Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Deccal  (Okunma sayısı 6560 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 14, 2007, 09:26:00 ös


"Bu kitap en azlarındır. Belki de onlardan hiçbiri yaşamıyor daha. Onlar, benim Zerdüşt'ümü anlayanlar olacaklar : kendimi, daha bugünden işitilecek kulaklar bulanlar ile nasıl karıştırabilirdim ki? Ancak öbürgündür benim olan. Kimileri öldükten sonra doğar.

Kişinin beni anlamasının, hem de zorunlukla anlamasının koşulları, —bunları pek iyi bilirim. Benim yalnızca içtenliğime, tutkuma dayanabilmek için, düşünsel konularda katılık kertesinde dürüst olması gerekir kişinin. Dağlarda yaşamaya, alışkın olması gerekir— çağın siyasetinin ve halkların çıkarcılıklarının sefil gevezeliğini kendi altında görmeğe. Aldırmaz olmuş olması gerekir, hiç sormaması gerekir, doğruluk yararlı mıdır diye, bir kötü kader olup çıkar mı diye... Bugün kimsenin sorma yürekliliğini göstermediği sorulara sertliğin verdiği yatkınlık; yasaklanmış olana yüreklilik; labirente önceden-belirlenmişlik. Yedi yalnızlıkta edinilmiş bir deneyim. Yeni bir müzik için yeni kulaklar. En uzaklar için yeni gözler. Şimdiye dek sağır kalınmış doğrular için yeni bir vicdan. Ve yüce üslubun iktisat istemi: gücünü, heyecanlanmalarını derli-toplu tutmak... Kendi kendine saygı; kendi kendine sevgi; kendi kendisi karşısında koşulsuz bir özgürlük...

İşte! Bunlardır benim okurlarım ancak, benim sahici okurlarım, benim önceden belirlenmiş okurlarım: geri kalan neye yarar ki —geri kalan, insanlıktır yalnızca.— Kişinin, gücüyle, ruhunun yüksekliğiyle, insanlığa tepeden bakması gerekir —hor görüşüyle..."
                                                                                                                                          F R I E D R I C H  N I E T Z S C H E
ars longa, vita brevis...


Aralık 14, 2007, 09:27:21 ös
Yanıtla #1


"Burada ortaya koyduğum sorun, varlıklar sıralamasında insanlığın yerini ne almalıdır sorunu değildir (—insan bir sondur) : sorun, hangi tip insanın, daha yüksek değerlidir, yaşamaya daha değerdir, geleceği daha sağlamdır diye. yetiştirilmesi -gerektiği, istenmesi gerektiği sorunudur.

Bu yüksek değerli tip bundan önce de sık sık ortaya çıkmıştır: ama bir mutlu raslantı olarak, istisna olarak; hiçbir zaman da istenerek değil. Tersine, daha çok korkulmuştur ondan, şimdiye dek korkunç olanın ta kendisi olmuştur neredeyse; —ve bu korkudan dolayı da onun karşıtı olan tip istenmiş, yetiştirilmiş, elde de edilmiştir: evcil hayvan olan, sürü hayvanı olan, hasta hayvan olan insan, —Hristiyan..."
ars longa, vita brevis...


Aralık 14, 2007, 09:28:55 ös
Yanıtla #2

"Sanki şimdiye dek alçakgönüllülük, saflık, boynu büküklük, tek sözcükle kutsallık, yaşama, çekinilecek şeylerin ve günahların topundan daha çok zarar vermemiş gibi... Saf tin, safi yalandır... Rahip, yaşamın bu meslekten yoksayıcısı, yalanlayıcısı, zehirleyicisi, yüksek bir insan türü sayıldığı sürece, doğru nedir sorusuna hiçbir yanıt bulunamaz. Hiçin ve olumsuzlamanın bu bilinçli avukatı, «Hakikat»in sözcüsü yerine konduğunda, doğru zaten tepesi üstüne çevrilmiştir."
ars longa, vita brevis...


Aralık 14, 2007, 09:30:54 ös
Yanıtla #3

"Hristiyan tanrı kavramı —hasta tanrısı olarak tanrı, örümcek olarak tanrı, tin olarak tanrı— yeryüzünde ulaşılmış en yoz tanrı kavramlarından biridir; belki de tanrı tipinin batış sürecindeki en düşük seviye işaretini temsil eder. Tanrının, yaşamın aydınlanması ve bengi Evet'i olmak yerine; yaşamı çelecek kadar yozlaşması! Tanrıda yaşamın, doğanın, yaşama isteminin düşman ilan edilmesi! Tanrının, «dünyevi»liğin her türlü yalanlanması için, her türlü «öte dünya»lık yalanı için, formül haline gelmesi! Tanrıda hiç'in tanrısallaştırılması, hiçlik isteminin tanrısallaştırılması!..."
ars longa, vita brevis...


