Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Dogru Goreceli bir Kavram ise...  (Okunma sayısı 23349 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 14, 2009, 11:34:11 ös
Yanıtla #30

Dogru goreceli bir kavram ise;

1- Neden ceza var?
2- Dogruyu kim belirler?
3- Dogru Nedir?


Sayın Mason, bu soruya kendi düşüncelerimi yazacağım, ancak sizin varsayımınızla değil.

Sizin varsayımınızla değil, çünkü varsayımınızın yanlış olduğunu hissediyorum. "Doğru" göreceli bir kavram değildir. "Doğru"nun göreceli olduğu sanılır. Ancak hayatla ilgili asgari müşterek olan "mantık"la olgulara yaklaştığımızda, doğruların olduğu yerde sabit, değişmeyen olgular olduğu görülür.

Doğrunun göreceli olduğuna dair yaygın görüşü, genellikle sosyal bilim camiası kabul eder. Sosyal bilim camiası kabul eder, çünkü bu bilimlerin paradigması taa baştan hatalı kurulmuştur. Ben hayatta sabit olan doğruların olduğunu savunuyorum. Örneğin; "hayatın önemi" bir doğrudur. İnsan hayatı, bir amaçtır. Benim doğru anlayışım bu. İnsan hayatına katkı sağlayan şeyler, doğruya katkı sağlar. Bu "şeyler" de rasyonel düşünmeyle, mantık ilkeleriyle keşfedilir.

Şimdi sorulara gelebiliriz;

1. Neden ceza var?

Çünkü insanlar, kendilerine karşı kasıtlı bir suç unsuru gördüklerinde, aslında gördükleri şey "kendi hayatlarına karşı" bir davranıştır. Bu durum, o insanın da bir tepki vermesine neden olur. Toplumsal yaşayış geliştikten sonra, bunu devletler kendi ceza yasalarına göre belirlemiştir. Ancak tabii ki, totaliter devletlerde "mantıksız" cezalar da vardır. Örneğin resmi ideolojiye uygun düşünmeyen birisinin yargılanması "mantıksız" cezaya bir örnektir. Çünkü bu fikir özgürlüğü kimseye zarar vermez. Ama birinin malını çalarsanız, ceza haktır. Bu mantıklı bir cezadır ve bu tür somut, bariz saldırı içeren tüm davranışlar cezalandırılmalıdır.

2. Doğruyu kim belirler?

Doğruyu "ne" belirler diye sorulsaymış daha iyi olurmuş. Doğruyu realite belirler. O, bu, şu belirlemez. Realiteye uygun olan, insana katkı sağlayan, insan hayatını geliştiren her davranış/sistem/ideoloji doğrudur. Çünkü bunlar insan hayatına katkı sağlıyordur. Dikkat edin, burada birinin emri veya diktası yoktur. Bir bilge çıkıp şunlar şunlar doğrudur demiyodur. Bunlar taa insanın mağarada yaşadığı devirlerden beri aynı süreçte işleyen doğrulardır.

Dinin doğruları ayrı değerlendirilir. Yaratıcının emirleri "doğru-yanlış" diye belirlenemez bence. Bunlar "emirdir" bitti. Örnek vereyim; Allah, Hz. İbrahim'e oğlu İsmail'i kurban etmesi gerektiğini emretmiştir. Şimdi düşünelim, bu insan hayatına katkı sağlayan bir şey mi? hayır. Doğru mu? Hayır. Ama yaratıcının amacı farklı. Yaratıcı, burada kulunu sınıyor. Kendi mutlak hakimiyetine boyun eğip eğmeyeceğini görmek istiyor. Hz. İbrahim'in 3 gün tereddüte düşüp oğlunu kesmemesi, insanın bu emre bir anlam verememesi dolayısıylaydı. Ancak, mutlak güç Allah'tı, ve Hz. İbrahim, mutlak güce boyun eğmek zorundaydı. Hz. İbrahim'e sorulsaydı bu konu hakkında belki şöyle derdi; "Ben bunun doğru olmadığını, insan hayatına zarar veren bir davranış olduğunu biliyordum. Ancak, ben bunu bir yaratıcının var olduğunu düşünerek değerlendirince, emre uymadığım takdirde, hepten zararda olacağımı bildiğimden, yani hem oğlum ismail'in, hem de benim zararda olacağımı bildiğimden, onun emrine uymanın, bana ve oğluma katkıda bulunacağını düşünerek, uygun olduğunu düşündüm ve bunu uyguladım"

