Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: İyi insan olmak ve masonluk  (Okunma sayısı 16182 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 03, 2011, 12:58:39 öö
  • Ziyaretçi

Dünya üzerindeki herşey tek ve bir tanrının zuhurüdür buna göre tanrı nasıl dünyayı yarattıysa aynı şekilde yer yüzünde kötülüğün var olmasına da sebep olmuştur. Şayet tanrı sonsuz birlik olarak tariflenen bir töz ise tanrı sonsuzluktur.Masonlar semavi dinlere inanıyorlarsa tanrının sonsuzluğu üzerinde doğmatik sebeplerden ötürü tartışamaz tanrının birliğini ve sonsuzluğunu kabul etmelidirler. Buna göre tanrının sonsuzluk kavramı onu aynı zamanda tüm maddi ve madde dışı varlıkları kapsaması durmunu taşımaktadır. Bu nedenle tanrı kavramsal olarak tüm iyilikleri ve kötülükleri yani herşeyi içinde barındırır. Masonlar iyi insan olmayı hedefliyorlarsa kötülüğü de kendilerinden dışarda tutmak istiyorlarsa tanrısal tözün bir kısmını red etmekte gibi gözükmektedirler.

Masonik kavramlar bu dilammayı aşmak için nasıl bir çözüm ortaya koymaktadır? Semavi dinlerin tanrısını kozmik evrenin dışında kabul ederek ona evrenin mimarı diyerek tanrının sonsuzluğu kavramını deforme ettiklerini düşünürler mi?


Ekim 05, 2011, 11:43:17 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Öncelikle merhaba,

Kötülüğün ortaya çıkışı hakkındaki sorguyu yanlış yaptığını düşünüyorum.

Öncelikle insan ırkı özgür irade ile ortaya çıkmıştır. Bizi hayvanlardan ayıran belli şeylerin başında algıladığımız veriler aracılığıyla yeni düşüncelere ulaşabilmek gelir. Fakat bu ayrıcalığımızı, zamanımızı belli döngülerle harcayarak yok edersek, yaratıcılığımızı ve yenilikçiliğimizi yok etmiş oluruz.

Bana göre kötülük, tanrının verdiği özgür iradeyi kutsal idealler uğruna kullanmamaktan doğar. Bunun sebebi özgür iradeyi bilgi edinmek için kullanmak, ama yetersiz kullanmaktır. Belli bir aydınlanma seviyesine gelmeden etki-tepki ye maruz kalarak, egoist veya psikolojik takıntılar uğrunda davranış geliştirmek, kötülük yapmak olarak geçmeli bence. GERÇEK KİMLİĞİNİ keşfedememiş insanlar 90% dan fazla bir çoğunluktalar. Gerçek kimlikten kastettiğim şey şudur; sen isminle varolmazsın, varlığınla varolursun. Varlığın da belli bir ruhani sistemin parçasıdır, hükumetin parçası değildir. Seni insan olarak sen yapan bütün değerler, tanrıdan farklı otoriteler tarafından hükmedildiği takdirde, yoksundur veya ruhunu satmışsındır.

Buna rağmen kötülük yine de kişiye göre değişken. Hangi bakış açısına göre neye göre kötü? Ben bakış açımı her zaman tanrısal olana göre koyuyorum, ve varsayımımı da burdan yapıyorum. İllegal-legal kavramları, toplumun beklentileri ve sosyallik, ahlak gibi kavramları reddederek büyük bir keşfe çıktım uzun süre. Kendimi ateist zannederdim, fakat içten içe farketmeden kutsal olana doğru ilerlediğimi düşünmeye başladım. İç dünyamı keşfettim. Doğayı keşfettim. Öyle bir noktaya geldim ki "müslümanım" diyen insanların farkında olmadan sahtekarlık yaptıklarını düşünmeye başladım. Önemli olan kelime değil ki ? Önemli olan o kelimenin sembolize etmeye çalıştığı değer. Önemli olan, hiç bişey söylenmediği halde o hissi içinizde taşıyabilmeniz. Gelip geçici olmayan bişeyin parçası olduğunuzu farketmek ve hayatınızı buna göre şekillendirmek.

Yani kötü olan tanrıyı tanımamaktan gelir, sevecen bi insan olamamaktan gelir. Hayata öyle bi geliyoruz ki, okyanusun ortasında kayıkla doğmuş gibiyiz. Kimisi bulduğu ilk kara parçasına saplanıp kalıyo, kimisi de keşfetmeye devam edip keşfettiklerini tartışmak yerine, bilen insanlarla beraber o "en büyük ve güzel olan" kara parçasına insanları toplamaya çalışıyor.


