Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bilimsel Bilgi  (Okunma sayısı 5276 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 13, 2014, 12:15:14 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Geçtiğimiz günlerde bu bölümde, kimi forum üyelerimizin çok güzel katılımlarıyla “Bilim nedir?” başlığı altında paylaşımlı bir çalışma yapmıştık.

Bu çalışma sırasında (başlarda) katılımcılarımızdan biri, aslında bilim konusuna girmeden önce “bilgi” konusunu irdelemekte yarar olduğunu söylemişti.

Haklı sayılırdı ama her ne kadar o aşamada belirtmemişsek de “bilgi” konrusu üzerinde Forumda daha önce yapılmış hayli ayrıntılı bir çalışma bulunduğundan, o öneriyi göz ardı etmiştik.

Fakat bilim konusu üzerinde yeterince çalıştıktan sonra, göz ardı etmememiz gereken iki kavram var. Bunlardan biri bilimsel bilgi, diğeri bilimsel yöntem.

Bilimsel bilgi, varsayımlarla bağlantısı olmayan, hiçbir kurguya yer vermeyen, her türlü dogmadan tümüyle arınmış, temelini yalnızca bilimin verilerinden alan bilgidir. En azından Mason Sözlüğü’nde böyle bir tanım var. Belki başka türlü de tanımlanabilir.

Ansiklopedik Mason Sözlüğü’ne baktığımızda, orada, şöyle iki farklı tutumun olduğundan söz edildiğini görüyoruz:

1-   Masonlukta ilgi konusu olan bilginin “bilimsel” olması gerekir. Bilimsel bir nitelik taşımayan, temelini bilimden almayan herhangi bir bilginin, masonik çalışmalarda yeri yoktur.

2-   Bilgi, niteliğine bakılmaksızın eş değerdir. Hiçbir bilgi “bilimsel” ve “bilim dışı” diye ayrılamaz. Masonlukta önemli olan bilgidir.

Bu iki farklı tutumu irdeleyebiliriz ama bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok çünkü Masonlukta böyle iki farklı ve çelişkili tutum varmış; ne yapabiliriz ki!

Ancak bilimsel bilgi. bilginin bir özel hali olduğuna göre, bunun niteliği üzerinde biraz daha irdeleme yapabiliriz. Örneğin bir bilgi betimleriz ve sonra deriz ki işte bu bilimseldir. Bir başkasını betimleriz ve deriz ki bu da bir bilgidir ama bilimsel değildir.

Söz bu konuyla ilgilenen katılımcılarımızda. Ne dersiniz?




(Rica: Lütfen internetten kopyalamalar getirmeyiniz; böyle bir zahmete katlanmayınız çünkü silinecek. Aktarma yapacaksanız, basılı materyallerden ya da kendi öz kaynaklarınızdaki birikimlerden alabilirsiniz. İnternet ile bağlantılı olarak, isterseniz link verebilirsiniz ama o durumda lütfen kendi değerlendirmelerinizi de ekleyiniz.)

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Haziran 14, 2014, 07:21:14 ös
Yanıtla #1
  • Mason
  • Aktif Uye
  • *
  • İleti: 718
  • Cinsiyet: Bay

Aslında Bilimsel Bilgi'yi tanımlamak son derece zor. Bunun zorluğu bilimsel bilginin bilimsel yöntemlerle elde edilmesi gerektiği gerçeği, fakat bilimsel yöntemin dönemden döneme farklılıklar göstermesinden kaynaklanmakta. Bundan yüz yıl önce bir bilimsel bilgiyi ortaya koymak için kullanılan o zamanın bilimsel yöntemi ile aynı tür bilimsel bilgiyi günümüzde ortaya koymak için kullanılan bilimsel yöntem birbirinden doğal olarak farklı olabilir. Fakat bu dönemsel etkiyi göz ardı edersek, bilimsel bilgiyi şöyle tanımlayabiliriz.

