Sayın hacamat, kullandığınız her kelimeye dikkat edin. Bu saygısızlığınız beni baştan çıkarabilir. Söylediklerinizin nereye gittiğinizin farkında değilsiniz. Kusura bakmayın ama benimde bir tahammül sınırım var. 3. şıkkınız sadece varsayımdır, evet bende sizin arkanızdan konuştum. Ama, size özelden mesaj atıp, halimi de anlatmaya çalıştım.
İnanmıyorum ki, hiçbir mason veya mason olmayan, sizden sıkılabilir ama ikiyüzlü olamaz. O 3. şıkkınızı geri alın lütfen.
Almazsanız, yada anlamazsanız, benim düşmanımsınızdır.
Kireç taşını işleyip harç ile ona tolerans tanıyabilirsiniz. Ancak dağdan indirdiğiniz granit parçasına yaklaşımınızı da, onu değerlendirmenizde farklıdır. Tolerans elinizde malzemenin yapısıyla sınırlıdır. Bütün masonlar toleransın ne olduğunu böyle bilsinler. Herkese aynı tolerans ancak bir aptallık olabilir.
Sayın masonlar beni anlamaya çalışsın lütfen.
Benim derdim tanrıyı anlamaktır, ona ulaşmak değil. Herkes bilir ki anlamakla ulaşmak farklıdır. Masonluk dahil her şey size tanrıyı anlayabilmeyi ister.
Tanrıya ulaşmaya gerek yoktur. O başka bir konudur ve anlamaktan daha kolaydır. Tanrıya her inanç sistemiyle ulaşabilirsiniz. Ancak tanrıyı anlamak Yunus emre'nin göz yaşında saklıdır ve bu çok zordur. Ben hayatın anlamını bir böcekte buldum, tartışılabilir.
Yeryüzünde bilinç sahibi her varlık tanrıya ulaşmayı değil, anlamayı hedef edinmelidir.
İspatlayayım bunu;
Tanrıya ulaşmak korkularınızı gidermeye yarar. Korunursunuz, ancak Tanrıyı anlamak bambaşka bir şeydir. Bu gün, evrene ait ne varsa, tanrıyı anlamamız içindir, bizi hiçbir şey(dinler dahil) tanrıyı anlamamıza yetmez. Sadece tanrıya götürür.
Tanrıyı anlamakla ona ulaşmak farklı şeylerdir.
Anlamak her şeydir. Anlamak, yaşamaktır. Varoluşun temeli, anlamaktır ulaşmak değildir, yoksa vücutlarımız ölümsüz olmalıydı.
Doğadaki hiç bir varlık bir yerlere varmaya çalışmaz, inanmıyorsanız bir ağacı inceleyin, inanmıyorsanız nefes almanın anlamını öğrenmeye çalışın.
Tanrı ulaşılacak bir hedef değildir, inanmıyor musunuz? Alın size ispat "Ben size şah damarınızdan yakınımdır" Yani gideceğimiz bir yer yoktur. zaten evdeyiz. Tanrı ölümden sonra bize şahit olmaz, o ölümden sonra görünmek gibi, hesap sormak gibi aptalca şeylerin peşine düşmez. O biziz, O her yerde.
Aramak başka, anlamak başkadır.
Üstelik kargaşa şurada başlamaktadır, ne bizim tanrıya, nede tanrının bize ihtiyacı yoktur.
Bir ölüsünüz, hiç olmadınız, tanrı nerde olurdu?
Anlamsız.
Varoluşu anlamak tanrıyı anlamaktır, unutmayın ulaşmak değildir. Çünkü ne tanrının nede bizim birbirimizi bulmaya ihtiyacımız yoktur. Ulaşmaya çalışmak sadece bir yanılgıdır. Sadece sanaldır. Masonlukta sanaldır, İslamiyet'te sanaldır, aynı şekilde Hristiyanlıkta ateistlikte sanaldır.
Her dinin dibine inin, hepsi şunu fısıldar, tanrı sensin, hep buradaydın, hiç ölmedin ve hiç yaşamadın, sadece öğreniyorsun.
Ben öldüm, bedensizliği gördüm, bütün kaygıların arkasına baktım. Allah'ı anlamak için bir çok şey var, yol yok, islamiyet, masonluk siz var olmadıkça hiçbir işe yaramaz. Bir tane mason çıkıpta bunun tersini savunsun da göreyim?
Var olmanın, yaratımın arkasında neşe gördüm, inanın bana bunu gördüm. Hayat size sadece kendinizi ispatlamaya yarar, gerisi hikayedir.
Tanrının dinlerin savunduğu gibi ibadetimize ihtiyacı yoktur, tanrı anlaşılmayı ister, ona ulaşılmayı değil.
Konuyu yakında kitap yapacağım, umarım iyi bir şey olur.
Tanrı, ulaşılmayı istemez dedim, o anlaşılmayı ister, anlamak ulaşmaktan çok çok daha zordur. Peki gelelim Yunus Emreye...
Bu kardeşimiz kendini bencile görür ve tek hedefi Allah'ı istemektir. Bilirsiniz, "Bana seni gerek seni".
Gerçek bir mürşit Mevlanaya geldiği gibi, Tebrizli şems gibi gelmez, gerçek mürşit bana göre zamanları da aşmalı. Benim mürşidim Yunus Emre'dir. Bin yıl öncesinden yanımda olmayı başaran tek kişi o'dur.
"Kah eserim yeller gibi
Kah tozarım yollar gibi"
Yolun ne? masonluk mu?
Yolun ne? İslamiyet mi? Hiç fark etmez.
İstersen mankafalı ateist ol, Allah'ı anlamak için hiçbirine ihtiyacımız yoktur.
Yani Yunus şunu söyler, her yola girdim(kah tozarım yollar gibi), yol her ne ise fark etmez. Yunusum bunu iddia eder, Yunus yol olup tozar ama, yol olduğununda farkındadır. O yolların tozması kadar yol olmayı anlar. Onun için yol her ne ise fark etmez, sonuç şudur ona göre, "Bana seni gerek seni"
Bunu anlayan varoluşu da Tanrıyı da anlar.
Ben henüz anlayamadım.
Devamını umarım bundan sonraki yazımda açıklayabilirim.
Saygılarımla...