Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: BRA  (Okunma sayısı 24800 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 17, 2008, 07:40:43 ös
Yanıtla #40

bence kurtlere ve kurtluge bu kadar saldirmadan once onlarla olan benzerliklerinize bakin derim. onlari dislamak degil, kardes olarak kabul ederseniz onlarda sizi kabul ederler. unutmayinki siz onlarin ulkesinde degilsiniz. onlar sizin ulkenizde.

:) Konu üzerinde fazla durmak istemedim ama yazınız ilgimi çektiğinden sadece küçük bir ayrıntıya girmek istedim. Öncelikle şu bilinmelidir ki;

Ülkenin birlik ve beraberliği hususunda Ulusal Bütünleşme adı altında söylediklerinize katılmıyor değilim. Ancak Kardeşlik olgusunu da dar anlamda kısıtlı olarak ele alınmaması gereklidir, diye düşünüyorum. Çünkü sadece Türklerin değil aynı zamanda Ülkenin Doğu ve özellikle Güneydoğusunda yaşayan Ermeniler başta olmak üzere birçok Yabancı Uyruklu Vatandaşlar bulunmaktadır ( Ancak 1915 Osmanlı Tecir Yasasıyla her ne kadar Ülkelerine gitmek zorunda da kalsa çoğunluğu ama sonuçta bir azınlık da olsa adı geçen bölgede varlıklarını sürdürmektedirler ). Yüzyıllardır Kardeşlik Çatısı altında bütünleşmiş bu Irklar adeta birbirleriyle kaynaşmış durumdadırlar da. Yine Köyleri yakılmış olduğundan ( bir dönem ) Avrupa'ya gitmek zorunda kalan Kürtler aynı Kardeşlik duygularıyla bu Çatıyı daha da genişletmiş durumdadırlar. Kardeşliği, sadece salt Türk-Kürt Kardeşliği alanında değerlendirmek diğer Kardeş Irklara bir Saygısızlık olunabileceği düşüncesindeyim.

Son olarak Türklerin ( Tarihi Bilginize sığınarak ) Anadolu'ya OrtaAsya'dan göç ettikleri bilinmektedir. Bu itibarla da geldikleri zaman Kürtlerin '' Mezopotamya '' adını verdikleri bölgede yaşadıkları bilinmektedir. Bundan asla yanlış bir anlaşılma sözkonusu olmasın lütfen, bu Forumda görülen odur ki, Saygıdeğer Yöneticilerimizin, Tarafsız ve Önyargısız bir yaklaşımla özellikle de '' Hassasiyetle '' Ortamın gerilim seviyesini ayarlamaya çalışmaları Bizlerin, Onlar'a son derece duyduğumuz Saygı'yı daha da arttımıştır, arttırmaktadır. Teşekkürlerimi Sunuyor ve Anlayışlarından dolayı hakikaten de Örnek bir Site Modelini sunmuş olduklarını bir kez daha kanıtladıklarını gösterdiler.

Diğer Sevgili Forum Arkadaşlarıma gelince Sayın Veritas'ın geniş Bilgilendirici ve yapmış olduğum araştırmalarımla aynı doğrultuda olması nedeniyle Kendilerini de yineliyorum bir Türk olarak Kürt Halkı hakkında vermiş olduğu yansız, doğru Bilgilerden ötürü asıl Türk- Kürt Kardeşliğini çok güzel bir şekilde yansıtmıştır.

Burada asla Kürt Halkının bir temsilcisi gibi olduğum anlaşılmasın lütfen :) haddimi belki biraz olsun aştığımın farkındayım ama Bizimle aynı doğrultuda düşünmeyen Kardeşlerimizin de ki düşünmemesi çok doğaldır ve Saygı'yla yazılarını dikkatli bir şekilde okuduğumu belirtiyorum.

Ayrıca Bölgemize gelen Türk Kardeşlerimizin, Memur-Öğretmen-Polis- Doktor vedevamı şark göreviyle ya da bunun dışında görevi icabı bulunanlar görmüşlerdir ki rahat - huzurlu bir ortamda bulunup gereken Insanlığı karşılarında bulduklarını ve memnuniyetle memleketlerine döndüklerini ben birçok yerde şahit olmuşumdur, aynı memnuniyetlik birçok yerlerde kendisini ifşa etmiştir. Tabi Bölge derken de asla Ülkenin kısmi bir bölünmüşlüğü olduğunu kastetmiyorum, tam tersine Ülkenin Bütünlüğünün bu çok hassas dönemde de Sevgili Türk Kardeşlerimizden de aynı ve benzeri duyarlılığı görmeyi elbetteki isteriz. Tek taraflı bir olumlu yaklaşım, Sevgili Pasha Kardeşimin de çok güzel bir şekilde belirtmesiyle maalesef olumsuluğa karşı itilecektir. Bunun böyle olmasını haliyle hiçbirimiz istememektedir. Ülkemiz savaşın değil Barışın, Kardeşliğin bir göstergesi olmalıdır.

Her halukarda sarfedilen olumsuzluklar şimdiye kadar Anlayışlıkla karşılanmamış olsaydı eminim ki, taş üstünde taş kalmazdı. Bunun gerçekleşmemesi adına büyük bir hassasiyetle ortamın yumuşatılma çabaları çok detaylı bir şekilde sürdürülürken aynı duyarlılığın da olumsuz sözler sarfeden Kişilerden biraz olsun düşünerek Akılcı-Mantıklı olarak hareket etmelerinin hepimizin yararına olunacağının fikrindeyim. Askere gidenlerin de yine bir kısmının Kürt Vatandaşlardan oluştuğunu lütfen unutmayalım.

Saygı ve Sevgilerimle,
« Son Düzenleme: Aralık 17, 2008, 07:45:50 ös Gönderen: Isabell »
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Aralık 17, 2008, 10:34:40 ös
Yanıtla #41
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 353
  • Cinsiyet: Bay

Alıntı
Son olarak Türklerin ( Tarihi Bilginize sığınarak ) Anadolu'ya OrtaAsya'dan göç ettikleri bilinmektedir. Bu itibarla da geldikleri zaman Kürtlerin '' Mezopotamya '' adını verdikleri bölgede yaşadıkları bilinmektedir.

Sayin Isabell,

Kurtlerin Mezopotamya'da yasadiklari dogru bir bilgi degildir. Aslinda Turklerin de Orta Asya'dan geldikleri de dogru degildir. Turklerin kokenleri HUN IMPARATORLUGU'na dayanir ama bizler HUN da degiliz. Yapilan arastirmalar, Turklerin ana yurtlarinin Orta Asya oldugunu, fakat yanlis hatirlamiyorsam, 400 civarinda Turk Boyu oldugunu, bu Boylarin da genelinin Orta Asyada yasadigini, Anadolu'da da uzun bir zamandir yasadiklarini soyluyor. Bir baska kuvvetli iddia ise, Turklerin kokenlerinin Sumer'ler oldugudur. Dolayisi ile Mezopotamya bolgesinde M.O. 2000 lerde yasadiklari cikiyor ortaya. Bugunkü Turkmenler, Kirgizlar, Osetler, Azeriler vs Turk Boylaridir. Aslen Kurtler de bir Turk boyudur, yani kandasimizdir.

Bu arada baris adina yazdiklariniza katiliyor ve tesekkur ediyorum.

Sevgi ve Saygilarimla,                                   
« Son Düzenleme: Aralık 18, 2008, 09:57:53 öö Gönderen: MASON »
Bakmak yetmez, gormek gerek...


Aralık 17, 2008, 11:23:21 ös
Yanıtla #42
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 562
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Dino, Türk Tarih Tezi'nin üzerinde durduğu ve doğruluğunu savunduğu bir konudur Sümerler'in Türklüğü. Ama bu husus ispat edilebilmiş değildir. Arada ortak kelime köklerinin olduğu ve Sümerler'in ne bir Hint-Avrupa ne de Hami-Sami topluluğu olmadığı bilinmektedir ve Sümerce'nin Altayik dillerle daha fazla bağlantısı olduğu akademik çevrelerde üzerinde durulan önemli bir iddiadır. Fakat yine de en geniş kabul gören görüş Sümerce'nin izole bir dil olması görüşüdür. İzole dil tanımını ve Sümerce'yi biraz daha araştırdığınız takdirde sizin de aklınıza yatabilir.