Yukarıda Sn. ADAM'ın yazdıklarına ek ve tamamlayıcı olarak, Bilimsel Bilgi, bilimsel yöntemlerle yapılan gözlem / araştırma / test / deneme-yanılma çalışmaları sonucu ulaşılan sonuçtur. Bu çalışmalar laboratuvar ortamında da yapılmış olabilir, sadece kağıt-kalem veya kara tahta kullanılarak yapılan teorik (matematik, geometri, fizik, vb.) çalışmalar da olabilir.

Ne var ki günümüzde bilimsellikle alakalı olmayan kişilerin sözümona bilim çevrelerine sızarak, sözde bilimsel çalışmalarını bir şekilde yayımlamaları yüzünden neyin bilimsel bilgi olduğu ve neyin olmadığı birbirine karışmış durumdadır.


Ancak bilimsel bilgi. bilginin bir özel hali olduğuna göre, bunun niteliği üzerinde biraz daha irdeleme yapabiliriz. Örneğin bir bilgi betimleriz ve sonra deriz ki işte bu bilimseldir. Bir başkasını betimleriz ve deriz ki bu da bir bilgidir ama bilimsel değildir.


Bilimsel bilgi olduğu iddia edilen ama aslında bilim ile yakından uzaktan ilgisi olmayan iki çalışmayı ele alalım. Aşağıdaki bilimsel olduğu iddia edilen çalışma Namazla Kazanılan Sevap Miktarını matematiksel olarak formüle etmektedir.



Daha önce "Bilim Nedir?" başlığı altında da paylaştığım http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/23269538 adresindeki makalede; şizofreni hastalarında görülen sanrıların hayal olmadığı, aksine bu sanrıların, şeytani (demonic) güçlerin hastaları ele geçirmesinin emareleri olduğu, demonik varlıklar tarafından kişide yaratılan duyusal görüntülerin, hekimler tarafından yanlış yorumlanarak hastalara şizofrenik halüsinasyon teşhisi konulduğu, bu nedenle bu hastaların tedavisinde hekimlerin, dinî telkin yöntemini uygulayan kişilerle birlikte çalışmaları gerektiği söylenmekte.

Eğer bu tür bilgiler bilimsel bilgi kisvesi altında ortaya atılıp, danışıklı dövüş ile bilimsel bilgi olarak kabul edileceklerse, gerçek bilimsel bilgi peşindeki bilim insanlarının yaptığına ne diyeceğiz?

Eğer yukarıdaki iki örnek bilimsel bilgi olarak algılanacaksa, aşağıdaki iki çalışmaya ne diyeceğiz o zaman?

http://io9.com/heres-nasas-new-design-for-a-warp-drive-ship-1588948192 (çok kısaca NASA, direk olarak ışık hızını geçecek bir hıza ulaşmak yerine (ki bu zaten imkânsız görünmekte), cismin önündeki uzayı sıkıştırarak, cismin arkasında uzayı genişletme yolu ile ışık hızına ulaşma amaçlı çalışmalar yürütüyor. Buna kısaca Star Trek'deki adıyla Warp Drive, gerçek hayattaki teorik adıyla Alcubierre Drive deniyor. Bkz. http://en.wikipedia.org/wiki/Alcubierre_drive ).

http://www.sondakika-haberler.biz/Dunyanin-derinliklerinde-dev-bir-okyanus-bulundu-53430-h.htm Bu da ikinci çalışma. Yerin derinliklerinde, dünyadaki okyanuslarda bulunan su toplamının 3 katı miktarda su varmış...

İkisi bana göre negatif, ikisi ise pozitif 4 bilimsel bilgi içeriği paylaştım.

