Hasidizmin liderlerinden olan 18. yüzyıl alimi Mezirihli Dov Baer , bu akımın gelişmesinde çok önemli bir rol oynamıştır. 1710’da doğan Baer, küçükken Rabi Jacob Joshua Falk’ın yeşivasında eğitimi almış, Torchin’de eğitimini sürdürmüş, Korets ve Rovno’da din adamı olarak görev yapmıştır. Daha sonra, günümüzde doğu Ukrayna’da bulunan Volhynia’daki Hasidizmin merkezi Mezirih’e yerleşmiştir. Hayatının son döneminde, Annopol’da yaşamıştır. Hayatı boyunca genellikle Baal Şem Tov’dan sonra gelen Hasidizmin öncüsü olarak kabul edilir.
Talmud yasaları çalışmalarının yanında Dov Baer , Isaac Luria’nın ortaya koyduğu kabalistik doktrinlerle de ilgilenir. Münzevi bir yaşam biçimi benimseyerek, nefsini köreltmek için riyazat hayatı sürdürür, bu da sağlığını bazı dönemler olumsuz şekilde etkiler. Bacaklarını etkileyen bir hastalığa yakalandıktan sonra yürüyemez duruma gelir. Geleneğe göre, Baal Şem Tov’a kendisini iyileştirmesi için başvurur ve bundan sonra ona bağlı bir öğrencisi haline gelir. 1760’da Baal Şem Tov’un ölümünden sonra , Dov Baer, geniş çapta Hasidik hareketin yeni lideri olarak kabul edilir. Ancak Baal Şem Tov’un daha eski bir takipçisi Polonnoyeli Jacop Joseph ona karşı çıkar. 1766’da Dov Baer’in otoritesi hasidik dünyanın tümünde tanınır , ancak o Baal Şem Tov gibi bir halk adamı değildir. Hastalığı,insanlarla etkileşimde bulunmasına mani olur. Ama yine de 1772’deki ölümüne kadar Hasidizmin akıcı ve anlaşılır bir konuşmacısı olarak kalır.
On sekizinci yüzyıl Yahudi felsefecisi Solomon Maimon, otobiyografisinde, Dov Baer’le görüşmesi hakkında şunları anlatır:
En sonunda Mezirih’e vardım ve yolculuktan sonra biraz dinlendikten sonra, hemen tanıştırılacağım umuduyla, Usta’nın (Dov Baer) evine gittim. Ancak bana, o anda benle konuşamayacağını söylediler ve Usta’nın beni Şabat yemeğine bekleyeceğini belirttiler.... Bunun üzerine Şabat akşamı , vakur yemeğe gittim ve orada çeşitli yörelerden ziyarete gelmiş çok değerli insanların olduğunu gördüm. Ötede, etkileyici büyük Usta beyaz satenler içinde oturuyordu. Yeni gelen herkesi tek tek selamlıyordu. Yemekten sonra muhteşem ve ilham verici bir melodi söylemeye başladı. Ardından biraz durup çeşitli yerlerden gelen çeşitli insanları çağırmaya başladı. Bu şekilde, yeni gelen herkese tek tek isimleriyle hitap etti. .. Herkes, ismi söylendikçe Tevrat’tan cümleler söyledi. Bunun üzerine Usta söylenen cümlelerden oluşan bir metin üzerine sohbet etmeye başladı . Cümleler ayrı ayrı bölümlerden, birbirleriyle ilişkisiz olarak alındığı halde , Usta sanki onları birleştirmiş anlamlı bir bütün haline getirmişti. Daha da ilginç olanı, orada olan herkes , Usta’nın sohbetinin bir bölümünde kendi söyledikleri cümlede farklı bir şey keşfettiğini ve kendi manevi hayatlarından referanslar verdiğine inandı...” (Maimon, 1954, 173-4).
Solomon Maimon gibi, Dov Baer’in öğrencileri, Ustalarına duydukları hayranlığı çeşitli şekillerde ifade etmişlerdir. Takipçileri üstündeki etkisi o kadar güçlüdür ki, Aryeh Leib Sarahs adlı bir öğrencisinin , Dov Baer’i sadece ayakkabılarını nasıl giydiğini ve nasıl bağladığını görmek için ziyaret ettiği anlatılır.
