Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Tolerans Üzerine Düşünceler…. 5  (Okunma sayısı 6314 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 16, 2012, 11:25:43 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Sosyal kavramlar tarihte içerik değiştirir. Zaman içinde değişir, yeni anlamlar kazanırlar. Bu nedenle de bir kavramın nasıl değerlendirildiğini görmek bakımından bir tarihsel kaynağa bakmak yanıltıcı olabilir. Efendim, Platon şöyle demiş, Aristoteles bunu şöyle tanımlamış, Konfüçyüs’ün şöyle bir deyişi var, Karl Marx bunun için der ki, Francis Bacon’a göre falan… Tamam, peki ama onların o dediklerini içindi bulundukları coğrafya ve o dönemde değerlendirmeli. Bakalım o deyişler bugünkü zamanın değer yargıları ve bizim kültürümüz ile uyumlu mu?...

İşte bu açıdan sanırım tolerans kavramı çok güzel bir örnek.

Fakat biz bu irdelemeyi Batı kültürü çerçevesinde yapmak durumundayız. Çaresi yok.

Çünkü bizim bulunduğumuz coğrafyada bu kavram, yakın geçmişimizi bir yana bırakırsak, iki bin yılı aşkın bir süreden beri gündeme alınmamış.

İşin ilginç yanı şu ki, Batıda toleransın zerresinin olmadığı dönemde bizim coğrafyamızda yazarlarımız, ozanlarımız, düşünürlerimiz, bilim adamlarımız gerek toleransın gerek hoşgörünün âlâsının örneklerini veriyordu ama demeye getirdiğim o ki, irdelenecek bir kavram olarak “tolerans” karşılığı bir konu yoktu ortalıkta. Kim bilir, belki de böyle bir kavramın ortaya atılıp irdelenmesinin gereği duyulmuyordu da ondan…

Ancak sonraları, o düşünü ve davranışların da unutulup gittiğini izleriz. Bunu bu hale getiren de, açıkça belirtmek gerekirse, ne yazık ki Sünni İslâm baskısıdır. Yavuz Sultan Selim halifeliği alıp da Osmanlı Devleti’nin teokratik bir devlet düzenine oturtma adımını atmasıydı, bu coğrafyada çok şey olduğundan çok farklı gelişirdi.

Gelişirdi.

Gelişmemiş bir ortamda toleransa yer yok zaten.

Biz şimdi şu Batı’ya bakalım. Bilelim ki Batı dünyası toleransa ancak teokratik düzeni elinin tersiyle itme becerisiyle ulaşabildi.

Batı’da tolerans, bir bakıma, başkalarının kişiliğini, özgürlüğünü tanıma olarak da tanımlanıyor. İnsan haklarının, özellikle de düşünce özgürlüğünün güvence altına alındığı uygar toplumlarda, salt töresel bir değer, bir erdem niteliği taşıyor.

Nitekim bu nedenle olsa gerek, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarının ateşli düşünce özgürlüğü savunucularından Fransız Gaston Bonet-Maury, tolerans ile özgürlüğü birbirinden ayırmak gerektiğini belirterek şöyle diyor: «Tolerans, özgür düşünceli ve inanç sahibi kişilerin birbirlerine karşı göstermek zorunda oldukları saygıdır... Böylece tolerans bir erdem, özgürlük ise bir hak olmaktadır.»

İşti bu belirleyiş pek önemli. Tekrar edelim: Özgürlük bir hak. Tolerans ise bir erdem.

Demek ki özgürlük alınıyor ya da ediniliyor. Tolerans ise veriliyor ya da uygulanıyor.

Her erdem gibi, tolerans da günümüzde toplumsal görgü ve eğitim alanına özgü, olumlu bir nitelik konumuna gelmiş durumdadır. Nasıl bir insana dürüst, iyi yürekli, nazik, ılımlı, dost canlısı, sevecen gibi sıfatlar veriyorsak, aynı tarzda bir kişi için toleranslı ya da toleranssız diyebiliyoruz.

Böylece tolerans kavramı öyle üstün bir konuma geliyor ki, bir ülktedeki yasalar vicdan ya da inanç özgürlüğünü, aynı anda düşünce özgürlüğünü güvenceye alınca, artı hoşgörü denilen uygulama neredeyse gülünç sayılabilecek bir kendini beğenmişlik olmaya dönüşüyor.