Aralık 14, 2007, 09:35:09 ös
Yanıtla #4

—Bununla sonuca varıyor, yargımı bildiriyorum. Mahkum ediyorum Hristiyanlığı; ona, şimdiye dek herhangi bir savcının ağzından çıkan en korkunç suçu yöneltiyorum.
O benim için düşünülebilir yozlukların en yükseğidir, olanaklı en son yozluğun istemi olmuştur. Hristiyan Kilisesi yozluğunu bulaştırmadık hiçbir şey bırakmamıştır, her değeri bir değersizlik, her hakikati bir yalan, her dürüstlüğü bir ruh alçaklığı haline sokmuştur. Bir de tutup bana onun «insancıl» katkılarından söz açıyorlar!

Herhangi bir zorluk, felaket durumunu ortadan kaldırmak, onun en derin çıkarına aykırıdır, —o, felaketlerle yaşar, kendini bengileştirmek için zorluklar yaratmıştır... Günah kurdu örneğin: bu felaketle katkıda bulundu Kilise insanlığa! —«Ruhların Tanrı önünde eşitliği», bu kalpazanlık, bütün aşağı duyumluların rancune'ları için bu perde, bu patlayıcı kavram, sonunda devrim, modern fikir ve bütün toplum düzeninin batış ilkesi haline gelen bu kavram— Hristiyan dinamitidir...

 
ars longa, vita brevis...


Aralık 14, 2007, 10:38:29 ös
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341

Nietzsche Hristiyanlığa acımanın dini der ve Hristiyanlıktan tinselliğe kadar varan hükümlerinin kaynağı bu acımak aksiyomundan gelmektedir..

der ki;
-acıma,hiçliğe inandırır...''hiçlik'' denmez tabi buna: 'öte' denir,ya da 'tanrı' ya da nirvana,kurtuluş,kutsanmışlık..dinsel-ahlaksal idiosynkrasi alanından edinilme bu masum retorik,burada hangi eğilimin derin sözcüklerin kılığına büründüğü kavranınca,hemen çok daha az masum görünmeye başlar;yaşam düşmanı eğilimdir bu..

ve devam eder Nietzsche.....
Akıllandık artık.her bakımdan daha alçakgönüllü olduk,insanı artık 'tin'den,'tanrısallıktan' türetmiyoruz.onu geri hayvanların arasına koyduk....eskiden,insanın bilincinde 'tin'de,onun yüksek kökeninin,tanrısallığın kanıtı görüldü;insanı yetkinleştirmek için,ona kaplumbağa gibi,duyularını içine çekmek,yeryüzüyle alışverişini kesmek,ölümlü beden örtüsünü bir yana atmak salık verildi:böylece geriye onun asıl önemli olan yanı,'saf tin' kalacaktı.bu noktada da aklımız başımıza geldi:bilinçlenme ,'tin',bizim için,organizmanın göreceli bir yetkinsizliğidir,bir deneme,tadına bakma,yanılma,bir sürü sinir kuvvteinin gereksizce harcandığı bi çabalamadır,--bir şeyin yalnızca bilinçlendirmekle yetkin hale getirileceğini yadsıyoruz 'saf tin',safi aptallıktır:sinir sistemini ve duyuları;'ölümlü beden'i hesap dışı bırakmak; yanlış hesap yapmaktır-başka birşey değil!...

Evet Hristiyanlığı mahkum etmiştir ancak tek gerçek Hristiyan İsa ydı derken de soru işaretleri uyandırmaktadır kafalarda :mahkum ettiği şey Tanrısallık kavramı mı yoksa Tanrısallık adı altında güdülen çıkarlar silsilesi mi.....
 




Aralık 15, 2007, 10:28:00 öö
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Deccal Nietzschenin en güzel kitaplarından biridir. ;)
Bu kitapta sevgili bilge filozofumuz kendini deccal yerine koyup hristiyanlığı sert bir dille eleştiriyor.

Paylaşım için teşekkürler


Aralık 15, 2007, 06:28:24 ös
Yanıtla #7
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341

sevgili shemuel,,en güzel kitaplarından biridir derken Nietzschenin hangi düşüncesi size yakın geldi acaba deccal de ::)


Aralık 15, 2007, 06:37:14 ös
Yanıtla #8
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

sevgili shemuel,,en güzel kitaplarından biridir derken Nietzschenin hangi düşüncesi size yakın geldi acaba deccal de ::)
sevgili Tuana Deccal Nietzschenin düşüncelerinin anlatımından daha çok bir eleştiri kitabıdır.

Aslında eleştiride denemez . dalga geçme yada yerden yere vurma diyebiliriz :D

aslında soruyu şu şekilde sora bilirdin:Bu kitap dışında  Nietzschenin hangi düşüncelerini benimsiyorsun


Aralık 15, 2007, 06:44:11 ös
Yanıtla #9
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341

eleştiri yapılabilmesi için belli bi düşünce savunulur önce ve buna bağlı olarak da onay verilir ya da yerden yere vurulur...sordğum soru gayet yerinde ,bu kitabı neden sevdin demek istedim bu soruyla...


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
Deccal nasıl tanınır?

Başlatan blossom « 1 2 » Islam

15 Yanıt
10218 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 17, 2008, 11:56:17 öö
Gönderen: ahu
0 Yanıt
4042 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 13, 2009, 09:40:52 öö
Gönderen: karahan