Değerli Forum Üyeleri
Anlaşmamızın mümkün olamayacağı durumlardaki tavırlarımız bizim aslında kim olduğumuzu net bir şekilde işaret eder.
Bu ilk mesajım ve bir merhabanın içinde saygısız bir eleştiride bulundurmak istemiyorum.
Merhaba
Atatürk ve Masonluk konusunda elimde bulunan iki kaynaktan bazı bilgileri aktaracak ve kendi cehaletim dahilinde bunu yorumlayacağım.
Anlaşamadığımız konusunda anlaşsak bile mutlu olacağım.
İlk kaynağım 1933 yılında ilk baskısı yapılan HC Armstrong un Gray Wolf adlı kitabıdır.
Kitabın ilk baskısını okuduğum için M.K.Atatürk ten sonra mahkeme kararıyla tırpanlanan bölümlerden midir değil midir bilemeyeceğim, bilgi tekrarı sıkıntı yarattıysa heyecanıma bağışlayın.
Selanik te "vatan" adlı organizasyonu kurmaya çalışan M.Kemal geniş bir devrimci organizasyonla tanışmıştı.
Adı ittihat ve Terakki idi. Kasabada birçok yahudi vardı; çoğu İtalyan tebaası ve İtalyan Mason Locaları üyesi idi.
İtalyan tebaası olarak kapitulasyon ve anlaşmalarla Sultanın tutuklamasından korunuyorlardı.
Evleri polis tarafından aranamıyor sadece kendilerine ait mahkemelerde yargılanabiliyorlardı.
Mustafa Kemalin bildiği bir grup yönetici (Makedonyalı Fethi de dahil olmak üzere) farmason olmuşlardı.
Korunma arkasında Mason localarının rutinlerin kullanarak İttihat ve terakki yi kurmuşlardı.
Yahudilerin evlerinde güvenlik içnde toplanıp plan yapabiliyorlardı. Bol miktarda yatırım almışlardı.
Sultan tarafından kovulan, başka ülkelerde yaşayan önemli politik mülteciler ile irtibat sağlayabiliyorlardı.
İttihat ve Terakki komitesi, Mustafa Kemali test edip incelediler ve onu davet ettiler.
Mustafa Kemal Vedata locası tarafından erginleştirilmişti.
Kendisini hiç hoşlanmadığı bir ortamda bulmuştu.
Loca uluslararası nihilist bir organizasyonun parçasıydı.
Rusyanın şeytanları, Viyananın eğlenceleri, Yahudilerin nerede ezildiği, nerede para kazanabilecekleri
hakkında konuşan adamlarla doluydu.
...........(uzatmamak için bir bölümü atlıyorum,özkan)
Daha da fazlası o bir "geç gelendi."
İttihat Terakki yi yönetenler kendilerini Masonik derecelerin arkasına gizlemişlerdi.
O ise emirler yerine getirmesi gereken yeni bir kardeşti.
.........
Ona göre localarda çok laf az iş vardı.
........
Liderlere saygısı yoktu. (Locada "söz verilince" konuşma tarzını anlatan bir takım cümleler var burada, özkan)
........
Onun kardeş yöneticileri (üstad?) kendi başına buyrukluğundan hoşlanmamışlardı.
.....
Yahudiler ona güvenmiyordu.
Hiçbirzaman üst dereceler için inisiye edilmemişti.
İttihat terakkiyi yöneten farmason kardeşlerin iç halkasından uzak tutulmuştu.
Doğal olarak kişisel politik hırsları ile loca işleyişi çelişiyordu (özkan)
İkinci Kaynak ise
Türkiyede Masonluğun Doğuşu
Abdurrahman Erginsoy(Mason, erginleştirilme 1962)
Apak'tan alıntı..
Yüksek Şura, 1925 yılında, Cumhurbaşkanımız Atatürk'e 33. Derece ve aynı zamanda fahri başkanlık ve
Rit Hakimliğinin de verilmesini, Türk Masonluğu için bir şeref sayarak bu hususu, Dr. Fikret Takiyettin
aracılığı ile arz ve sormayakarar vermiştir.
Atatürk, "Şimdilik kalsın; kendinizi gösteriniz, sonra düşünürüz" cevabıyla karşılamıştır.
Bu sırada Mehmet Cebil Ubaydın da hazır bulunmuş.
Değerli forum üyeleri aynı kitabın bir başka bölümünde ise 1909 dan itibaren Masonluğun hakim Büyük
Amirlerini kronolojik olarak izlediğimizde Yüksek Şura nın hiçbir zaman "uykuya" geçmediğini görmekteyiz.
1931-1933 Servet Yesari
1933-1933 Mustafa Reşat Mimaroğlu
1933-1935 Dr İsmail Hurşit Gün
1936-1945 Dr. Nurettin Ramih
........
Benim cahil yorumum ise şudur.
Mustafa Kemal politik arzularının ve amaçlarının örtüşme ihtimali bulunan İttihat ve Terakki ile yakınlaşma döneminde
bir mason olarak erginleştirilmiş, tekris edilmiş, inisye edilmiş?!, ancak üstad-çırak ilişkisi içerisinde karakteri itibariyle
fazla dayanamamış ve temel felsefeler noktasında birleşmesine rağmen muntazam bir Mason olarak hayatına devam etmemiştir.
Kendisinin yaşadığı hayat ve keskin karakteri itibariyle muntazam bir Mason olamayacağı açıktır.
Ancak modern fikirler açısından bu zeki adam Mason kaynağından da elbet beslenmiş esinlenmiştir.
Mustafa Kemal hayatta iken Gray Wolf(Bozkurt) adlı kitap kendisine okunmuş, kendisi "karşı çıkmamış" ancak eksik yazıldığını söyleyerek "bazı eklemeler yaptırarak" Türkiye deki baskısı yapılmıştır.
Ne varki ölümünden sonra Atatürk ü korumak amacı ile bazı bölümler mahkeme kararı ile kitaptan çıkartılmıştır.
Atatürk Mason locasında erginleştirildiğine itiraz etmemiştir.
Atatürk yaşarken Yüksek şura hayatına devam etmiştir.
Günümüze kadar herhangi bir kesinti de yoktur.
Mason olup olmadığını tartışmamızın ana sebebi ise Masonluğu bilmemekten kaynaklanıyor.
İyi tenis oynayan kişilere daha iyi tenis oynamayı öğreten bir klübün üyesi olmuş ancak klüp işleyişi
ile karakteri bağdaşamamıştır.
Tenisten ise asla vazgeçmemiştir.
Bence bu kadar basittir.