Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Travmatik yeni nesiller yetiştirilir  (Okunma sayısı 4052 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 30, 2012, 06:48:02 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

10 Eylül'de ilköğretim okullarının 1. sınıflarının öğretime başlamasıyla eğitim tarihimizin en travmatik tecrübesini de edineceğiz.
4+4+4  eğitim modelinin fiiliyata geçmesiyle birlikte 66-84 aylık çocuklar, bir arada 40 kişiden fazla sınıflara doluşturularak fiziksel alt yapısı 5.5 yaşa uygun olmayan okullarda, 'eti senin kemiği benim' temennileriyle Milli Eğitim müfredatına teslim edilecekler.
Pedagojik olarak okul öncesi eğitime devam etmesi gereken 5.5 yaşındaki miniklerle aynı sınıfta kendilerinden iki yaş büyük 84 aylık çocukların arasındaki motor, zihinsel, duygusal gelişim farklılığını kapatmak da 40 dakikalık derslerde 'ücretli' öğretmene düşecek.
Ya da özür grubu atamalarıyla mağdur edilmiş eşinden çocuklarından ayrı, iki ayrı ve uzak ilde kira veren ev geçindiren moral çökkünü, parçalanmış aileleriyle sınıf öğretmenleri 1. sınıflardaki bu sarsıcı gelişim uçurumunu dikkate alarak eğitim yapacak.
Çünkü Milli Eğitim Bakanlığı 40 bin öğretmenin atamasını tam da 10 Eylül'de yapacak.
Anaokuluna gitmeden doğrudan ilköğretime başlayacak 5.5  yaşındaki çocukların daha gelişmemiş zihinsel ve sosyal becerileriyle iki yaş büyüklerle aynı sınıfta eğitim almaları muhakkak ki Milli Eğitim eliyle bu defa 'travmatik kuşakların' yetişmesine neden olacak.
Dünyada 40'tan fazla ülkede ilköğretim 7 yaşında başlarken uzun yıllardır dünyada 'en gelişmiş ve nitelikli eğitimi veren' Finlandiya'da da çocuklar 7 yaşında yani bilimsel olarak 'fiziksel ve psikolojik yetkinlik' kazanınca okula başlıyorlar.
Bu arada ekleyelim; Finlandiya'nın nitelikli eğitiminin ardında özel okul, dershane piyasası ya da tablet teknolojisi değil 'yetkin ve idealist' öğretmenleri duruyor...
Zaten dünyada matematik ve fen bilimlerinden geçilemez Finli öğrencilerin ders kitapları neredeyse yok. Yabancı dil eğitimine 3. sınıfta başlıyorlar ve öğrencileri ölçen başarı cetveli yok yani başarı ölçmüyorlar ve ülkedeki en saygın meslek öğretmenlik...   
Türkiye ise öğretmenlerini sokaklarda bekletip, kopyalı KPSS'lerde telef edip, atamalarını ulufe gibi dağıtırken, pek düşkün olduğumuz bilişim çağı da bize hala eğitim = öğretmendir diyordu. Ama küresel eğitim politikalarını harfiyen uygulayan Türkiye, 'eğitimin kamusal bir hak' olmaktan çıkartılması sürecini yeniden şekilleyerek bu defa 4+4+4 ile 'sözde' zorunlu, 'imajda' dindar, 'özünde ise' hiper kapitalist eğitim sistemini Milli Eğitim Reformu adıyla yürürlüğe geçiriyordu.
Bu arada 1. sınıfa kaydedilen 66-84 aylık 2 milyon 313 bin çocuğa aynı sınıfta bir arada nasıl bir eğitim verileceği, nasıl bir pedagojik bir yöntem izleneceği ya da böyle bir yöntem var mı bugüne kadar bilen çıkmadı.
Ritmik seken, ayakkabısını bağlayan ama okuldaki lavaboya erişemeyen, kendisinden 6 yaş büyük üst sınflarla ortak tuvalet paylaşacağı öngörülen, öz bakımını ve tuvalet temizliğini yapacağını umduğumuz çocuklarımızı 1. sınıf diye okula başlatarak kitlesel eğitim devrimi yaptığımıza inanabiliriz.
Kapatılan etüt okulları, engellilerin elinden alınıp İmam Hatip'e dönüşen devlet okullarımız, sabah karanlığı 07.30  ve akşam karanlığı 19.00'da açık ikili eğitim yapan okullarımızla, yılda 2.5 milyon çocuk okula başlarken kim bilir kaç kuşak yaratılacaktı 2023'e dek?
Elbette 5 yaşında okula başlayanın 8 yaşında sıkı bir dershane müşterisi olacağını, dershaneye gidemeyen dar gelirli ailelerin çocuklarının da 9 yaşında oto ve imalat sanayiine yönleneceğini ve hayatın 'çocukluk evresinden' otoriter devlet ideolojisiyle nasıl 'yorgun ve erken büyütülmüş çocuğumsu kalabalıklara' evrildiğini göreceğiz.
5.5 yaşındaki çocuğunu okula göndermek istemeyen veliler ise devlet hastanelerinden çocuklarına 'yaşıtlarından geridir' diye yazan raporlar alma peşinde. Yine devlet vatandaşı hileli rapor için hastanelere yollarken minikler de 5.5 yaşında devlet kayıtlarına 'mental gerilikle' sicillenmiş olacak...
Anlaşılan birkaç kuşak da 5.5 yaşında okula başlayarak ya da başlamayarak  her halükarda 'travmatize bir sürecin' mağdurları olarak yetiştirilecek...
 
