Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Genel Bilim - İlim => Konuyu başlatan: günbil - Ocak 29, 2010, 05:07:44 ös

Başlık: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: günbil - Ocak 29, 2010, 05:07:44 ös
Dinde de tıpkı bilim gibi kendi alanlarında fanatik birer taraftar gibimidir?Biri bilimin gereklerini digeri dinin biliselligini görmezden geliyor?Ve arada kalan insanlar için bilimsiz din -dinsiz bilim mi çıkıyorda bunun altında eziliyor.TÜM İNSANLIGI BİRLEŞTİRMEK İÇİNÖNCE DİNDEKİ BİLİMİMİ BULMALIYIZ?
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: ADAM - Ocak 29, 2010, 05:24:38 ös

Sayın Günbil forumumuzun yeni üyelerinden... Hoş geldi, safa geldi, safalar getirdi.

Gelir gelmez de şu din ile bilim konusuna bir atakta bulundu. Güzel!

Güzel de, bundan bir ay kadar önce Sayın Ceycet "İnanç üzerine" genel bölümünde bu bağlamda bir başlık açtı ve konuyu birbirini izleyen beş aşamada ortaya koydu. Forum üyelerinden ilgilenenler bunu tartıştı. Ben de katılmıştım.

Şimdi burada aynı şeyleri yinelemeyelim derim. Hani eskiden tartışılmış bir konu olsa neyse ama henüz çok taze.

Acaba Sayın Günbil'den dediğim yere bir göz atmasını ve sonra tartışmayı isterse orada isterse burada sürdürmesini rica etsem kabalık mı etmiş olurum?

Sevgiler.




 
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: günbil - Ocak 29, 2010, 06:11:11 ös
sayın ADAM Sayın CEYCET in açtıgı konuyu sizin tavsiyeniz üzerine tekrar okudum ,yorumlarınızda inanılmaz şarpıcı-üstelik beni bu bölüme yönlendirmenizi kabalık olarak göremem.bu tür terimleri çok tan hayatımdan çıkardım.samimiyeti ve dogru fazlasıyla severim.Bilimin amacı insanlıgın çevresini ;dünyasını-içinde yaşadıgı evreni anlamak için ortaya koydugu bir çabasa DİNDE YAŞADIGIMIZ DÜNYAYI ANLAMA VE BİZLERE GÖNDERİLEN KUTSAL  KİTAPLARA GÖRE YAŞAMAKSA Kİ BU MUHTEŞEM BİR ARAÇTIR KUTSAL KİTAPLARI BAŞUCU KİTABI YAPMAK VE ONUN ÖGRETİLERRİNE GÖRE YAŞAMAK.O zaman neden insanlar bu ikili arasında eziliyor.acaba bilim kendi kusurlarını bulup ortaya çıkarmak çabasından mı?yoksa  kendi bukgularını çürütmeye çalışan tek bilgi kaynagı olmasından? bu sorularımın cevabını orada göremedim ve anlayamadım için tekrar soruyorum.Ama aynı şeyler bunlar da derseniz ve cevaplamasında sizlere alınmam.sanırım buradan devam edecegiz gibime geliyor.hoşgörnüze sıgınarak sevgilimlerimle.
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: Supeluta - Ocak 30, 2010, 03:45:35 öö
Din ve bilim çok ayrı şeylerdir aslında. .Sürekli bilimin karşısına çıktığı için de tam tersi yönde bir olgu gibi düşünülür olmuştur din. . İşin rengi öyle değil ama. .
Bilim doğanın sunduğu ve keşfedilmeyi bekleyen sırları çözer teker teker. .Sundukları ispatlanmış gerçeklerdir.Bilim hayatımızı kolaylaştırır, sorgulamayı öğretir ve sorgular. .
Din ise,bilimden bihaber insanların doğanın sırlarına karşı kendilerini yetersiz hissettiklerinde uydurdukları bir sığınaktır. Sundukları hiçbir zaman ispatlanmamış ve ispatlanmayacaktır.Din sorgulanmaktan ve sorgulamaktan hoşlanmaz,ayrıca hayatı zorlaştırır.

Bu iki olgunun dediğiniz üzere 'iki fanatik taraftar gibi' olması için,iki olgunun birbirleriyle yarışması gerekir ki,benim görebildiğim kadarı ile,burada tek taraflı bir yarışma var.
Ayrıca aynı işi görmeli ki bu iki olgu,o alanın yarışmacıları olsunlar. .Ama ikisi de çok farklı yerlerde. .Bu yüzden o ince çizgiyi görmek gerekir,bilimin kendinden emin ve sürekli gelişen halini,dinin ise sürekli saldırgan ve huysuz halini,iyi görmek gerekir. .

Bu arada siteye hoşgeldiniz,bir de yazdıklarınızda önem verdiğiniz yerleri 'Caps Lock' a basmadan yazarsanız daha hoş olur :) Biz neleri önemsediğinizi kestirebilecek kapasitedeyiz :)
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: ADAM - Ocak 30, 2010, 08:20:49 öö

Sayın tibet'in konu üzerine dediklerine katılırım.

Tarihte bilimsel yaklaşımın dini geresindirdiği, din gelişince ikisinin elele olduğu, sonra dinin bilime yön verdiği dönemlerden geçilmiştir. Ancak bilim başını alıp gidince, din hep olduğu yerde kaldığından, bu ikisi birbirinden apayrı sektörler haline gelmiş, din bilimi küçümsemeye, bilim ise dini yıpratmaya başlamıştır.

Konu tarafatarlar ve fanatiklik olunca, zaten asıl sorun burada düğümleniyor. Dünya sahasında âdeta birbirine rakip iki takım var; biri bilim diğeri din. Elbette ne bilim tek ne de din ama bunun ayrıntılarına girmeyelim. Aslında her din türünün bilim ile karşıtlığı yok, her bilim dalı da dine karşı değil. Fakat her ikisinin de uygulayıcıları var: Bir yanda din adamları, diğer yanda bilim adamları.  Bunlar taraftarların amigoları. Öylesine ki işte bu amigolar ya da kışkırtıcılar din yandaşları ile bilim yandaşlarını karşı karşıya getiriyor. Öylesine ki sonunda her iki kanat da da bir fanatizm doğuyor.  Fanatizm, herhangi bir bilgi, görüş, düşünce ya da uygulamanın kesin ve son olduğunu, başka hiçbir biçimde olamayacağını inatla savunmaktır. Toleransa hiçbir şekilde yer vermemektir. Bu gibi kişileri din alanından da görürüz bilimde de. Sorun da buradadır. Bu bağlamda bilim adamları biraz daha esnek olabiliyor çünkü çağlar boşyunca kendi uğraşıları sonucundaki bulguların kesin, tam ve değişmez olmadığnı, hep yaklaşık kaldığını, bir eksikliği bulnabildiğini gördüler. Din alanında ise zaten her şey önceden kesinleştirilmiş; geliştirilecek hiçbir şey yok; tek olabilen yorum farkı. İşte bu nedenle din adamları arasında da fanatik değil toleranslı olanlar çıkabiliyor. O zaman da ortada sorun kalmıyor.

