Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: HATTİN OLAYI: Tapınakçıların başı dertte.  (Okunma sayısı 2891 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 27, 2009, 08:51:08 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Tapınakçıların Büyük Üstadı Gérard de Ridefort, eniştesi Guy de Lusignan kral olur olmaz onu Salâhaddin Eyyubî ile savaşa sürükledi.

Bu savaşın gerekçesi de yine bir tür öç almaydı.

Salâhaddin Eyyubî çok sert ve inatçı bir sultandı ama bir o kadar da akıllıydı. Trablus Kontu 3. Raymond’un öteden beri Kudüs kralı olmayı beklediğini, buna hazırlandığını, Tapınak Şövalyelerinin büyük üstadı tarafından düzenlettiren bir entrika sonucunda bu fırsatı kaçırdığını biliyordu. Hıristiyanlara saldırdığında, elbette Trablus ile Kudüs kendisine karşı güç birliği kuracaktı. Fakat bu doğal ve beklenir olgu değiştirilebilirdi. Trablus kontu ile pazarlık etmek üzere ona kendi oğlunun önderliğinde bir elçi kurulu gönderdi.

Gérard de Ridefort da bunu öğrendi ve korktu. Raymond’a güvenilemezdi. Kendi çıkarını her şeyin, Hıristiyanlığın da üstünde tutardı o. Şayet Salâhaddin Eyyubî ona birtakım çekici vaatlerde bulunup kandırarak devre dışı bırakmayı başarırsa, kendilerinin Kudüs’ü savunması zora girerdi. Araları bozuk bile olsa Raymond’un desteğine gereksinmeleri vardı.

Aslında Trablus kontunun Salâhaddin Eyyubî ile özel olarak anlaşmaya hiç de niyeti yoktu. Olsaydı, bunu çoktan yapar, kendi güvencesini sağlar, iki ay kadar sonra Kudüs kralı ile birlik olup Eyyubîlere karşı savaşa girişmezdi.

Fakat Gérard de Ridefort’un Raymond’a karşı duyduğu hınç, ondan öcünü almış olmasına karşın hâlâ dinmemişti. Onun da kendisi gibi düşündüğünü sanıyor, kendi çevirdiği entrikaya karşı entrika çevirmesinden çekiniyordu. Ne yapıp edip Salâhaddin Eyyubî’nin elçilerinin Raymond ile görüşmesini engellemeliydi.

Eyyubîlerin Raymond ile görüşmek üzere yola çıkan elçi kuruluna eşlik eden birlik, Nâsıra yakınlarında kamp kurmuştu. Gérard de Ridefort kampı basmaya karar verdi. Gerek Hastanecilerin büyük üstadı gerekse kendine bağlı komutanlar bunun çok tehlikeli olabileceğini belirterek onu bu kararından caydırmak istedi. Gérard’ın ise gözü dönmüş gibiydi. Dediği dedikti. Risk almamakta kararlıydı. İlle de kampı basacak, bu görüşmeyi mutlaka engelleyecekti.

Öyle de oldu... Yanına aldığı 90 şövalye ile Eyyubîlerin kampını bastı.

Bu baskın, hiç beklemediği bir tarzda sonuçlandı. Şövalyelerin çoğu çatışmada öldü. Gérard de Ridefort kendi canını bile zor kurtardı. Ancak ona sorarsanız, baskın başarılı sonuç vermişti. Çünkü böylece Salâhaddin Eyyubî ile Raymond’un görüşüp anlaşmaları engellenmişti. Sanki görüşebilecek olsalar mutlaka anlaşmaya varabileceklermiş gibi...

Şimdi biraz daha öykü anlatacağım ama bu kurgu falan değil; kayıtlara geçmiş bir tarihsel olayın değişik bir tarzda anlatımı…

Sıcak bir yaz günü!... Gérard de Ridefort’un niyeti, Kudüs ile çevresini korumaya çalışmakla kalmayıp hayli zamandan beri iyice can sıkarak ciddî bir tehlike oluşturmaya başlamış olan şu Eyyubîleri ya yok etmek ya da iyiden iyiye doğuya, çöle sürmekti.

Hıristiyan ordusunun topluca üzerine doğru geldiğini gören Salâhaddin Eyyubî, geri çekilerek ağır ağır uzaklaştı.

Tapınak Şövalyeleri, Müslümanların kaçtığını sanıp, hazır onları korkutmuşken peşlerine düşüp yakalayarak derslerini vermek üzere kovalamaya başladı.