Farkında olmadan cehennemin suyunu taşıyor insanlar.

Kötüyü tanrı yaratmadı. Tanrı (veya doğa ana/evrimsel mekanizmalar da diyebiliriz) insanı kötü ve iyiyi görebilecek kapasitede yarattı.

« Son Düzenleme: Ekim 05, 2011, 11:45:58 ös Gönderen: sahasrara »


Ekim 05, 2011, 11:56:45 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Kötüyü tanrı yaratmadıysa ne yaratmıştır. Tanrı herşeyi yaratan değil midir?


Ekim 06, 2011, 12:04:11 öö
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Eğer tanrı herşeyse, tanrı aynı zamanda da "biz"i kapsıyor.

Eğer tanrı bizi de kapsıyorsa, tanrının belli bir bölümünü biz rol alarak canlandırıyoruz gibi de bakabiliriz ?


Bu yüzden sahip olduğumuz özgür irade ile bu hayatta yaptıklarımız sonsuzlukta yankılanır. Kimisi vergisini ödemenin mücadelesini verir, kimisi tanrıyı insanlara daha iyi tanıtıcak büyük bir akımı tekrar oluşturmanın üzerine hayatını adar.

Yani evet, tanrı herşeydir ve herşeyin yaratıcısıdır diyorsak, gelecek de tanrının elindedir ve gerçekleşecek olayların hepsi önceden belirlidir. O zaman sormak isteyeceğin soru şu olucak, madem herşey zaten gerçekleşecek, o zaman neden yaşıyoruz - özgür irade yok mudur?

Özgür iradenin tam fonksiyonel olabilmesi için tam özgürlük kavramının tanımını gerçekten anlamamız gerek. Ruhsal ve fiziksel özgürlükten bahsediyorum.

Herşeyi "tanrı" dediğimiz üçüncü tekil şahıs gibi konuştuğumuz bir kelimeye atarsak, bizim rolümüz nedir ki? Biz de tanrının yansımalarıyız, büyük tabloyu oluşturan tanrının parçalarıyız.



Ekim 08, 2011, 03:12:03 ös
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Birkaç gün önce bu başlık altında ilginç bir konu açılmış; bir iki katkıdan sonra ucu bırakılmış, gitmiş.

Neden böyle?

Çünkü forumun katılımcılarından çoğu aslında bu forum konusu olması gerekmeyen konular üzerinde uzun boylu itişip kakışıyor. Bu forumun amaç ve ilgi alanındaki konulara pek az yer kalıyor; gündemden düşüyor.

Bu bir yakınmaydı. Çaresini yöneticiler düşünsün. Biz bu başlıktaki konuya bakalım.

Başlığı açan Sayın abezethibou (ne kadar da zor bir ad, bunu kısaltma olanağı yok mu? Ben kısaca abezet diyeceğim bundan sonra, “Dünya üzerindeki her şey tek ve bir tanrının zuhurüdür.” diye başlamış.

Şimdi böyle başlayınca, bir kural konuyor sanki ille de böyledir diye. Bazı din kitapları öyle diyebilir ama bana, benim inancıma göre hiç de öyle olmayabilir. Şimdi nasıl devam edeceğiz konuya?

Devam edelim.

“Buna göre Tanrı nasıl dünyayı yarattıysa aynı şekilde yeryüzünde kötülüğün var olmasına da sebep olmuştur.” diyor Sayın abezet.

Ben sorayım: Bunu nereden çıkardınız? Elinizdeki ve sizin inancınıza uygun din kitabı öyle diyor diye bunun ille de öyle olması gerekmez. Dünyayı belki de Tanrı yaratmadı. Yer yüzünde kötülüğün var olmasına sebep olmak gibi bir girişimdi bulunduğuna nasıl emin olabiliyorsunuz? Siz de orada mıydınız Tanrı bu işleri yaparken? Ha, “Falanca din kitabında böyle yazıyor.” diyecek olursanız, o başka. Ben de o zaman o din kitabını alırım eleştiri masasının üzerine.

Devam.

“Şayet tanrı sonsuz birlik olarak tariflenen bir töz ise tanrı sonsuzluktur.” diyor Sayın abzet.

Tanrı öyle mi tarifleniyor? Pek bir diyeceğim yok; olabilir, sadece sordum. Ancak bunun ardından “Tanrı sonsuzluktur” denilince, “Sonsuzluk Tanrıdır.” deyişi de mi doğrulanır acaba?

