Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MUSTAFA KEMAL GERÇEK BİR TÜRK’TÜR  (Okunma sayısı 12913 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 17, 2007, 03:53:20 ös
  • Ziyaretçi

ULU ÖNDER ATATÜRK'ÜN SECERESİ






ATATÜRK’ÜN AİLESİ VE SOYU


Zübeyde Hanım’ın soyu Yörük’tür. Fatih döneminde Karamanoğlu Beyliği’nin yıkılmasından sonra (1466), Balkanlar’da fethedilen yerlerin Türkleştirilmesi için göç ettirilen ailelerdendir. Konya bölgesinden geldikleri için bunlar, “Konyarlar” ismi ile resmi kayıtlara geçmiş ve böyle anılmıştır. Aile, Vodina sancağının Sarıgöl nahiyesine yerleştirilir. Zübeyde’nin babası Sofi-zade Seyfullah Ağa, Selanik yakınlarındaki Lankaza’ya göçer ve bir çiftlik sahibi olur. Ve Zübeyde Hanım 1857’de burada doğar. Annesi, babasının üçüncü eşi Ayşe Hanım’dır. Zübeyde Hanım’ın soyunu birde anlatılanlardan görelim.

M. Kemal’in kız kardeşi Makbule Hanım (1885-1956) diyor ki; “Annemden sık sık şunları dinlemişimdir. Bizim esas soyumuz Yörük’tür. Buralara Konya-Karaman çevrelerinden gelmişiz” diyor ve atalarından bazılarının sonradan tekrar Konya’ya geri döndüğünü de şöyle açıklıyor; “Dedem Feyzullah Efendi’nin büyük amcası Konya’ya gitmiş, Mevlevi dergahına girmiş, orada kalmış. Yörüklüğü tutmuş olacak.” Makbule Hanım Yörüklük için şunları söylüyor; “... Annem her zaman Yörük olmakla iftihar ederdi. Bir gün Atatürk’e “Yörük nedir?” diye sordum. Ağabeyim de bana ‘Yürüyen Türkler’ dedi.” Yörük ile Türkmen eş anlamlıdır. Atatürk, soyunu açıklarken bunu vurgular; “.... Benim atalarım Anadolu’dan Rumeli’ye gelmiş Yörük Türkmenler’dendir.”
Zübeyde Hanım’ın babasını, kocası Ali Rıza Efendi’yi ve Ali Rıza’nın babası Kızıl Hafız Ahmet Bey’i de tanıyan Selanik doğumlu Aydın Milletvekili Hasan Tahsin San (1865-1951) ise şu bilgileri verir; “ Atatürk’ün validesi, Zübeyde Hanım, Sofu-zade ailesinden Fethullah Ağa’nın kızıdır. Selanik’te doğmuştur. Bu aile bundan 130 sene evvel (1800’lü yılların başı oluyor.) Sarıgöl’den Selanik’e gelmişlerdir. Vodina sancağının batısında Sarıgöl nahiyesinde onaltı köyden ibaret olan bu nahiye ailesi, Makedonya ve Teselya’nın fethinden sonra Konya civarı ahalisinden Osmanlı hükümetinin sevk ve iskan ettirdiği Türkmenlerdendir. Son zamanlara kadar beş asır müddet içinde hayat tarzlarını, kılık-kıyafetlerini değiştirmemişlerdi.”

Bir yabancı yazar Atatürk’ün annesi hakkında edindiği bilgileri şöyle aktarıyor; “Mustafa’nın babası Ali Rıza Efendi, anası Zübeyde Hanım’dı. Zübeyde Hanım... sarışındı; düzgün, beyaz bir teni, derin berrak, açık mavi gözleri vardı. Ailesi Selanik’in batısında Arnavutluk’a doğru, sert ve çıplak dağların geniş, donuk sulara gömüldüğü göller bölgesinden geliyordu. Burası, Türklerin Makedonya’yı ve Teselya’yı almalarından sonra Anadolu’nun göbeğinden gelen köylülerin yerleştikleri yerdi. Bu yüzden Zübeyde Hanım, damarlarında ilk göçebe Türk kabilelerinin torunları olan ve hala Toros Dağlarında özgür yaşamlarını sürdüren sarışın Yörükler’in kanını taşıdığını düşünmekten hoşlanırdı. Mustafa annesine çekmişti; saçları onun gibi sarı, gözleri onun gibi maviydi.” Zübeyde Hanım’ın kendi ifadesi; oğlunun, kızının, kendisini tanıyanların ve de konu üzerinde çalışanların ortak ifadesi; Zübeyde Hanım’ın Yörük-Türkmen olduğudur. Yani Zübeyde Türk’tür.