Akşam
Nihal Kemaloğlu


Ağustos 30, 2012, 07:15:04 ös
Yanıtla #1

Ne desem ki! Daha altına yapan çocukların tahta sıralarda ezberi eğitimle, vasıfsız öğretmenlerle, sıkışık sınıflarda, akıldan yoksun ortamlarda "eğitim göreceklerini sanmalarına" mı üzüleyim? O minicik akılların, hurafelerle doldurulacağına mı? Ah! Memleketim! Dinliyorum Cem Karaca'nın seslendirdiği, dizeleri Nazım Hikmet'e ait olan şiiri. Memleketim! Ah memleketim!

Biz nerede hata yaptık? İnsanın her şeyi sil süpür Tanrım diyesi geliyor. Al, götür bizi! Ya bizi götür, ya onları! Biz cenneti, yeryüzünün cennetini istiyoruz. Kimler, niçin düşman bize? Cennetimize?

Anlayamıyorum. Üzülüyorum. Çok üzülüyorum.
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Ağustos 30, 2012, 09:45:21 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

İnternet çağında eski kafayla devam etmek bence hem devletin sırtına hem de ailelerin sırtına gereksiz yük yüklüyor. Açık öğretim tüm branşlarda arttırılmalı, ana okulu, ilkokul, lise, üniversite ve üstü eğitim internetten online dizi izler gibi dersler uzmanların hazırladığı videolarla eğitim verilebilir. Her sınıf ve branşa özel ders geçme sınavları da ÖSYM yordamıyla açık öğretim fakültesinin hali hazırda yaptığı sınavlar gibi yapılabilir. Bu şekilde öğretmen maaşı, okul giderleri olmaz, aileler çocuklarını kendi evlerinde ellerinde güvende olur, uyuşturucu ticareti, erken yaşta sigaraya başlama, çocukların çocuklarca veya öğretmenlerce cinsel ve fiziksel-psikolojik şiddet tacizi, yetişkinlerin siyasi gruplarca sömürülmesi vb. pek çok şeyden korunabilir.

Öğretmenler de freelance olarak özel ders vererek para kazanabilirler. Ya da örgün öğretim tamamen iptal edilerek evde özel dersten daha uygun fiyat olacağı için internetten öğretime yatkın olmayan çocukların dershaneler yordamıyla profesyonel destek almaları sağlanabilir. Bu şekilde öğretmenler özel sektörde daha iyi maaş alabilir. Devlet okullarına hali hazırda ders veren yetersiz kişiler özel sektörde barınma şansı olmaığı için eğitmen kalitesi artmış olur. Devletin MEB nın sırtından milyarlarca dolar yük kalkar. Bu parayı devlet kendine sanaayi kuruluşları kurarak vb. değerlendirebilir.