Asıl bomba şimdi geliyor:

“Masonlar semavi dinlere inanıyorlarsa tanrının sonsuzluğu üzerinde doğmatik sebeplerden ötürü tartışamaz tanrının birliğini ve sonsuzluğunu kabul etmelidirler.”

Semavi dinlere inanan herkes bunu böyle mi kabul etmelidir? Kim koymuş bu koşulu?

O soru işin semavi dinlerle ilgili bölümüydü.

Masonlardan kimisi semavi dinlere inanır, kimisi inanmaz. Demek ki bu yargı sadece inananlar üzerinde geçerli.

İnananlara bakalım. Onlar için bir zorunluluk koymuş Sayın abezet. Bunu hangi yetkiyle yaptığını bilemem. Belki kendisi açıklar. Fakat bu zorunluluk dogmatik sebeplerden ötürü ve tartışılmaz olunca Masonluğa sığmaz çünkü MASONLAR DOGMALARA KARŞIDIR.

Korkarım çok sert oldu. Özür dilerim.

Fakat silecek değilim.

Üstelik bu yazının sonrasına sonra devam etmek üzere burada duracağım.

Buraya kadar kimilerinin diyecekleri olacağını sanıyorum.

Bir şeyler demiş olanlardan farklı şeyler diyecek olanlar vardır diye düşünüyorum.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ekim 08, 2011, 03:16:22 ös
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662




Korkarım çok sert oldu. Özür dilerim.




Keske butun sertler -ya da bicak kadar keskinler- sizin kadar olabilse sn ADAM :)

« Son Düzenleme: Ekim 08, 2011, 03:18:28 ös Gönderen: Isis »


Ekim 08, 2011, 04:13:34 ös
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 498
  • Cinsiyet: Bay

 Bir süre önce, bu tartışılan konuyla alakalı başka bir konu hakkında bir dostumla yazışıyorduk. Aşağıda yazdıklarımı yazmıştım kendisine. Bu konuya belki başkaca bir bakış açısı getirebilir.


Ben bir kız  babasıyım... Fakat bu bir sahiplik hali midir?... Sanmam...Minnacık bedeniyle bana ne kadar da muhtaç... Ne yalan ama!...O küçücük elleri, uyurken saatlerce dinlediğim nefes alışı, kapıdan girerken '' babacığım'' diye sarılışı... Eğer ortada bir sahiplik varsa sahip olan odur. Ben büyüğüm , babasıyım onun, istersem herşeyimi verebilirim uğruna ( isterim bunu), hemde hiç karşılık beklemeden. Kızarım bazen, üzülürüm hatta, fakat hep mutlu olsun isterim, gönlünce yaşasın, büyük bir çoşkuyla sürsün hayatı... Bir kere bütün ruhuyla güldüğünü göreyim, ve bu gülüşte benim de bir payım olsun, dünyalar benim olur. Tamam derim herşey olması gerektiği gibi ve her şey yolunda. Öyle , kızım bana itaat etsin, benim sözümden çıkmasın gibi inatlarım yoktur... Kendi inandığını yapsın. Ben nasıl olsa onu uzaktan izler, düştüğü yerden kaldırırım. ''Hatalar'' onundur, fakat elimden geliyorsa da ''çare'' benimdir.
 
 Öyle severim ki kızımı sırf beni üzmemek için bile tabağındaki yemeği bitirir. Yatmadan dişlerini fırçalayıp , zafer kazanmış bir kumandan gibi gösterir bana. Yüzüme doğru kocaman bir '' hoh '' der hatta. Sanki yaptığını kanıtlamak ister. Oysa benim kanıta delile ihtiyacım yoktur. Yapmasını istediğim her şeyi onun niyiliği için istemişimdir. Fakat bir farkla, eğer yapmazsa '' bana göre hava hoş'' değildir. Sonunda o zarar görecekse önlem almalı onu uyarmalıyımdır. Hatta ısrar etmeli ve düzeltmesini sağlamalıyımdır hatalarını.
 
 Benden önce kendisine inaması ve kendisine saygı duymasını öğütlemeli ve öğretmeliyimdir... Karanlık ve kimsenin olmadığı bir oda da bile hapşırırken ağzını kapatması gerektiğini anlatmalıyımdır. O beni öyle sevmeli ve öyle inanmalıdır ki sırf ben üzülmeyeyim diye önce kendine inanmalı ve önce kendini sevmelidir.
 