Kitleler arasında Hasidizmin benimsenmesine uğraşan Dov Baer, Polonya’nın çeşitli yerlerine yeni takipçiler kazanmak için temsilciler gönderir. Bu daha sonra doğuya doğru yayılmaya devam eder. Bu tip aktiviteler, sadece organize bir hareketin doğmasına yardımcı olmamış, Dov Baer’in liderliği ‘tsaddik’lik (ilahi lider) kurumunun yerleşmesine önayak olmuştur. Dov Baer’in yönlendiriciliğiyle, Hasidizm, günümüzdeki Ukrayna , Litvanya toprakları olan Polonya’nın tümüne yayılır. Hasidik toplumun dışında da, Dov Baer, çok değerli bir Talmud alimi olarak tanınır ve toplumsal işlerle ilgilenir. Temsilcisi Karlnli Aaron aracılığıyla , vergilerle ilgili düzenlemelerin yürürlüğe girmesini başarır.
Ancak liderlik yöntemleri ve dini öğretisi , bazı bölgelerde saldırgan tepkilerin oluşmasına yol açar. 1772’de, Vilna (şimdili Litvanya’da) hahambaşılığı Hasidizm’i yasaklar. Bu kararın açıklanmasından bir ay sonra , Litvanya ve Beyaz Rusya (Belarus) cemaatlerinde, bu yeni akımı kınayan bir mektup dolaşır:
İsrael’deki kardeşlerimiz; atalarımızın hiçbir zaman düşlemediği, yeni bir tarikat oluşturulmakla ilgili bir dalgalanmadan zaten haberiniz var. Bu kiler ayrı gruplar halinde toplanıp, herkes için kabul edilen dua metinleri değiştiriyorlar. Tora çalışmasını tamamen ihlal ediyor, sürekli insanın kendini öğrenmekten olabildiğince uzak tutması gerektiğini vurguluyor hatta işlenen bir günahtan ötürü çok da acı duyulmamsı gerektiğini belirtiyorlar. Yanlış metinlere göre dua ederken duvarları sarsacak kadar coşuyor, ayakları havada başları aşağıda bir tekerler gibi yuvarlanıyorlar... Sizi etkilemek için seslerini yükseltirlerse onları dinlemeyin. (Cohen, 1943, 235-7).
Anlatılan efsanelere göre, Hasidizmin bu şekilde kınanması Dov Baer’in sağlığını da olumsuz yönde etkiler ve kısa bir süre sonra vefat eder.
Dov Baer’in mistik sisteminin başlangıç noktası , Tanrı’nın her şeyde varolduğuna inanmasıydı. Dov Baer’in öğrencilerinden Lutsklu Şlomo hocasının öğretisinden şöyle bahseder:
Her harekette Tanrı vardır, zira ne bir hareketi, ne bir sözü , Ulu Tanrı olmadan düşünebiliriz. “Bütün dünya O’nun ihtişamıyla doludur”(Yeşaya 6:3) cümlesinin anlamı budur... İlahi düşünce boyutundan geçmeyen hiçbir düşünce olamaz. O, içine üflenen tüm sesleri çıkaran bir şofar gibidir: Üfleyen kişi nefesini şofardan uzaklaştırırsa ses çıkmaz. Benzer şekilde, eğer Tanrı insanın içinde hareket etmeseydi , insan ne düşünebilir ne de konuşabilirdi. (Cohn-Sherbok, 1995, 193).