Saygılarımla.


Ağustos 30, 2012, 09:58:39 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3234
  • Cinsiyet: Bay

Her Toplum layık olduğu yönetim şekliyle YÖNETİLİR ; Ne yazıkki benim gibi tabiri caizse Od.n  ; ne olduğunu sistemin yeni anladı ...


Not: ....................................... YAZIKLAR OLSUN

Saygılar
« Son Düzenleme: Ağustos 30, 2012, 10:01:30 ös Gönderen: NOSAM33 »
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Ağustos 31, 2012, 11:44:39 öö
Yanıtla #4

Sayın Masor1976, eğitim bir devletin sırtına yüktür. Yük olmalıdır. Bir eğitim kalmıştı, özelleştirilmedik... Onu da istediniz ya! Bakınız: Türkiye'de ODTÜ PDR kaçla alıyor? Peki herhangi bir paralı(burssuz) PDR? Sonunda ikisi de aynı işi yapacak değil mi? KPSS'den atanıp gidecekler... Sorarım size: eğitimde eşitlik nerede? Onu da özelleştirirseniz, bas parayı dön köşeyi mantığı yerleşmez mi? Parası olan en iyi okullarda okusun, gerisi sürünsün mü?

Eğitimi özelleştirmekte nedir? Allahınız aşkınıza! Benim söylediklerim mi internet çağındaki eski kafa!

Bu fikriniz sadece yanlış değil tehlikeli ve çok tehlikeli...

Bana başka ülke örnek vermeyiniz. Türkiye gibi ekonomik gelir dağılımının dengesiz olduğu bir ülkede, eğitim özelleştirilmesinden bahsediyoruz. Olmamalı. Olanlar da kaldırıp atılmalı!

Sonra öğretmen maaşı devlete yük oluyormuş. Öğretmenleri özele kanalize etmek gerekmiş. Sorması ayıptır, bu devlet ne iş yapar? Yıkalım gitsin o zaman. Her şey özel olacaksa, devlete gerek kalmaz ki. Özel mahkeme, özel okul, özel öğretmen, özel sanayi ve sonunda özel devlet.

Sonra... Açıköğretim tarzı eğitim isteyenler. Sorması ayıptır, sizin eğitim anlayışınız oturduğunuz yerden bilgi edinmekten mi ibaret? Eğitim dediğiniz bu mudur? Birileri, birilerini eve kapatmak istiyor. Niçin? Çünkü görmemiş, bilmemiş, toplumdan kopuk, akıldan yoksun bir nesil yetiştirilmek isteniyor... Bu Açıköğretim mantığı, olsa olsa o fikrin kuklasıdır.

Anlamadığım, birileri hangi niyetle o fikirlerin savunuculuğunu yapıyor. Anlamıyorum! İşte bu mantığa üzülüyorum.

Saygılarımla.
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Ağustos 31, 2012, 12:36:31 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Sayın Peacewings,  eğer günümüz teknolojisi olmasaydı dediğiniz sistemleri veya hala uygulanagelen okula git öğretmeni  tahdada dinle alabildiğin kadarıyla kağıda not al vb. klasik yöntemleri yeterli görmek zorunda kalabilirdim. Fakat gerek yazılım gerekse donanım teknolojisinin eğitimde kullanılabilecek olağan üstü yetenekleri var. Kağıda mektup yazmak sms, e-mail, msn gibi görüntülü konuşma programları vb. teknolojiler nedeniyle ne kadar ihtiyaç dışı hale geldiyse standart okul-öğretmen de o kadar gereksiz ve daha az faydalı hale gelmiştir.