Dinin emirleri, bu nedenle insanın uyması gereken olgulardır. Bugünkü sekülerler, dindar insanı saf görüyor. Çok doğal, çünkü onlar yaratıcıya inanmıyor. Yaratıcı varsa, ve eylemlerimizden ötürü bizi cezalandıracak veya mükafatlandıracaksa, onun emirleri inanan bir insan için "doğru" olmalıdır. "kim" sorusu bu yönde bir anlam bulabilir.

3. Doğru nedir?

Yukarıda 2 tane açıklama yaptım ve sanırım işte "doğru nedir" sorusunun göreceliliği kısmı da buradan çıkıyor.

Eğer gerçekten bir tanrı olmasaydı, doğru "insan hayatına katkıda bulunan, ve başkalarına zarar vermeyen ne varsa o" olurdu.

Ancak inanan insanın doğru tanımına, tanrının kullarından istedikleri de girer.

Bu nedenle şu an dünyada "doğru" tanımları, biraz görecelidir, kabul etmek lazım. Ancak asgari müşterek "insan hayatı"dır. Nitekim Allah da İsmail'i kestirmemiştir. Allah da, insan hayatına uygun olanı istemiştir.
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Ağustos 15, 2009, 02:52:12 ös
Yanıtla #31

Dinin doğruları ayrı değerlendirilir. Yaratıcının emirleri "doğru-yanlış" diye belirlenemez bence. Bunlar "emirdir" bitti. Örnek vereyim; Allah, Hz. İbrahim'e oğlu İsmail'i kurban etmesi gerektiğini emretmiştir. Şimdi düşünelim, bu insan hayatına katkı sağlayan bir şey mi? hayır. Doğru mu? Hayır. Ama yaratıcının amacı farklı. Yaratıcı, burada kulunu sınıyor. Kendi mutlak hakimiyetine boyun eğip eğmeyeceğini görmek istiyor. Hz. İbrahim'in 3 gün tereddüte düşüp oğlunu kesmemesi, insanın bu emre bir anlam verememesi dolayısıylaydı. Ancak, mutlak güç Allah'tı, ve Hz. İbrahim, mutlak güce boyun eğmek zorundaydı. Hz. İbrahim'e sorulsaydı bu konu hakkında belki şöyle derdi; "Ben bunun doğru olmadığını, insan hayatına zarar veren bir davranış olduğunu biliyordum. Ancak, ben bunu bir yaratıcının var olduğunu düşünerek değerlendirince, emre uymadığım takdirde, hepten zararda olacağımı bildiğimden, yani hem oğlum ismail'in, hem de benim zararda olacağımı bildiğimden, onun emrine uymanın, bana ve oğluma katkıda bulunacağını düşünerek, uygun olduğunu düşündüm ve bunu uyguladım"

Vermiş olduğunuz Dinsel örneklem üzerinde biraz olsun beni derinine düşünmeye ittiniz. Çünkü Tanrı'nın burada yaptığını, yapması gerektiğini ve amacını biraz olsun anlamamıza ve bunda fikir sahibi olmamıza yol açmakta. Burada neyin önemli olduğu ve ne yapılması gerektiği yolunda Tanrı, bir alternatif sunmakta ya da Hz. Ibrahim'in önüne iki seçenek sunmakta. Belki ikincisi seçmiş olsaydı birçok şeyi otomotikman kaybeder ve durum aleyhine dönecekti. Yani bundan görmemiz istenilen Tanrı'nın -kendi çocuklarımızı bizden daha çok düşündüğü yaşadığımız dünya planında bu açıkça görülmektedir,< tıpkı Adem'i sınaması gibi belki bir benzerini aynı yöntemle Ibrahim Peygamberimizi de sınamış olduğudur. Peki sınamasındaki amaç nedir? Neden sınama yöntemine başvurmuştur? Kendisi'ne olan bağlılık derecesini ölçüp daha iyi anlaması mı yoksa sadakatine önem verilmeyip de Söz'ünü dinleyip dinlememesini mi test etmekti?