Benim kişisel görüşüm Sümerler ve Proto-Türkler arasında bir bağlantı olduğu yolunda. Fakat bu bağlantı dil midir, inanç mıdır, genetik midir bilmiyorum. Sadece bu konularla biraz ilgilenen birisi olarak özellikle Gılgameş, Uruk, Ur gibi bazı kelimelerin son derece Türkik durduğunun farkındayım. Türkçe'de, bir toplumsal yapı unsurlarından bir tanesinin adının uruk olması da çok ilginç. Ama yine de bu iddialar Sümerce'nin gramer yapısıyla birebir uyuşmaz.

Ama esas problem de bu değildir zaten. Bakınız Kürtler'in soyu Sümer'e, Kürtçe'nin kökü ise Sümerce'ye dayanmaz. Medce'ye dayanır. Medler bir İrani kavimdir. Hint-Avrupalı'dır. Sümerce ve Sümer Uygarlığı ile bir akrabalıkları bulunmamaktadır. Mezopotamya'da var olan tüm milletlerin kökenini Sümer'e dayandıramayız. Elamlar, Mittaniler, Babilliler, Asurlular, Amurru Devleti, İbraniler, Hititler, Moablılar, Mısırlılar hepsi Orta Doğu'da var olan uygarlıklar. Bunlar arasında Kürtler'le akraba olanlar Elam topraklarındakiler olabilir. Medler, Ahameni Persleri, Partlar gibi kavimler Kürtler'in akrabasıdır. Ve Türkler'in bu kavimlerle bir akrabalığı bulunmaz. Hatta Şehname de Ahameni Pers İmparatorluğu ile Sasani İmparatorluğu döneminde Türk ve Türkik halklarla yapılan savaşların İran'lıların halk hafızasına destansı bir şekilde yerleşmiş halidir.
Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo


Aralık 17, 2008, 11:35:19 ös
Yanıtla #43
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 353
  • Cinsiyet: Bay

Sayin Veritas,

Verdiginiz detayli bilgiler icin tesekkur ederim. Maalesef ben sizin kadar arastirmamisim bu konuyu. Sadece okuduklarimdan cikan yorumlarimi paylasmistim sizinle. Ama sunu da soylemeliyim, ozellikle Sumer-Turk bagi konusunda ilginc bulgular mevcut. Siz cok daha iyi bilirsiniz bu konuyu, bir dilin olusabilmesi icin 4000 seneye ihtiyac oldugu soylenir. Sumerce ve Turkce arasindaki bildigim kadari ile 1000 den fazla kelimenin ayni ya da benzer olmasi durumu bir bag kurulmasina neden oluyor. Sumer'lerin buyuk bir tayfun sonucu yok olduklari, Turklerin de 1071 de Anadolu'ya girdigi dusunulurse, bu bag nereden gelmektedir?

Sevgi ve Saygilarimla,
Bakmak yetmez, gormek gerek...


Aralık 18, 2008, 12:01:30 öö
Yanıtla #44
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 562
  • Cinsiyet: Bay

Öncelikle daha önce de dediğiniz gibi esasen Türkçe konuşan topluluklar Anadolu'ya o kadar da yabancı değildiler. Bugün Türk Dilleri'nin Çuvaş grubuna giren bir dile sahip oldukları şeklinde güçlü bir teori olan Avrupa Hunları zamanında bazı Hun kuvvetlerinin Anadolu'yu bırakın bugünkü Şam yakınlarına kadar ulaşabildikleri fakat yerleşmedikleri biliniyor. Göktürk Devleti zamanında günümüz Maveraünnehir'i ve Sogdiyana artık hemen hemen tamamen Türkçe konuşmaya başlamıştır. Doğu Roma'ya gönderdiğimiz ilk elçi de Türkçe konuşan bir Sogdlu'dur. İsmi ise "Manyak". Bu bilgiyi ilginç olduğu için sizinle paylaşmak istedim.

Sasani Devleti'ne karşı Doğu Roma'yla kurulan ittifaklar ve Türk Devleti'nin batı kolundan sık sık Romalılar'a yapılan asker yardımları özellikle büyük Heraklius zamanında had safhaya ulaşır ve Türkler artık yavaştan Doğu Anadolu civarında küçük yerleşkeler kurmaya başlarlar. 800'lü yıllarda ise artık tek bir Türk devleti kalmamış fakat onun yerine eski Göktürk Devleti'nin fethettiği topraklar çok kısa bir sürede Türkleşmiştir. Halife Ömer'in orduları iç karışıklıklar içerisinde olan ve Türkler ile Doğu Roma arasında kalarak zaten güçten düşen İran'ı kolayca fetheder ve artık Araplarla komşu olmuşuzdur. Bu safhada Türkler iki koldan yine Anadolu'nun doğu sınırları içerisine yerleşkeler kurmaya devam eder. Bir tanesi Bizans'la iyi ilişkilerini koruyan ve Araplara karşı Kafkaslar'da savaşı sürdüren Hazar devleti önderliğinde olur. Bir diğer ise tarihin bir cilvesi ve Çinli bir komutanın acımasızlığına duyulan tepki sebebiyle uzun süredir Emevi ordularına karşı duran Maveraünnehir Türkleri'nin Müslümanlar safına geçmesi yoluyla... Taşkent Tarkan'ını ve ailesini haksız yere öldürten Çinli komutan (adını şu an unuttum), Türk kabilelerinde tepki uyandırır ve aslında Çin'i destekleyeceklerken Karluk, Çiğil, Tabgaç, Yağma gibi Türk boylarının Araplar'a destek vermesine sebep olur. Bu dönemden itibaren zaten kısa bir süre içinde Ebu Müslim Buhara'da bir ayaklanmayı tetikleyecek ve Abbasiler iktidara gelecektir. Onların da ilk yaptığı işler Türk boylarıyla dostane ilişkiler kurmak olacak ve Türkler, Bizans sınır boylarına yavaş yavaş yerleştirilmeye başlayacaklardır.

Bu sırada Karadeniz'in kuzeyinde Peçenekler ve Kumanlar sırasıyla Doğu Roma'nın başına bela olmuştur. Zaten o zamana kadar yine Türk Dilleri'nin Çuvaş grubuna ait bir dil olan gerçek Bulgarca'yı konuşan Bulgarlar yeterince zarar vermiştir ve Bizans bu tehlikeyi Bulgarlar'ın Ortodoksluğu seçmesiyle bir süreliğine önlemeyi başarır. Peçenekler Türk Dilleri'nin Oğuz grubuna giren bir dil konuşurlar ve Bizans bu halkın gücünden sık sık faydalanır. Kumanlar, Peçenekler tarafından sürülür. Ardından pek çoğu Anadolu'nun içlerine yerleştirilir. Elbette büyük bir kısmı Ortodoks olmuştur. Fakat yıl 1071'i gösterdiğinde bu Oğuzca konuşan kabilelerin çok çok büyük bir kısmı Malazgirt'te Bizans ordusunu terk ederek Alp Arslan'ın tarafına geçecektir. O dönemde nadir görünür bir şekilde dil birliği, din birliğini bastıracaktır. 1071'den önce de Türkler bu topraklarda vardı ama bu topraklar Türk toprağı değildi. Türkçe yaygın bir dil değildi. Ama 13. yüzyıldan itibaren artık Venedikliler Anadolu için Turchia kelimesini kullanmakta bir sakınca görmemeye başladılar...

Esasen Anadolu'nun tam olarak Türkleşmesini daha çok Cengiz Han'a borçluyuz. O adının hakkını vererek öyle bir deniz gibi silip süpürdü ki Maveraünnehir'i, o zamanlarda Anadolu o bölgedeki Türkçe konuşan kabileler için bir nevi fırsatlar ülkesi oldu. Büyük bir ikinci göç dalgası daha geldi ve artık Anadolu'yu Türkçe'den, Türkler'den almak mümkün olamazdı...

Sümerler'in büyük bir tayfun sonucu yok olmadıklarını biliyoruz bu arada söylemek isterim. Zira Gılgameş eposunda Gılgameş o büyük tufandan kurtulan bir büyük bilge olan Utanapiştim'i arar ve bulur. Kaldı ki Gılgameş eposu bize Sümerler'in dönemin büyük gücü olduğu zamanlardan kalmıştır. Yani bu bahsi geçen büyük tufan çok daha önceden olmuş ve bitmiş olmalı...
Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo


Aralık 18, 2008, 01:03:47 öö
Yanıtla #45
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

Akraba derken bana göre Kürtler Farslar'ın bir koludur, arap-Fars karışımı olduğu da söylenmektedir.

