilgi almak ve en onemlisi kisisel yardim konularinda tarafima dogrudan ozel mesaj gonderenler cezalandirilacaktir. Bu konular hakkinda gerekli aciklama forum kurallari ve uyelik sozlesmesinde yeterince acik belirtilmsitir.


Aralık 17, 2008, 02:09:59 ös
Yanıtla #39
  • Ziyaretçi

Sn. Mason, hassasiyetinizi, endişelerinizi, düzen ve dengeyi sağlamak adına titizlik göstermenizi anlayışla karşılıyorum. Nazik üslubunuz ve gerekçeli açıklamanız için çok teşekkür ederim.

En derin sevgi ve saygılarımla...