Mustafa Kemal’in baba soyu, Aydın/ Söke’den gelerek Manastır vilayetine yerleştirilen, Kocacık Yörükleri Koca Hamza Yörükleri’ndendir. Ali Rıza Efendi, Manastır’ın Debre, Bala sancağına bağlı Kocacık’ta dünyaya gelmiştir (1839). Aile sonradan Selanik’e göçmüştür. Babası İlkokul öğretmeni Kızıl Hafız Ahmet Efendi’dir. Amcası, Kızıl Hafız Mehmet Efendi’dir. Taşıdıkları ‘Kızıl’ lakabı ve yerleştikleri yere ‘Kocacık’ denmesi; Ali Rıza Efendi’nin soyunun, Anadolu’nun Türkleşmesinde katkısı olan ‘Kızıl-Oğuz’ yahut ‘Kocacık Yörükleri-Türkmenleri’nden geldiğini göstermektedir. Anne soyunda olduğu gibi baba soyunda en sağlam bilgiler önce Atatürk’ün, annesinin, kardeşinin anlattıkları; sonra çevrelerinin aktardıklarıdır. Makbule Hanım; “Babam Ali Rıza Efendi, Selanik’lidir. Kendileri Yörük sülalesindendir.” diyordu. Atatürk ise; “... Benim atalarım Anadolu’dan Rumeli’ye gelmiş Yörük Türkmenler’dendir.” demiştir. M. Kemal’in Selanik’te mahalle ve okul arkadaşı, Kütahya Milletvekillerinden Mehmet Somer (1882-1950) de şöyle demektedir; “Atatürk’ün ataları hakkında benim bildiğim şunlar; Atatürk’ün ataları Anadolu’dan gelerek Manastır vilayetinin Debre-I Bala sancağına bağlı Kocacık nahiyesine yerleşmişlerdir. Bunları ben Selanik’in ihtiyarlarından duymuştum. Kocacık’lıların hepsi öz Türkçe konuşurlar. İri yapılı adamlardır. Bunların hepsi Yörük’tür... Bunların kıyafetleri Anadolu Türklerine benzer. Yaşayışları, hatta lehçeleri de aynıdır.”

10 Kasım 1993’te Milliyet gazetesi “Ata’nın Soy Kütüğü” isimli bir yazı yayımlar. Gazeteci Altan Araslı, Kocacık köyüne giderek bir araştırma yapar ve köylülerle konuşur. Kocacıklı Numan Kartal’ın aktardıkları; “Ali Rıza Efendi, Manastır vilayetinin Debre-I Bala sancağına bağlı Kocacık’ta dünyaya gelir. Kocacık’ın nüfusu tamamen Türk’tür. Hepsi de Yörük Türkmenleri. Anadolu’dan geldiler. Bizler, Müslüman Oğuzların Türkmen boyundanız.”