Kürtler ve Farslar gerek antropolojik, gerekse etimolojik akrabadırlar.


Sizin dil anlayışınız şu; bir halk herhangi bir şekilde dil yordamıyla iletişim kurarken kullandıkları sözcükler, kelimeler o halkın dili olmaktadır.Siz her konuşulanı dil yapmaktasınız.
Yani bu şekilde bir dil yaratamazsınız,o dilin kökeni özü olması gerekmektedir,yani ben çok fazla ırksal konuşmalara girmek istemiyorum çünkü kürtçe olarak ifade ettiğiniz lehçenin dil olmadığı kanatindeyim.Çünkü Farscadan,arapcadan binlerce kelime almıştır.
Bu aşaığda vermiş olduğunuz da yanlıştır.
Hint Avrupa dillerinde cümleler  Özne-Yüklem-Tümleç  olarak kurulur, kürtçe de ise Özne-Tümleç-Yüklem olarak kurulur.

Ayrıca kardeş kelimesini ele alalım keki-keko-keke hangisi kürtçenin aslıdır?

Hint-Avrupa Dilleri
            - Hint-İran Dilleri
                  - İran Grubu
                        - Doğu İran Grubu

                              KUZEYDOĞU BLOĞU
                              - Sogdca
                              - Osetçe
                              - Harezm Dili
                              - Avesta Dili (Zerdüştlüğün kutsal eserlerinde kullanılan dil)

                              GÜNEYDOĞU BLOĞU
                              - Peştunca
                              - Hotanca
                              - Pamir Bölgesi Dilleri
                              - Waziri (Pakistan ve Afganistan sınırında yaşayan bir azınlık, Peştunlara benziyorlar fakat daha az bilinen bir etnik grup)

                        - Batı İran Grubu

                             KUZEYBATI BLOĞU (Pek çok dil var, hepsini bilemiyorum malesef)
                              - Kürtçe
                              - Medce
                              - Partça
                              - Mazenderanca
                              - Zazaca
                              - Beluci Dili

                              GÜNEYBATI BLOĞU (Bu bloğun da hepsini bilemiyorum)
                              - Antik Persçe, Orta Persçe ve Günümüz Persçesi
                              - Pehlevice (Yine çok önemli ve unutulmuş bir İran dili)
                              - Lurca
                              - Tat diller


Kürtçe için söylediğiniz bu cümle zaten herşeyi açıklamaktadır.
bu onun etimolojik manada bir ana dil olmadığını bize gösterir.


Verdiğiniz örnek çok alakasız çünkü Kazakça kendi başına bir dil değildir.Ayrıca birbirini anlamayan lehçe-lehçe yada dil-lehçeyi karşılaştırırsak, kırmançi de ozaman farklı bir dildir.

Biz nasıl Kazakça anlayamıyorsak, Farslar da Kürtçe anlamazlar.

Sizin karşılaştırdıklarınızla farsça ile kürtçeye nasıl uyuyor anlamdıramıyorum,eğer deseniz ki kürt farsçası tamam onun üzerinde konuşuruz ama kendiniz yazmışsınız "Kaşkay TÜRKÇESİ", hülasa Kaşkayca değil Kaşkay Türkçesi.Siz Kürtçe bir dil diyorsunuz, Kaşkayca diye bir dil yol, dediğiniz gibi Kaşkay Türkçesi var.

Bakın günümüz Kaşkay Türkçesi ile Türkiye Türkçesi de böyle çok yakın bir atadan evrimleşmiştir. Dede Korkut Hikayeleri'ndeki Türkçe bizim ortak atamızdır. Bu sebepten dolayı kimse Kaşkaylara, ondan bundan dil toplamış şeklinde hor gören bir ifade kullanmamalıdır.


Ben böyle birşey demedim.Benim görüşüm ise Kürtçe bir dil değildir, ama alıntı yaptınığınız gereksizleşme çok yanlış bir ifadedir,insanlar istedikleri gibi Kürtçe konuşsunlar, hiç de gereksiz olduğunu düşünmüyorum.Ayrıca hangi Kürtçeyi kamusal alana sokacaksınız Kırmançimi yoksa diğerlerimi?

Kürtçe konuşanı az olan ve konuşulması da konuşan kişiye yarar sağlamayacak, kullanımı yavaş yavaş gereksizleşmeye başlamış bir dildir. Bu dili şimdi tanımak ve kamusal alanda serbestisini sağlamak, sadece işleri zorlaştırır ve ayrımcılığı arttırır..


Siz elma ile armudu karıştırıyorsunuz.Ben sizi Kürtçe diye ortada birşey yok ya da yasaklansın diye birşey söyledim mi?Ayrıca zaten serbest konuşmak, neden serbest bırakılsın dediniz anlayamadım?
Bakın isterseniz siz öncelikle dil,lehçe,ağız,jargon nedir bunları bir okuyun,özümseyin sonra biz bunu münazara edelim,çünkü siz benim söylediklerimi çarpıtıyorsunuz.Ayrıca dil ile lehçe,jargon arasındai farkları bilmediğiniz benim yazdıklarıma yaptığınız cevaplardan belli oluyor.Ben Kürtçe lehçe diyorum siz hala ben sanki "Kürtçe insanlar anlaşamazlar,Kürtçe yok,Kürtçe berbat" ifadeler kullanmışım gibi, siz "anlaşamayıp Türkçe konuşmaya başlarlar" diyorsunuz.İnsanlar istedikleri gibi konuşsunlar ,bu ülkede kimse Çingenelere karışıyor mu ya da Lazlara,Çerkezlere.Kim nasıl konuşursa konuşsun kimene.
Madem dil olmayan bir dil var ortada, serbest bırakılsın da konuşamasın garibanlar o halde, nasıl olsa anlaşamayıp tekrar Türkçe konuşmaya başlarlar..


Vah vah vah yani bu yaklaşımınızı nedenli yanlı bir zihniyetiniz olduğunu göstermektedir.Siz yakıp yıkmaya ırkçılık yaparak Türkmenleri katlederek oradaki boşluktan yararlanmayı fırsatları değerlendirme olarak bakmanız beni inanın derinden yaraladı.Acaba bunu yazarken hiç mi orada ki Türkmenleri katledikleri aklınıza gelmedi, siz ağızındaki baklayı rahat rahat çıkarınız, eğer siz bu kadar konuşmayı Irak'ın kuzeyindeki topraklar için yapıyorsanız konuşmayı baştan alalım.Yazık ettiniz bu kadar konuşmaya, siz kürtlerin toprakları olarak Kuzey Irak'ı görüyorsanız siz öncelikle oranın bir tarihine bakınız,oradaki nüfus müdürlüklerinin ne amaçla oradaki kürtler tarafından yakıldığını araştırınız,
Tekrarlıyorum Tanrıya şükür bizim ülkemizde yaşayan Kürt vatandaşlarımız yani Türk Milleti'nin ferdleri sizin gibi düşünceler içerinde değiller.

Kuzey Irak'ta fırsatı değerlendirmeleri de onların bir gelecek istediklerini göstermez mi...


Çünkü üniversiteler kuruluyor, çünkü parklar kuruluyor, alış veriş merkezleri kuruluyor. İnisiyatifi ele alıyor Kuzey Irak'lı Kürtler. Bu onlarda geniş bir ülkü birliğini de gösterir...


Lütfen biraz daha araştırma yapınız, mesela Kırmanciyi araştırın bakalım Suriyedekiler anlayabilecek mi?Hangi dil birliğinden bahsediyorsunuz,anlaşamıyorlar beyefendi aralarında.Yani hadi araştırmadınız hiç bir Kürt arkadaşınız dostunuz olmadı.

Güneydoğu ve Doğu Anadolu, Kuzey Irak, Kuzeybatı İran, Doğu Suriye'de yaşarlar. Aralarında dil birliği vardır...


Sizin sanırım haberiniz yok ama Irak'ın resmi dilleri arasında artık Kürtçe'de var ama ben ve Türkiye Cumhuriyeti Irak anayasasını şuan tanımamaktadır.
Mesela hiç sordunuz mu kendinize neden Türkmenlerin kullandıkları Türkçe resmi dil olamamıştır.
Kürtler kendi başına hangi ülkede millettir?Irak'ın içerinde de bir halktır Türkmenler gibi.
Peki size soruyorum hangi hakka dayanarak bu topluluğa da müdahale etmekte ve onların tüm bu yaşamlarına rağmen bir millet olmalarını kabul etmemektesiniz.


