Bu konu beklediğimden daha uzun sürdü. Meğer ne çok anlatılabilecek şey varmış şu obediyans kavramıyla bağlantılı olarak... Üstelik elimden geldiğince kısa kesiyorum. Bu kadar çok uzayında ayrı bir başyık açayım dedim. İsteyen öncekine devam eder, isteyen bu ikincisine.
Grand ya da grande (Almancada gross) = büyük. Türk Masonluğu’nda eskiden “gran” diye bir sıfat kullanılmış dönüştürme olarak. Hâlâ kullanılmakta olduğu bir yer bile var. (Türkiye’de Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti Süprem Konseyi’nin başındaki kişi yani 33. derecedeki en yetkili mason kısaca “Gran Komandör” olarak anılıyor.)
O tarihlerde loca sözcüğünün karşılığında da “loj” kullanılmaktaymış.
İş büyük locaya gelince, işte o “granloj” olarak anılmış. Türkiye’deki Masonluğun tarihinde, 1950’li yılların başlarında üç “ünite granloju” var. (Bu konudaki ayrıntı, konu başlığının çok dışında kalır. İstenirse ayrı bir başlık altında incelenebilir.)
Bu bağlamda “büyük doğu” teriminin karşılığı olarak da elbette “granoryan” diye bir terim kullanılmış. Ancak bu Türkiye’deki herhangi bir örgüt için geçerli değil. Örneğin Grand Orient de France dendiğinde bunun dilimizdeki karşılığı Fransa Granoryanı.
İşin doğrucası, Türk dili kuralları uyarınca tüm bu sözcüklerde “gran” sıfatının ayrı yazılması gerekiyor ama nedense Almancadaki gibi birleşik yazılması yeğlenmiş.
Biliyor musunuz, “loca” sözcüğü bile Türk Masonluğu’nda öyle kendine öyle kolay kolay yer bulamamış. Benimsenmesi zaman almış. Pek iyi bilmiyorum ama sanırım bunun nedeni fonetik olarak bu sözcüğün İtalyancadan alınma gibi bir izlenim vermekte oluşu. Keşke zamanında eski masonları sorulmuş olsaydı. Acaba Türk Masonluğu’nun yazınında bu konuda yapılmış bir inceleme var mı? Bana denk düşmedi.
Türkiye’de biz 1950 yılı öncesinde yabancı dil olarak Fransızcaya pek düşkünmüşüz. Hele Cumhuriyet öncesinde öylesine düşkünmüşüz ki, bunu Hüseyin Rahmi Gürpıhar birçok yapıtında çok güzel bir şekilde hicvetmiştir.
1950 yılından sonra Türkiye’de öncelikli yabancı dil rüzgârının yönü İngilizceye dönmüş. Ancak o sıralarda Masonlukta Fransızcadan dönüştürme sözcükler hemen yerlerini İngilizceden dönüştürme olanlara bırakmamış. Günümüze kadar bile bırakmış değil. Hep çağın ilerisinde olduğunu ileri süren Masonluk, bu bakımdan çağı hayli geriden izliyor nedense…
Loca sözcüğünün öyle hemencecik kabul edilemeyişinin bir diğer nedeni de bu sözcüğün dilimizde öteden beri güncel kullanımda başka anlamlar taşıması olsa gerek; hani bir sinema, tiyatro ya da stadyumdaki özel bölmelere loca denir ya…
Sonra bunun yerine “mahfil” sözcüğü benimsenmiş bir dönem için. Nitekim Özgür Masonlar Büyük Locası’nın ilk kuruluşu sırasındaki özgün adı da Türkiye Büyük Mason Mahfili. Günümüzde resmi derneğinin ve web sitesinin adı bile o tarihten kalmalığı sürdürüyor. Ancak bu örneğin dışında “büyük loca” teriminin karşılığı olarak “büyük mahfil” diye bir terimin kullanıldığını pek görmüyoruz.
Arapça kökenli mahfil ya da mahfel, günümüzde olağan dilde kullanımı süren bir sözcük; “toplanma yeri” ya da bunun gibi bir anlama gelir. Bir topluluğun tüzel kişiliğini yansıtmaz. O ancak Türk Masonluğu’na özgü bir kullanımdır; hem kısa bir dönem için. Ancak günümüzde loca yerine “mahfil” sözcüğünü kullanmayı âdeta ağız alışkanlığı edinmiş, bunu sürdüren masonların var olduğunu söyleyebiliriz.
Gelelim şu ikinci sözcüğe: “Orient”.
Bu sadece “doğu” anlamına mı gelir? Acaba “yön” ya da “yol” (tarik) anlamına da gelmez mi?
Gelir. Olabilir.