Bunları böyle ayrıntısına girmeden iyice irdelemeden çalakalem yazmak doğrusu olacak şey değil. Her ne kadar  daha önce forum alanında bu konu üzerinde birkaç tartışma yapılmış ve onlar her takılımcının yararlanmasına açık bir biçimde orada duruyorlarsa da, elbette isteyenler konuyu kendi üslupları ile hatta belki farklı ibr açıdan tartışabilir. Benden bu kadar.

Sevgiler.

   



     
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: amurdad - Ocak 30, 2010, 12:23:23 ös
Sn.Tibet bilimi bu kadar gözünüzde büyütmeyin bence bilim olmasaydı savaş uçağı olmayacaktı mesala,bilim olmasaydı atom bombası olmayacaktı mesala herşeyi bilimle açıklamaya kalkarsanız kafatasçı bir ırkçı bile olabilirsiniz.

Şu da var ama dininde kokuşmuşu beterdir hani herkez kendini burdan eleştirmeli.Çok eşlilikler,küçük kız çocuklarını erken yaşta nikahlamak,muta nikahı,hindistanda görülen kast sistemi,eleştriye açık olmamak,karşı dinden olanları soykırıma tutulmasına cevaz vermek bunlar hep dinin getirdikleri..

Vicdan ,vicdan din demiyelimde o da olmadan hiç bir şey olmuyor.Ölümden sonraya inanmak bu bütün inanların ortak noktasıdır.Ben inançlı biriyim yinede.Bilim herşeyi açıklayamıyor nede olsa...

Saygılarımla...
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: ADAM - Ocak 30, 2010, 12:41:35 ös

Ben Sayın Amurdad'a katılamıyorum.

Bilim her şeyi açıklıyor.

Fakat bilgisel alanda istediğiniz her sorunun yanıtını hemen istiyorsanız, iste onu yapamıyor. Tarih boyunca o kadar çok şey açıkladı ki bilim. Bundan yüz yıl önce bilimin bugün ortaya koymuş olduklarını sormaük insanların aklına bile gelmezdi.

Ya din neyi açıklıyor?

Hiçbir şey... Sadece ortaya konmuş olan bir dogma var. İster inanırsın, istemezsen inanmaz kâfir olarak nitelenirsin.

Bilim de o dogmanın parçalarını yıkıyor, dağıtıyor, yanlışlığını ortaya koyuyor.

İnsanlar tutturmuş ielle de öldükten sonra da bir ruhsal evrende yaşayacaklar diye... Çünkü bu dünyanın yaşamı onlara yetmiyor. Güzelim hayvanların böyle bir maygısı yok. Onlar çok daha mutlu.

Bilim, ölümün tinsel anlamda bile ne olduğunu, bu bedensel ölümden sonraki yaüşamın ne anlama geldiğini yakında açıklayacak. Belki yaşam süremiz onu görmeye yetmeyecek ama bizden sonrakiler görecekler. Bunun açıklanması da Kuantum Fiziği ile Dalgalar Mekaniği'ndeki bulguların gelişmesine bağlı.

Bilim dinin ileri sürüşlerini öyle bir kalemde değiştireamiyor. O ileri sürüşlerin yanlış ve uydurma olduğunu söyleyebilir çünkü onların hiçbiri bilimsel yönteme gelmiyor.

Herhangi bir dogmanın doğru olduğunu söylemek birçoklarına yetmiyor. Kanıt gerekir. Öyle mucizeler falan gibi şeyler de kanıt değildir. Bilim o mucize denilen olaylardan birçoğıunu bugün aynen gerçekleştirebilir.

Belki şu söyleyeceklerim kimilerine dokunacak: Bir kitaptan söz ediyorlar. Onu Tanrı yazmış insanlara göndermiş. Tanrı eğer gerçekten tanrı ise öyle kitap falan yazıp insanlara gönderecek kadar küçülmez. İnsanların yazdığı bir kitabı zavallılara uytturdular yüzyıllardan bu yana. Bunun üzerine bir dogma kurup adına din dediler.

Din insanın icadıdır. Bilim ise insanın gerçekleri bulup anlayabilmesi, bu evrendeki asıl işlevinin ne olduğıunu kavrayabilmesi için bir araçtır. Belki bir gün bilimin bulguları getirecektir insana gerçek dini.

Kimseye inanç saldırısında bulunmak gibi bir niyetim yok. Kırıcı olduysam özür dilerim.

Sevgiler.


 








 
 
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: ceycet - Ocak 30, 2010, 12:43:17 ös
Din olgusunu yeterlilikle irdelemeden önce,din ve dincileri,hatta din ve dinadamlarını birbirinden net bir şekilde ayırmak gerekir.

Dinin,bilim veya bilim adamları ile bir sorunu yokken,dinadamlarının bilimle,bilimadamlarının da din ile varolduğu öngörülen sorunları meseleyi kilitlemekten öteye gidemez.

Kutsal kitaplarda,"Kelam"olarak tasvir edilen olgu akıl dır.Bilim aklın ürünüdür ve insanın hakimiyet alanlarını genişletmekle ilgilenir.Din ise,insanın varoluş gayesini ve insanın yaşam adabını şekillendirmeyi ilke edinmelidir.Bu bakış açısı bile bilim ve din i sonsuza kadar sukunetle barıştırmak için yeterlidir.

Dinin muhatabı birey iken,bilimin muhatabı tüm insanlıktır.Bilimin kesin kabullerle rededebildiği bir konuyu din in sınırları içerisinde anlayabilmeye çalışmak,bireyin tercihi olmalı ve başkaları tarafından saygıyla karşılanmalıdır.

İnsanı mutluluk yoluna,konfora taşıyan bilimin,aynı insanı huzura taşıyan din ile neden bir sorunu olsun ki?...

Ruhban sınıfının bilim ile olan sorunu,kendi hakimiyet alanlarını sınırlamasıyla ilintilidir ki,bu da onların sorunudur,inananların değil...

Mutlak otoritenin Tanrı olduğunu vurgulayan dinlerin temsilcisi oldukları konusunda ısrarcı olan din adamları,inanan kitleleri,bilerek yada bilmeyerek "Şirk"e yönlendirmektedirler.Meleklerin secde ettiği,yeryüzündeki,Tanrı'nın halifesi olan insanın(Tamamen alegoriktir)kendi sorumluluğunu idrak ederek,kendisinden bir parça olduğu Tanrı'nın ikamet ettiği aklını kullanmaya başlaması,özgün inanç ve ibadet şeklini konuşlandırması,o nu özgürlüğe ve huzura taşıyacak,bilimin de "Kelam"ın bir ürünü olduğunu anlamasını sağlayacaktır.