Siz farklı birşeyden bahsediyorsunuz ama güzel bir şekilde çarpıtmaya çalışmışsınız ama ben laflarımın çarpıtılmasına izin vermem.
Ben dedim ki Atatürk'ünde ifade ettiği Türk Milleti kavarmı vardır.Türk Milleti Kürtler, Lazlar, Türkler'i vb.. kapsar diyorum.Siz ise Kürtlerin ayrı bir millet olduğunu söylüyorsunuz.Bu yaptığınız ayrımcılık,ırkçılıktır.Kürtlerin Türk Milleti'ni oluşturan Lazlar,Çerkezler,Türkler'den ne bir eksiği ne de bir fazlası vardır.

Irkçılık yaptığımdan bahsediyorsunuz. Kürtlerin "çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan" insanlar olduklarından bahsediyorum ve bunun adını ırkçılık koyuyorsunuz. Bu konu üzerine daha ne söyleyebilirim ki? Size karşı söylediğim her şey ırkçılık olacak o zaman


Foruma yazarmısınız kısa da olsa Güneş dil Teorisiyle ilgili düşüncelerini.
Jean Paul Roux'u size referans gösterebilirim


Bunları bilmiyorum düşünerek mi söylüyorsunuz ama Atatürk'den sonra zaten ciddi bir çalışma olmamıştır bütün diğer inkilaplar gibi,yani biraz geniş bakınız olaylara.
Sizin belirttiğiniz gibi öyle kolay değil herşey,biraz bakınız aşağıdaki linklere ve ben Güneş Dil Teorsini savunmadım size, siz sadece bir kaç bilim adamı dışında hiç bir bilim adamının kabul etmedeği kaynaksız bir şekilde savundunuz.Ama gerçek olmadığı yazınızdan meydana çıktı.Çünkü tez üzerinde araştırma yapmamak, o tezin yanlış olduğunu ortaya koymaz yani nasıl bu düşünceler içerinde olabiliyorsunuz anlamıyorum.
http://www.dildernegi.org.tr/TR/Default.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF4376734BED947CDE
http://tdkkitaplik.org.tr/gun_dil.asp
Güneş Dil Teorisi 50'li yıllardan itibaren Türkiye ve belli nasyonalist kesimler hariç unutulmuştur. Bu sebepten pek çok bilimadamı bu teoriyi çürütmekle vakit harcamaz.



Siz sürekli bir ırkçı söylemler peşindesiniz,anlayamıyorum sizin bu yazılarla bağdaştırdığınız konuları,Türk Tarih Tezi sizi Türk saymıyorsa bilmiyorum neden saymıyor, siz Türk mü olmak istiyorsunuz anlayamadım ki,siz sürekli ırklara çekiyorsunuz konuyu.

Bu beyaz ırk ve brakisefal kafatası çılgınlığını dönemin Türkçü'lerinin kılık-kıyafetinden de çıkarabilirsiniz. Çoğunun saç traşı dahi biraz nazizmsi değil midir?
Şimdi kusura bakmayınız ama ben ve yanıma aldığım dünya bu durumun yanlışlığının farkındadır. Türkler indojen bir halktır. En birinci, birleştirici unsur dillerinin ortaklığıdır. Bunun haricinde vücut genetiği olarak birbirlerinden gerçekten çok çok farklılıklar gösterirler. Bu durum bize bir zamanlar şu an bizim Türkçe dediğimiz ve benim tüm diller arasında gerçekten çok başarılı bulduğum bu dili konuşan bir halkın, şu an Türkçe konuşulan bölgeleri bir müddet egemenlikleri altında tuttuğunu ve bu dominant dilin adının Türkçe olduğunu gösteriyor.
Siz de diyorsunuz; Atatürk "Ey Türk milleti" diyor, "Ey Türk ırkı" değil... Ben andropolojik olarak sanırım dolikosefal ve Kafkasyalı (beyaz ırk)yım. Türk Tarih Tezi beni gerçek (?) Türk saymıyor. Oysa ben Türk'üm diyorum ve Türkçe konuşuyorum. Şimdi işin içinde kafatası ölçen bir tez dururken sizin beni kafatasçı olarak görmeniz bence olsa olsa ironidir. Ya da ben yanlış anlamışımdır, umarım.


Başlık altında bana neyi ispat ettiğinizi ben anlamadım,Ben Atatürk'ün Kürtleri Türk Milleti içerisinde gördüğünden ve bazı kişilerin Kürtleri farklı bir millet gibi gösterlerin beyinsiz olarak bahsetmesini içeren sözlerini koydum,Bir daha koyuyorum anlamamışsınız sanırım benim söylediklerimle alakası olmayan şeyler yazmışsınız.Daha ne desin birleştirici olmak için, siz çok fazla ırkçı düşünceye sahipsiniz illaki Türk Milletinin içerinde olmayan başka bir varlıtan bahsediyorsunuz.
Atatürk diyor ki;
”Bugünkü Türk Ulusu siyasi ve toplumsal yapısı içinde kendilerine Kürtlük düşüncesi, Çerkezlik düşüncesi ve hatta Lâzlık düşüncesi veya Boşnaklık düşüncesi propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve ulusdaşlarımız vardır. Fakat geçmişin zorba dönemlerinin devirleri ürünleri olan bu yanlış adlandırmalar, birkaç düşman aracı, gerici beyinsizinden başka hiçbir millet bireyi üzerinde üzüntüden başka bir etki yaratmamıştır. Çünkü bu ulusun bireyleri de bütün Türk topluluğu gibi, aynı ortak maziye, tarihe, ahlaka,  hukuka sahip bulunuyorlar. Bugün içimizde bulunan Hıristiyan, Musevî vatandaşlar, mukadderat ve talihlerini Türk Milletine vicdanî arzularla bağladıktan sonra kendilerine yan gözle bakılmak, medeni Türk Milletinin asil ahlakından beklenebilir mi?

Kürtler bir millet zaten değildir.Atatürk ne demiş;
"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir."


Atatürk'ün Kürtler hakkında bazı görüşleri konusu aslında çok daha geniş ele alınması gereken bir konu. Kısa konuşmak gerekirse, Atatürk'ün beyanları  zaman dahilinde çok değişiklikler göstermiştir demiştim ve siz de benden bu ifadeleri istemiştiniz. Artık burada kopyala yapıştır yapmak zorundayım, çünkü çok uzun. Ayrıca alıntı olduğundan, yorum yapmam zaten mümkün olmaz.

 
Kürt Milleti yok, Türk Milleti var,bu milletin içerisinde de kürt halkı var,kürtler,lazlar,türkler,çerkezler vb.. hepsi eşit yaşıyoruz güzel güzel,siz hala bana göre ırkçılık yapıyorsunuz,anlamdıramıyorum neden acaba yeni bir millet yaratma arayışındasınız.
Kürt milletinin var olduğunu söyledim kısaca.


saygılar sevgiler


Aralık 18, 2008, 01:58:57 öö
Yanıtla #46
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 562
  • Cinsiyet: Bay

Bakın sn. Akyol sizi bir daha bana ırkçı demekden men ediyorum. Siz kendiniz sürekli kafanıza göre tanım yaparak, gerçek ve tüzel kişileri kalıplaştırmaya meyilli olabilirsiniz; beni ilgilendirmiyor. Ama yazımda da yazmıştım bu şekilde insanları itham etmek aynı zamanda bir suç teşkil etmektedir. Size artık ne diyeceğimi bilemiyorum. Tekrar ediyorum, iyi okuyunuz:

- Kürtçe "etimolojik anlamda" bir ana dil değildir. Bakınız, etimolojik anlamda. Tekrar ediyorum, etimolojik anlamda bir ana dil değildir. Türkiye Türkçesi, etimolojik anlamda bir ana dil değildir. İngilizce, etimolojik anlamda bir ana dil değildir. Allah aşkına eğer dil bilim ve tanımlar konusunda yetkin değilseniz hiç olmazsa "araştıracağım" diyin, şimdi "bir şey söylemem doğru değil" diyin, "bana anlamlı gelmedi" diyin. Ana dil, etimolojik anlamda kendi içinden başka diller üretmiş olan dile denir. Eski Türkçe bir ana dildir, içinden Çuvaşça, Oğuzca gibi gruplar doğurmuştur. Antik İran dili bir ana dildir, içinden onlarca dil çıkmıştır.