Ancak tolerans öyle değil. Zaten blki bir de bu nedenle tolerans ile hoşgörüyü aynı tutmamak gerekiyor.

Herkes yaradılışından hoşgörülü olabilir ama toleranslı olabilmesi için buna bir de eğitim ve kültür eklenmesi gerekiyor.

Hatta kimilerine göre tolerans bir aydınlanma sorunu.

Doğası gereği toleranslı davranmaya yatkın olan kişilerin yanı sıra, gördüğü eğitim ve edindiği kültür sonucunda öz buyrultusu ve kendi çabasıyla kendini geliştirerek, aydınlanarak toleranslı olma yoluna giren kimselere de rastlarız.

İşte kimi masonlar da onlardan… Her masonun doğuştan mason olduğunu sanmayın. Kimileri doğuştan hiç de mason olmasa bile mason olduktan sonra “mason” oluyor.

İnançlarından ve kanılarından ödün vermeksizin onları dile getirme, yayma ve savunma eylemini çekinmeden sürdüren, her türlü kaba gücü, şiddeti, haksızlığı ve yalanı yadsıyan bir anlayışı olan kişiye “toleranslı”, öyle bir kişinin karşıtına ise “bağnaz” diyoruz.

Demek ki toleransı anlamanın bir yolu da bağnazlığı anlamak olabilir. Öyle ya, her kavram karşıtı ile birlikte kazanır en olgun tanımını.

Bağnaz kişiler, aklına duvar ören, kendi dogmalarını paylaşmayanlara karşı baskı ve gerekirse kaba güç kullanan hatta kendinde onları ortadan kaldırmak hakkını bile görenlerdir.

Bağnazlık ile tolerans arasındaki çekişme konusunda 20. yüzyıl başlarının Hollandalı Tarihçi Düşünürü Hendrik Willem van Loon şöyle diyor: «Bağnazlık ile tolerans arasındaki çekişme, insan soyunun zorunlu evriminin bir parçasıdır. Unutmayalım ki bu ırk henüz gençtir; özgürlük ve zorunlu doğa serüvenine yalnızca birkaç bin yıldır başlamıştır. Doğanın bu özel memeli hayvanından yalnızca uzun, binlerce yılda ortaya çıkabilecek tüm erdemleri beklemek, ona haksızlık olur.»

Onu dinleyecek olursak, demek ki toleranssızlığa yani bağnazlığa karşı bile toleransla bakmak gerek.

Masonluk bağnazlığa olasıya karşı olduğuna hatta masonları bağnazlıkla savaşmak bakımından yükümlü tuttuğuna göre, acaba bu bağlamda noksanlı mı sayılır?

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mart 17, 2012, 07:57:06 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Merhaba,


ben ari kovanina comak sokma misali bir soru soracam.
Acaba insanoglu denilen iki ayakli "hayvani" aradan cikarirsak, doganin kendisinde veya icinde veya kanunlarinda TOLERANS diye birsey varmidir? Bunu FIZIK olsun, BIYOLOJIK olsun, KIMYA olsun her alan icin soruyorum.
Sayin ADAM yine bana kizacak.

Saygilarimla


Mart 17, 2012, 11:24:42 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1807
  • Cinsiyet: Bay

        Sayın Tij, bunu tolerans olarak değerlendirebilirmiyiz tam olarak bilemiyorum. Seyrettiğim bir belgeselde bir kaplan anne bir maymunu yakalıyor ve onunla karnını doyuruyor. Fakat anne maymunun bir de yavrusu var. Yavru çok küçük ve çaresiz. Kaplan yavruyu himayesine alarak ona annelik gibi bir tutum sergiliyor.
         Sorunuzla ilgili olarak şunu da  düşündüm, içtiğimiz sudaki karışım, soluduğumuz havadaki gazların karışımı bana biraz bir birlerine tolerans sağlıyorlar gibi geliyor. Keza, bazı ağaçlar gövdelerine saplanan bir çubuğa müsamaha göstererek çubuğun ait olduğu  meyveyi  vermesini sağlıyorlar. 
         Bunlara benzeyen bazı olgular var. Siz bunları nasıl değerlendirirsiniz bilemiyorum, ama ben sanki doğada insan dışındaki varlıkların da bir birlerine tolerans tanıyorlarmış gibi düşünüyorum.
         Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Mart 20, 2012, 12:31:34 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Alıntı
Onu dinleyecek olursak, demek ki toleranssızlığa yani bağnazlığa karşı bile toleransla bakmak gerek.
Sayin ADAM"in bu cümlesini bir örnekle desteklemeye ve akabinde gelen soruyuda daha bir yakici hale getirecek bir örnek vereyim.
Almanyada 2000 yilindan 2007 yilina kadar toplam 8 yabanci kökenli insani ve bir bayan polis memurunu öldüren ve akabinde ikisi intahar eden ve bir ücüncüsününde icerde oldugu bu  fasistlere acaba toleranslami bakmak lazim.