Saygılar
Başlık: Ynt: din ve bilim.
Gönderen: Prenses Isabella - Ocak 30, 2010, 12:48:59 ös
Ya din neyi açıklıyor?

Hiçbir şey...  
 

Aslında 'Din' herşeyin özünü anlatıyor. Yani Din' i bu şekilde yadsıyamayız. Şuandaki dünyanın oluşumu, durumu, geleceği hakkında bize bilgi vermiştir. Hayat hakkında bilmemiz gereken şeyleri açıkça ortaya koymuştur. Bilmemiz gereken tüm şeyleri Tanrı, Dinler aracılığıyla Insanlığa aktarmıştır.

Bence Din üzerinde bu şekilde bir tanımlama yapmak, Din' e yapılmış olan en büyük hatadır, diye düşünüyorum.

Saygılarımla,  
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: popperist - Ocak 30, 2010, 02:06:07 ös
Dinin bilime bakışı konusunda ilginç bir karşılaştırma yapalım. Bunları Taha Akyol'un "Bilim ve Yanılgı" isimli kitabından özetleyerek aldım.

"İmam Rabbani (1563-1625) Hint Müslümanlarının yetiştirdiği çok büyük bir tasavvuf alimiydi. Fikir ve inanç alanında verdiği büyük mücadele ile İslami tasavvufu ihya ettiği için kendisine "müceddid i elf i sani" denilmiştir. Yani, Peygamerimizden bin yıl sonra bunu yaptığı için, "ikinci binyılın yenileyicisi"..."

Mektubat eserinde şöyle der;

"Onların akla dayanan, düzgün ilimlerinden biri geometridir ki, ne dünya saadetine ne de ebedi kurtuluşa faidesi yoktur. Bir üçgenin üç iç açısının toplamı iki dik açıya (180 dereceye) eşittir demek ve bunu isbatlamak insanlığa ne kazandırır?"

Şimdi Osmanlı tarihinin büyük padişahlarından III.Mustafa dönemine gidelim. Reformist Sultan Mustafa, askeri ıslahat işlerinde görevli olan meşhur Baron de Tott'dan bir mühendislik okulu açmasını istemiştir.

Osmanlı bilginleri, kendilerinin yetersiz görülüo bir Baron'un görevlendirilmesinden rencide olmuşlar, itiraz etmişlerdir. Bundan sonrasını Baron'un hatıralarından izleyelim:

"Padişah, büyük memurlardan seçilen iki mümeyyizin huzurunda bu itiraz edenleri imtihan etmemi bana emretti. Aralarından altı kişi imtihana girip eski eğitim kurumunun şeref ve haysiyetini savunmak için ayrıldılar. Bu imtihanda kısaca, bir üçgenin üç açısının toplamının ne olduğunu sordum; içlerinden en cesuru bana "üçgenine göre" cevabını verince, imtihanı daha fazla uzatmaya hacet kalmadığı anlaşıldı..."

Bunun üzerine 1773 yılında Denizcilik Mühendisliği okulu Baron'un denetiminde açılmıştır. Geometri sınavını geçemeyenler de öğrenci olarak alınmıştır. Baron şunu da yazıyor:

"Şunu da söylemeliyim ki, bu mühendisler ilme rağbet gösterdiler, hemen hepsi yeni okula yazılmaya talip oldular"

Her şey bir kenara, geometri, deniz ve kara savaçları için fevkalade zorunluydu. Geometri bilmeden geminin dümenini nereye kaç drece kıracaktınız, topunuzu hedefe nasıl yöneltecektiniz? Demek ki geometri "faidesiz" değil, aksine zorunluydu.

Avrupa'da erken ortaçağda Hristiyanlığın değil geometriyi, aritmetiğin dört işlemine bile soğuk baktığını biliyoruz.

"Aziz Augustin'in Hristiyanların toplama ve çıkarma yapmayı bilenlerden uzak durması gerektiğini öğütlediği söylenir. Aritmetikten anlayanların şeytanla pazarlık yaptığına inanılırdı"

İbn Haldun (1332-1406), İmam Rabbaniden 2,5 asır önce yaşamış büyük bir Müslüman sosyologtur. Mukaddime adlı eserinde şunları yazıyor:

"Bilinmelidir ki, hendese (geometri) onu tahsil edenlerin aklına parlaklık ve fikrine istikamet kazandırır. Çünkü geometrinin bütün delillerindeki intizam açık, tertip seçiktir. Tertipli ve intizamlı olan kıyaslarına hemen hemen galat (yanlış) dahil olmaz. O yüzden geometride mümarese (zihni alışkanlık) kazanmak, fikrimizi hatadan uzaklaştırır. Rivayete göre Platon'un kapısında "Hendese bilmeyen evimize girmesin" yazılıymış. Hocalarımız derlerdi ki : Fikrin hendese ile mümaresesi, elbisenin pisliğini yıkayıp kirini ve pasağını temizleyen sabun mesabesindedir..."

İmam Fahreddin Razi İslami ilimlerin en önemlisi olan "Kuran Tefsiri" konusunda çok mühim bir isimdir. Rabbaniden 250, İbn Haldundan 100 yıl önce yaşamıştır. Razi'ye göre kıble ancak geometri ile tespit edilebileceği için, geometri ilmini öğrenmek Müslümanlar için farzdır, yani dinin emiridir.

Tablo çok ilginçtir: 12. asırda yaşayan Kuran tefsircii İmam Razi'ye göre geometri öğrenmek farzdır. 14. Asırda yaşayan İbn Haldun'a göre doğru düşünmek için geometri bilmek şarttır. Ama 17. asıra geldiğimizde İmam Rabbani, geometrinin faydasız olduğunu yazmaktadır!

Uzun tarihi seyirdeki bu farklı yaklaşımlar bize bir şeyler anlatmıyor mu?

Kitap ve metafizik olarak din değişmediğine göre, insanların din ve bilim hakkındaki anlayışları değişiyor. İşte esas mesele budur: Anlayışları değiştiren nedir?

Mesele dinle ilgili olsaydı, herhalde üçü de son derecede dindar olan bu alim ve düşünülrerin zihninde geometri bu kadar farklı konumlara sahip olmazdı. Hatta sırf dini açıdan düşündüğümüzde Razi haklıdır: Bilim tarihçileri de Kıble'yi, namaz vakitlerini ve kutsal günleri doğru tespit etme ihtiyacının, İslamda astronominin gelişmesine yol açtığını belirtmişlerdir.

Osmanlı alimi Katip Çelebi de "Mizan ül Hak" adlı kitabında ilimleri savunurken bir müftünün doğru fetva vermesi için bile geometri bilmesinin şart olduğuna dikkat çekmiş, geometri bilen ve bilmeyen müftülerin fetvalarının nasıl farklı ikincilerin fetvalarının nasıl yanlış olacağını göstermiştir."