- Kürtçe'ye Kürt Farsçası dersek, Afganca'ya Afgan Farsçası, Peştunca'ya Peştun Farsçası, Tacikçe'ye Tacik Farsçası dememiz gerekir. Yüzlerce kez söyleyeceğim sanırım, Farsça da Kürtçe gibi o eski İran dilinden doğmuş, ondan evrimleşmiştir. Kürtçe'ye aralarında bir baba-oğul değil, kuzen ilişkisi bulunur. Kürtçe, Farsça'nın doğurduğu değildir. Farsça etimolojik manada bir ana dil değildir. Anlamıyor musunuz, Kürtler İrani bir halktır diyorum. Farslar da İrani bir halktır, Afganlar da, Tacikler de. Bunlardan bir tanesi onların babası değildir.

- Kendi başına dil diye bir tanım yoktur. Kazakça "Türki Diller"den bir tanesidir. Türk kelimesi hem bizim ülkemizin adı olarak, hem de konuştuğumuz dilin üst ailesinin adı olarak kullanılır. Kafanız karışmış gözüküyor. Bizim dilimizin adı Türkiye Türkçesi'dir ve Türkçe dendiğinde kısaca bizim dilimiz ve zaman zaman Oğuz Grubu dilleri anlaşılır. Kazak Türkçesi terimini kullanmak sadece, o dilin üst grubunun adını söylemektir. Kazakça bir dildir. Yani nasıl bana Kazakça'nın bir dil olmadığını söyleyebiliyorsunuz anlamıyorum. Türkiye ve Azerbaycan Türkçe'leri Oğuz grubundandır ve anlaşılması daha rahattır. Ama Kazakça Kıpçak grubuna girer. Mümkün değildir özellikle konuşulurken anlamanız. Ancak yazıldığında anlam ifade eder şu anda size.

Qazaq tili türki tilderdiñ qıpşaq tobına jatadı, sonıñ işindegi qaraqalpaq, noğay, qarağaş tilderimen birge kıpşaq-noğay topşasın quradı. Tağı da tatar, başqurt, qaraşay-balqar, qumıq, qaray, qırımlı (qırım-tatar) tilderine jaqın.

Alın size Kazakça cümle. Kril alfabesinden çevirildiği için belki bir iki hatam olabilir. Gayet anlaşılır, çünkü içinde bildiğiniz halkların isimleri geçiyor. Ama görmüyor musunuz, eklerde bile değişiklik vardır. Sırf bağlı olduğu dil ailesi Altayik ve Türk dilleri sınıfından diye bu dilin adı Türkçe konmaz. Bu saçmalıktır. Tekrar soruyorum, İngilizce'yi Anglonorman Cermencesi olarak mı söylememiz lazım yani? Bilmiyorsanız, bilmiyorum diyin; ya da en azından benim bilmediğimi iddia etmeyin. Kaşkay Türkçesi ve Türkiye Türkçesi ikisi de Oğuz grubuna ait dillerdir, ama Kürtçe ve Farsça bu yakınlıktan daha uzaktır.

- Kırmanciyi Suriye'dekiler anlayacak mı diyorsunuz. İşte bana önerdiğiniz, dil, lehçe, ağız gibi tanımları bence siz de bir öğrenin. Kırmanci, Kürtçe'nin bir diyalektidir. Bir lehçesidir. Kırmanci ve Sorani konuşanlar anlaşabilirler. Üstelik Suriye Kürtleri'nin çoğunluğu da Kırmanci konuşur bizdekiler gibi. Diğer bir lehçe olan Sorani daha çok Erbil'de, Süleymaniye'de konuşulur. Ve bizim ülkemizdeki Kürtler bu kişilerle anlaşabilirler.

- Sizin Kürt arkadaşlarınızın hepsi etimolog ve çok iyi Kürtçe konuşabilen insanlar sanırım ki bu kadar sağlam bir referans noktası olarak hep "benim Kürt arkadaşlarım var, tanıdığım Kürtler böyle değil" gibi cümleler kuruyorsunuz. Ben sizin Kürt arkadaşlarınızla ilgilenmiyorum. Benim tanıdığım Zazaların kimisi de kendisini ve konuştuğu dili Kürt zannediyordu. Sizin tanımadığınız Kürtler de var demek ki.

- Yahu Irak'ın resmi dilleri arasında Kürtçe olsun, ne çıkar? Dil birliği, tarih birliği, ülkü birliği yok işte. Sınırları emperyalist devletler tarafından cetvelle çizilen bir devlette hangi milletten bahsediyorsunuz? Irak'ta tanınan Kürtçe'yi bile tanımıyorsunuz. O Kürtler de sizi tanımasın, birbirinizi unutun bu kavga gürültü de bitsin o halde. Irak'ın Arapları, Arap milleti'nden mi yoksa Irak milleti'nden mi? Irak bir coğrafi isimdir sadece.

- Size TDK'nın tanımını yaptım millet kelimesi hakkında. Ve Kürtler için "çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan" insanlar dedim. Bu doğru bir tanım olduğu için sizin sözlerinizi çarpıttığımı söylüyorsunuz. Milletin tanımı budur ve Kürtler bu tanıma uymaktadır.

- Terbiyenizi takının, ben zaten bir Türk'üm; zorunuza gitmesin. Türk Tarih Tezi'nin beni neden Türk saymadığını size açıkladım, sizin kafatası yapınız da her homo sapiens gibi bunu anlayabilecek bir beyni taşıyabilmek için yaratılmıştır; demagoji yapmayın. TTT diyor ki, Türk brakisefal ve beyazdır. Brakisefal bir kafatası türüdür. Bunu sizin TTK'nız söylüyor ve ben buna rağmen kafatasçı mı oluyorum?

- Bir milletin var olması için bir ülkeye gereksinim yoktur hala bu tanımı nasıl anlamazsınız? Gerçekten merak ediyorum nasıl anlamazsınız? Yahudiler yüzlerce yıl boyunca kendi ülkelerine sahip değillerdi ama Yahudiler de bir milletti. Millet olmak ortak dil, tarih, duygu, gelenek ve ülkü demektir. Bunlara sahip olan Yahudiler, Yahudi milletindendi. Yahu tanım ortada işte, daha söylenecek ne var? Resmi bir devlet, bir ülkeye gerek yoktur millet olmak için.

- Atatürk'ün sözleri size şunu kanıtlamalı. Atatürk, Türklerin yanı sıra bir Kürtlük realitesinin de farkındaydı. Bu Kürtler'den o zamanlar da ayrılıkçı olanlar vardı. Atatürk, Kürtleri es geçmedi. Aksine Türkler ve Kürtler tanımını yaptı. Türk'ün yanı sıra bir Kürt de vardı. Adı geçiyordu. İkisine birden Türk denmiyordu, çünkü denseydi biliyordu ki o zaman tutmayacaktı. Size 21 anayasası ile 24 anayasası arasındaki farkları anlatmaya ne mecalim, ne isteğim vardır. Açın okuyun.

- Size Jean Paul Roux'nun cümlelerini yazmakla uğraşmayacağım. Kitapları pahalı değil, alın okuyun. Boş gezenin boş kalfası değilim ben de, dün size o yazıyı yazmak için nereden baksanız iki saatimi verdim ve siz hala çok bariz şeyleri anlamazlıktan gelmekte ısrar ediyorsunuz. Hiç olmazsa bana ırkçı demeyi kesseydiniz, bir ümit görerek size anlatmaya çalışırdım.

- Güneş Dil Teorisi'nin üzerinde araştırma yapmamak değildi mevzu. Bakınız bilim adamları, kesin olarak Türkçe ve Hint-Avrupa dillerinin farklı köklere sahip olduğunu belirtiyorlar ve bu durum Güneş Dİl Teorisi'ne göre kuramlarını geliştirmediklerini söylüyor. Mümkün olduğunca kısa tutmaya çalıştım.

- Bana şehirci dediniz, yuttum. Bir kaç kere ırkçı dediniz, ilk olarak yaptığım kendi hatama (MHP konusu) verdim, ses çıkarmadım. Hayatımın ilk düşünceyle ilgili "vah vah"ını sizden yedim, sorun değil. Ama lütfen bu üslubunuzun ardından bir de yapmacık bir sevgiler koymayıverin. Saygılar, yine bizden de sizinle aramda herhalde sevginin hiç bir şekli oluşacak gibi değildir. O kadar medenileşemedim daha, benim suçum gerçekten.