Hele biraz da konuya günümüzün Fransızcası ile değil de 18. yüzyılda bakarsak; acaba bu “orient” sözcüğü “birliktelik”, “ortaklık”, “müştereklik”, “işbirliği” gibi anlamlara da gelebilir mi?
Evet!... Bunun öyle olduğunu benden önce Sayın enelsır belirtmişti.
Acaba değişik ritlerin simgesel derecelerde bir araya getirilişi bunu mu yansıtıyor? Bir ortaklık, bir araya gelmek, aynı çatı altında buluşmak ve birlikte hareket etmek. Nasıl büyük loca kendisini oluşturan localar üzerinde bir otoriter egemenlik kuruyor ve buna obediyans deniyorsa, aynısını rit bağlılığı olmadan yapmak.
İşte böylece bir obediyans türü daha çıkmış oluyor genel Masonluk sahnesine…
Türkiye’deki ilk obediyansının örgütlenmesinin de başlangıçta böyle olması öngörülmüş ve bu amaçla “maşrık-ı âzam” terimi kullanılmış. Daha sonra bunun yerini “büyük maşrık” almış.
Buradaki maşrık sözcüğüne dikkat edin. Yer yer “meşrık” biçiminde yazılmış olduğunu da görebilirsiniz. Hangi fiilden türetilerek geliyor? Acaba “teşrik” olabilir mi yani şeriklerin bir araya gelişi?
Masonluğun tarihinde, Operatif Masonluk ile bağlantılı olmak üzere sözü geçen kuruluşlardan biri de belli bir dönemde loca üstatlarının locaları adına katılımıyla oluşan korporasyonlardır. Bu tür kuruluşları dilimizde “şirket” olarak da adlandırabiliriz. Kök aynı kök. Gerçi bu oluşum Kıta Avrupası’nda değil, Londra’da ortaya çıkmıştır ama acaba ondan yüz yıl kadar sonra Fransız masonlar tarihteki o operatif oluşumu bu kez spekülatif bir bağlamda mı değerlendirmekteydi?
Yanıtı verilemeyecek bir soru daha… Ancak Fransız masonlardın Operatif Masonluktan olabildiğince sıyrılma çabasına bakacak olursak, böyle bir olasılığın zayıf olduğunu da söyleyebiliriz.
Spekülatif Masonluk…
İşte ben de tüm bunları yazdıktan sonra şimdi size gönül rahatlığı ile bu anlattıklarımdan çoğunun spekülasyon olduğunu da söyleyebilirim.
Ancak öyle gelişigüzel ya da boş bir spekülasyon da değil. Dayanağı var.
Elbette şunu da eklemek gerek: Türkiye’deki ulusal nitelikli Masonluğun başlangıç tarihi olarak kabul edilen 1909 yılı ve sonrasında kullanılmış olan o “maşrık” sözcüğüne karşılık, yurdumuzdaki simgesel dereceler örgütü hiçbir zaman Masonluktaki anlamıyla bir büyük doğu olmamış, olamamış hatta 1930 yılında bu bağlamda ortaya çıkan bir girişim çok sert bir tepkiyle karşılanmıştır.
İstanbul’da 1933 yılında daha önce Fransa Büyük Doğusu’na bağlı olarak ve Fransız Riti’nde çalışmakta iken Türkiye Büyük Maşrıkı’na katılan Renaissance adlı locanın katılım töreni sırasında, bir rit değişimi yöntemi uygulanmış ve bu loca çalışmalarını bundan sonra Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin simgesel derecelerinde yürütmüştür.
Bir büyük doğu terimi üzerinde bu kadar çok söz etmeye değer miydi bilmem ama etmiş olduk bir kere.
Bundan sonra herhangi bir obediyansın işleyişine de bakalım biraz.
Ancak isteyenler bir de şuna bakabilir:
Osmanlı Devleti’nde Masonluğun 1909 yılında ilk kez ulusal bir nitelikte örgütlenişi ile bağlantılı olmak üzere (1861 yılında kurulmuş olan ilk yüksek şûra göz ardı edilerek) şöyle bir söz edilmiştir: “Türkiye’deki ilk mason obediyansını yüksek şûra kurmuştur.”
Burada sözü edilen obediyans Maşrık-ı Âzam-ı Osmanî, yüksek şûra da Şûrayı Âlîyi Osmanî.
Masonik yazında bu iddianın doğru olmadığı, her iki kuruluşta birden aynı kişilerin yer almakta oluşunun bu iddia açısından bir kanıt sayılamayacağı da belirtilir.
Aslına bakarsanız öyle uzun boylu kanıt gerekmez.
Şu yazılmış olanlar zaten Türkiye’deki ilk obediyansın yüksek şûra tarafından kurulmuş olamayacağını açıkça gösteriyor.
Konuyla yakından ilgilenenlere bir soru: Niçin?