Yörük ile Türkmen eş anlamlıdır. Atatürk, soyunu açıklarken bunu da vurgular; “... Benim atalarım Anadolu’dan Rumeli’ye gelmiş Yörük Türkmenler’dendir.” 12.12.2006 tarihinde Necla Şener şöyle yazıyor; “Sultan Murat Hüdavengidar zamanında başlamak üzere, bütün Türk Devleti padişahlık döneminde, Rumeli’yi Balkanlar’ı ve Avrupa’yı Türkleştirmek için soyunda ve sopunda hiçbir karışım olmayan Türk ailelerinden oluşan
özel güçleri buralara göndermişlerdir. Bu göçlerin büyük çoğunluğu Oğuz Türkleri, Müslüman Oğuzların Yörük Türkmen boylarından gönderilen  aileler teşkil ermektedir.  Müslüman Oğuzların,Tanrıdağı ve Karagöz Yörüklerinden olup, Konya ve Aydın yöresine yerleşmiş bulunan isimler, teker teker yazılı bulunmaktadır. Buradaki, 950 tarih ve 82 numaralı yazıcı defteri ile 1051 tarih ve 469 numaralı il yazıcı defterinde Anadolu’dan Rumeli’ye geçen Türk boy ve ailelerinin  isimleri açıkça yazılı bulunmaktadır. BunlarınMüslüman Oğuz Türk’ü Yörük Türkmen boylarından oluşan ailelerinin kimler olduğunu kayıtlarda belirtmektedir. İşte bu kayıtlarda, Ulu Önder Atatürk’ün atalarının, Anadolu’dan Konya ve Aydın yöresinden geldiği  yazılmaktadır.  Atatürk’ün dedeleri; Anadolu’dan Rumeli’ye gidip, Yunanistan’da Manastır Vilayeti’nin derbei bala sancağına bağlı bulunan Kocacık Nahiyesine yerleşen ailelerden olan Hafız Ahmet Alüş Efendi derlerdi.Kocacık Nahiyesinin tamamen Türk’tür. Atatürk kocacık Nahiyesine yerleşen ailelerden olan Hafız Ahmet Efendi’nin torunudur. Hafız Ahmet Efendi’nin saçları kırmızı olduğu için adına ‘Kırmızı Hafız Efendi’ derlerdi. Ulu Önder  Atatürk’ün dedesi kırmızı Hafız Efendi kocacık Nahiyesinde ilkokul eğitmenliği yapmakta idi. Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi de bu Kocacık nahiyesinde dünyaya geldi. Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendiye Alüş Efendi derlerdi. Kocacık nahiyesi tamamen Türk’tü. Burada yerleşenlerin çoğu Aydın ve Konya yöresinden gelen Türklerdir. Hatta bu aileler Yörük Türkmenleridir. Bu Yörük Türkmenlerinin Tanrıdağı ve Karagöz olduğu yukarıda adı geçen il yazıcı defterinde kayıtlı bulunmaktadır.

Keza yine belgelerde Aktan ve Naldöken Yörüklerinde buralarda bulunduğu yazılmaktadır. Fetihnamelerde, buralardaki Konya Türkleri’ne hudut gazileri ünvanı verildiği yazılmaktadır. Ulu Önder Atatürk özbe öz Türk olup, Konya ve aydın yörelerinden gitme çok asil bir ailenin evladıdır. Annesi Zübeyde Hanımefendi’nin babası aydından Selanik’e gitme çok asil bir ailenin evladıdır. Annesi Zübeyde Hanımefendi’nin babası Aydınlıdır. Bu bilgiler Başbakanlık Eski Müşaviri Şecaattin  Zenginoğlu’nun ‘Bilgi Çağındaki Türk Gençliğinin Yükselen Sesi-1999’ isimli kitabından alınmıştır. Zübeyde Hanım’ın babasını, kocası Ali Rıza Efendi’yi ve Ali Rıza’nın babası Kızıl Hafız Ahmet Bey’i de tanıyan Selanik doğumlu Aydın Milletvekili Hasan Tahsin San (1865-1951) şu bilgileri verir; ‘Atatürk’ün validesi, Zübeyde Hanım, Sofu-zade ailesinden Fethullah Ağa’nın kızıdır. Selanik’te doğmuştur. Bu aile bundan 130 sene evvel (1800’lü yılların başı oluyor.) Sarıgöl’den Selanik’e gelmişlerdir. Vodina sancağının batısında Sarıgöl nahiyesinde onaltı köyden ibaret olan bu nahiye ailesi, Makedonya ve Teselya’nın fethinden sonra Konya civarı ahalisinden Osmanlı hükümetinin sevk ve iskan ettirdiği Türkmenlerdendir. Son zamanlara kadar beş asır müddet içinde hayat tarzlarını, kılık kıyafetlerini değiştirmemişlerdi.’ Bir yabancı yazar da Atatürk’ün annesi hakkında edindiği bilgileri şöyle  aktarıyor; ‘Mustafa’nın babası Ali Rıza Efendi, anası da Zübeyde Hanım’dı. Zübeyde Hanım sarışındı, düzgün, beyaz bir teni, derin ama berrak, açık mavi gözleri vardı. Ailesi Selanik’in batısında Arnavutluk’a doğru, sert ve çıplak dağların geniş, donuk sulara gömüldüğü göller bölgesinden geliyordu. Burası, Türklerin Makedonya’yı ve Teselya’yı almalarından sonra Anadolu’nun göbeğinden gelen köylülerin yerleştikleri yerdi. Bu yüzden Zübeyde Hanım, damarlarında ilk göçebe Türk kabilelerinin torunları olan ve hala Toros Dağlarında özgür yaşamlarını sürdüren sarışın Yörükler’in kanını taşıdığını düşünmekten hoşlanırdı. Mustafa da annesine çekmişti, saçları onun gibi sarı, gözleri onun gibi maviydi.”