Spastik, öğrenme özürlü öğrenciler için özel öğretmen tutulabilir veya bunlara özel eğitim kurumları devlet çatısı altında veya özel dershaneler yordamıyla yürütülebilir. Fakat zeki insanları özürlü muamelesine tabi tutmak ve hayatlarının baharını sıralarda oturup omurgalarının yamulmasına göz yummak bana insanları zorla hapishaneye tıkmaktan farksız geliyor. Okulların özellikle yetişkinlik öncesi yaşattığı dayak, taciz, sigara ve uyuşturucuyla tanışma vb. olumsuz etkileri de cabası. Benim gözlemleyebildiğim karaıyla devlet okulları aynen askerlik kurumu gibi psikomanyaklar tarafından idare ediliyor. Devlet okulları ve üniversiteleri yine olsun fakat sanal okullar olsun. Öğrenci gerekli dersleri özel hazırlanmış videolardan izlesin, anlamadı tekrar izlesin, takıldığı noktaları o dersle alakalı forumlarda tartışıp diğer öğrencilerden yardım alabilir sosyalleşebilirler.

Ne olur neticede öğrenci kendine sosyal yaşamında kullanabileceği olağan üstü miktarda vakit yaratmış olur. Becerisine ve arzusuna göre yabancı dil kursları, resim kursları, spor aktiviteleri vb. yapabileceği gibi arzu ederse iş yaşamına da katılabilirler. Bu şekilde yollarda araç trafiği azalır, devletin öğretmen masrafı azalır, aileler çocuklarını okula yollayınca yaşadıkları nasıl bir ortamda oldukları hakkında telaşa girmezler vb. çoğaltılabilir.

Benim gözlemleyebildiğim kadarıyla açıköğretim fakültesi okuyanlar iş yaşamına 4 sene önce atıldığı için örgün öğretim mezunlarından daha başarılı oluyorlar. Normal bir üniversite mezunu ile açık öğretim mezunu arasında diplomayı aldıkları an ortalama 3 yıl iş deneyimi ve iş dünyasında çevre edinme farkı oluyor.

Osmanlı imparatorluğunun matbaayı hattatlar işsiz kalmasın diye kullanmaması gibi bir şey oluyor bu tarz teknolojileri kullanmamak ve standar okullarla öğretmenler işsiz kalmasın, öğrencilerin beynini sadece biz yıkayabilelim başka rüzgarlardan etkilenmesin filan muhabbetine doğru gidiyor.

Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Ağustos 31, 2012, 12:52:14 ös Gönderen: Masor1976 »


Ağustos 31, 2012, 02:39:40 ös
Yanıtla #6

Avustralya gibi eğitim kalitesi çok iyi olan ülkelerde, eğitim ev ortamına benzer yerlerde yapılır. Okulların güzel bahçeleri vardır. Okulların mutfakları vardır. Sanat atölyeleri vardır. Teknolojiden faydalanılır. Ama evde otur, eğitim yap mantığı yoktur.

Teknoloji, evde oturup hocayı internetten izlemek demek değildir. Okullar şöyle olmuş, böyle olmuş. Bunlar bazı yobaz zihniyetlerin oyunları. Onların derdini ben biliyorum. Kapanacaksın evine, herkesten uzakta, aptal kutusunun karşısında, satılmış medyanın haberleriyle, çeşitli fikirlerden uzakta, araç/gereçten yoksun...

Eğitimi özelleştirecekmişiz. Özelleştirin bakalım! Zaten bakanların çocukları Fransız okullarında okuyor. Siz de İmam Hatip'e gönderirsiniz. Yahut kır dizini evde otur mantığıyla... Eğitimmiş. Öyle eğitim olmaz!

Açıköğretimliler iş hayatına daha erken atılıyormuş. Görüyoruz. Akıldan ve fikirden yoksun bir neslin nasıl ortaya çıktığını görüyoruz. İşte böyle! Üniversite farklı ortamdır. İşbirliğinin olduğu, arkadaşlığın olduğu, muhabbetin olduğu, sevginin olduğu, doğanın olduğu, kendince güzellikleri olduğu yerdir. Kır dizini evde eğitim gör. İçine edeyim öyle eğitimin.