Daha sonrasında Akyol, meselenin din meselesi olmadığını, bunun insan algılrından ve insan faktöründen kaynaklanan bir yanlış olduğunu söylüyor. Bu insan algı, yorum ve anlayışlarını etkileyen unsurları bilmemiz gerektiğini, kısaca sosyolojiyi iyi anlamamız gerektiğini söylüyor. Ona göre İslam rönesansı devrinde bilimin gelişmiş olmasında, açık zihinlilik ve merak duygusu hakimdir. Yunan felsefesi bir çırpıda okunmuştur. Onları engelleyen bir şey yoktur. Ticaret güçlüdür. İnsanların okuma yazması gereklidir.

Ama ne zaman ki Haçlı seferleri başlar, halk şehirlerden ve kıyı bölgelerden iç kırsal kesimlere çekilir, Moğol istilaları ile içe kapanılır. Bilgi hazineleri yakılır, ticaret sekteye uğrar, artık insanı hayata teşvik edecek merak duygusundan çok, korku duygusu hakim olur; yani açık toplumdan bu kapalı topluma geçiş, İslam kültüründe bilimin terk edilmesine neden olmuştur. Çünkü İnsan anlayışları, açık toplumdaki gibi hür ve özgür değildir, şehirleri yıkılmıştır, hoşgörü zarar görmüştür, refah dönemleri bitmiştir. Artık yıkım, korku ve tehtid vardır (Ki bu dönemler bana göre Ortadoğu için, hatta bizim için bile hala geçerli duygulardır).

Böyle bir atmosferde bilim gelişmez. Meselenin dini yönünden ziyade, sosyolojik yönü vardır. Bilimin gelişip gelişmemesi, dine bağlı bir şey olsaydı, 9yy ile 13.yy arasındaki Altın çağa bir anlam vermemiz mümkün olmazdı. Ama toplumsal dinamiklerin sekteye uğradığı ilk andan itibaren kapalı toplum olmanın yolu açılmıştır.

Bunu ben çocuklukta başına kötü bir şey geldikten sonra, tüm hayatı boyunca veya uzun bir dönem o kötü etkinin kişiyi etkilemesi gibi görüyorum. Gerçekten Moğol istilaları ve Haçlı seferleri, Ortadoğudaki gelişmeyi anında etkilemiş; şehirde yaşayan halkı, kırsala çekmiş, ekonomik ve hususi özgürlükler ortadan kalkmıştır. Zaten o tarihlerden sonra Ortadoğuda artık bir Arap hakimiyeti kalmamış, Doğudan gelen biz Türklerin ve Moğolların hakimiyetinde 20.yy'a kadar bu etki sürmüştür. O istilalardan sonra kurulan tüm devletler ağırlıklı olarak Türk-Moğol kültüründen ailelerin kurduğu devletlerdir. Göçebe kültürün bakış açısı ile yerleşik Arap kültürün bakış açısı da farklıdır. Algıları da farklıdır. Yaşama bakış açıları da farklıdır.

Ben aslında bu açıdan Arap rönesansını, Türklerin de olumsuz etkilediğini düşünüyorum.

Bugünkü seçkinci Türk entelijensiyasının, Arap milletlerinin durumuna bakıp dudak büktüklerinde bunları da hatırlamasını istiyorum açıkçası.

Saygılar.
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: Supeluta - Ocak 31, 2010, 12:48:10 öö
Sn.Tibet bilimi bu kadar gözünüzde büyütmeyin bence bilim olmasaydı savaş uçağı olmayacaktı mesala,bilim olmasaydı atom bombası olmayacaktı mesala herşeyi bilimle açıklamaya kalkarsanız kafatasçı bir ırkçı bile olabilirsiniz.

Sn.Amurdad,bir zahmet bilimi gözümüzde büyütelim lütfen. .Büyütelim ki gördüklerimizin penceresi bilim olsun,mantık dolu olsun bakışlarımız. . Bugün dünyanın öbür ucundan oturduğunuz yerden konuşuyorken,elinizi attığınız herşey bilimin ürettiği teknolojilere değiyorken,saydırmayın bana,biliyorsunuz zaten,büyütün lütfen bilimi gözünüzde. .
Ha bilim bombalar silahlar üretti,bu yüzden tü sana bilim derseniz,olmaz,çünkü insanı öldürecek olan taşla sopayla yine öldürür.
Ayrıca unutmayın ki,bu silahlar bombalar bugün dünyada en çok din taraftarları tarafından kullanılıyor.İnsanlar kendi dininden olmayanları düşman görüp kutsal kitaplarınca , insan canına kıyıyorlar bu silahlarla. .
Herşeyi bilimle açıklamaya çalışırken nasıl olacakta kafatasçı bir ırkçı olacakmışım,anlayamadım,esas herşeyi din üzerinden açıklamaya çalışırsanız kafatasçı bir ırkçı olabilirsiniz.

Ben inançlı biriyim yinede.Bilim herşeyi açıklayamıyor nede olsa...

Herkes inançlıdır zaten,inançsız insan olur mu hiç,ha siz dine iman edersiniz,bir başkası dinsizliğe iman eder,inancı tekelleştirmemeye dikkat edelim.

Dini inançların temeli olmadığını siz zaten şu sözlerinizle açığa vuruyorsunuz,inandığınız şeyden,bilim o şeyi açığa kavuşturduğu an vazgeçeceksiniz demektir ki,bu da şüpheli bir inançtır.

Dip not: sn.Adam,yazdıklarınıza tamamen katılıyorum,düşüncelerimi ifade etmişsiniz.
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: Waldow - Ocak 31, 2010, 11:40:42 öö
Bilim sorgular, bilim şüphecidir. Olayları akla ve mantığa dayandırarak somut delillerle açıklar. Ya din ?
Doğmatiktir. Sorgulamaya kapalı, en ufak bir itiaatsizliğe karşıdır. Din neden sorgulamaya kapalıdır. Çünkü: Dini sorgulamaya başladığımız zaman mantıksızlıkları, hataları ve eksiklikerini görürüz. Çağ dışı kalmış bir çok bölüm görürüz. Net sözler bulamayız. Hikaye vari anlatımlardan kendimizce yorumlar çıkarıp bunlarıda dinin kuralları diye uygulatmaya çalışırız.

Saygılar.
Başlık: Ynt: din ve bilim.
Gönderen: Prenses Isabella - Ocak 31, 2010, 11:48:19 öö
Bilim sorgular, bilim şüphecidir. Olayları akla ve mantığa dayandırarak somut delillerle açıklar. Ya din ?
Doğmatiktir. Sorgulamaya kapalı, en ufak bir itiaatsizliğe karşıdır. Din neden sorgulamaya kapalıdır. Çünkü: Dini sorgulamaya başladığımız zaman mantıksızlıkları, hataları ve eksiklikerini görürüz. Çağ dışı kalmış bir çok bölüm görürüz. Net sözler bulamayız. Hikaye vari anlatımlardan kendimizce yorumlar çıkarıp bunlarıda dinin kuralları diye uygulatmaya çalışırız.