Biliniyor ki birçok Peygamberimiz, Tanrı tarafından direkt olarak gönderilmiş olmalarına rağmen gerne de sınandıkları Insanlığa açıkça gösterilmiştir. Insanlık sınanmanın mahiyetini öğrenerek hangi doğrultuda seçim yapması gerektiğini bilecek ve yapmış olduğu seçimin de kendisin Tanrı'ya daha mı yaklaştıracağı ya da tersi durumunda uzaklaştıracağı anlayışına sahip olunması mı istenilmektedir?

Yaşamımızın her alanında sınandığımıza göre bizlere yaşatılan olaylardan bir anlam çıkarmak adına bu düşünceyle hareket ettiğimizde varılan bilinçle giderek bizleri mükemelliğie iten itici faktörler olduğunu düşünmekteyim. Bunlar, bizleri teşvik eden yaşamın tuzu ve biberidir. Aksi halde zaten yaşamın tadı anlaşılmaz bir hale gelebilirdi. Evrenin tezatların birliği üzerine kurulmasıyla yaşantımızda gördüğümüz bazı anlarda kolaylıkları çektiğimiz bazı zorluklarla- aynı zamanda negatif duygularımızı pozitifleştirme yöntemine başvurduğumuzda ise bir nötr bilincine ulaşabilme şansımız elbette doğmaktadır.

Dini öğretilerde hatırladığım kadarıyla Tanrı Ademin iki oğlunu sınamaya tabi tutmuş ve isimlerini şuan hatırlayamadğım için üzgünüm ama birinin adağını ya da sunumunu kabul ederken diğerininin kini kabul etmemesi kardeşin diğer kardeşini öldürmesiyle sonuçlanan bir üzüntülü ve vahim durumun ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Aslında Tanrı'nın ilk olarak uyarısı eğer doğru olanı yapmazsa günahın kapıda olduğuydu. Ama olayı kendi akıl ve mantığıyla değil de aciliyetle vermiş olduğu karar neticesinde kendisini büyük bir pişmanlığa da sürüklemiş oldu.

Burada düşünmesi gereken Tanrı'nın neden kendisinin değil de kardeşi ya da başka biri olsun farketmez onun ne olursa ister ibadet biçiminde günümüze uyarlayalım ister kendi kişiliği bağlamında olsun kabullenmesinin mahiyetindeki içeriği merak edip doğru olanı bulmak için çalışmamız gerektiğidir. Yoksa kişiyi ya da nesneyi yok etmek ne yazıkki sorunu ortadan kaldırmamakla birlikte  başlı başına yeterli bir sebep teşkil etmiyor.

Saygılar,
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Ocak 09, 2011, 01:11:01 öö
Yanıtla #32
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 236
  • Cinsiyet: Bayan

1-Yanliş   ya  da  hatalı fiillerde yaptırım  olması  icin  caydırıcı  olması  ve adaleti saglamak  için
2-Dogruyu  pek cok sey  belirler  zamana  gore değişkenlik  göstersede temelindeki  esaslar değişmiyor.Dogasında  olan  gerceklerden yola cıkarak insanlar  belirler.
3-İnsanın  icinde  varolan  ögretilerle cakısmayan her şey.
İnsan Tanrının yansımasıdır.Her yerdeyse  bizde O'nun bir  parcasıyız!
« Son Düzenleme: Ocak 09, 2011, 01:21:15 öö Gönderen: AQUA »
Quoddam ubiquae, Quoddam semper, Quoddam ab omnibus, creditum est!


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
9 Yanıt
9823 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 09, 2011, 05:00:44 ös
Gönderen: Prenses Isabella
18 Yanıt
13054 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 25, 2007, 02:01:23 ös
Gönderen: Piyon
En dogru Muslumanligi kim yasiyor?

Başlatan HAMLET « 1 2 3 4 5 » Islam

48 Yanıt
24619 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 30, 2015, 01:41:20 öö
Gönderen: sun
17 Yanıt
24641 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 05, 2009, 02:56:12 ös
Gönderen: ADAM
7 Yanıt
7863 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2011, 09:14:17 ös
Gönderen: Zagzagel