Zübeyde Hanım’ın kendi ifadesine, oğlunun, kızının, kendisini tanıyanların ve de konu üzerinde çalışanların ortak ifadelerine göre Zübeyde Hanım Yörük-Türkmen’dir. Yani Zübeyde Türk’tür. Ve baba tarafından da Atatürk, Müslüman Oğuzların Türkmen boyundandır.

Bu bilgiler ışığında anlaşılıyor ki, Mustafa Kemal Atatürk saf bir Türk insanıdır. Böylece, Atatürk düşmanlarının onun Türk olmadığına yönelik şuursuz çabaları bir kez daha boşa çıkmaktadır.



Mayıs 22, 2007, 05:48:36 ös
Yanıtla #1
  • Mason
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 1235
  • Cinsiyet: Bay

Kesinlikle doğru bir önerme,

Ancak benim şahsi görüşüm insanların Türk' lüğünü Mustafa Kemal ATATÜRK' ün Türklük tanımı dahilinde irdelemek lazım, ne diyordu Gazi? ;

"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye Halkına Türk denir."

Zannımca bu cümle, insanları kanlarına göre sınıflandıranlara verilebilecek en güzel cevaplardan biridir.
Tempus fugit...


Mayıs 22, 2007, 06:23:41 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Ancak sayın Omnia Tempus Alit, belirtmem gerekir ki: Zenta, Plevne, Çanakkale, Sakarya, Dumlupınar gibi binlerce savaşta şehit ve gazi olanların Paşasına kadar subayları dahil yüzde doksan sekizi etnik olarak Türk'tü.

Demek ki Türk soyundan gelenler, Türk Milleti için böyle mücadele etmeye % 98 daha yatkındır. Arada kalan yüzde ikilik Çerkez, Cezayirli, Boşnak kardeşlerimizle, az bir kısmı gönülden, çoğu zoraki olarak şehit düşmüş ya da yararlılıklar gösterip gazi olmuş Arap, Yahudi, Alman, Rum ve sair kahramanlarımızı da saygı ve de rahmetle anıyoruz...

İyi niyetiniz karşısında saygılarımı sunarım...

Not:

Şu ya da bu oranda Türk soyundan gelen veya Türk'üm diyen veya Türk Milleti'ndenim diyen kişi ve soyu, Türk Milleti'nin ferdidir, Türk'tür; derdi olan mozaiktir, zamanı gelir ayrılır başka bir zemine yapışır; ve zamanı geldiğinde de diğer bir zemine yapışır, Türk Milleti var oldukça döngü sürer gider...

Demek istediğim: Ben Kürt'üm hak isterim, ben Rum'um İstanbul'da özerklik isterim diyenler asla ve kat'a Türk değil, azınlıktır. Yerleri de Lozan'da bellidir. Müslim gayrimüslim tartışması açılmasın; zira Lozan çoktan delindi ve ayaklar altına alındı... Artık Türklükle derdi olan Müslüman etnikler de kendi zorlamaları ile azınlık kapsamına bedenlerinin çoğunu soktular.

Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlar Türklerdir. Ve onlara Türk denir. Türkiye Cumhuriyeti ile derdi olanın da Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ile alakası yoktur. Onlara da azınlık denir.

Not2:

Sayın Omnia, iyi niyetiniz açıktır, ama söyleviniz artık demodedir. Atatürk vatanımızdaki bütün insanları Türk Ulusu'na entegre edebilmek için bu sağlam laflarını söylemiştir; ancak Türk Milleti'nin varlığı için asıl güvendiği kaynak Türk soyudur ve bu doğrultuda binlerce söylevi vardır. Bilmek gerekir ki Atatürk kaypak bir Sosyaldemokrat ya da liberal değil, milliyetçi bir devrimciydi/inkılapçıydı/reformcuydu; ya'ni canını ortaya koyarak var olanı alt üst edip, eldeki malzemeye en doğru şekli veren kişiydi.