Sevgili Waldow; görüşünüze tam manasıyla Saygı gösteriyorum, lütfen yanlış anlamayınız. Düşüncenizi değiştirme gibi bir şey zaten asla mümkün olamaz da yine de belirtme zorunluluğunu hissediyorum, kişisel fikrimce- öncelikle Din hakkındaki kalıplaşmış yargılarımızı bir tarafa bıraksak?

Neden Din sorgulanmasın? Tamam bazı öğretiler kutsallık gereği tam bir biat bilinciyle kabul şartı vardır örneğin Yaradan' ın Yüceliği ve Tekliği.. Ama bunun dışında bazı öğretiler eleştirilmeye, tartışılmaya ve en doğrusu da mantıklı düşünme çerçevesinde doğrusunu anlayabilme yönünde yapılan girişimlere/çalışmalara açık olması..

Bakınız ben yıllardır Kutsal Kitaplar üzerinde yoğun bir çalışma yaptım ve hala da yapmaya devam etmekteyim ama söylediğiniz gibi ne dogmatik bir yönünü yakalayabildim ne de tam tamına olduğu gibi -istisnalar hariç- kabullenme olayına rastladım.

Bilimle Dini eşdeğer olarak tutmaya çalışıyorum, şahsi görüşüm gereği.. Ama bu demek değildir ki, Bilimi Dinden üstün tutmam asla mümkün değildir. Ne Din, Bilimden üstündür ne de Bilim, Dinden.. Ama bir gerçek vardır ki o da Bilimin Dinsiz, Dinin Bilimsiz olamayacağıdır. Birbirini tamamlayabilen yönlerini ele aldığınızda Din ve Bilimin muhteşem ortak yanlarını da keşfetmiş olursunuz.

Ayrıca şu da bir gerçektir ki, Din, Dünyasal programını fazlasıyla yerine getirip tamamladı hem de başarılı bir şekilde.. Şimdi sıra Bilim' e geldi. Bilimin ise üzerine düşen görevi yine aynı şekilde Din gibi başarılı bir şekilde yerine getirip tamamlaması, sürecin ilerisi için gerekli ve şarttır. Tabiki Dinde bazı ters oluşumlara şahit olan Insanlık aynısını da Bilimde görecek ve bazı şekillerde önemli yaralar alacaktır. Bu kaçınılmazdır ama söylediğim gibi Bilim de görevini başarılı bir şekilde yerine getireceğine inanıyorum.  Çünkü Insanlığın sayfasında Din dönemi kapanmış Bilimle başlayan süreç gelişmekte, seyretmektedir. Bilimin önü hiçbirbiçimde elbette engellenemez. Din, asla Bilimin önünde bir engel oluşturamayacaktır ki öyle bir niyeti de yok zaten:)  

Saygılar,    



Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: Waldow - Ocak 31, 2010, 11:54:40 öö
Yok canım olur mu? Din sorgulanır. Neden sorgulanmasın? tarzında bir cevap geleceğini bende bekliyordum doğrusu :) Kendimize dürüstçe şunu soralım. Hangi dine inanırsanız inanın fark etmez. Kutsal kitapta yazan herhangi bir şeye takıldınız. Size saçma veya mantıksız geldi. Bunu ne yaparsıznız ? Sorgularsınız dimi, işte sorguladım bu mu demektir? Hayır bir süre sonra o yazanı kabul etmek durumunda kalırsınız. Çünkü bir bölüme inanıpta bir bölüme inanmamak olmaz. Ya hepsini kabul edeceksin ya da hiç birini çünkü o yüce yaratan tarafından yazılmıştır hata payı olamaz !
Başlık: Ynt: din ve bilim.
Gönderen: Prenses Isabella - Ocak 31, 2010, 12:03:40 ös
Yok canım olur mu? Din sorgulanır. Neden sorgulanmasın? tarzında bir cevap geleceğini bende bekliyordum doğrusu :) Kendimize dürüstçe şunu soralım. Hangi dine inanırsanız inanın fark etmez. Kutsal kitapta yazan herhangi bir şeye takıldınız. Size saçma veya mantıksız geldi. Bunu ne yaparsıznız ? Sorgularsınız dimi, işte sorguladım bu mu demektir? Hayır bir süre sonra o yazanı kabul etmek durumunda kalırsınız. Çünkü bir bölüme inanıpta bir bölüme inanmamak olmaz. Ya hepsini kabul edeceksin ya da hiç birini çünkü o yüce yaratan tarafından yazılmıştır hata payı olamaz !

Diyorsunuz :)

Tamam şöyle düşünelim.. O zaman neden Yüce Yaradan' ın yazdırdığı bir şeyi tam bir biat bilinciyle kabullenmeyelim?  Tanrı' yı sorgulamak bize düşmez öyle değil mi? Yaradan, o halde neden Kutsal Kitapları yeryüzüne gönderme gereksinimini duysun ya da hissetsin? Belli ki bu Kitapların yeryüzünde bulunuş nedeni ve bir amacı vardır. O halde neden bu mantığın daha da derinine fazlaca inmeyelim? O zaman gerçeği sorgulama gibi bir şüpheciliğe gitmez ya da aklımızda sorular ya da ne bileyim bazı kuşkular yer almaz.

Bakınız Sevgili Waldow; düz mantık kolaydır, bişey üzerinde net bir muhakeme yapabilme epey bir çaba, gayret gerektirir. Sizce bütün bunlar bireysel çalışmaların bir getirisi olarak harcanan yoğun emeği gerektirmez mi? Elbette sahip olduğumuz mantık bize sogurlamayı, eleştirmeyi, doğrusunu yanlışından ayırdetmeyi öngörür o halde neden bunu yapmaktan kendimizi mahrum bırakalım? Madem böyle bir şeye sahipsek onu neden mantıklıca kullanmayalım? Yoğun bir çaba göstererek şimdiye kadar indirilen tüm Kitaplar, doğru ve net bir şekilde anlayabilme seviyesine gelinmiş olsaydık zaten şu durumda yeryüzünde birbirinden farklı aşamalarda yer alan toplumların olamayacağı gibi aynı toplum içersinde yeralan bireyler arasında da bir uçurum misali bilinç farklılığı olamayacaktı.  