Dov Baer’e göre, yaradılışta açığa çıkan ilahi yayılım Tanrı’yla ilişki kurmak için temeli oluşturur- insan hayatının amacı Yaratıcı ile birlikte yaradılışla yeniden birleşmektir. Bu da kişinin hayatını ve dünyevi tüm işlerini ilahi boyutta odaklamasıdır. Bu da eylemi tetikleyen bir motivasyonla sağlanır: Tanrı’ya hizmet etme amacıyla yapılan tüm eylemler , bu birleşme yolunda yapılan eylemlere dönüşür:
İnsan kendi meseleleri için dua etmemeli, aksine Şehina’nın sürgünden kurtulması için dua etmelidir... İnsan mitsva yapsa bile, bunu Tanrı’ya hizmet etmek için değil de , daha aşağı bir amaç uğruna gerçekleştirirse, etrafına yabancılaşır... Dolayısıyla, Zohar’da öğretildiği gibi, Tora ve Tanrı birdir ve insanlar mitsvaları düzgün biçimde yerine getirirse, mitsvalar da, tek kutsal Öz ve tek bir manevi gerçeklik olan Tanrı’yla bir olur. Öte yandan, insan mitsvayı uygun olmayan biçimde yaparsa, mitsvanın etrafına onu engelleyen bir kabuk örer ve Tanrı’nın kutsal özüyle birleşmesine engel olur. (Cohn-Sherbok, 1995)
Dov Baer’e göre Tanrı’ya bağlanma süreci , İlahi olan ile aşağı dünyaların birleşmesini de sağlar:
İnsan kendini Tanrı’ya bağladığında, altındaki bütün dünyalar onun yoluyla Tanrı’yla birleşir. Bu şekilde yaşamla; yemekle, giysiyle bağlanan insan , kendi içine hareketsiz, bitkisel, hayvansal, rasyonel hayatları da katar. Hepsi , bu insan yoluyla Tanrı ile birleşir (94).
Teorisini açıklarken Dov Baer, insanı varlığının amacının, yaradılıştan önceki Ayin’e ( Hiçlik) geri dönmek olduğunu belirtir. Ona göre, ruh ilahi mertebelerden , maddi varlıkları manevi şekilde yükseltmek için iner. Bu şekilde kozmik armoni yeniden kurulabilir. Bu süreçte, ilk sefira ( ilahi yayılım) Ayin ( Hiçlik) ile ikinci sefira Hohmah (Hikmet) birbirine karışır. Genel olarak Dov Baer bu iki İlahi yayılım arasında ayrım yapmaz. Bunlara birbirleriyle ilişkileri bağlamında değinir ve ruhun gerçek doğasını göstermek için yerlerini değiştirir. Böylesine bir Teklik anlayışı, Tanrı’nın her yerde olduğunu , O’nun olmadığı hiçbir şeyin olmadığı sonucuna varır. Bunun sonucunda, Tanrı’ya tüm eylemlerle ibadet edilebilir. Burada, ilahi içkinlik ve Luria’nın kıvılcımları yükseltme kavramı , bedenle ibadet düşüncesin temelini oluşturur. Tanrı’ya devekut (Tanrı’ya bağlanma) yoluyla ibadet etme fiziksel aktivitelerle de gerçekleştirilebilir.
Dov Baer, Luria’nın tzimtsum (ilahi kasılma) anlayışından ayrılır ve on altıncı yüzyıl kabalisti Moses Cordovero’nun ideolojik sistemini benimser. Ona göre, tzimtsum , İlahi Öz’ün özellikleri için bir gizlenişken, insanlar için Tanrı’nın kendini açığa çıkarmasıdır. Luria’nın anlayışını benimsememekle Dov Baer, Tanrı ve Kozmozla ilişkisindeki kriz doktrininden de ayrılmış olur. Dov Baer’e göre, kapların kırılması felaket değildir- aksine bu varlık doğasını aydınlatmak içindir. Şevira ( kapların kırılması) insanların hayatındaki içsel bir olay olarak betimlenir. Dov Baer’e göre, bir tsadik’in görevi tamamen kutsal olan bir hayat sürmesidir. Tsadik, dünyadaki adalet dengesini denetler ve ahlaki dengeyi kontrol eder. Manevi yüksekliği sayesinde , inanlarının yararına aracı olarak görev yapar.
REFERANSLAR / Dov Baer’in Önemli Eserleri
Solomon Maimon, Autobiography, New York, 1954
Israel Cohen, Vilna, Philederphia, 1943
Dan Cohn-sherbok, Jewish Mysticism: An Anthonogy , Oxford, 1995