Ben elimden geldiğince sizi ciddiye alarak cevap vermeye çalışıyorum ve sizi itham etmemek istiyorum. Ama siz inatla beni bir kalıba koymaya, bir isminin sonuna -çi, -çı soneki getirerek beni görmeye çalışıyorsunuz. Ben de buna izin veremem. Ben, ben olanım. Mevlana'nın bir sözü vardır; "ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anlayabildiği kadardır." diye. Şimdi sizden aldığım feyzle kafamı duvarlara vurup içindeki gecekonduları yıkmaya çalışacağım sanırım, belki bu işlemden sonra sizinle anlaşmayı başarabiliriz.
Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo


Aralık 18, 2008, 04:07:20 öö
Yanıtla #47
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

1- ”Bugünkü Türk Ulusu siyasi ve toplumsal yapısı içinde kendilerine Kürtlük düşüncesi, Çerkezlik düşüncesi ve hatta Lâzlık düşüncesi veya Boşnaklık düşüncesi propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve ulusdaşlarımız vardır. Fakat geçmişin zorba dönemlerinin devirleri ürünleri olan bu yanlış adlandırmalar, birkaç düşman aracı, gerici beyinsizinden başka hiçbir millet bireyi üzerinde üzüntüden başka bir etki yaratmamıştır. Çünkü bu ulusun bireyleri de bütün Türk topluluğu gibi, aynı ortak maziye, tarihe, ahlaka,  hukuka sahip bulunuyorlar. Bugün içimizde bulunan Hıristiyan, Musevî vatandaşlar, mukadderat ve talihlerini Türk Milletine vicdanî arzularla bağladıktan sonra kendilerine yan gözle bakılmak, medeni Türk Milletinin asil ahlakından beklenebilir mi?

Kürtler bir millet zaten değildir.Atatürk ne demiş;
"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir."

Atatürk'ün bu barışcıl,bütünleştirici sözlerine sizin aşağıdaki cevabınız nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunuzu çok güzel bir şekilde ifade etmektedir.Bu düşünceye katılmak zorunda değilsiniz.Ancak sizin bu düşüncelere katılmayışınız sizin ayrılıkçı,ırkçı düşünceleriniz ortaya koymaktadır.Çünkü Atatürk her iki sözünde de ifade etmek istediği Türkiyedeki Kürtler,Türkler,Lazlar,Çerkezlerin bir bütünlük içerisinde Türk Milletini oluşturduğunu ifade etmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk'ün yukarıda alıntıladığınız sözlerine katılmıyorum.

2-Siz yazılanıda okumuyorsunuz çünkü ben sizin şahsınıza ırkçı demedim.Burada düşünceleri konuştuğumuz için düşüncelerinize ırkçı dedim.Bundan bu kadar alınmanın sinirlenmenin bir manası yok.Bu gece sinirli olabilirsiniz ben sizi anlayışla karşılıyorum.
Bakın sn. Akyol sizi bir daha bana ırkçı demekden men ediyorum.

3-Iraktaki Kürtlerin boşluktan yararlanarak Türkmenleri katlettiklerini bildiğiniz halde,ora da bir devlet kurma çabasında olduğunu bildiğiniz halde oradaki peşmergelerin düşünceleri olan fırsat olarak değerlendirmeniz acaba ırkçı bir söylem midir değilmdir?Çünkü ora da sizin fırsat olarak gördüğünüz zaman diliminde Türkmenler çoluk çocuk katledildi.Tanrıya Şükür ki bizim ülkemizdeki Kürtler, sizin ve oradaki katillerin düşünceleri gibi bu zaman dilimini fırsat olarak görmüyorlar.Ama ben sizin bunu bilinçli olarak söylemediğinizi düşünmek istiyorum.

4-Ben sizin bu düşüncenize karşı çıkmadım ki bu dedikleriniz herşeyi açıklıyor dedim.Ama siz ısrarla benim karşı çıkmamı istiyorsanız belirtin.Geçen mesajınıza da zaten aynı şeyi yazdım anlamadım niye tekrarladığınızı.
Kürtçe "etimolojik anlamda" bir ana dil değildir. Bakınız, etimolojik anlamda. Tekrar ediyorum, etimolojik anlamda bir ana dil değildir. Türkiye Türkçesi, etimolojik anlamda bir ana dil değildir. İngilizce, etimolojik anlamda bir ana dil değildir. Allah aşkına eğer dil bilim ve tanımlar konusunda yetkin değilseniz hiç olmazsa "araştıracağım" diyin, şimdi "bir şey söylemem doğru değil" diyin, "bana anlamlı gelmedi" diyin. Ana dil, etimolojik anlamda kendi içinden başka diller üretmiş olan dile denir. Eski Türkçe bir ana dildir, içinden Çuvaşça, Oğuzca gibi gruplar doğurmuştur. Antik İran dili bir ana dildir, içinden onlarca dil çıkmıştır.

Yani çok güzel lafları alıyorsunuz sanki ben böyle abuk birşey yazdım gibi gösteriyorsunuz.Siz değilmiydiniz "Biz nasıl Kazakça anlayamıyorsak, Farslar da Kürtçe anlamazlar" diyen.Ne alakası var Türkçe-Kazakça, Kürtçe-Farsça gibi bir bağıntı koyabiliyorsunuz.
Kendi başına dil diye bir tanım yoktur. Kazakça "Türki Diller"den bir tanesidir. Türk kelimesi hem bizim ülkemizin adı olarak, hem de konuştuğumuz dilin üst ailesinin adı olarak kullanılır. Kafanız karışmış gözüküyor. Bizim dilimizin adı Türkiye Türkçesi'dir ve Türkçe dendiğinde kısaca bizim dilimiz ve zaman zaman Oğuz Grubu dilleri anlaşılır. Kazak Türkçesi terimini kullanmak sadece, o dilin üst grubunun adını söylemektir. Kazakça bir dildir. Yani nasıl bana Kazakça'nın bir dil olmadığını söyleyebiliyorsunuz anlamıyorum. Türkiye ve Azerbaycan Türkçe'leri Oğuz grubundandır ve anlaşılması daha rahattır. Ama Kazakça Kıpçak grubuna girer. Mümkün değildir özellikle konuşulurken anlamanız. Ancak yazıldığında anlam ifade eder şu anda size..

5-Yazılanları doğru okuyunuz burası abartma sanatı yapılacak yer değil.Abartmayınız, siz anlamadığınız için iki ayr mesajda 2 defa kullanmak zorunda kaldım.
Sizin Kürt arkadaşlarınızın hepsi etimolog ve çok iyi Kürtçe konuşabilen insanlar sanırım ki bu kadar sağlam bir referans noktası olarak hep "benim Kürt arkadaşlarım var, tanıdığım Kürtler böyle değil" gibi cümleler kuruyorsunuz..

6-Tamam merak etmeyin siz Türk'sünüz,herkez biliyor,zaten ben size Türk değilsiniz demedim sinirlenmeye gerek yok.Ayrıca Türk olamamayı terbiyesizlik olarak sayan ilk kişi sizsiniz.Laflarınız ve ırkçı söylemleriniz tarihe geçmektedir.

Terbiyenizi takının, ben zaten bir Türk'üm; zorunuza gitmesin. Türk Tarih Tezi'nin beni neden Türk saymadığını size açıkladım, sizin kafatası yapınız da her homo sapiens gibi bunu anlayabilecek bir beyni taşıyabilmek için yaratılmıştır; demagoji yapmayın. TTT diyor ki, Türk brakisefal ve beyazdır. Brakisefal bir kafatası türüdür. Bunu sizin TTK'nız söylüyor ve ben buna rağmen kafatasçı mı oluyorum? ..

7-Sizin engin tarih bilginizi güncellemeniz gerekmektedir.Yani Yahudilerle Kürtleri bir tutmanız, sizin eşleştirmelerinizin birkez daha anlam ifade etmedğini göstermektedir.Siz biraz Yahudi tarihini okuyunuz,mesela M.Ö. 10. yy’da Yuda Devletinden haberiniz varmıdır ya da Hz. Davut'un  İbrani Devleti'ni kurduğundan, Kudüs'ün Milattan önce 980 yıllarında başkent olduğundan.Biraz bilgi sahibi olmak gerekiyor.
Kürtlerle Yahudilerin ne alakası var çok merak ettim.

Yahudiler yüzlerce yıl boyunca kendi ülkelerine sahip değillerdi ama Yahudiler de bir milletti.

8--Ben sizin zaten bu düşüncelerinize ve Atatürk'ün sözlerine birşey demedim.Biz burada kürtçeyi konuşuyoruz siz başka şeyleri ifade ediyorsunuz,yani konuyla bir alakası yok bu sözlerin.Ayrıca ben Kürtlerin olmadığını ifade etmedim.Siz yine benim düşünclerimi çarpıtmaya çalışmışsınız.
 