Saylilar

Not: Sayin ADAM"i buaralar pek göremiyoruz, umarim kendisi iyi ve afiyettedir.



Mart 20, 2012, 02:34:29 ös
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bir kere vahşeti, insanlık dışı tutum ve davcranışları, bunların değerlendirmesini psikiyatrlara bırakalım. Kuşkusuz onların yaptığı çalışmada, kendi mesleklenin geneği bir tür tolerans uygulaması var. Bu psikologlar için de geçerlidir. Ancak bu sadece o mesleğin gereğinin tolaransıdır; mimarlık ve mühendislikte, ekonomi ve siyasette ve daha ibirçok meslekte işin gereği uygulanan tolarans gibi. Bu asla genel geçekrle tolerans çerçevesinde değildir.

Ötesi toerans sadece düşyünü ve düşünülerin yansıması alanında geçerledir. Davranışları kapsamaz. Tutum ve davranışlara hoşgörü gösterilebilir, tolarans değil.

Benim dediğim bağnazlığa yani tolarans karşıtlarına  tolerans gösterilmesi düşünü alanındadır. Bu, bir bakıma son zamanlarda çok sık dile getirilen empati ile bağlantılıdır. Herkesi becerebileceği bir şey değildir. İnsanın, toleranslı olabilmesi için önce buna nyetlenmesi, sonra da bunu beçcerebilmek için çalışması, kendini eğitmesi gerekir.

Dolayısıyla, Sayın Tij'e beni merak edişinden ötürü teşekkürler, bir sorunum yok, ancak bu bağlamda verdiği örnek konumuzun dışında kaldı bence.

Sevgiler.
   
 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ağustos 09, 2012, 11:22:33 öö
Yanıtla #5
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 261

Sayın Adam ın yazısında dediği gibi toleransla hoşgörüyü aynı tutmamak konusunda aynı fikirdeyim..

Hoşgörü duygusal unutmadır,tolerans ise demokratik unutmadır...
Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir.
(Socrates)


Mart 17, 2013, 01:25:12 öö
Yanıtla #6
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 46
  • Cinsiyet: Bay

Yazınızın hepsini okudum sayın ADAM . Teşekkür ederim ... Ama haliyle kafamda soru işaretleri oluştu
Hoşgörü ve tolerans ince bir çizgidedir diyorsunuz kısaca .
Peki tolerans konusunda kendisini geliştirmesi ve eğitmesi gereklidir , nasıl eğitileceğiz örnekler varmı ? Teori var ama formül yok . Formül bulunmazsa problem nasıl çözülecek ?
İkincisi hepsini okudum ama ağır bir dille yazılmış ,tolerans konusunda hala tam oturtamadım diyebilirim .
Mesela zıt fikirli birisiyle konuşuyoruz belki bize hakaret ediyor diyelim . Gülüp gececeğiz mi ona karşı ? Yani onun düşüncelerine saygı duyuyorum . Veya tam zıttı fikrimde olan birisi konuşuyor , saygı duyarım . Sadece bunu mu diyeceğiz ...
Birde bir konuşma atabilir misiniz örnek olarak ?
Mesela birisi toleranslı diğeri normal toleranssız olan iki kişinin konuşması ama bunlar birbirleriyle konuşuyor .
A ile B diyelim. Toleranslı olan kişiler genelde nasıl konuşurlar öğrenmek istediğim bu ...
Saygı ve sevgililerimle
Tanrım bana güç ver


Mart 17, 2013, 07:18:18 öö
Yanıtla #7
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bu konuda benim ısmarlama yeni bir kurgu oluşturmam, sonra bakın işte A toleranslı ama B toleranstan yoksun davranıyor demem pek zor.