Size şunu söylim mi, bence bize aktarılan bütün >Kutsal Öğretileri, anlayabilmek sadece bir bilinç aşamasına ve evrim bununla birlikte tekamül seviyesinin yüksekliğine bağlıdır. Neden önce Dinle irşat edildiğimizi anlayabilirsek şuanda da Bilimle irşat edildiğimizi pekala anlayabiliriz. Din ve Bilim, birbirinden ayrılmaz bir bütünün iki ayrı parçasıdır, tıpkı bir elmanın iki yarısı gibi:)

Sevgilerle,


    
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: popperist - Ocak 31, 2010, 02:57:15 ös
Bilim sorgular, bilim şüphecidir. Olayları akla ve mantığa dayandırarak somut delillerle açıklar. Ya din ?
Doğmatiktir. Sorgulamaya kapalı, en ufak bir itiaatsizliğe karşıdır. Din neden sorgulamaya kapalıdır. Çünkü: Dini sorgulamaya başladığımız zaman mantıksızlıkları, hataları ve eksiklikerini görürüz. Çağ dışı kalmış bir çok bölüm görürüz. Net sözler bulamayız. Hikaye vari anlatımlardan kendimizce yorumlar çıkarıp bunlarıda dinin kuralları diye uygulatmaya çalışırız.

Saygılar.

"Din sorgulanamaz, bilim ise sorgulanabilirdir, yeni verilere göre kendini adapte edebilirdir. Din ise yeni verilere göre kendini adapte edemez. Dogmatiktir. Geridir."

Bu, klasik bir pozitivist argümanıdır. Aslına bakarsak "değişmeyen" her şeyi incelemeksizin, kısa yoldan "geri" diye niteleme kolaylığından ileri gelir. Aydınlanma devrindeki Newton'un Hume'un Voltaire'in fikirleri, Katoliklikle (Protestanlığa diyemiyorum)  uyuşmuyordu, taban tabana zıttı. Zaten Katoliklik kurumu olan Papalığın geçmişe dönük sicili de bilime karşı karanlıktı. Kısa yoldan "O halde bilim safdışıdır" demek, duygusal açıdan insanları mobilize etmekte çok yararlı, etkili, çarpıcı bir söylemdir. Fakat bu söylemin o zamandan bu zamana hiç değişmemiş olması da bence ayrı bir dogmadır. Ayrı bir gericiliktir.

Neden?

Çünkü bu söylemin öncülleri her zaman doğru değildir. Konjonture göre doğrudur.

Öncülleri ise şunlardır:
1. Din, değişebilir olan (bilimin konusu dahilinde olan) birçok şey hakkında hüküm vermiştir.
2. Bu şeyler değişince, din eskide ısrar eder.
3. Bu yüzden din evrensel değildir, tüm zamanları kapsamaz.
4. Fakat Tanrı evrenseldir, söylemleri doğruysa  tüm zamanları kapsamalıdır.
5. Dini söylemler, doğrudan Tanrı yorumudur.
6. O halde din gerçek değildir.
7. Tanrı da gerçek değildir.

Öncüllerin yanlış olduğundan bahsettik. Bu yanlış öncüller şunlardır;

"Din, bilimin inceleme alanına giren pek çok şey söylemiş, fakat bunlar yanlışlanınca zorda kalmıştır."

Bu iddia Aristoteles'in Fizik'ini bir kutsal kitap edasıyla içselleştiren Skolastik felsefeye yönelik bir iddiadır. Evet, Katoliklik, yer merkezli evren fikrini Aristoteles'ten almıştır. Ve bu model yanlışlanınca, zorda kalmış. Engizisyonla bilim adamlarını mahkum etmiştir.

Buradan çıkan sonuç: 1. Din deyince, tüm dinleri kapsamaz. Bu çok genel tabir, özelleştirilmeli ve neden sonuç ilişkisine bağlanmalıdır. Katolisizmde bu vardır, fakat İslam'da ve Hristiyanlığın diğer mezheplerinde bu yoktur.

2. Din "yorumu", "din" den farklıdır. Aristoteles'i Hristiyanlığa katan Thomas Aquinas'tır. Thomas Aquinas yanlışlanmıştır. Din değil. Yani bunları doğrudan tanrıya bağlayıp, kısa yoldan tanrıyı çelişki içine sokmak safsatadır.

Bilim ile dinin çatışma içine girdiği konusu, tamamen insan yorumundan kaynaklı bir yanlıştır. Halbuki İslam kültüründe 9.yy ile 13.yy arasındaki araştırmalar ve bilimsel merak, dini yanlışlamamış. Dindar insanların da bilim yapabileceklerini, bilim ile din çatışmasının olmadığını, ilerlemenin din ile de birlikte gideceğini. Sapla samanın karıştırılmaması gerektiğini göstermiştir. Bunu daha bu başlıkta yazmıştım yukarıdaki yazıyı okuyabilirsiniz.

Tüm bunlardan başka, Dinin ahiret hayatı için söylediklerini bilim eleştiremeyeceği için, "değiştirilebilir" şeyler de olmadığından, din yanlışlanmaz. Bilim, metafiziği, tüm metafiziği "deneyleyemediği için" yok hükmünde sayar, saymak zorundadır. Bu onun bir bulgusu değildir, aksiyomudur. Öyle kabul etmek zorunda olduğudur. Daha fazlası değil.

Ki bunu son dönem bilim felsefecileri de açıklamışlardır: Tümevarım, mantıksal olarak en doğru bilgiyi verme imkanından yoksundur. Hele hele metafiziğe giren bir alanda bilimin pozitivist söylemleri, bilimsel değil, ideolojiktir.

Eğer din "kalbi melekler attırır, vücudun kendi kendine böyle bir gücü yoktur" derse, bilim bunu yanlışlayınca dinin bu yorumunun asılsız olduğunu düşünebilirsiniz. Bu mantıklıdır. (Her ne kadar "melekler" kavramıyla ne denmek istendiğine giremesek bile).

Ama din "Tanrı vardır. Tüm varlıkları o yaratmıştır" derse, bunu yanlışlayamazsınız. Bu, bir inanç meselesi olur.

Şimdi mesele şurada; "İnanç meselesi olan ve insanlığa zarar veren uygulamalara ne diyeceğiz?, Bunlara hiç mi bir şey söyleme meşruiyetimiz yok?"

Tabii ki var. Ama kıstas ne; ZARAR VERMEK.

Zarar vermeyen bir inanç, inançtır. İnanandan başka kimseyi ilgilendirmez. Saçma olabilir, mantıksız olabilir, bilim bu konuda bir şey söylemiyor olabilir. Fakat zaten bu inanç günlük hayatı ve işleri engellemediğinden, hatta bir yerde daha motive edici olabileceğinden, "bir söylem bir dil" mevzuundan başka bir şey olmaz. Ben yıllardır konuşamasam da laboratuarımda bir çok buluş yapsam, insanlık beni altın harflerle tarih kitaplarına yazsa. Ölümümden sonra da metafizikle çok işli dışlı olduğum bulunsa, insanlın beni o tarihten silip değerimi küçültecek mi? Newton'a aynen böyle olmuştur.

Seküler görüş, insanların inançlarına karışmamalıdır.

İnanç ne zaman küçük görülüp aşağılanmaya mahkumdur?

Şu zaman: Başka insanlara ve çevreye zarar verdiğinde.