 Bilmeli ki üzülürse çok üzülürüm. Bilmeliki o yok olursa ben de yok olurum, bilmeli ki güldüğü zaman güler ağladığı zaman ağlarım.
 
 Beni bırakamayacağını anlatmalıyımdır ona... Çünkü biz birizdir... O benim bir parçamdır... İnsan kendini terk edebilir mi?
 
 Ben ona sadece babası olduğumu fakat sahibi olmadığımı anlatmalıyımdır. O önce ''O'' dur sonra benim kızımdır. Bu sebeple bilmelidir; hesabı önce kendine vermelidir. Ben onu uyarırım, fakat engelleyemem.
 
 
 Bilmiyorum ne kadar anlatabildim.
 
 Bana göre Tanrı budur... Aramızdaki ilişki de böyledir.

 
enelsır


Ekim 08, 2011, 07:02:42 ös
Yanıtla #7
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 599
  • Cinsiyet: Bay

Bir süre önce, bu tartışılan konuyla alakalı başka bir konu hakkında bir dostumla yazışıyorduk. Aşağıda yazdıklarımı yazmıştım kendisine. Bu konuya belki başkaca bir bakış açısı getirebilir.


Ben bir kız  babasıyım... Fakat bu bir sahiplik hali midir?... Sanmam...Minnacık bedeniyle bana ne kadar da muhtaç... Ne yalan ama!...O küçücük elleri, uyurken saatlerce dinlediğim nefes alışı, kapıdan girerken '' babacığım'' diye sarılışı... Eğer ortada bir sahiplik varsa sahip olan odur. Ben büyüğüm , babasıyım onun, istersem herşeyimi verebilirim uğruna ( isterim bunu), hemde hiç karşılık beklemeden. Kızarım bazen, üzülürüm hatta, fakat hep mutlu olsun isterim, gönlünce yaşasın, büyük bir çoşkuyla sürsün hayatı... Bir kere bütün ruhuyla güldüğünü göreyim, ve bu gülüşte benim de bir payım olsun, dünyalar benim olur. Tamam derim herşey olması gerektiği gibi ve her şey yolunda. Öyle , kızım bana itaat etsin, benim sözümden çıkmasın gibi inatlarım yoktur... Kendi inandığını yapsın. Ben nasıl olsa onu uzaktan izler, düştüğü yerden kaldırırım. ''Hatalar'' onundur, fakat elimden geliyorsa da ''çare'' benimdir.
 
 Öyle severim ki kızımı sırf beni üzmemek için bile tabağındaki yemeği bitirir. Yatmadan dişlerini fırçalayıp , zafer kazanmış bir kumandan gibi gösterir bana. Yüzüme doğru kocaman bir '' hoh '' der hatta. Sanki yaptığını kanıtlamak ister. Oysa benim kanıta delile ihtiyacım yoktur. Yapmasını istediğim her şeyi onun niyiliği için istemişimdir. Fakat bir farkla, eğer yapmazsa '' bana göre hava hoş'' değildir. Sonunda o zarar görecekse önlem almalı onu uyarmalıyımdır. Hatta ısrar etmeli ve düzeltmesini sağlamalıyımdır hatalarını.
 
 Benden önce kendisine inaması ve kendisine saygı duymasını öğütlemeli ve öğretmeliyimdir... Karanlık ve kimsenin olmadığı bir oda da bile hapşırırken ağzını kapatması gerektiğini anlatmalıyımdır. O beni öyle sevmeli ve öyle inanmalıdır ki sırf ben üzülmeyeyim diye önce kendine inanmalı ve önce kendini sevmelidir.
 
 Bilmeli ki üzülürse çok üzülürüm. Bilmeliki o yok olursa ben de yok olurum, bilmeli ki güldüğü zaman güler ağladığı zaman ağlarım.
 
 Beni bırakamayacağını anlatmalıyımdır ona... Çünkü biz birizdir... O benim bir parçamdır... İnsan kendini terk edebilir mi?
 
 Ben ona sadece babası olduğumu fakat sahibi olmadığımı anlatmalıyımdır. O önce ''O'' dur sonra benim kızımdır. Bu sebeple bilmelidir; hesabı önce kendine vermelidir. Ben onu uyarırım, fakat engelleyemem.
 
 
 Bilmiyorum ne kadar anlatabildim.
 
 Bana göre Tanrı budur... Aramızdaki ilişki de böyledir.