Atatürk'ün sözleri size şunu kanıtlamalı. Atatürk, Türklerin yanı sıra bir Kürtlük realitesinin de farkındaydı. Bu Kürtler'den o zamanlar da ayrılıkçı olanlar vardı. Atatürk, Kürtleri es geçmedi. Aksine Türkler ve Kürtler tanımını yaptı. Türk'ün yanı sıra bir Kürt de vardı. Adı geçiyordu. İkisine birden Türk denmiyordu, çünkü denseydi biliyordu ki o zaman tutmayacaktı. Size 21 anayasası ile 24 anayasası arasındaki farkları anlatmaya ne mecalim, ne isteğim vardır. Açın okuyun..

saygılar


Aralık 18, 2008, 02:06:57 ös
Yanıtla #48
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Bay SkullG öncelikle yazılanı doğru okuyunuz ve istediğiniz yerlere çekmeyiniz,
Aşağıdaki cümleden koyun olduğunuzun çıkarıyorsanz,vah vah vah

Söylediğim söz "Koyun olmadığım için parti tutmam,takım bile tutmam."

aman canım ben de soru soruyorum ya... ne gerek... Veritas yanında yer ayır Beşiktaşlıyım belki ama geviş getirmesini de bilirim.

Yani bunu sadece Fransaya gitmemiş biri söyler,çünkü siz hiç  bu diyalektlerin konuşulduğu yerlere gittiniz mi bilmiyorum ama hepsi huzurlu ,senelerdir insanların bölmek gibi bir çabası olamayan huzurlu bölgeler ve bu yasa daha yeni çıktı sayılır tarihi tam hatırlamıyorum.Bu yasa kapsamında bölgesel lehçeleri yani diyalektler serbest bırakıldı.Fransa Fransa  Cezayir’e soykırım yapan Fransa, gittiğinizde görmüşsünüzdür İngilizce bilseniz bile konuşmayan genelde yaradılışları kaba insalardan olan Fransa.Ermenistan Ermenilerini  kışkırtan Fransa.

Bu sizin söyleminiz şuna benzer; Amerika'da 50 civarı eyalet var, (bunun doğru ismi bana göre 50 devlet var),hepsinin kendi bayrağı,kendi yasaları var.Huzur içinde yaşıyorlar bizde Türkiye'yi eyalet sistemine dönüştürelim niye korkuyoruz ki.
Hatta biliyorsunuz ki Amerika'da öğrenci şortla bile okula gidiyor, bizim öğrenciler de gitsin, niye korkuyoruz,türban nedir ki korkmayın alın okullara,bir çok ülke üniversitelerinde alıyor.

1951 yılında Fransa'da çıkartılan Deixonne yasası Fransa'nın ulusal bütünlüğünü yok mu etti.

Bunları söyleyen baskın oran gibi kişilere siz bakmayınız, bunlar belli bir seviyeye gelen ülkelerde olur,bizim ülkemiz o seviyeyi yakalamış durumda değil.Yani başka ülkelerle karşılaştırma yaparken Türkiye'nin şuan ki durumunu göz önünde bulundurunuz,
Mesela Amerika'nın 35 eyaletinde(devlet) bir ebeveyn çocuğunun yanında sigara içerse ve başkası bunu gördüyse, gören kişi federallere haber veriyor,o ebeveynden çocuğu alıyorlar,siz neden bahsediyorsunuz,bizde böyle olduğunu düşünebiliyormusunuz.Herhalde çocukların çoğu alınır.
Tv'de gösteriyor adamın teki belediyenin göstermediği yerde kurban kesiyor, adama soruyorlar "belediye ceza yazar niye burda kesiyorsunuz?" , adamın cevabı "olsun kessinler ceza devletimize gidiyor helal olsun."
Yani anlayabildiyseniz böyle at gözlüklerinden yanlı düşünen insanların yazılarını okuyupta böyle söylemlerde bulunmayınız biraz düşününüz.
Kısacası daha biz o seviyeyi yakayamadık.Yani dediğiniz kadar kolay değil,biz daha Türkçe eğitim veremiyoruz ne lehçesi.
Hollandanında bir zamanlar özgürleştirirsek serbest bırakırsak insanlar uyuşturucu kullanmazlar diye bir düşünce yarattılar,serbest bıraktılar.Ne oldu belli yerlerde satılmaya başlandı esrar,magic mushroom(sihirli mantar) vb.., baktılar önlem alamıyorlar daha da arttı sayı hemde çok.Şimdi ise diskolarına,gece kulüplerine giriyorsunuz uyuşturucu kullanılmasın diye damarlarınız gözükmemesi için farklı ışıklar vermeye başkaladılar.Yavaş yavaş ne yapabilirizi düşünüyorlar.Yani her özgürlük, temeli oluşturulmadan istenilen hedefe vardıramıyor.

saygılar



Düşüncesiz, anlayışsız, birilerini okuyup hemen kanan öyle bir insan işte... Sizin yukarıda alıntıladığım ifadeleriniz tamı tamına beni böyle tanımlıyor. Fransa'ya gitmedim. Demek ki gitmediğimiz hiç bir yer hakkında hiçbir yorumda bulunmayacağız. Baskın Hoca'ya bakmayalım ne de olsa özgürlükçü sol'dan bir adam. Ben Baskın Hocayı tanımış olmaktan mutluyum. Bazı görüşlerine katılmam ama demokrat kişiliğine o kendini ortaya koyan yaklaşımına bayılırım. Hoşuma gider. Neylersiniz ki biz böyle insanlarız. Hep bu ülkenin seviyesinin kat kat üstündeki şeyler isteriz. Demokratik cumhuriyet , çokseslilik, anayasal yurttaşlık, işkencenin olmadığı bir ülke vs. vs. ... Halbuki haklısınız daha o seviyede değiliz. Seviyesizlikten seviyemizi başkalarının belirlemesine bile ses etmeyiz.

cümleniz parti tutan hatta takım tutanların koyun olduğu yönünde iken tersinden okuma cüretini de gösteremiyor musunuz?

1951 yılında yasanın çıkartıldığını söylüyorum Yasanın ismini de söylüyorum fakat siz inatla efendim ysayı yeni çıkarttılar diyorsunuz. Gitmediğim Fransa da yerel dillerin öğretilmesi ile ilgili yasaları size şöyle sıralayım. Siz gidince bakarsınız. 11 Ocak 1951 Deixonne Yasası, 1975 Habby Yasası. 1994 'te bu ermeni dölü Fransızlar, Toubon Yasası diye bilinen bir yasa çıkarttılar (Fransızcanın Kullanımına İlişkin Yasa) ve dediler ki Fransızcaya yabancı dillerden girmiş sözcükleri temizleyelim ve yerlerine ÖZFRANSIZCA sözcükler bulalım ve bunların kullanımını da zorunlu tutalım. Dilini tutamayıp da bu yetkili ve etkili kurumlar tarafından tespit edilen sözcük yerine hafazanallah yabancı dildeki sözcüğü kullanan olursa da 50bin Franka kadar para cezası keselim. Hah işte bu ermeni dölü Fransızın Anayasa Mahkemesi yahu abartmayın arkadaşım 1789 Bildirisi var bu dediğiniz ona aykırı ne demek para cezası falan diyerek yasayı iptal etti.

Ben niye Fransa'dan örnek verdim. çünkü resmi uygulaması ülkemizle örtüşür. Fransa bize büyük geliyorsa İspanya'yı örnekleyelim. Hoş İspanya'ya da gitmedim. Halkının %73'ü bizim ispanyolca dediğimiz Kastilyan dilini konuşan İspanya'da beş tane de azınlık dili mevcut. Katalanca Galiçya Dili, Baskça, Asturyaca ve Aragonca. 1978 Anayasası öncesi Real Madrid'in adamı pek faşist cunta lideri 38den 75e değin ispanyanın başına bela diye dikilmiş Franco döneminde ne baskcası ne katalancası herkes İspanyoldur ve İspanyolca konuşacaktır o kadar dayatmasından sonra bugün, baskçası katalancası, aragoncası asturyacası konuşulur. Hoş ispanya bizim ünüter ile federal devlet arasında orta bir yol olarak değerlendirdiğimiz Bölgesel Devlet modeli olarak kabul edilmektedir. Ama sonuçta "ulus-devlet"tir. Almanya'da, Amerika'da birer ulus-devlettir. Yani üniterlik, federallik veya bölgesellik ulus-devleti etkilemez. Türkiye uygulaması şöyledir şöyle de olablir falan diyerek lafı uzatmayayım. 