İşte ancak bu zaman bilim ile din çatışır. Çünkü bilim, bu eylemin bir "zarar" olduğunu tespit etmiştir. Din ise "dogma" olması dolayısıyla bu eylemde ısrar eder. Böylece bir çatışma çıkar. Bu çatışmada Bilim tarafı haklıdır.

Fakat tüm metafiziğin ondan çıktığı "tanrı vardır" inancına, bilim bir şey diyemez. Çünkü Tanrıya inanmakla, bilimsel verilerle uyumsuzluk içine girmek zaruri değildir. Ben şu yaşıma kadar tanrıya inandım, ölümüme kadar da inanacağımı umuyorum. Bu zamana kadar inancımla kimseye zarar vermedim. Beni neyle çatıştıracaksınız? Çatıştıracağınız bir neden yaratmadım ki. Ve böyle bir şeyi, bilinçli olarak inancım gereği yapıyorsam, burada bir çatışmadan çok bir uyum söz konusu olur.

Yani "din" diye kestirip attığınız her şey, aynı şey değildir bu bir.
İkincisi, din, eğer test edilebilir bir şey hakkında yanlış hüküm vermişse, eleştirilebilir.
Üçüncüsü, bu eleştiri, yine dinin hepsini yok etmez; bu hükmün bir tanrı sözü mü, yoksa bir sonradan katılma mı olduğu araştırılmalıdır. (Katoliklik Aristoteles yüzünden çok çekmiştir. Kanımca şu an İslam da dahil, Evrim konusunda bir sahte çatışma vardır. Bunu da "biyoloji" başlığına yazmıştım. İsteyen okur.) Eğer sonradan katılmaysa din meşruiyetini hala korur. Din içleminde bir tanrı sözü olduğu anlaşılırsa, bilimin yanlışladığı yönde düşünülür.
Dördüncüsü, bilim "her şey" hakkında hüküm veremez. Bkz. Karl Popper'in Bilim Felsefesi.



Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: ceycet - Ocak 31, 2010, 04:36:14 ös

Sayın popperist,konu başlığı altında yapılan yersiz tartışmalara verilebilecek engüzel yanıtı vererek kendisi hakkında varolan imajın haklılığını birkez daha ortaya koymuş,tebrik ederim.

Din olgusunun sınırlarını belirlemeden,öngörülen din,bilim çatışmasını ortadan kaldırmak kolay görünmüyor.

Din nedir?...Sanırım bütün sorun bu soruya verilen yanıtlardaki algılama farklılığından ortaya çıkıyor.Bu noktada,tarih sürecinde din adamlarına,hatta bazen peygamberlere ait olduğu iddia edilen dayatmalarla yüzleşiyor,bunları dinin sınırları içerisinde kabul ediyoruz.Çoğu safsatadan ibaret bu kuralların aslında Tanrı sözüyle ilgili olmadığını biran çin varsayarsak,zihnimizi işgal eden bütün çatışmalar anında buharlaşacaktır.

Tanrı,insandan azade değildir ki,insan aklının ürettiği bir olgu O'nunla çelişsin.Tanrı,insanın zihninde ikamet eder;İnsan O'nun tecelli hallerinden sadece birisidir,O,onda ve diğer nesnelerde görülür hale gelir.Bu oluşumda insanı öne çıkaran,aklı ve konuşuyor olabilmesidir.Ancak bu üstünlük,insan ile Tanrı arasındaki perdenin de ta kendisidir.

İnsan,Tanrı'yı arayışında kendini tanımaya çalışır,doğru olan bu dur.Ancak kendisini görebilmek için birbaşkasının gözlerine ihtiyacı vardır.Öyle ya,göz,gözü göremez.(Aslında görür ama bu konumuzun dışında)

Dışarıdan ötekine ait gözlerle gözlemlemeye çalıştığı kendisininin, aslında ötekine ait olduğunu varsaydığı gözlerin sahibi olduğunu idrak ettiği gün Din yoluna da ihtiyacı kalmayacaktır.Çünkü o an,dinin o nu götürmeyi amaçladığı yolun sonuna,hayvanlıktan geldiği ezeli yolculuğu insanlık üzerinden Tanrısallaşmaya taşıyabilmiş olacaktır;ancak,bu yolculuk tamamlanana kadar mutlaka bir "yol"a ihtiyaç duyacaktır.

İşte bu yol,Din dir.Bu din in taşıdığı isim,kullandığı yöntemler okadar önemli değildir;önemli olan kullanıcısının işine yarayıp,yaramadığıdır.Bu nokta da,şu din iyidir,bu din kötüdür gibi iddialar tamamen siyasidir.

İnsan,tek inananı kendisi olan bir "Din"e bile sahip olabilir.Benimsediği yol,o nu diğer dinlerin taşıma gayretinde olduğu menzile taşıyabiliyorsa,o din meşrudur.Çünkü,malesef her din,her mensubunu,bu ulvi menzile taşıyamaz.Bu menzil,yaklaştıkça görünmez olur.O nu görünmez kılan da,insanı üstün kılan konuşma kabiliyeti ve aklıdır.Bu iddia başka başlık altında tartışılırsa daha lezzetli olacağı için detaylarına girmek istemiyorum.

Böyle bir din,bilimle çatışabilir mi?...İnsan bebeği ile çatışır mı?...Çatışanlar olabilir,onlara da Tanrı yardım etsin.


Saygılarımla
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: Halsond - Şubat 15, 2010, 04:09:46 ös
Sayın Üyeler;

Biz varolduğumuzdan bu yana tarafları severiz. Uçlar bize heyecan verir ve hep bir yanda olmak isteriz. Bu bizim içimizdeki açgözlülüğün dışavurumudur bence. Çünkü taraflarda menfaat vardır. Neden Bilim ile din iki fanatik olsun ki, bir çok bilim adamı belli bir dine mensuptur. Yaşadıkları dinleri nasıl yorumladıklarından bahsetmiyorum, herkesin kendine göre bir yorumu olabilir ama özünde dinler, tanrı ile buluşmanın çeşitli coğrafi ve sosyal çevrelerdeki arabulucuları değilmidir?

Bence önemli olan iç dengedir ve başarının kaynağı buradadır. Bir bilim adamı yaratılışın kaynağını bir embriyodan var olduğuna inanıyorsa veya dünya üzerindeki bütün güzelliklerin kozmik bir çarpışmadan meydana geldiğini düşünüyorsa veya herneyse , sebebi her ne olursa olsun başlangıcın dinlerdeki adı tanrı değilmidir.

Bizim problemimiz o veya şu olmak değil bence, bizim problemimiz kendimizi tanımamamız veya bu doğrultuda çaba göstermememiz.Taraf olmak kolaydır kimlere benziyorsan onlarla yaşarsın. Taraf olmak hayatın kurallarına göre oynamaktır ama kendimiz olmak hayatı kendi kurallarımıza göre yönetmektir.