Toleransın ya da hoşgörünün okulu yok. Bunların dersi de yok. İnsan kendi kendisini eleştirirse, başkalarına empati ile bakmaya yönelirse, hoşgörü de edinebilir,. tolerans da.

Forumun birçok yerinde birçok örnek vardır. Bir kitap tanıtımı ve anlatımı vardır bir yerlerde, sanırım Edebiyat bölümünde. Kitabın adı "Adam Olmak". Özeti verilmişti bir zamanlar. Aslında bu kitap piyasada bulunuyor hâlâ. Alıp okursanız, sanırım birçok bilgi edinmenin yanı sıra tolerans ve hoşgörü kazanmanın nasıl olabildiğini de görebilirsiniz.

Ancak şunu unutmayalım. Hakarete karşı gülüp geçmek tolarans değildir; hoşgörü olabilir sadece. Tolerans bilgiyi gerektiriyor; anlamayı gerektiriyor. Tam zıt düşünceler ile karşılaşılması, elbette toleransı devreye sokabilir ama basitçe bir saygı göstermekle değil; o bile hoşgörü olur.

Tolerans bağnazlığın karşıtı.  Bir kitap daha tanıtmıştım bir zamanlar. Bazı yerlerinden özetler de vermiştim.  Yalçın Kaya'nın "Batı'nın İki Yüzü" Bu da piyasada bulanabilen bir kitap; dört cilt. Birincisinde toleransla hoşgörünün farkını anlatır yazar...

Fakat önemli olan elbette bunları edinmek... Nasıl olacak?

Bilgiyle, akıl kullanarak  ve erdemle.

Bilgi, akıl kullanma olanağı ve erdem nerede?

Onu bana sormayın. Nerede olduğu belli.
 
 
 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mart 17, 2013, 08:38:11 öö
Yanıtla #8
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Sayın ADAM'ın söylediği Yalçın Kaya'nın "Batı'nın iki yüzü" Hoşgörü ve Tolerans  adlı kitabının 3. Cildini okuyorum. Piyasa bulmak biraz zorlaştı. ilgilenenlerin bir an önce edinmesi gerekli. Yeni baskı yapılır mı bilemem.
1. kitapta hoşgörü ve toleransın tanımı yapılıyor uzunca sonra Helen ve Roma'da bu konu işleniyor. Hıristiyanlık ile birlikte toleranssızlıgın nasıl yaygınlaştığı anlatılıyor.

2. kitapta Yahudilik ve Ortaçağ Avrupa'sında Kilise egemenliği ve kendince sapkın gördüğü tarikatlarla mücadelesi anlatılıyor.

3. kitapta ise ağırlıklı olarak müslümanlık işleniyor.

Bu konulara ilgili olanların mutlaka okuması gerekir.
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Mart 17, 2013, 10:21:55 öö
Yanıtla #9
  • Mason
  • Orta Dereceli Uye
  • *
  • İleti: 301
  • Cinsiyet: Bay

Denizciler bilir, "kaloma" denir. Tekneyi iskeleye sıkı sıkıya bağlarsanız ilk sert dalgada ya demir, ya da baş bodoslama kopar gider. Oysa bağlarken fazlalık bırakmak ipin dalgada kopmaması için yeterli olur. Bu ipteki boşluğa, fazlalığa kaloma denir.

Tolerans "kaloma"dır bence.

Saygılarımla.
"Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır."
Ludwig Wittgenstein


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
4632 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 12, 2011, 11:43:13 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3658 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 13, 2011, 02:12:08 ös
Gönderen: ADAM
11 Yanıt
9350 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 26, 2011, 09:56:11 öö
Gönderen: ADAM
16 Yanıt
22160 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 26, 2012, 09:08:05 ös
Gönderen: NOSAM33
7 Yanıt
7220 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 23, 2014, 09:22:04 ös
Gönderen: ruzber
1 Yanıt
4564 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 04, 2012, 05:37:00 ös
Gönderen: enelsır
2 Yanıt
4997 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 06, 2012, 08:02:54 öö
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
6365 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 08, 2012, 08:42:05 ös
Gönderen: Tij
5 Yanıt
5230 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 14, 2012, 06:10:14 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3524 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 19, 2012, 11:16:20 öö
Gönderen: karahan