Filistin’in kuzeyindeki dağlık bölgenin “Hattin” denilen yerinde, sarp yamaçlar arasında âdeta kurumuş bir kanyon gibi uzanan vadiye doludizgin girdiler.

Giriş o giriş!

Birdenbire durmak zorunda kaldılar... Vadinin çıkışına barikat kurulmuştu.

Şimdi ne yapacaklardı?... Burası savaşmak için çok tehlikeli bir yerdi. Başlarına ne geleceği belli olmazdı. Ağır kayıplara uğrayabilirlerdi.

Gérard de Ridefort, geri dönerek kanyondan çıkmayı, bir başka yol denemeyi öngördü.

İşte ancak o zaman tuzağa düşmüş olduklarını fark ettiler. Arkadan da sarılmış, vadinin içinde kıstırılmışlardı.

Burada duramazlardı; durmamalıydılar ama akşam olmak üzereydi. Her iki yanı dik yamaçlarla çevrili vadiye karanlık çökmeye başlamıştı bile. Düşmanın üzerine kör gözle gidemezlerdi. Ancak onlar da saldırmayıp beklediğine göre, geceyi burada geçirecekleri anlaşılıyordu.

Fakat önemli bir sorun vardı. Üstelik yine aynı sorun... Dağlık arazide nasıl olsa bol su bulunduğu için yanlarında taşımıyorlardı. Şimdi kıstırılmış oldukları bu yerden çıkamazlarsa susuzluktan ölürlerdi.

Hattin’deki vadide kıstırılmış Hıristiyan ordusu, bu kadarı yetmezmiş gibi bir başka tehlike ile daha karşı karşıya geldi. Sabahleyin, daha şafak sökmeden çevredeki tepeleri kaplayan kuru otların ateşe verilmiş olduğunu görerek irkildiler.

Geceyi susuz geçirmiş olan Hıristiyanların yüreğine bir de burada canlı canlı yanma korkusu düştü.

Hiçbir şey yapmadan bekleyemezlerdi. Müslümanlar saldıracak olursa ne âlâ!... Sıkışmış bir halde olmakla birlikte elbette savaşacaklardı.

Fakat ya hiç saldırmazlarsa!... Ya onlar da sadece durup beklerse!...

Burası bir kalede kuşatılmış olmaktan çok daha kötüydü. Kalede hiç olmazsa düşmanı izleyebilirlerdi. Burada ise görebilecekleri hiç kimse yoktu.

Tek çözüm yolu vardı: Barikatı kırmak.

Peki ama hangi yandan?... Önden mi arkadan mı?

Fark etmezdi. Zaten sıkışmış durumdaydılar. İyisi mi, her iki yana doğru birden aynı anda saldırıya geçtiler.

İlk atılımlarında sanki bu engeli yarmak pek de zor değilmiş gibi geldi. Çünkü Müslümanlar, bu dar ve uzun cephede bir grup Hıristiyan asker rahatça dışarı çıkabilsin diye onları durdurmak için pek bir çaba göstermeyip yana çekilmişti. Fakat ardından her iki çıkışı birden yine tıkadılar.

Vadiden çıkabilmiş olanların dışarıda başına geleni belirtmeye gerek yok.

İkinci atılım... Üçüncü atılım... Hep aynı durum, aynı taktik, aynı sonuç.

Hattin Savaşı’nı anlatan kronolojistlerden biri, Hıristiyanların burada düştüğü durum için“Bu kapandan bir kedi bile sıyrılıp kaçamazdı.” demiş.

Tapınak Şövalyeleri ve Hıristiyan ordusu ister istemez teslim bayrağını açtı.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
8762 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 19, 2013, 01:39:15 öö
Gönderen: GOASISG
1 Yanıt
3592 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 19, 2008, 12:09:09 öö
Gönderen: poyraz06
0 Yanıt
2471 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 21, 2008, 05:49:39 ös
Gönderen: bugfree
1 Yanıt
3397 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 04, 2009, 08:08:10 ös
Gönderen: Veritas
0 Yanıt
3102 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 05, 2010, 08:07:48 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3527 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 07, 2010, 04:07:48 öö
Gönderen: Waldow
9 Yanıt
11441 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 29, 2015, 02:54:20 öö
Gönderen: ragnarr
0 Yanıt
2734 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2013, 08:28:45 ös
Gönderen: park10
0 Yanıt
3137 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 01, 2013, 04:45:23 ös
Gönderen: Ares
15 Yanıt
9029 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 02, 2014, 04:52:39 öö
Gönderen: karahan