Biraz oturup düşündüm ve yazmam gerektiğine inandım.
Biliyorum ki, güzel insanı en zayıf noktası onu bezdirmektir. Çirkin insan bezmez, açlığı hiç bitmez, günlerce uğraşır, hırsı çok büyüktür. Bazen kin öyle taşar ki çocuğunu bile benzin döküp yakar. Yada chp ye oy verdiği için kardeşine silah sıkar.
Bu onların haklı olmasının sonucu değildir. Onların inadıdır. Bilirler ki iyi insanları böyle bıktırırlar. Zaten kötü insanı bıktıramazsınız, size direk zarar verir. O uğraşmaz, o vazgeçip gitmez, onun kalıpları vardır. Direk şiddet uygular. Yok etme duygusunu anlamlı bulur ve yok edince sorunun biteceğine inanır. Bu yüzden şiddet gösteren herkes kalıpları olan, koyu bir dincidir. Camiye gitmese bile dinine laf söyletmez. Sokakta karıya kıza laf atmayı marifet sayarken evdekine sadece 3 dk için dayağı basar.
Bu yüzden Kötü insan hırsları olan, değişmez kalıpları olan, sorgulanamaz inançları olan insanlardır.
Bizi bıktırdınız. Tebrik ediyorum, hayatı zehir ettiniz. Kocaman bir yaşama ateşini küçük bir kıvılcıma dönüştürüp yarınlara bıraktınız.
Sevinin diyeceğim ama, siz onu da bilmiyorsunuz. Sevinmenin ne demek olduğunu sorsak zaferdir sizin için, elde etmektir, yayılmaktır, çoğalmaktır. İmralıda ki zatın "Ya silaha sarılın yada yatakta karınıza" demesiyle, tayyip'in en az 3 çocuk demesi arasında ne fark vardır?
Hiç bir fark yoktur, ikisi de aynı zihniyet.
Zafer diye kucakladığınız ısırgan otları birazdan canınızı acıtmaya başlayınca, bizide oraya çektiğinizi görmeyecek kadar boşsunuz.
Sizler inanılmaz cahilsizin. Çok okumakla gitmeyecek bir cehalet bu, o yüzden cahilsiniz demeyi kendimde bulabiliyorum. Ben aklınıza gelebilecek her konuda okudum, hepsini derinlemesine araştırdım ve hep sorguladım. Ama bu yüzden bilgiliyim, sizler cahilsiniz demiyorum. Sizin cehaletiniz okumayla gitmez. Bende cahilim, ama bu bilginin sonsuzluğundan ve bunun karşısında benim açlığımdan dolayı söylediğim bir şeydir. Sizinkine benzer bir cehaletim yok. Olamaz da.
Ayrıca iddia ediyorum. Bu hikaye başlı başına uydurmadır.
Din pazarlayıcıları işlerini çok iyi bilirler ve yalan söylemekten hiç çekinmezler.
Dünyamızı karartan, mucize gibi bir yaşamı cehenneme çeviren bunlardır. Bu hikayelere inanan saflara diyecek bir sözüm yok, keşke hiç yaşamasalardı.
Nasıl olur da kirletilir evren?
Nasıl olur da korku üzerine oturtulur tanrı?
Nasıl olur da bırakın insanı yaratılmış her hangi bir varlığı bu kadar aciz ve pislikmiş gibi gösterebilirler?
Ne diyeceğimi artık bilmiyorum.
Artık hangi tepkinin işe yarayacağını da kestiremiyorum. Bu kadar bezdim...
Nasıl da hikaye uydurabiliyorlar?
Nasıl da kolayca ve ağızlarından salyalar akarak her yerde anlatabiliyorlar?
Ve nasıl da içten inanabiliyorlar.
Daha önce Neil Armstron ve jack Custou içinde hikayeler uydurmuşlar ve yıllarca keyifle kulaktan kulağa yaymışlardı.
Sonra her iki kişide internet sitelerinde ve basın beyanatlarında ne Ay'da ezan duyduk, nede denizlerin karışmadığını görünce iman ettik diye belirtince kimse kalkıpta özür dilemedi.
Kimse utanmadı...
Sarılın yalanlarınıza, sarılın korkularınıza. Beni üzüyorsunuz ama kendinizi zehirliyorsunuz.
Düşünmeden inanmanız, sorgulamadan korkmanız benim sorunum değil. Onlarla siz yaşayacaksınız. Ancak Güzelim evreni ve hayatı bu şekilde kirletiyorsunuz. Beni veya iyi niyetli bir çok insanı kahrediyorsunuz.
Bizi aciz yarattıysa bu benim sorunum değil, sizin tanrınızın sorunu. Bozamayacağım bir gelecek yazdıysa, hesabı bana değil yazana, yani kendisine sormalı. Cehennemi yaratacak kadar kin ve nefret doluysa, bu da onun sorunu. "İhtiyacım yok ama bana tapın diye yarattım sizi" diyorsa. Buda onun egosuyla hala sorunu olduğunun sonucu.
Ebu Leheb'e "Elleri kırılsın" diyecekse, bu onun ve Ebu Leheb'in sorunu.
Yazık ki bu konu içinde Tebrizli Şems'in, Mevlanın adları da geçiyor.
İnançlarına alet edecekler ya, herkese saldırırlar bunlar.
Ama Yunusa dokunamazlar. Yunus onların hiç bir işine yaramaz. Çünkü o hop oturup hop kalkmamıştır. O "Aha evrimi bitirdim" demez. O iddiasızlıktır. O felsefe yapmaz. Her satırında içsel bir yolculuğunu anlarsınız. Kızgın değildir, sevinçli değildir, satıcı pazarlayıcı değildir. O gerçek bir araştırmacıdır. Bana seni gerek seni derken, aslında aradığını yani araştırdığını söyler. Araştırması onun ibadetidir. O ondan tad alır.
Neyse lafı çok uzattım.
Bezdirdiniz ya, bravo size. Başardınız.
Tatmin olmanız dileğiyle...