Dört önermeyi özetleyelim:

a) Namaz karşılığı kazanılan sevap namaz kılan kişi sayısının artan bir fonksiyonudur ve kişi başına düşen manevi aktivite arttıkça, toplam manevi aktivite de artmaktadır.

b) Bazı şizofreni tanıları yanlıştır ve hastanın sanrılarının nedeni demonik varlıklar tarafından ele geçirilmiş olmalarıdır.

c) Alcubierre Drive ile cismin önündeki uzay sıkıştırılıp, arkasındaki uzay genişletilmek suretiyle ışık hızına eşdeğer hızlara teorik olarak ulaşılabilir. Teorinin pratiğe dönüştürülmesi yönünde umut vaat eden çalışmalar yapılmaktadır.

d) Yer katmanının derinliklerinde yeryüzündeki okyanuslarda bulunan su miktarının 3 katı miktarda su bulunmaktadır ancak bu su, sıcaklık ve basınç nedeniyle su formunda değil, hidroksil radikallerinin çeşitli minerallerle birleşmesi şeklindedir.

Forum üyelerinden ricam bu dört önermeden hangilerinin bilimsel bilgi olduğunu, hangilerinin bilimsel bilgi olmadığını nedenleriyle birlikte açıklamaları.
« Son Düzenleme: Haziran 14, 2014, 07:51:57 ös Gönderen: Spock »
Live long and prosper.


Haziran 14, 2014, 11:37:03 ös
Yanıtla #2
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Sayın spock güzel bir  yazı yazmış.

Yerin derinliklerinde yeryüzünden 3 kat daha fazla su buluması konusuna değinmek istiyorum.
Bir kere bu bilgi yeni değildir. Meraklı olanlar bilecektir Rusya'daki "Kola' derin sondajında zaten 11300 metreye kadar inilmişti. Bu derinlikte basınç altında kayaç minerallerinden kaynaklanan su bulunmuştu. Yani bu 1990'lı yıllarda anlaşılmıştı. Derinlik kayaçlarındaki su oranı kayaçların erime sıcaklığını düşürür. Örnek olarak kuru bazalt 800 C detecede erirken içinde %1su bununan bazaltın erime sıcaklığı 500 C dereceye kadar düşer.
 
1958 yılında Tuttle ve Bowen adlı iki araştırmacı soğumakta olan bir sıvıdan "yapay granit" elde etmişlerdir. Zaten bazalt ve andezitin kimyasal yapıları birbirine yalındır. Silikonca zengin olanına andezit denir. Suyun kayaç oluşumundaki etkisi uzun yıllar önce araştırılımıştır.

Anlatmak istediğim suyun kayaç oluşumundaki etkisinin incelenmesi çok eskiye dayanmaktadır. Burada çok detay vererek okuyucuyu sıkmak istemem. Ancak levha tektoniği açısından yerin derinliklerindeki suyun çok önemi vardır. Teorik olan bu bilgiler kısmen labarotuvar çalışmaları ile kısmen de böyle derin sondajlarla doğrulanabilmiştir.

Bilimsel bilginin nasıl elde edildiği kadar onun nasıl yorumlandığı da önemlidir. Her ikisini de nesnel olarak ortaya koyarsanız bilim olur. 
« Son Düzenleme: Haziran 14, 2014, 11:45:01 ös Gönderen: asimov »
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Haziran 16, 2014, 07:57:26 ös
Yanıtla #3
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Pek güzel katkılar oldu. Fakat sonrasında durgunluk.

Bilimsel bilginin daha iyi kavranabilmesi bakımından galiba biraz da "bilimsel yöntem"e bakmak gerekli.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Haziran 17, 2014, 10:11:58 ös
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

BILIMSEL BILGI

Yöntemli, nesnel, genel, kesin ve öngörülü bilgi.
Ingiliz düsünürü Spencer´e göre üc türlü bilgi vardir:
Halksal bilgi, bilimsel bilgi, felsefesel bilgi.
Bilimsel bilgi, bu anlamda; nesnel, genel, kesin ve öngörülüdür.
Nesneldir, cünkü kisiden kisiye degisen bir yorumla yorumlanmaz herkes icin aynidir.
Geneldir, cünkü özel olaylara degil olaylar topluluguna uygulanir, örnegin düsme yasasi bütün düsmeler icin gecerlidir.
Kesindir, cünkü bilimsel celiskiye düsmeden aksi ilerisürülemez, örnegin hic kimse bir tasin düsmeden durdugunu söyleyemez.
Öngörülüdür, cünkü önceden bildirir, örnegin havada birakilan tas mutlaka yere düsecektir.