Aman tanrım.!
Ölü Gibi Sessiz...Mezar Gibi Ketum...



חמישים אחוזים חמישים אחוזים בולגרי של יהודים....!!! O:


Ekim 09, 2011, 01:55:22 ös
Yanıtla #8
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Evet... Aman Tanrım!...

Ne şahane bir anlatı değil mi?

Anlayana...

Zaten sorun burada düğümleniyor: Kimisi anladığını sanıyor ama kendi kalıpları içine gömülmüş olduğu ve simgeselliği hiç beceremediği için aslında anlayamıyor bir türlü. Kimisirnin de kendi düşüncesine, kendine inancına pek de uymayan bir anlatıyı anlayabilme yeteneği körelip gitmiş.

Sayın enelsır'ın anlattığını anlayabilmek için Tanrı olabilmek gerek.
 

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ekim 10, 2011, 01:17:05 öö
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Sayın ADAM;

Gerçekten söylemek istediğim şeyi anlamışsınız. Fakat söyleme tarzımı anlamamışsınız. Ben üzerine yemin edilen kitaplardaki yazanlara göre doğmayı ortaya koymak istedim. Birisi çıkıp (Bu mason ise) yok arkadaş biz bunu düşünmüyoruz. Tanrının sonsuzluk kavramını bu şekilde algılamıyoruz, hami-sami monoteist bakış açımıza göre (genel kuraldır biliyorsunuz) bu doğmayı da diğer doğmalar gibi reddedebilirim diyebiliyorsa ne ala.

Şunu söyleyeyim sayın enelsırın yorumladıı tanrı figürü çok babacan, çok şirin. Tanrı gerçekten babacan bir mizaç mıdır? Dişlerimizi gerçekten bizim iyiliğimiz için mi fırçalattırır. Şimdi ben de bir tanrı figürü çizeyim dilerseniz dilim döndüğünce.

Tanrının sesi olan melek televizyonu açıyorum, sarışın çekici olabilecek bir kız karşımıza çıkıyor. Soul-date-sans-greek isimli bir diş macunu kullanıyorum ve çok mutluyum artık sen de kullanırsan soğuk limonata içebilirsin. Hoh dediğinde de azın güzel kokacak diyor. Sonra soğan diyorum (büyük günah) ve işe giderken aracımı servise bıraktığım için minibüse atlıyorum. Ağzım kokuyor içerisinden biri içinden Soul-date-sans-greek kullanmadığım için ağzımın koktuğunu düşünüyor. İşe gidiyorm ve limonata içiyorum. Dişim sızlamıyor fakat minibüste Soul-date-sans-greek ile dişini fırçaladığı için mutlu olan birisi var. Ama ondan daha mutlu olan birisi daha var o da Soul-date firmasının sahibi. Aslında dişimi fırçalamam gerekmiyor zaten 50 yaşında çüreyecekler ve yeterli bir ömür 50 yıl ama mahalle baskısı denen hadise fırçalatıyor. Ya çocuğunun dişini fırçalamasından mutlu olan babaya ne demeli. O kızının iyiliği için dişini fırçalattığını düşünün bir tanrı figürünü kendisine yakıştırmış ama aslında iyilik falan yok boşuna yere mahalle baskısı yapmış kızına.

Ama enelsır'ın tanrı figürü de gerçekten güzel. Hakikatten alkışladım. Sadece emin olamadım.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
Normal Insan Nedir?

Başlatan Hamlet « 1 2 » Insan

18 Yanıt
16409 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 23, 2014, 02:06:07 öö
Gönderen: Sade
37 Yanıt
21401 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 26, 2009, 01:38:00 ös
Gönderen: ceycet
İslam'ın insan sevgisi

Başlatan Daemon « 1 2 3 4 » Islam

38 Yanıt
19614 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 27, 2008, 03:22:41 ös
Gönderen: shemuel
1 Yanıt
4671 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 16, 2008, 10:02:13 ös
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
4516 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 19, 2009, 12:57:26 öö
Gönderen: popperist
2 Yanıt
4302 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 12, 2010, 07:53:07 ös
Gönderen: sistemci74
3 Yanıt
7505 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 06, 2019, 12:51:58 ös
Gönderen: burakc
0 Yanıt
2903 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 27, 2011, 02:17:18 ös
Gönderen: karahan
3 Yanıt
4251 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 02, 2012, 11:20:58 ös
Gönderen: Alşah
6 Yanıt
4155 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 07, 2014, 03:50:35 öö
Gönderen: propulsion