Kusura bakmayın Sayın Masor1976. Ben evden eğitime karşıyım. Ben evden eğitim isteyenlerin, niye istediklerini çok iyi biliyorum. Ben yobazlığın maşalığını yapamam. Savuracaksın saçını, takacaksın küpeni, alacaksın kitabını, gideceksin üniversitene. Dans etmeyi, gitar çalmayı, giyinmeyi, kuşanmayı öğreneceksin orada. Evde, köylü kalmayacaksın. Ot gelip ot gitmeyeceksin. Birilerinin işine gelmez elbet!

Ahlak bekçilerinin işine gelmez elbet! Ama şunu o kafalarına soksunlar. Türkiye asla ama asla İran olmayacak. Biz daha ölmedik. Buradayız!

Belki siz bunları iyi niyetle istiyorsunuz. O halde ötesini yahut art niyetleri göremiyorsunuz demektir. Görebilmeniz dileğiyle.

Saygılarımla.
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Ağustos 31, 2012, 03:09:31 ös
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

Ben imam hatip liselerine ve dini eğitim kurumlarına karşıyım. Özellikle de Kuran Kurslarına. Kuran ayetlerini korumak amacıyla insanlar hafızalarında tutarak hafız olmuş olabilirler eskiden fakat günümüzde buna gerek yoktur.. Çocukken dayak atarak Kuran ezberletilen çocukların büyüdüklerinde neye dönüştüklerini gördüm. Psikopatlaşmış kişilikler genelde hafızlar.

Din eğitiminin 18+ olması hatta üniversite mezunu sonrası olması lazım. Yani müzisyenlik gibi sadece o konulara merak duyan insanların din eğitimi alabileceği bölümler olabilir.

Benzer şekilde Kemalist ve laik rejimin dincilerden aşağı kalır yanı yoktur. Bırakın insanlar 20 li yaşlardan sonra siyasi ve tarihi konuları irdelesin. Bırakın insanlar çocukluklarını, ergenliklerini özgür olarak yaşasınlar. Daha sonra siyaset ilgisini çeken o konuda uzmanlaşsın. Her kezi çocukken kemalist, şeriatçı vb. olmaya zorlamayın. Her iki tarafında zorlamalarına maruz kalan bir birey olduğum için her iki tarafa da tiksintim var ister istemez.

Saygılarımla.


Ağustos 31, 2012, 03:17:56 ös
Yanıtla #8
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Beyin emeğinin sömürülmesine, Osmanlı döneminde kullanılan dilde “intihal” adını veriyorlardı. Türk Dil Kurumu, “intihal” e Türkçe karışlık buldu, “çalıntı” diyor.

İlginç rastlantı!

12 gün önce bir haber vardı.

“İntihal” eylemini çağrıştırıyordu.

THY’nin Genel Müdürü Temel Kotil, adı “Enderun Çocuk Üniversitesi” konulmuş bir eğitim kurumunun öğrencileri ile yöneticisi Ayşe Dağlar isimli hanımı makamında kabul etmiş, “iyi yönetici olmanın sırlarını” anlatmıştı. “Enderun Çocuk Üniversitesi” nin yöneticisi Ayşe Dağlar da, THY Genel Müdürü Temel Kotil’e, 5-6-7 yaş grubunda çocukların alındığı Enderun Üniversitesi’nde Osmanlı’daki “Lala Sistemi”nin esas alındığı bilgisini veriyordu. Bu bilgiye göre 5-6-7 yaşındaki çocuklara üniversite sınavlarında derece yapmış öğrenciler “Lalalık” yani yetiştirici, eğitici, öğretmenlik yapıyordu.

Osmanlı’dan intihal yapılmış.

Lalalık yeniden canlandırılmıştı.

THY’de üstün kabul görüyordu.

Xxx

Dün de bizim gazetenin yazarı arkadaşım Mehmet Türker’in seçkin dikkatle bulup yazısına koyduğu “Sibyan Medreseleri” ilan kupürü vardı. Bir eğitim ve kültür derneği başına da “TC” etiketini koymuş “4,5,6 Yaş Grubu için Osmanlı’nın sibyan talebelerine vermiş olduğu İslami eğitimi vermekteyiz” diye irtibat telefon numaraları ilan ediyor ve öğrenci arıyordu.