Felsefe Anksiklopedisi

Orhan Hancerlioglu
Alinti bitti..............

Simdi ben bunu niye buraya aktardim.
Acik söyleyeyim arkadaslarin yazdiklari beni pek aydinlatmadi.
Bu alintiyi yaparak belki olayi birazdaha detaylandirabiliriz ve  daha iyi anlarim diye umuyorum.

« Son Düzenleme: Haziran 18, 2014, 05:54:22 ös Gönderen: ADAM »


Haziran 18, 2014, 07:51:18 öö
Yanıtla #5
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Orhan Hançerlidğlu'nun dediği üç noktada doğru, bir noktada yanlış.

Yanlış olduğu nokta şu: Bilimsel bilgi kesin değildir; görelidir.

Kesin olursa, o mutlak demektir, bilimsel değildir.

Orhan Hançerlioğlu böyle bir çelişkiye düşmemiş olmalıydı diye düşünülebilirse de, Felsefe Ansiklopedisi'nin (o görkemli ve dehşetli emek ürünü yapıtın) diğer birçok yerinde olduğu gibi, burada da kendini çelişkiden kurtaramamış anlaşılan.

Elbette konumuz onu ardından eleştirmek değil. Onu saygı ile analım. Yapıtlarından yararlanmayı sürdürelim.

Ancak Orhan Hançerlioğlu bir otoritedir diyerek sadece onun yazdıklarının doğru ve yeterli, bu foruma katkıda bulunan değerli paylaşımcılarımızın getirdiklerinin yetersiz olduğunu söylemek haksızlık olur.

Yetersizlik görüşünde olanlar, aktarma yapmanın ötesinde kendi bilgilerini, yorum ve değerlendirmelerini getirmelidir. Örnein Orhan Hancçerlioğlu'nda yapılan alıntıyı yorumlayıp değerlendirmeli, geliştirmeli, zenginleştirmelidir. Bunu yapmayanlar, başkalarının yaptıklarını aktarmaktan öteye gidemeyenlerdir ve yapanları yerme tarzında eleştirmeye ne denli hakları olduğunu da sorgulamalıdırlar.
 
« Son Düzenleme: Haziran 18, 2014, 07:53:57 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Haziran 18, 2014, 08:50:58 öö
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Ayni sebeplerden ayni sonuclar cikar.

Bu bilimsel bir bilgimidir?
Zaman ve mekan degistiginde bu bilgi degisirmi?



Iletimdede soyledim anlamadigimi
« Son Düzenleme: Haziran 18, 2014, 05:53:39 ös Gönderen: ADAM »


Haziran 18, 2014, 11:31:23 öö
Yanıtla #7
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Aynı sebeplerden aynı sonuçlar ancak tümüyle aynı koşullar altında çıkar.

Evrende tümüyle aynı koşullar diye bir şey yoktur. Çoğunlukla yaklaşık koşullar vardır.

Zaman ve mekanın değişmesi demek, koşulların değişmesi demektir. Dolayısıyla zaman ve mekan değişince, oradan elde edilen bilimsel bilginin niteliğinde de değişim olabilir.

Nitekim bilim, bunun farkına vardığında olağanüstü gelişim sağlamıştır. Bunun en belirgin örneği de atom üstü fizik yasalarının atom altında geçerli olmadığının fark edilişidir.

Bu başlık altında en son yazılan yazıyı kaldırmaya gerek görmüyorum. Bilmeyenin ille de bir şey yazıp da kendisini bilir gibi göstermeye kalkışması gerekmez. Bunu yapmaya girişene de, kusura bakmasın, haddi bildirilir, nazikçe... Çünkü burası, bu başlığın altı, her isteyenin her istediğini yazabileceği bir yer değildir. Uzun süreden beri bu forunda bulunup da bu konuyu henüz anlamamış olanlar, anlasalar iyi olur. Böylece kırılmaca, gücenmece, gocunmaca gibi durumlar ortaya çıkmaz.