Not3:

Ali Rıza Efendi'nin kütüğü Sakarya'ya kayıtlıdır.
« Son Düzenleme: Mayıs 22, 2007, 06:28:40 ös Gönderen: ElmasMehmet »


Mayıs 22, 2007, 07:00:09 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1091
  • Cinsiyet: Bay

Elmas Mehmet e katılıyorum.
''Kızıl elmada buluşalım''


Haziran 01, 2007, 10:01:29 ös
Yanıtla #4
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 566
  • Cinsiyet: Bay
    • Yok site mite...

Sevgili Atam!

Sana bu hitabeyi 33 yaşına girmiş,

Gelecek güzel günlerden çoktan umut kesmiş,

Temel eğitimini tamamlamış,
Ve ancak şimdilerde seni tanıyabilmeye başlayan,
Türk istikbalinin evlatlarından biri olarak yazıyorum.

Seni ilk gördüğüm günü dün gibi hatırlarım.
İlkokul birdim. Miniciktim. Elimde beslenme çantam, önlüğümün cebinde annemin sevgisi, sınıfımda bilim öğrenecektim.

Karatahtanın dört parmak üzerine ortalanmış çerçevenin içinden bana bakıyordun.

Bakışların keskindi. ABC'den sonra ilk öğrendiğimdin; Gazi Mustafa Kemal'din.

Çocuktum...
Bana, bize, tüm dünya çocuklarına bayram armağan etmiştin. Armağanını, uygun adım sol-sağ-sol , sol-sağ-sol
Kutladık...
Kaçımızın ayağı su toplamıştı, kaçımız bayılmıştık...
Biz bayramlarda ağlayan çocuklardık.

( Ne zaman salıncakta sallanan fotografını görsem, geçen 23 Nisan'lara
yanarım.)

Ortaokul ve lisede hep seni anlattılar bana...
Dünyaya ancak yüz yılda bir gelen dahiydin... Şahin bakışların vardı, hürriyete aşıktın... En azılı düşmanlarına karşı bile merhametliydin, Ama savaş meydanlarında karşında kimse
duramazdı. Aslandın, kaplandın, kartaldın, panterdin...
Özgür geleceklere açılan pencereydin.

Sözün özü benim sevgili atam;
Kodumu oturtan milli eğiticiler böyle
anlatmışlardı.
Beni milli bir şekilde eğitenler,
Failatün, failatün, failatün, failün ölçü
sistemini,
Niagara Şelalesi'nin yükseklik ve debisini,

Yes, it is a pensil demesini,

Deli İbrahim'in küpesini,
Bir bir kafama yerleştirdiler de;
Bana senin insan yönünü
anlatmadılar.

Sigara tiryakisi olduğunu, Raki içtiğini,
Aşık olduğunu, Evlendiğini, Boşandığını,
Kim bilir kaç geceler

Savaş meydanlarında cesetlere bakıp,
Için için ağladığını,

Özlemlerini, hasretlerini,
Geleceği kazanmaya dair fikirlerini,
Anlatmadılar.

Bana, bize, tüm dünya gençlerine
Bayram armağan etmiştin.
Armağanını, uygun adım

sol-sağ-sol
sol-sağ-sol
Kutladık...

Kaçımızın ayağı su toplamıştı.
Kaçımız kıçına yediği sopa yüzünden altına
işemişti.
Biz bayramlarda bunalan gençlerdik.

( Ne zaman baloda smokinli fotoğrafını görsem,
geçen
19
Mayıs'lara
yanarım.)

Bir yandan;
Heykellerini
diktik,
Dağa-taşa silüetlerini çizdik,
Her kitaba, her yazıya
Mutlaka senden alıntılar yerleştirdik.


Bir yandan;
Her işin kolayına kaçtık,
Ticarette kazık attık,
Üretim yerine kopyaladık,
Bilimadamlarını sindirdik,
Aydınları
yargıladık,
Yoktan yere nice vatan hainleri ürettik,

Çoktan yere nice amaçsız gençler yetistirdik.

Zeki, çevik ve aynı zamanda düzenciydik.

Eğitimi siyasete kurban verdik,
Ekonomiyi siyasete kurban verdik,
Aydınlık olması gereken gelecekleri
Siyasete kurban verdik.

Varlığımız siyasi emellere armağan oldu...

Benim biricik Atam;

Biz Demokles'in kılıcını sapından değil
Keskin yanından tutmayı marifet bildik.

Sözün özü sevgili Atam
Senin ruhunu gıdım gıdım içtik,
Tükettik...
Tükettik...

Tükettik...