“Sibyan” intihali yapılmıştı.

İntihalcilik (çalıntı) şahlanmıştı.

Osmanlı’dan Enderun.

Osmanlı’dan Sibyan.

Osmanlı’dan Lala.

İntihalci eğitim reformu yapıyor. Ancak Osmanlı’nın, “Enderun ve Sıbyan mekteplerinde yetiştirdiği devlet adamı kadroları ile yöneticileri” koca imparatorluğun parçalanmasını önlemediği gibi Anadolu’yu “sevr anlaşması” ile emperyalist devletlerin “sahipliğine” terk etmiş, son Osmanlı Padişahı’nın da “İngiliz gemisiyle ülkesinden kaçma” sefilliğine düşmesini durduramamıştı.

Reform ne demek?

Daha iyiyi bulmak demek.

Daha güzeli yapmak demek.

Daha kusursuzu kurmak demek.

İntihalciler reform yapamazlar.

Xxx

Başkasının beyin emeğini, buluşunu, modelini “çalıntı” yaparak almak anlamına gelen intihalciliği şimdiki Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer de yapmıştı. Başka bir profesörün kitabından bölümler, paragraflar, cümleler almış, isim de koymamış, kaynak da göstermemiş, “makas-macun metoduyla” yerleştirip “ben yazdım” yapmıştı.

İntihalciliği belgeleriyle yakalandı.

İntihalci eğitim reformu yapıyor: Okullar yetersiz. Derslikler hazır değil. Minik öğrenciler (60 aylık) için tuvalet yapılmadı. Ellerini yıkamaları için lavabolar takılmadı. Pislikten salgın hastalıklar uç verecek. 60 aylık çocuğu eğitecek öğretmenler eğitilmedi. 80 kişiye ulaşan sınıflar 30 kişiye indirilmedi. Birinci sınıfların mevcudunu 60’a çekmek için 2,3 ve 4’üncü sınıflarda birleşmeler yapılacak bu kez de ara sınıflar kalabalık olacak. 5 yaşında 80 öğrencinin dikkatini 1 öğretmen 40 dakika derse çekmeye çalışacak. Küçük çocukla büyük çocuk aynı okul bahçesini paylaşacak. Yeni okul binası yapılmıyor, mevcut binalar delik deşik ediliyor. Bütün bunlar çocuğu 5 sınıfta Kuran dersine sokmak için…


Necati Doğru
Sözcü Gazetesi
31 Ağustos 2012
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
4645 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 25, 2007, 12:41:57 ös
Gönderen: Fraternis
Yeni Uye Alimi

Başlatan SublimePrince « 1 2 » Duyurular

11 Yanıt
7272 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 05, 2009, 04:56:37 ös
Gönderen: angelus
Yeni uye takdimi

Başlatan Free and Accepted « 1 2 » Merhaba - Hello - Hallo - Bonjour

18 Yanıt
6691 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 25, 2013, 03:46:33 ös
Gönderen: NOSAM33
Yeni oneriler

Başlatan vusual Yorumlar

2 Yanıt
3457 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 29, 2007, 08:37:56 öö
Gönderen: Prenses Isabella
4 Yanıt
3622 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 01, 2008, 01:43:15 öö
Gönderen: blossom
3 Yanıt
6314 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 10, 2008, 09:39:40 ös
Gönderen: Veritas
11 Yanıt
7331 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 03, 2009, 12:14:00 ös
Gönderen: dogudanesen
6 Yanıt
5068 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 31, 2009, 02:26:12 ös
Gönderen: Maledictum
yeni üye

Başlatan cerenim Uyeler

1 Yanıt
3548 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 29, 2010, 06:42:31 ös
Gönderen: MASON
Yeni Mercedes CLS

Başlatan sundance Guncel Konular

0 Yanıt
5090 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 23, 2011, 11:34:23 ös
Gönderen: sundance