Sadece konu hakkında konuşulsa ne güzel olurdu. At gözlükleri, birilerini okuyup konuşmayın tarzı gayetten boy aşıcı ithamlar yerine diye düşünüyorum. Ama sonra doğru diyorum daha o denli demokrat olamadık ve ne yazık ki benim gittikçe yalnızlaştırılan ama hep güzel ülkem o seviyede değil.


Wallerstein "Bildiğimiz Dünya'nın Sonu"nda yurttaşlıktı ulustu neo-liberal politikalardı vesaireyi uzunca tartıştıktan sonra bir kelimeden müteşekkil şu sonuca ulaşır "Demokratikleşme kapitalistlerin çıkarına değildir hiçbir zaman olmamıştır."






Aralık 18, 2008, 03:32:47 ös
Yanıtla #49
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

Bay SkullG ben size bu gibi kelimeler, cümleler ifade etmedim
Düşüncesiz, anlayışsız, birilerini okuyup hemen kanan öyle bir insan işte... Sizin yukarıda alıntıladığım ifadeleriniz tamı tamına beni böyle tanımlıyor. .

Ben size yorumda bulunmayacaksınız da demedim,ama ülkelerdeki bazı çıkan kanunları karşılaştırırken biraz tutarlı,benzer ve temeli olan karşılaştırma olması gerekir.
Yani sizin bu söylediğinize karşık tekrar aynı örneği vereyim; Hollanda'da belli oranda uyuşturucunun serbest olması,
Ozaman diyebilirsiniz ki düşünce çeşidinize göre
A) Bak gördün mü Hollanda'da özgürlük var ve böylelikle uyuşturucu kullanan kişi sayısı gelen özgürlükle azalacak
B)Diyebilirsiniz ki bak özgürlükler ülkesi ama biz de yasak, keşke herkez rahat rahat kullanabilse
Hollanda'nın bu kuralı,anlayışı Türkiye'ye uymaktamıdır?
Hülasa demek oluyor ki ülkeleri karşılaştırırken herşeyiyle karşılaştırmak gerekir.Size Galatasaray Üniversitesi'nin kurucularından eski Dış İşleri bakanlarından Coşkun Kırca bu konu hakkındaki Akşam Gazetesinde çıkan yorumuyla başbaşa bırakıyorum.

Fransa, milli azınlık tanımaz. Fakat, Fransa'da yerel diller sayıca çok boldur. Kısaca saymak gerekirse, Baskça, Brötonca, Flamanca, -Alzas-Loren'de-Almanca, Savuaca, Oksitanca, Katalanca ve-İtalya'da resmi dil olan Toskana lehçesine çok yakın-Korsikaca-üstelik edebiyat yaratabilmiş-başlıca yerel dillerdir. İşçi göçünden ötürü bunlara Arapça ve Türkçe de eklenmiştir. Fransa, XVI'ncı asırdan beri Fransızca'yı tek dil haline getirebilmek için büyük çabalar sarfetmiş ve 1971'de Devrim Meclisi'nin çıkardığı-Rahip Gregoire Kanunu diye anılan bir kanun Fransızca dışındaki yerel dilleri tam olarak yasaklamış ve bu yasak 1951'e kadar devam etmiştir. 160 yıl sonra çıkarılan ve-Deixonne Kanunu diye anılan-bir kanunla yerel dillerin çoğunluğuna devlet okullarında seçmelik ders statüsü tanınmıştır. Fakat, bu dillere ait seçmelik dersler İngilizce, Almanca, İtalyanca, İspanyolca ve Rusça gibi büyük uygarlık dillerinin okutulduğu seçmelik dersle rekabet edememektedir ve bu sebepten yerel dillerin öğretimine çok düşük oranda öğrenci taliptir. Fransa bu dillere bugünkü statüsünü tanıdığı vakit zaten-büyük uygarlık dilleri olan Almanca ve İtalyanca hariç-diğer yerel dilleri hemen hemen silmiş bulunuyordu. Bu bağlamda Türkiye'yi Fransa'dan ayıran başlıca fark, bu ülkenin kendi devlet dilini tüm vatandaşlarına öğrettikten ve -iki bölge hariç- diğerleri üzerinde dört asırdan fazla bir süredir devam eden bilinçli tedbirlerle hakim kıldıktan sonra bu yola girmiş olmasıdır. Fransa yerel dillerin taşıyabileceği siyasi özerklik ve bağımsızlık arzularını bu dillerle birlikte çok geniş ölçüde zayıflatabildiği içindir ki bu yola girmekte sakınca görmemiştir. Günümüzün Türkiyesi henüz bu seviyeye gelmiş değildir. Öte yandan, İkinci Dünya Savaşı'nın sonundan beri Almanya'nın Alzas-Loren ve İtalya'nın Nis ve Korsika üzerindeki talepleri tamamıyla yok olmuştur. Türkiye komşuları bağlamında da bu kadar talihli değildir.
Biraz da eski Başkonsolos ve AB Siyasi Kriterler eski Daire Başkanı Akın Özçer'in bir de yorumlarını okyunuz;ilk cümle yeterlimi acaba,gerisi daha da açıklayıcı,vaktiniz olursa linkteki yazının tamamını okumanızı tavsiye ederim

“Azınlık” kavramına alerjisi olan ve topraklarında azınlık bulunmadığını savunan Fransa’nın durumuna gelince, ikiz sözleşmelerdeki azınlık kavramına tepki göstermiş olmasını ve bunları onaylamamakta direnişini, Anayasal vatandaşlık ilkesine uymadığı şeklinde yorumlamak elbette mümkün değildir. Fransa daha 1951 tarihli Deixonne Yasası ile farklılıkları olan vatandaşlarına ana dillerini öğrenme hakkını tanımış olan bir ülkedir. Fransız içtihatına baktığımızda, vatandaşlarına “farklılık hakkı”nı tanıdığı gibi, bu hakkın tanınmamasını, anayasada yer alan eşitlik ve ayırımcılık yapmama ilkelerine aykırı bulmaktadır. Profesör Koubi’nin “Droit et minorités dans la République Fran-çaise” başlıklı incelemesinde altını çizdiği gibi, eğer dinsel, dilsel veya kültürel farklılıkları bulunan bir Fransız vatandaşı, bu farklılıklarını serbestçe ifade edemiyor veya kullanamıyorsa, farklılığı olmayan bir Fransız vatandaşına eşit olmayacak, bu nedenle onun kadar özgür de olmayacaktır. Dolayısıyla, farklılıkları bulunan Fransızların bu farklılıklarını kullanmalarını yasaklamak, Anayasanın özgürlük ve ayırım gözetmeksizin eşitlik maddelerine aykırıdır.
Özet olarak belirtmek gerekirse, vatandaşlığı, kısaca, “mensubu bulunulan devletle hukuki vatandaşlık bağı” olarak tanımlayan “anayasal vatandaşlık” herkesin hiçbir ayırım gözetilmeksizin tam eşitliği ilkesine dayanmaktadır. Tam eşitlik ise, farklılıkları olan vatandaşların farklılık haklarını veya “kültürel haklarını” içermektedir.
Kaynak: http://www.hispanatolia.com/haber_guncel.asp?id=81


Fransa'ya gitmedim. Demek ki gitmediğimiz hiç bir yer hakkında hiçbir yorumda bulunmayacağız


Baskın Hocanıza benden şunu sorun bakalım ne cevap verecek hani ermeni soykırımı oldu diye hocanız.
Soru;Pariside yaşayan sevgili kızı  Sırma Oran'ın belediye seçimlerinde adaylıktan çekilmesinin nedeni nedir?
Kendileri cevap veremezse siz cevabını kendilerine hatırlatırsınız
Cevap; Ermeni lobicilerinin baskısı
Soru; Hocalı Katliamı hakkında hiç taşnakçılara özür dilemerini istemişmidir?Tanımışsınz ben olsam sorma cesaretinde buluna bildiniz mi?

Sol-Sağ koyunların çobanlar tarafından yönetilmesidir ve birçok dogmayı içerir.Demek baskın hocanızda koyun.
Baskın Hoca'ya bakmayalım ne de olsa özgürlükçü sol'dan bir adam. Ben Baskın Hocayı tanımış olmaktan mutluyum.