Bilim kişinin görmediğinin görülür hale gelmesidir, bunun için tanrıya ihtiyaç yoktur, çünkü zaten tanrı yaratılışta seni görünmeyeni görebilme yetisiyle var etti bu keşif seninle ilgili. Senin özüne inip sonra dışına çıkmanla ve hayatı bu gözle yorumlamakla ilgili. Tanrı senin için yapılabilecek bütün her şeyi yaptı bundan sonrası insanın kendi farkındalığını geliştirmesine bağlı. Bu yüzden bence dinler ile bilimin fanatik anlamda hiçbir alakası yoktur. Evrende her şey, her şey ile bağıntılıdır.

Böyle bir ayrımdan bahsediliyorsa şayet bunun tek sebebide kişinin yaşadıklarını uçlarda yaşamasıdır ve at gözlüğü takmasıdır. Dünyayı kendi doğrularına göre yaşayan, araştırmayan veya inandıklarına olan bağlılığından korktuğundan dolayı araştırmaya cesaret edemeyen kişiler, kendi düşünceleri dışındaki tüm düşüncelere cephe alırlar. Bu tip bilim adamlarının ne dini anlaması beklenir, ne de din insanlarının bilimi anlaması beklenir. Bu sadece bu iki durum için değil her durum için geçerlidir.

Benim şahsi fikrimce bilimin içinde dini, dinin içinde bilimi nasıl görebileceğimizi araştırmamız gerekmektedir.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: Asi - Şubat 16, 2010, 05:24:07 ös
Ben gittigimden beri forum cok degismis. Safralar atilip yerine cok faydali uyeler gelmis. Forum icin cok faydali bir sey. Yeni gelenlere hosgeldiniz ve tesekkurler demek isterim.
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: Prenses Isabella - Şubat 16, 2010, 06:14:49 ös
Ben gittigimden beri forum cok degismis. Safralar atilip yerine cok faydali uyeler gelmis. Forum icin cok faydali bir sey. Yeni gelenlere hosgeldiniz ve tesekkurler demek isterim.

:) tabi tabi .. değişmeyen tek şey değişimdir Sevgili Asi; hatırlatırım.
Başlık: Re: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: Asi - Şubat 17, 2010, 06:13:33 ös
Amin :)
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: Melina - Temmuz 07, 2013, 08:55:06 ös
Sayın Üyeler;

Biz varolduğumuzdan bu yana tarafları severiz. Uçlar bize heyecan verir ve hep bir yanda olmak isteriz. Bu bizim içimizdeki açgözlülüğün dışavurumudur bence. Çünkü taraflarda menfaat vardır. Neden Bilim ile din iki fanatik olsun ki, bir çok bilim adamı belli bir dine mensuptur. Yaşadıkları dinleri nasıl yorumladıklarından bahsetmiyorum, herkesin kendine göre bir yorumu olabilir ama özünde dinler, tanrı ile buluşmanın çeşitli coğrafi ve sosyal çevrelerdeki arabulucuları değilmidir?

Bence önemli olan iç dengedir ve başarının kaynağı buradadır. Bir bilim adamı yaratılışın kaynağını bir embriyodan var olduğuna inanıyorsa veya dünya üzerindeki bütün güzelliklerin kozmik bir çarpışmadan meydana geldiğini düşünüyorsa veya herneyse , sebebi her ne olursa olsun başlangıcın dinlerdeki adı tanrı değilmidir.

Bizim problemimiz o veya şu olmak değil bence, bizim problemimiz kendimizi tanımamamız veya bu doğrultuda çaba göstermememiz.Taraf olmak kolaydır kimlere benziyorsan onlarla yaşarsın. Taraf olmak hayatın kurallarına göre oynamaktır ama kendimiz olmak hayatı kendi kurallarımıza göre yönetmektir.

Bilim kişinin görmediğinin görülür hale gelmesidir, bunun için tanrıya ihtiyaç yoktur, çünkü zaten tanrı yaratılışta seni görünmeyeni görebilme yetisiyle var etti bu keşif seninle ilgili. Senin özüne inip sonra dışına çıkmanla ve hayatı bu gözle yorumlamakla ilgili. Tanrı senin için yapılabilecek bütün her şeyi yaptı bundan sonrası insanın kendi farkındalığını geliştirmesine bağlı. Bu yüzden bence dinler ile bilimin fanatik anlamda hiçbir alakası yoktur. Evrende her şey, her şey ile bağıntılıdır.

Böyle bir ayrımdan bahsediliyorsa şayet bunun tek sebebide kişinin yaşadıklarını uçlarda yaşamasıdır ve at gözlüğü takmasıdır. Dünyayı kendi doğrularına göre yaşayan, araştırmayan veya inandıklarına olan bağlılığından korktuğundan dolayı araştırmaya cesaret edemeyen kişiler, kendi düşünceleri dışındaki tüm düşüncelere cephe alırlar. Bu tip bilim adamlarının ne dini anlaması beklenir, ne de din insanlarının bilimi anlaması beklenir. Bu sadece bu iki durum için değil her durum için geçerlidir.

Benim şahsi fikrimce bilimin içinde dini, dinin içinde bilimi nasıl görebileceğimizi araştırmamız gerekmektedir.

Saygılarımla.

Acaba bu ikisi arasındaki taraftarlığın sorgulanması, yanlışlanabilirliliklerinden kaynaklanıyor olabilir mi ? Örneğin bilimdeki bir önermenin yanlış olduğunu öne sürebilirsiniz. Fakat, dinde böyle bir lüksünüz olmaz. Kısacası biri Tanrısal, diğeri ise değişkendir. Kaldı ki, din mevzusunda, olanları sorgulamak için gerekli motivasyon dahi sözkonusu değildir.

Asırlar önce buluşlar yapılmış olmasının da, o buluşu yapan zihniyetin nasıl olduğudur.

Son olarak, Bilim'in, din ile birlikte değil de, dine rağmen geliştiğini eklemek isterim. Çünkü bilim geliştiğinde, kişinin dinsel düşünceyle bağdaşmayan özellikleri nedeniyle gelişir.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: iki fanatik taraftar gibidir din ve bilim.
Gönderen: GOASISG - Temmuz 07, 2013, 09:25:30 ös
din ve bilmin çatışması karekteristlik acıdan bakılınca düşsel evrimin düşünce olgunluğuna kavuşmasına sebep olarakda göre biliriz burdaki görüş bilmin temel anlayışı olmasına karşın dinsel görüşün zaman karşısında eriğdini monaizim seviyesine geldiği ama bilmin sürekli yükseldiğini cıkarta biliriz temelde bir bütün oluşturdumuz evrende
biyolojik ve muntazam tesadüflerin yarattığı bu zekaının peki neleri yarata bileceğini hayal edebilrmisiniz  melinda arkadaşım güzel bi görüşün temel faktörlerinden birinin nedenselliğine yaklaşmış ama insanoğlunun kendini bukadar küçük görmesine neden olanda nedenselliktir var oluşunun değilde varlığının muntazam yaratıcılığınıın gücünü araştırması gerek