Bu da bilimsel yöntemin bir yerlerinde yer alır. Bilimsel yöntem üzerinde ancak bilimsel yöntemi anlayanlar konuşabilir. Önce bilmek, sonra görüş oluşturmaya yönelmek gerekir. Ötekilerin yaptığı safsata olur.

Bilmeyen ya da anlamamış olup da içtenlikle bilmek ya da anlamak isteyen sorar. Sorusu yanıtlanır.
 
İşte bilimsel yöntem üzerinde böyle çalışılır.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Haziran 18, 2014, 12:18:05 ös
Yanıtla #8
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Bu konu bir yorum konusu değil. Önceden okumuşsan, biliyorsan bir şeyler paylaşırsın. Ciddi olarak giderken ya dinsel yazılar getiriliyor ya da böyle kendinden fazla bilenleri çekemeyerek abuk sabuk ifadeler kullanılıyor.

Ben de bir ka kelam ettim derken karşıma islami bilim adında bir safsata çıkartılmıştı. İslami bilim, islami bilgi ya da islami bilimsel yöntem diye bir şey olamaz. İslamda bilim ve teknik olur.

Şimdi o zaman tartışmayı da bilmek gerekir. Öğrenmeye istekli olmak gerekir. Kimlerin ne amaçla soru sorduğu belli.

Bilimsel bilgiyi anlamaya çalışmak, bilimi hayatın her alanında gerekli kılmak çok önemli. Neden masonluk bilimsel olmayı sürekli olarak vurguluyor?

Bilimsel düşünemeyen tartışamaz, karşısındakine hoşgörülü bakamaz, boş inançlara saplanır,kırıcı olur, karşısındakine saygı göstermez, anlayışsız olur, yalnız kendi bildiğini doğru zanneder forumda bazen olduğu gibi.



« Son Düzenleme: Haziran 18, 2014, 12:27:53 ös Gönderen: asimov »
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Haziran 18, 2014, 01:31:50 ös
Yanıtla #9
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Evet bende bilmedigimi ve/veya anlamadigimi ve anlamaya calistigimi bastan belirttim. Daha fazla söze gerek yok.

Peki, denildigi gibi, ayni sebeplerden ayni sonuclar doguyorsa, yani örnegin yer cekiminde herhangi bir degisim olmadikca, veya herhangi bir dis etken( sartlar) degismedikce tasin yere düsmeme ihtimali yoksa veya su dünyanin heryerinde 100 derecede kayniyorsa, bu Orhan Hancerlioglu´un " Kesindir, cünkü bilimsel celiskiye düsmeden aksi ilerisürülemez, örnegin hic kimse bir tasin düsmeden durdugunu söyleyemez." ( sayin ADAM´in katilmadigi) savini dogrulamazmi?
Bunun aksi yönünde örnekler verilebilirmi, verilirse bende daha iyi anlamis olurum.
Üc kelimeye özellikle dikkat cekmek istiyorum " bilimsel celiskiye düsmeden" yani ( benim anladigim kadariyla) aksi ispatlanmadikca.

« Son Düzenleme: Haziran 18, 2014, 05:53:07 ös Gönderen: ADAM »


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
4 Yanıt
4070 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 29, 2013, 11:42:39 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2859 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2013, 10:38:51 ös
Gönderen: Waldow
0 Yanıt
2192 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2013, 10:43:10 ös
Gönderen: Waldow
0 Yanıt
1975 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2013, 10:45:07 ös
Gönderen: Waldow
0 Yanıt
1975 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2013, 10:48:02 ös
Gönderen: Waldow
0 Yanıt
1998 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2013, 10:49:09 ös
Gönderen: Waldow
0 Yanıt
2007 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2013, 10:52:04 ös
Gönderen: Waldow
1 Yanıt
3307 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 29, 2013, 09:16:11 öö
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
3305 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 21, 2014, 01:16:35 ös
Gönderen: ADAM
12 Yanıt
6003 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 04, 2015, 03:21:04 ös
Gönderen: propulsion