Dedemden babama, babamdan bana
Politikacı tabiriyle "enkaz devralmış"
bulunmaktayız.
Bu gidişle biz, çocuklarımıza devredecek
Enkaz bile bulamayacağız...

Türk'tük, doğruyduk, çalışkanlığımız şüpheli;
Birinci vazifemiz; Türk istiklalini ve Türk

Cumhuriyeti'ni

Ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek,
Ülkümüz; Yükselmek, ileri gitmekti...
Uzun bir yoldu...
Yorucu ve yıpratıcıydı...
Adidas'larımız eskidi,
McDonalds'ta mola verdik.

Belki de "Bir Türk dünyaya bedeldir" deyişini
Biz "Her Türk dünyaya
bedeldir"

anladığımız için
emanetini, 1 milyon beş yüz seksen bin kat
küçültmeyi becerdik...

Verdiğin en önemli görev:
Bu ahval ve şeriat içinde dahi vazifem
Türk istiklalini ve cumhuriyetini
İlelebet muhafaza ve müdafaa etmektir, bilirim.

Muhtaç olduğum kudretin,
Sana güvenimde mevcut
olduğunu belirtir,
ellerinden hasretle öperim.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlari sevmiyorum.


Haziran 02, 2007, 07:00:24 ös
Yanıtla #5



Aralık 28, 2008, 06:52:45 ös
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

 Butun dunya Ataturk'e hayranlik duduklarini soylerken ve onun Turk ulusu icin yaptigina gipta ederken;
Bizim ulusumuzda Ataturk'edusmanlik duyanlarin vesaldirilarinin olmasi,pek cok insan gibi icimi sizlatiyor.
  Diyorumki bu insanlar nasil bu kadar dogruluktan uzak sagduyusuz olabiliyorlar


Ekim 06, 2009, 06:30:06 ös
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

Neden Atatürk'ün hangi soydan geldiği önemseniyor anlamadım, önemli olan sadece bu ülkeye yüce hizmetlerde bulunmuş olması değil mi.

Kendisi de buna benzer bir şekilde şu sözleriyle özetlemiştir bu durumu;

"'Benim için de bazı kimseler -Selanik'te doğduğumdan- Yahudi olduğumu söylemek istiyorlar. Şunu unutmamak lazımdır ki; Napoleon da Korsikalı bir İtalyandı. Ama Fransız olarak öldü ve tarihe Fransız olarak geçti. İnsanların içinde bulundukları cemiyete çalışmaları lazımdır."


Saygılarımla...


Ekim 06, 2009, 09:58:38 ös
Yanıtla #8
  • Ziyaretçi

Tarihsel bilgi olarak, toplumlara iz bırakmış şahsiyetlerin soyağacının bilinmesi ve araştırılması gerekli diye düşünüyorum, ancak bunu ırksal yahut başka bir gerekçeye bağlamak çok doğru ve aristokratik bir yaklaşım değil bence. Zira Atatürk veya başkası, toplum kutuplara ayrıldığı zamanlarda illaki spekülasyonlar yapılacaktır.... Aynen gözönündeki kimi insana sırf bir mecliste farklı gruplarla resmi var diye olmadık yakıştırmalar yapılması gibi....

saygılar


Mart 05, 2012, 11:04:32 ös
Yanıtla #9
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3234
  • Cinsiyet: Bay

Sayın univers  anlamaman normal çünkü; toplumda ET yenmediği için Beyin denen olgu tam işlemiyor o yüzden Altın çakıl görülür. Saygılar... ::)
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
6311 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 16, 2007, 08:55:00 ös
Gönderen: shemuel
203 Yanıt
135663 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 05, 2020, 01:56:51 ös
Gönderen: baran21
0 Yanıt
3365 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 09, 2009, 04:42:42 ös
Gönderen: karahan
3 Yanıt
11700 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 12, 2012, 02:16:15 ös
Gönderen: Tij
7 Yanıt
23002 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 06, 2017, 03:33:02 ös
Gönderen: eskihalicli
0 Yanıt
2543 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 06, 2012, 08:32:09 ös
Gönderen: Tij
5 Yanıt
5188 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 31, 2012, 11:18:22 öö
Gönderen: Waldow
32 Yanıt
11484 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 23, 2012, 05:11:32 ös
Gönderen: yazbenide
0 Yanıt
2472 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 13, 2012, 09:14:57 ös
Gönderen: Tij
1 Yanıt
3454 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 05, 2013, 11:08:24 ös
Gönderen: NOSAM33